Masonlar.org - Harici Forumu
Diger => Guncel Konular => Konuyu başlatan: NOSAM33 - Ağustos 01, 2018, 12:39:28 öö
-
https://odatv.com/images2/2018_07/2018_07_31/adssadas.PNG
Konya'da bir cemaatin il sorumlusu olduğunu ileri süren Süleyman Işık'ın (65), olay tarihinde 17 ile 22 yaş arasında olan 5 erkek müridine "cinsel istismarda" bulunduğu iddiasıyla yargılanmasına devam edildi.
Cinsel istismar iddiası, tarikattaki sohbetlere katılan bir kişinin, 2018 yılı başlarında Başbakanlık İletişim Merkezi'ne şikayetiyle ortaya çıktı. Şikayette, kendisini cemaatin "sözde" halifesi olarak tanıtan Işık'ın, yaşları 18 yaşından küçük ve büyük kişilere cinsel istismarda bulunduğu iddia edildi. Bunun üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Soruşturma kapsamında, yaşları şu an 22 ile 29 arasında değişen 5 erkek mağdurun ifadesine başvuruldu.
İfadelerde; cinsel istismarların çoğunluğunun 2011 yılından sonra olmak üzere, 2008 ve 2017 yılları arasında gerçekleştiği belirlendi. Mağdurların da o dönemlerde 17 ila 22 yaşları arasında olduğu tespit edildi. Mağdurların ifadelerinde ayrıca, Işık'ın kendilerine dini sohbetler sırasında zikir çektirdiği, yalnız kaldıkları ya da dergâh olarak kullandıkları yeri temizledikleri sırada da "Şeriatta haram olan, tarikatta helaldir", "Hz. Ali doğduğunda daha süt emmeden Peygamberimizin dilini emmiş ve bu şekilde Peygamberimiz ona ilim aktarmıştır" dediği belirlendi.
Işık'ın, mağdurları bu sözlerle kandırıp ilk önce dudaklarından öperek cinsel istismara başladığı ileri sürüldü.
MANEVİ RÜTBE ALACAKLARINI SÖYLEMİŞ
Işık'ın ayrıca, mağdurlara, ''Bu bir rahman durumudur. Bu durumu bilmeyen kişilere anlatmaman gerekir, bana itaat ettiğin zaman manevi olarak rütbe alıp ilerleyeceksin. Bu tarz cinsel ilişkiler, Mevlana ile Şems arasında ilahi aşk ilişkisi, bu yöntemle birbirlerine ilim aktarmışlardır" diyerek cinsel istismarın boyutunu artırdığı iddia edildi.
Işık'ın evinin altında dergâh olarak kullandığı bölümde ve kendine ait iş yerinde mağdurlara cinsel istismarda bulunduğu ileri sürüldü.
"MANEVİ GÜCÜNDEN ETKİLENİP KARŞI KOYAMADIK"
Mağdurlar ifadelerinde, dini bilgilerinin zayıf olduğunu, Işık'ın manevi gücünden etkilenerek karşı koyamadıklarını söyledi. Mağdurlardan bazıları ise Işık'ın kendilerini birbirleriyle de cinsel ilişkiye girmeye zorladığını ileri sürdü.
Soruşturma kapsamında, fiili livataya uğradığı iddia edilen 3 mağdurun alınan doktor raporunda, olay tarihi ve muayene tarihi arasında geçen süre ve iyileşme durumu nedeniyle herhangi bir bulguya rastlanılmadığı belirtti. Ayrıca yapılan aramada, Işık'ın bilgisayarında hayvana yönelik cinsel davranışlara ilişkin görüntüler bulundu.
SUÇLAMALARI KABUL ETMEDİ
Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Işık hakkında, 5 kişiye cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla "çocuğun cinsel istismarı" ve "cinsel saldırı" suçlarından 70 yıla kadar hapis cezası istendi. Bu cezanın da, cinsel istismarın bazı mağdurlara defalarca yapıldığı için zincirleme suç kapsamında artırılması talip edildi. İddianame 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
Davanın ilk duruşmasında Işık suçlamaları kabul etmeyip, bağlı olduğu tarikatın Konya sorumlusu olduğunu, evinin alt katını dergâh olarak kullandığını ve burada dini sohbetler yapıp zikir çektiklerini belirtti. Bilgisayarında çıkan görüntülerin kendisine ait olmadığını belirten Işık, görüntülerin oğluna ait olduğunu ileri sürdü.
-
LANET OLSUN sizin gibi adamlara ...
-
Aylardır yazmayıp okumayı seçtiğim forumda bu konuya dayanamayıp bazı düşüncelerimi paylaşacağım.
3 yıldır Üniversite okuduğum Konya şehrinde tarikatlar konusunda o kadar çok şeyle karşılaştım ki bunlardan bazılarına değinmek istiyorum bir seferinde akşam 10 gibi spordan çıkıp evime doğru yürürken bi villanın önünde lüks arabalar ve sarıklı insanlar duruyordu yürürken kulaklığım vardı dönüp içlerinden birisi bunlar da şeytanın müziklerini dinlemeyi çok seviyor dedi attığım kahkahaya bozulmuş olsalar gerek ! başka bir zaman ise kız arkadaşım ile yürürken yine böyle bir grup yanlarından geçerken dönüp yazık ailesi de bunları okuyor zannediyor dedi ... dönüp yine güldüm ve yoluma devam ettim gerçekten bu kadar gericilik ve yobazlığın olduğu bi şehire az rastlanır üzücü olan diğer nokta bunların hepsini açık bi şekilde yaptıkları halde devletin güvenlik güçlerinin hiçbir tepki göstermemesi hatta öyle bir hal var ki Konya’nın bazı bölgelerinde sadece tarikat üyelerinin yerleştiği yerler var onun dışında kimseye ev satmıyorlar ve kiralamıyorlar kendilerinden olmayan insanların ikamet etmesine izin verilmeme durumu bile söz konusu ne diyebilirim umarım bu gericilik ve yobazlık biter bir gün benim yaşadıklarımı gelecek nesil yaşamaz ...
-
Dikkat ediyor musunuz ? Şu tarikat şıhlarının / şeyhlerinin olduğu her yerde mutlak bir cinsi sapıklık çıkıyor karşımıza. Nedeni çok basit. Bunlar, özellikle eğitimsiz, cahil kesimin bulunduğu yerlerde yuvalanıyorlar ve çevresindekilere önceleri basit çıkarlar sağlayıp kendilerine inandırıyor ve daha sonra da onları biata zorluyorlar.
Şu şıh/şeyh denen sahtekarlar, müritlerini önce din adı altında ikna ediyorlar, sonra da kendileri nasıl isterlerse öyle bir din yaratıyorlar. Oldum olası nefret etmişimdir bu alçaklardan.
Burada bir arkadaşımın anlattığı iğrenç bir şıh olayını kısaca nakledip bu alçakların neler yapabildiğinin biraz daha iyi anlaşılmasını sağlamak istiyorum.
"Şıhın müritlerinden bir kız ve erkek evlendiklerinde, gelin ile önce şıh yatar ve sonrasında şıh bir leğen içinde gusül abdesti alırmış. Ondan kalan su ile de gelin ve damat ta yıkanırlarmış. Güya şıhın yıkandığı o su kutsalmış". Yani insanın aklı hafsalası almıyor bu rezillikleri ama maalesef oluyor bunlar.
Sinirlerim bozuldu, Allah kahretsin bunların topunu. >:( >:( >:(
Saygılar-sevgiler.
-
“Efendi Hazretleri”nin tecavüzleri
Kaymakam Kutlu Aktaş ilçenin önde gelenleriyle makamında sohbet ederken kapısı çalındı...
4
02.08.2018 03:48
Kaymakam Kutlu Aktaş ilçenin önde gelenleriyle makamında sohbet ederken kapısı çalındı:
“Etrafı yüksek duvarla çevrili evde müritleriyle yaşayan, dışarıdan hiç kimseyle temas kurmayan Ticani tarikatının Türkiye başı Kemal Pilavoğlu'nun şoförü Kazım Efendi içeri girdi. Fısıltıyla önemli bir konuda bilgi vereceğini söyledi. Merak ettim. Oturduğumuz yerden ayrı bir köşeye geçtik.
Bana; ‘karısının Kemal Pilavoğlu'dan uzun süredir şüphelendiğini; birkaç gün önce fırının üst katındaki kütüphanenin kapısının kilitli olduğunu gördüklerini, karısıyla beraberce kırıp açtıklarında gördükleri manzaranın korkunç olduğunu; Efendi Hazretleri'nin üç erkek çocuğunu çırılçıplak yatırarak üstlerine abandığını gördüklerini; karısının rezaletin duyulmasından korktuğu için adayı terk ettiğini ihbar etti.
Kemal Pilavoğlu bu olay üzerine lüks aracıyla, Ankara Aydınlıkevler semtindeki evine gitmişti.ihbarı Savcı Vedat Akpolat, Jandarma Komutanı Yüzbaşı Ahmet Arın ve Dr. Turan Kaypakoğlu ile soruşturmaya başladık…
Anlatılanlar doğruydu. 65 yaşlarında ve hasta olan Kemal Pilavoğlu'nun cinsel tecavüzde bulunamayacağını düşünmüştük. Ancak doktor raporunda tecavüzün elle yapıldığı kesinlik kazandı. Kemal Pilavoğlu fiili livata suçundan tutuklandı.
Bursa'da yargılaması sürerken 5 ay sonra da öldü….”
Bu olayın mahkeme tutanaklarını detaya girmeden yazayım…
KATİPLERE TECAVÜZ
Tarih: 24 Haziran 1974.
Mağdurların ifadeleri şöyle:
“Askere 4.7.1972 tarihinde gittim. Askere gitmeden 5 veya 6 sene evvel sanığın yanında kâtip olarak çalışmaya gitmiştim. Askere gidinceye kadar yanında kaldım. Irza geçme hadisesi de bu tarihlerde oldu. O zaman küçüktüm, 14-15 yaşlarında idim. Babam beni Kemal Pilavoğlu'nun Bozcaada'da bulunan yazıhanesinde kâtip olarak çalışmam için sanığın yanına bıraktı. Aradan bir sene kadar geçti. Sanık yanında boğaz tokluğuna çalışıyordum. Sanık, anüs yoluyla yanında kaldığım 3-4 sene zarfında birçok defa evinin yanında bulunan yazıhanesinde ırzıma geçti. Tehditte bulunmadı, elbise, saat gibi hediyeler vererek, çocukluğumdan istifade etmek suretiyle kandırdı. Her defasında kimseye söylememem gerektiğini bildirdi. Kimseye şikâyet etmedim. Benden sonra yanına aldığı katiplere de aynı şeyi yapmış ve suç ortaya çıkınca her nasılsa bana yaptıkları da meydana çıkmış. Sanık hakkında şimdi şikâyetçiyim, cezalandırılmasını isterim… “
– “Kemal Pilavoğlu'nun yanına 1963 yılında çalışmaya Bozcaada'ya gittim ve kâtip olarak çalışmaya başladım. Bir gün ‘bende bel soğukluğu var, bunu tedavi edeceğim' dedi ve bilahare beni soydu. ‘Ben sizin babanızım' diye bizi öper ve her tarafımızı okşardı. Fakat benim ırzıma geçmedi. Sarıldı ve okşadı. Bunlardan zevk alırdı. Bir gün benim ırzıma geçmek istedi. Ben müsaade etmedim…”
– “4-5 sene evvel Kemal Pilavoğlu'nun Bozcaada'daki çiftliğine eski yazı okumak ve dini bilgiler öğrenmek üzere talebe olarak yanına gitmiştim. Sanık beni yanına kâtip olarak aldı. Yazıhanesinde bana, ‘benim dediklerimi yapacaksın, seni ben cennete koyacağım, Resulullah'ın yolundan gideceksin' diye sözlerde bulundu ve yazıhanesinin penceresinin perdelerini örttü. Yazıhanenin aşağı ve yukarı kapılarını kapattı. Benim ırzıma geçti. Ve bu durumu 7-8 ay devam ettirdi…”
Yeter! İnsanın midesi bulanıyor!
Bu pisliği şu nedenle hatırlattım
BUGÜN NE DENİYOR?
– Fethullahçılar…
– Adnan Hocacılar…
– Başka hangi dinci yapılara operasyon yapılacağına dair spekülasyonlar…
– Dinci yapılardaki tecavüz vakaları…
Buna rağmen…
Dün mahkeme kararıyla çocuk müridine tecavüz ettiği kesinleşen bir “efendi hazretleri”, bugün mahkemeye başvurarak ilgili haberleri çıkarttırıyor! Yetmiyor bizden şikayetçi oluyor!
Bu sebeple derim ki:
Kimilerinin bugün suçladıkları tarikatlara-cemaatlere yarın ne övgüler dizeceklerini tahmin edemezsiniz. Örneğin…
Kemal Pilavoğlu hakkında şöyle makale var:
“Hayatı hapishanelerle, sürgünlerle, onu yakından tanıyan çoğu insana göre iftiralarla geçmiş birisi. (…) Bozcaada'ya sürgüne gönderilmiş 1958 yılından 1974 yılına kadar burada yaşamıştır. Adada boş durmayıp yazılarına devam ediyor. Bu eserler yazılırken Pilavoğlu'nun yanında birçok katipler bulunmuş. Bu katiplerin Pilavoğlu ile çalışmaları hakkında anlattıkları çok hatıraları vardır. Bütün katiplerin anlattığına göre, saatler süren bu yazım işinde Pilavoğlu'nun söylediği cümleleri kaleme almakta güçlük çektiklerinden şikayet ediyorlar yazmaya yetiştiremiyorlar. (…)
İyi gününde, kötü gününde, sağlığında ve hastalığında sadık müritleri etrafından asla ayrılmadı. Onlarla beraber yaşadı, onlarla beraber güldü, onlarla beraber çileler çekti. Pilavoğlu'nun fırtınalı hareketli, dolu dolu yaşanan hayatı vefatına kadar öylece sürdü. 2 Ocak 1977 yılında Ankara'da vefat etti. Başta ailesinin, sevenlerinin, ihvanlarının tekbir ve tehlilleri ile Cebeci Asri-i Mezarlığı'nda toprağa verildi…”
SONER YALÇIN -SÖZCÜ GAZETESİ
-
Ne diyeceğimi bilemiyorum. Giderek nasıl bir toplum olduğumuzu da anlayamıyorum. Şu cehalet denen prangalardan bir kurtulabilsek, bir kurtula bilsek şu ruhban denen alçaklardan, inanın bir çok sorunun kendiliğinden çözüldüğünü göreceğiz.
Saygılar-sevgiler.
-
https://odatv.com/vid_video.php?id=8FAD1
Al size bir SAPKIN ...
-
donarak okudum daha önce okumamış mıydım sanki bunlara benzer yazılar okudum elbette. alışmak düşüncesi korkuttu aslında öyle bir toplum olmayalım alıştırılmış sinmiş artık umursamayan bir toplum olmayalım. müslüman nüfusu çoğunlukta olan bir ülkeyiz bir de.. dine falan suç attığım yok yanlış anlaşılmak istemiyorum. ama dine dayandırıp bu işler yapılıyor ya işte ben ona karşıyım.. insanlığa yapılan bu eziyete karşıyım.