Masonlar.org - Harici Forumu
Diger => Guncel Konular => Konuyu başlatan: Supeluta - Eylül 29, 2007, 12:47:49 öö
-
* 2006 yılında bile darbe olan Tayland gibi olmaktan korkuyoruz.
* Irkçılığın ve ayrımcılığın gündelik hayat haline dönüştüğü Apartheid Güney Afrika’sı olmaktan korkuyoruz.
* Sokaklarda bile başörtüsüyle gezmenin yasak olduğu Tunus olmaktan korkuyoruz.
* İran olma korkusunun tedavülden kalkmasından korkuyoruz.
* Yeni Anayasaya “Türkiye Malezya olamaz, olması teklif dahi edilemez” maddesi konmasından korkuyoruz.
* Emekli Subaylar, ADD ve ÇYDD’nin Kuala Lumpur meydanında Cumhuriyet Mitingi düzenlemesinden korkuyoruz.
* Türkiye’deki cuntacıların Malezya’da darbe girişiminde bulunmasından korkuyoruz.
* Genel Kurmayın, Malezya tehlikesi üzerine, iç hizmet kanunundan kaynaklanan sorumluluklarını hatırlatan bir gece yarısı bildirisi yayımlamasından korkuyoruz.
* Malezya’ya benzememek için Türk bayrağından ay ve yıldızın çıkarılmasından korkuyoruz.
* Bu tartışmaları ciddiye alan Malezyalıların incinmesinden korkuyoruz.
* Malezya’ya benzemek isteyen İslamcı müteahhitlerin boğaza Petronas Kuleleri dikmesinden korkuyoruz.
* Cumhuriyet Gazetesi reklâmlarındaki Tehlikenin Farkında mısınız? yazısının Malay alfabesiyle yazılmasından korkuyoruz.
* Doğan Medya Grubunun Zaman ve Yeni Şafak Gazetelerini de satın almasından korkuyoruz.
* Doğan Medya Grubunun Malezya’da Gazete Almasından korkuyoruz.
* Bu gazetenin de “Malezya Malaylarındır” sloganıyla çıkmasından korkuyoruz!
* Ertuğrul Özkök’ün bu gazeteye Genel Yayın Yönetmeni olmasından ise Malezyalılar korkuyor!
* Aydın Doğan’ın bir kızının daha TÜSİAD başkanı olmasından korkuyoruz
* Laik görünmek için eczanelerde bile içki satılmasından korkuyoruz.
* Ramazan reklamı yapan Coca Cola’nın yeşil sermaye diye ilan edilmesinden korkuyoruz.
* İsmail Türüt’ün Eurovision’da bizi temsil etmesinden korkuyoruz.
* Ozan Arif şiirlerinden ÖSS’de soru sorulmasından korkuyoruz.
* Katilleri öven açıklamalar yapan İzmir Baro Başkanının bir dönem daha seçilmesinden korkuyoruz.
* Hürriyet Gazetesinin Pınar Selek’i 11 Eylül saldırısından da sorumlu tutmasından korkuyoruz
* Yeri gelmişken, Fadime Şahin – Ali Kalkancı filminin devamının çekilmesinden korkuyoruz.
* Meclis’i dualarla açılan Yunanistan’ın bizden önce Malezyalaşmasından korkuyoruz!
* İstanbul Bienalinin Kemalizm eleştirisi yapan Küratörü Hou Hanru’nun ilk görüldüğü yerde Serdar Ortaç ve Reha Muhtar’ın 10. yıl Marşı söylemeye başlamasından, Şenay Düdek’ in çatal fırlatmasından, Hürriyet gazetesinin Hanru’nun Kürdistan haritası önünde fotoğraflarını üretmesinden, muhalif Küratörün Çin hükümetine teslim edilmesinden korkuyoruz.
-
Bu tip konulara mesaj yazmak istemiyorum ancak bu kazanın içinde kaynayanlardan birisiyim ve pişmeye ramak kaldı.
Doğduğum günden beri Türkiye de yaşıyorum.Arada bir yurtdişina çıkıp bir kaç sene kalıp dönmüşlüğüm de yok.Bu süreç zarfında Türkiye de ne Ezan ın engellendiğini ,ne oruç tutanların zulum gördüğünü,ne müslümanların ibadetine karışıldığını,ne baş örtüsü takanlara (kamusal alan dışında) karışildiğini-hatta ve hatta bir çok şehirin belli yerlerinde İran da bile göremeyeceğiniz acayip kılıkta dolaşan insanları rahatlıkla görebilirsiniz-,ne de insanların müslümanlıklarını serbestçe yaşamasına müdahale edildiğini görmedim.
Ama;Camilerde ki tüm hoparlörlerin sesinin bilinçli olarak yükseltildiğini,her 10m de bir bulunan camilerden ezanın okumanın aynı zamanda başlamamasından dolayı okunan ezanın 15,20 dk sürdüğünü(bu durum camilere yeni konulan bir sistemle düzeltildi),oruç tutmayanların dövüldüğünü,ramazan günü açık lokantalara bomba atıldığını, sabaha karşı oturduğu evin işiği yanmıyor diye (sahura kalkmadığı düşünülerek) oturduğu mahallenin sakinleri tarafından insanların tehdit edildiğini(bu insanlardan birisi arkadaşımdı ve kendisi ramazan ayı boyunca sahur vakti saati kurup uyandıktan sonra ışığı açıp tekrar yatmak zorunda kalmıştı),baş örtüşü takmayanlara * denildiğini, Güneydoğu illerinde diz üstünde etek giyenlerin bacaklarına kezzap atıldığını,bayram namazına gitmeyenlerin mahalleli tarafından mimlenip tehdit edildiğini,Din emrediyor diye karısını dövenleri,hala günümüzde bile imam nikahı ile aldığı 5 kadın ile ilişki yaşayanları (bunlardan birisini işim gereği bizzat tanıyorum.Adamın şehrin 5 farklı yerinde evi var ve her birisinde imam nikahlı karıları oturuyor her hafta bir evi ziyaret ediyor ve bunu ballandıra ballandıra anlatıyor),din adına dolandırılanları,Kur an kurslarında küçüçük çocukların nasıl beyinlerinin yıkandığını ve daha yazmak istemediğim rezaletleri ,sokakta önde adam arkasında 3 adet çarşaflı karısı ile gezintiye çıkmiş insan manzaralarını çok gördüm halende görmeye devam ediyorum.
Şimdi;Mağdur olan kesim kim?Gerçekten bu ülkede müslümanlara zulüm mü ediliyor?Kimler ölüyor? kimler öldürüyor?İnsanlar sebepsiz olarak mı korkuyorlar?Müslümanlık yukarda anlatılanlarmı?Yukarıda anlatılanlar Türkiyede hiç yaşanmadımı?Hepsi yalan mı?Kim tehlikeli, kim tehlikeli değil?Kimin kimden korkması gerek?Karkanlar haksızmı?Korkanlar paranoyak mı?Lütfen kimse yukarıdakileri yapanlar müslüman değil demesin zira korkulanlar gerçek müslümanlar değil ancak bunları yapanlarda hırıstiyan veya musevi değil.
Bence önce bu kara lekelerin temizlenmesi ondan sonra şeriat isterük diye çığırtkanlık yapılması lazım.Belki o zaman cahil kesim dişindaki kesimde inanır.
-
Azizim Mystic,
size bu hususta katılmamak elde değil. bahsettiğiniz herşey cehalet ve taassubun sonuçlarıdır. o yüzden tüm gücümüzle cehalet ve tassuba karşı savaşım vermeliyiz.
şer yılanının bile anası olan toplumsal bir canavar Üç Başlı irtica yılanıdır. bu yılanın iki kalbi vardır ki bunlardan birisi cehalet yek diğeri tassuptur.
öyle değişik bir yılandır ki, ortamın şartlarına ve zamana göre saldırı şekillerini değiştirir. kim kez, müsamahasızlık, zekayı köle yapmaya çalışmak, birey sıfatını kulluğa çevirme gayreti, vicdan sömürüsü, laiklik düşmanlığı ve toplumsal marazların her türlüsü bu yılanın başıdır, saldırma şekilleridir.
bu görünümlerle savaşmak bizi zafere götürmeyecektir. çünkü bı yılanın binbir türlü başı vardır ve fakat kalbi yerinden sökülüp atılmadıkça ortadan kaldırılamaz. yani cehalet ve tassup. bu öyle bir yılandırki toplumsal aydınlıkta ufacık bir karanlık gördüğü an başlarını diker ve saldırıya geçer.
cehalet ve tassubun panzehirini bulamadığı iki güç vardır bunlar Eğitim ve Halkın Aydınlatılmasıdır. bu yılanın dayanamadığı tek şey aydınlıktır, bilimdir.
bilimin ışığı karanlığı aydınlattıkça cehalet ve tassup zayıflar, erir, yokolur.
saygılarımla...
p.s.: yazıdaki görüşler okuduğum çok değerli bir Üstadın kitabındaki ifadelerinden bende kalanlardır.
-
Sevgili SkullG,
Yazdıklarınız kesinlikle katılıyorum.Tepkim bazı kesimlerin haklı sebepsiz yere korkuya kapıldığını düşündürtmeye çalışmasına ve birtakım insanlarında buna hakikaten inanabilmesinedir.
Saygılar
-
Sn Mystic,ilk yorumunuzda malesef çok abartmışsınız,nitekim çevrenizde gördüğünüz bir takım olayları tüm topluma mal edemezsiniz.Kaldı ki,anlattıklarınızın çoğunuda çevrenizde değil,karikatürlerde gördüğünüzden eminim..
Tabii ki,sizin çevrenizde gördükleriniz (doğru ise ) arasında böyle şeyler varsa,bunu tüm topluma mal etmek nasıl yanlışsa,hiç bir şey yokmuş gibi tavır takınmakta o kadar yanlıştır.
Ve ortada çözülmesi gereken bir sorun vardır demektir.Ve bu sorun,sizin yaptığınız gibi,bir tarafı suçlayıp,bir tarafı haklı çıkarmakla olmaz.
İki tarafında aşırıya giden kesimleri,iki tarafıda zan altında bırakacak haller sergiliyorlar,ve siz bunun sadece bir kısımına bakıp,o kısımın genelini suçlayamazsınız,bu yanlış olur..Lütfen biraz daha objektif yaklaşmaya çalışın olaylara,bol bol nefes alın verin,rahatlayın...
Bir kaç alıntı yazıyla bitireyim:
"Almanya'da yuvaya giden çocuklar da din eğitimi alacak
Alman eğitim ve eyalet gençlik bakanları, okulöncesi çocuk bakım kurumlarından dinî eğitimin artırılması talebinde bulundu. Bunun üzerine 10 maddelik metin hazırlayan Almanya Protestan Kilisesi, kendisine bağlı 9 bin yuvada bulunan çocuklara daha fazla din eğitimi verilmesi kararı aldı.
Türkiye'de lisede namaz kılınmasına tepki gösterilirken Almanya'da din eğitim ve öğretiminin okulöncesi kurumlara indirilmesi ve güçlendirilmesi gündeme geldi. Almanya Protestan Kilisesi, önceki hafta okulöncesi eğitim kurumlarında din eğitim ve öğretiminin güçlendirilmesi ile ilgili 10 maddelik bir metin yayınladı. Söz konusu metinde okulöncesi dönemde verilecek dinî eğitimin önemine dikkat çekilirken din eğitiminin bir hak olduğu kaydediliyor. Protestan Kilisesi'ne ait 9 binin üzerindeki çocuk yuvasında din eğitimine ayrı bir önem verildiğinin altı çiziliyor. Ayrıca kiliselere ait olmayan çocuk yuvalarında da din eğitimi verilmesine başlanması isteniyor.
Geçtiğimiz hafta bazı gazetelerde yayınlanan Bağcılar Lisesi'nde namaz kılındığı iddialarıyla ilgili haberler pek çok kişinin tepkisini çekmişti. Almanya eyalet gençlik bakanları 2004 yılının Mayıs ayında, eğitim bakanları ise haziran ayında yaptıkları toplantılarında, okulöncesi çocuk bakım kurumlarında din eğitimi verilmesinin önemine dikkat çekmişlerdi. Bu arada Almanya'da kiliselere ait çocuk yuvalarında çocukların yüzde 18'ini, belediyelere ait çocuk yuvalarında ise yüzde 27'sini oluşturan Müslüman çocukların hangi dinî eğitimi alacağı merak konusu oldu. Almanya Protestan Kilisesi, bu konuda çocuk yuvalarındaki bakıcıların çocukların ve velilerinin dinî hassasiyetlerine saygılı olacak şekilde eğitilmesinin önemine dikkat çekiyor. Kilise yetkilileri, "Bizim eğitim kurumlarımızda çocuklara verilen Hıristiyan değerler diğer insanlara karşı saygılı olmak, sevgi beslemek ve barışçı olmak gibi değerlerden ibarettir. Bütün tevhit dinlerinin tanıdığı '10 Emir' ise temel yön gösterici değerler niteliğindedir." diyor. Bunun Müslüman çocuklar için ne anlama geldiği sorusuna ise, "Bu, onların Hıristiyan bir kurumda misafir oldukları, Hıristiyan hayatını, bayramlarını ve değerlerini tanımaları; ancak bunun ötesinde bir tavır ile karşılaşmamaları anlamına gelmektedir." deniyor.
**************************************
İngiltere'de Anglikan Kilisesi resmî bir özelliğe sahiptir. Bir çok devlet töreni dinî törenle yapılmaktadır. Devlet başkanı yani Kral aynı zamanda Anglikan Kilisesinin başkanı olup, Başbakanın teklifi ile din görevlilerini atar.
Din dersleri, ilk ve orta dereceli devlet okullarında zorunlu dersler arasında yer alır. Okullarda güne toplu dua ile başlamak yasa emridir. Ancak, öğrenci velileri, isterlerse çocuklarını, hem din dersine hem de toplu duaya katılmaktan alıkoyabilirler. Din dersinin programlarını hazırlama yerel yönetimlerin sorumluluğundadır. Din dersleri mezhebe dayalı olarak yapılmaktadır.
*************************************
Ben Almanya'da şu soruların cevabını araştırdım, siz de araştırınız:
Almanlar,
Niye bu kadar dürüsttüler?
Sorumluluk hisleri neden bu kadar kuvvetliydi?
Niye bu kadar çok ödev düşkünüydüler?
Evleri, yolları, işyerleri, fabrikaları, eğlence yerleri, ormanları hatta dağları bile niye bu kadar temizdi?
Nasıl bu kadar nazik olabiliyorlardı?
Neden bunların en sarhoşu, en ayyaşı bile elindeki sigara izmaritini sokağa atmıyordu?
Bu memurlar neden kendilerine gelen vatandaşların işlerini bir an önce yapmak, onu memnun etmek için, ateşe düşmüş gibi çırpınıyorlardı?
Zengin-fakir, yaşlı-genç, ayyaş-ayık, dinli-dinsiz.. hepsi birbirlerine karşı nasıl bu kadar saygılı olabiliyordu?
Niçin hakka ve hukuka bu kadar riayet ediyorlardı?
Bu adamlar rüşvet, iltimas, adam kayırma, torpil, nemelazımcılık, köşe dönmece gibi şeyleri de bilmiyorlardı.
Sanki bu milletin üretmek ödevi, tasarruf göreviydi.
Çünkü Alman eğitimin hedefleri şunlardır: Karakter sahibi, Allah'ı seven, dinine bağlı, insanlara saygılı, sorumluluk duygusu taşıyan, yardımsever, iyi ve güzel olan her hareketi destekleyen; demokrasiye bağlı; vatanını, milletini seven, barıştan yana olan gençler yetiştirmek... (Almanya'da Dini Eğitim,Dursun Altun,Timaş)
-
Bu arada sn.Mystic ,yine ilk yorumunuzda bahsettiğiniz bir çok şey,bugün mahalle baskısı denilen mefhum kavramı destekler nitelikte ancak,sizeAhmet Altan ın bir yazısını okutmama izin verin: ( güzel bir yazı )
********************
Bizim mahalle…
Bu çağda hala toplumun en önemli sorunu olarak “türbanı” tartışmamız yeterince tuhaf ama bu tartışmanın kendi içinde de açılan her sayfa bize yeni tuhaflıklar getiriyor.
Şimdi bizim çok sevdiğimiz bir “mahalle baskısı” kavramımız oldu.
Bu “mahalle” baskı yapacak ve bütün kadınlar türban giyecek, bütün ülke koyu Müslüman olacak.
Bizim “mahallenin” bu baskıyı yapmak için neden üniversitelerde türbanın kalkmasını beklediğini hiç anlayamadım.
Türban sadece üniversitelerde yasak. Toplumda yasak değil. Neden “mahalle” baskı yapıp bütün kadınlara türban giydirmiyor.
Neden bugüne kadar giydirmedi?
Toza toprağa bulanmamak için bütün köylüler gibi neredeyse binlerce yıldanberi başlarını örten köylü kadınlar neden hala türbana geçmediler?
Bu ülkede bir tane “türbanlı” köylü kadını gören oldu mu?
Türbanlı köylü kadını göreceğine inanan var mı?
Bu ülkenin köy yaşamını gerçekten bilen bir sosyoloğumuz var mı?
Kemal Tahir’in köy romanlarını okumuş olanları var mı?
Baş örtüsü bizde dinsel bir simge mi yoksa fiziksel şartların getirdiği zorunluluktan doğan bir gelenek mi?
Neden bu “mahalle” yüzlerce yıldanberi bir türlü doğru dürüst baskı yapmıyor da bizde içki tüketimi bu kadar artıyor?
Çok korkulan şeriat daha seksen yıl önce bu ülkedeydi.
Burası sadece şeriatla yönetilen bir ülke değildi, ayrıca bütün Müslümanların önderi olan Halife de bu topraklarda yaşıyordu.
Siz şeriatla yönetildiği sırada Osmanlı’da yaşamın nasıl olduğunu biliyor musunuz?
Hiç Ahmet Rasim’in, Refi Cevat’ın kitaplarını okudunuz mu?
Nasıl oluyordu da o şeriat düzeninde öyle hovardalıklar yaşanıyordu?
Mahalle neredeydi o zaman?
Anadolu’yla Müslümanlığın ilişkisini tam anlayamadan “mahallenin” baskısını anlamak mümkün olabilir mi?
Alevi bir gelenekten gelen Anadolu’nun Müslümanlığı yorumlama biçimi bir Arap ülkesinin Müslümanlığı yorumlama biçimine benzer mi?
Halk edebiyatının en zengin kaynağı “tasavvuf” olan bir toplumun Müslümanlığı Arapların Müslümanlığına benzer mi peki?
Kaç Arap ülkesinde “Bektaşi” fıkraları bu kadar sevilerek anlatılır?
Anadolu Allah’a inanır… Ne bu inancını engellemeye çalışanı, ne de “dinin bütün şekil şartlarını yerine getir” diye zorlayanı sever.
Bayram namazını kılar, rakısını içer… İkisine de karışılmasını istemez.
Zorlayın da bakın ne oluyor?
Niye 22 temmuz’da hem ordu, hem de Selamet Partisi kaybetti?
Bu size hiçbir şey söylemiyor mu?
Bir de Malezya meselemiz var tabii.
Allah rızası için topraklarının yarısı Avrupa’da olan bir imparatorluktan kalan bir toplumla Malezya birbirine nasıl benzeyecek?
Malezya, Batı’yla bu kadar iç içe yaşadı mı?
Malezya’nın eski ordusunun tümü Alevi miydi?
Malezya’nın padişahlık sarayının içinde kilise var mıydı?
Türkiye faşist olmaz, komünist de olmaz, şeriatla da yönetilmez.
Katı kuralları olan hiçbir yönetim bu topraklara yerleşemez.
Biraz çocuksu, biraz hergele, biraz korkak, biraz tembel, serazat yaşamaktan hoşlanan, keyfine düşkün, epeyce tembel, dalgacılığı seven, içkiden haz alan, cinselliğe düşkün bir toplumuz biz.
Her şeyden çabuk sıkılır, baskıdan kaçarız.
Siz gazeteleri hiç okumadığınızı farzederek, kendi hayatınızdan şu “mahalle baskısının” örneklerini söylesenize.
Kaçınız nerede, ne zaman, nasıl baskı gördünüz?
Bir zamanlar da “milliyetçilik yükseliyor” diye tutturmuşlardı.
O zaman da bilebildiğim kadarıyla bunun mümkün olamayacağını söylemiştim.
Seçim sonuçlarını gördük.
“Psikolojik savaşçılar” gene iş başındalar.
Gerginlik yaratmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
AKP de onlara istekle yardım ediyor..
Bu gerginlik ortamını beslemekten hiç kaçınmıyor.
Gerginlikten AKP kazanıyor ve bunun farkında..
“Psikolojik savaşçılar” sanki 22 Temmuz’un sonuçlarını görmemiş gibi seçim öncesi oyunları bir daha oynuyorlar.
Gene aynı sonucu alacaklar.
İnsanın “psikolojikçilerin” AKP ajanı olduğundan şüphe edeceği geliyor.
Bir partinin gelecek seçimleri de kazanması için bu kadar yardımı açıklamanın başka bir yolu yok çünkü.
-
Selam guzel kardeshlerim. Sizin bu konuyu okuduktan sonra Hiario-ya katildigimi soyleye bilirim. Aslinda her millette durustluk, insanseverlik, kardeshlik vardir ama Alamanlar her sheyden evvel temizlikden onemli bi sheye onem vermez. temizlik guzellikdirki bu da insanlara hayat sevgisi verer. Ama bunu da unutmayalim ki, Dunyada en Yuce millet Turk halklaridir.
-
Sn hiaro,
Yazımı dikkatli okursanız tüm müslümanları yobazlıkla ve canilikle suçlamadığımı göreceksiniz.Ancak yazdıklarım gerçek olaylar bu tip abuk olaylarında karikatürize edilmesi de oldukça doğaldır çünkü bu çağda bu davranışlar ancak karikatürize edilebilir.Gerçi karikatür cizenlere katli vaciptir diye fetva verenlerde Satürn gezegeninde yaşayan zıttırbıttı dinine mensup kişiler değil.Ayrıca çok sayıda düzgün müslüman olduğu gibi kendilerine müslüman diyen cani de oldukça fazladır.Konuyu tartışarak uzatmak istemiyorum.Mahalle baskısı ile ilgili yazı eklemişsiniz bende ekleyeyim buyrun Hürriyet ten Yalçın Bayer yazıyor;
’KAMUOYUNA bildirmek istemiyordum ama ’mahalle baskısı’ tartışmaları sürerken, artık kamuoyunun bilmesini istedim. Ben Eyüp’ün üç kuşak yerlisi olan bir bayanım. Türkiye’nin nereye gitmekte olduğunu hep birlikte görelim.
Geçen Regaip Kandili’nde (19 Temmuz) Eyüp Camii’nin arka kapısında türbenin karşısında sağ taraftaki iç avluda namaz kılıp dua ederken elinde mikrofonu olan 35 yaşlarında bir vatandaş bizleri adeta kovdu; "Dış avluya gidin" dedi.
Sebebini sorduğumuzda aynen şunu söyledi:
"Siz bayanların namaz kılarken poposu yukarıda kalıyor, arkanızda kalan erkekler kötü oluyor."
Siyah pantolon, beyaz gömlekli bu kişiye "Sen kimsin?" dedikten ve Allah’ın evinden bizi nasıl kovduğunu, camiye gelip ibadet ediyorsa önce erkeklerin nefsini terbiye etmesini belirttikten sonra, "Kaldı ki biz hocanın arkasında namaz kılmıyorduk. İçeride de değiliz. Kábe’de kadın-erkek bir arada tavaf ederken nasıl böyle bir uygulama olabilir" diye sordum. "Ben bir yıldır burdayım, bu böyle" dedi. Kendisi 35 yıllık Eyüplüymüş... Ben de 46 yıldır Eyüp’te oturduğumu ama kendisini tanımadığımı söyledim.
Bu arada maalesef ibadet etmekte olan tüm bayanlar da toparlanıp alanı erkekler için boşalttılar. Benim o sırada namaz kılıp dua ettiğim iki arkadaşım, Eyüp Camii’nin 500 yıllık aile geleneğinden imam olan Sakıp Günay Hoca ve Rahmi Günay Hoca’nın kızı ve geliniydi. Bunlar da Eyüp’te bu tür bir uygulamanın olmadığını biliyorlar.
’Talimat’ üzerine birlikte iç avludan dışarıya çıktık. Böyle insanlar varken biz çocuklarımıza camiyi nasıl sevdiririz diye düşünmeden edemedim.
TÜRBENİN İÇİ AYRI ÁLEM
Eyüp Sultan Hazretleri’nin içi ise başka álemdi. Birçok genç camlı bölmenin arkasına geçmiş, kimi oturmuş, kimi ayakta biz ziyaretçilere ’yürüyün, oyalanmayın, dualarınızı yürüyerek tamamlayın’ diye sürekli komut vermekteydiler.
Ayrıca Eyüp Camii’nde her cuma ya da cenaze namazlarında da aynı manzaralar oluşmakta, ellerinde telsizli (aynı Adnan Hoca’nın müritleri gibi) siyah pantolon, beyaz gömlekler giyen yaklaşık 5-10 kişi cemaati yarıp en önde Eyüp Belediye Başkanı Ahmet Genç ve bazı yandaşlarına yer açıyorlardı.
İnsanlar camide eşit ise bu nedir?
Bizler Atatürkçü, sosyal demokrat ve çağdaş insanlarız ama ibadetimizi gösterişle değil gizli yaparız. Ama bu manzaraları gördükçe kendimi İran veya Afganistan’da sandım. Orayı hemen terk eden kadınlar adına da üzüldüm. Rencide edilmeyi o kadar kanıksamışlar ki, hemen boyun eğip, eteklerini toplayıp alanı terk ettiler. İşte en acısı da buydu; ezilmeye hep alışmışlar. Sorgulama ve yargılama duyguları kaybolmuş; çevrelerinde kadın olmasına tahammül edemeyen bağnazlara tepki koyamıyorlar.
MÜFTÜDEN SAVSAKLAMA
Dışarı çıktığımda ise başı türbanlı malum partinin bir militan bayanı kandilde bile fırsatı kaçırmamış, caminin etrafında broşür dağıtıyordu. Bana uzattığında, "Sen bunlara hizmet ediyorsun ama onlar camiden kadınları dışarı atıyorlar, git de adamlarınıza sahip çıkın" dediğimi hatırlıyorum sinirimden...
Yaşadıklarımı İstanbul Müftülüğü’ne ayrıca yazıyla bildirdim. 20 Temmuz’da yazdığım yazıya 4 Eylül’de Eyüp Müftü Vekili Faik Aktaş imzasıyla tekdüze bir yanıt geldi: "İlçemiz Hz. Halit (Eyüp Sultan) Camii ile ilgili vermiş olduğunuz ilgi dilekçe incelenmiş olup gereği yapılmıştır."
Böyle bir yanıt olur mu? Nasıl bir işlem yapılmış belli değil.
Yoksa biz kadınları emir verdiğiniz ’özel koruma’(lar) eliyle mi attırma yolunu seçtiniz?
Bu ortaçağ zihniyeti Türkiye’yi bir yere götürmez.
-
Dediğim gibi,her iki kesiminde aşırı uçları,iki tarafında birbirinden soğumasına nefret etmesine yardım ediyor.
Ülkemizi,böyle "iki taraf","iki kesim",, diye ayırmakta ne kadar doğru bilmiyorum,o da tartışılır..
Bir dua ile bitireyim::
İnşallah,bir gün hepimiz Türkiyeli olduğumuzu anlarız ve Türküyle,Ermenisiyle,Kürdüyle,Yahudisiyle..güzel bir uyum içinde yaşarız ve Türkiye için elimizden geleni yaparız.
..amin.!
-
İnşallah,bir gün hepimiz Türkiyeli olduğumuzu anlarız ve Türküyle,Ermenisiyle,Kürdüyle,Yahudisiyle..güzel bir uyum içinde yaşarız ve Türkiye için elimizden geleni yaparız
Katılıyorum ve ekliyorum.Umarım tüm insanlık birbirine hoşgörü ile yaklaşabilmenin ve yardım edebilmenin erdemi ile tanışır.
-
İnşallah,bir gün hepimiz Türkiyeli olduğumuzu anlarız ve Türküyle,Ermenisiyle,Kürdüyle,Yahudisiyle..güzel bir uyum içinde yaşarız ve Türkiye için elimizden geleni yaparız
Abdül hamidin osmanlıcılık fikriyle balkanları elde tutmaya çalıştıgı dönemlerde Maraşlı haremyanlar dan Samerr beyi görüşmek üzere huzuruna çagırır...Saammer beyin hakında vatana ihanetten dava açılmıştır ..Padişah sorar,
'' Sammer bey sen osmanlılı degilmisin ,hem mebusluk yapar devletten para alırsın, hemde böylesi işlere bulaşırsın'.Cevap beklemeden hemen gelir.
--Padişahımız efendimiz Ben ancak osmanlı bankası kadar osmanlılıyım.....
Sözün özüne gelince, mesele türkiyelilik, kürtlük yada milliyet degil mesele art niyet beslemeden, baskıdan yada yasalardan korkmadan, gerçek niyetini gizlemeden ortak paydada buluşabilmektir ...Alternatifi ceza evi olduktan sonra kimseden gerçek niyetini söylemesini beklemeyelim ...
-
Bence burdan çok güzel bir sonuç çıktı. Türkiye islamı tam anlamıyla yaşamıyor. ( Cehalet dizboyu ) Mystic haklı olduğu yerler var hiario nun da.
Sn. Mystic cehalet konusunda haklı ama çok genellemiş. İki kişinin yaptığını tüm topluma mâl etmiş. Burda sizi haklı bulmuyorum.
Sn. Hiario ya ise şu sözlerine tam anlamıyla katılıyorum. ''İki tarafında aşırıya giden kesimleri,iki tarafıda zan altında bırakacak haller sergiliyorlar,ve siz bunun sadece bir kısımına bakıp,o kısımın genelini suçlayamazsınız,bu yanlış olur..Lütfen biraz daha objektif yaklaşmaya çalışın olaylara,bol bol nefes alın verin,rahatlayın...''
Bence bunlar çok basit konular bunları çarçabuk aşmalı ve biraz ülke kalkınımında, ekonomiyle ilgilenmemiz lazım. Biz habire bunları tartışıyoruz. Bunları bitirelim artık. Yıllardır başörtüsü mevzusunu medya gözümüze gözümüze sokuyor. Medya hakkında da birkaç bişe söylücektim ama bu biraz komplo teorisine girer... Yani bu konuda medyanın da büyük rolü var.
-
Sn Alaaddin; bunlar çok mu basit durumlar yani kızlar mini etek giydi diye bacaklarına kezzap dökmeleri çok mu basit bir olay? Adamlar oruç tutmuyor diye adamları dövüp tartaklamaları çok mu basit? Diğer taraftan açık ve modern Bayanlara karşı hayvanca saldırmaları saldırganlaşmaları çok mu basit?
-
Bunu yapanlar zaten basit insanlardır. Senin için konu basit olmayabilir ama bir ÜLKE için basit konulardır. Çözümü kolaydır.
Birde bana isyan etmeyin devlete isyan edin.
-
Sana isyan ettiğim durum falan yok ortada ne demek bir ülke için basit konular diyorsun onu anlamış değilim yani senin mantığın bir insana kendi inancından dolayı çok büyük zarar vemeyi kaldırıyor mu? Bunu hangi akla minnet ederek yapıyorlar onu da anlamış değilim yani Tanrı'ya olan İnanç bunu mu gerektiriyor? Bakın ortada çok büyük bir sorun var bu sorun benim görüşüme göre en kısa sürede çözümlenmesi gereken bir durum bakalım zamanın gidişatı bizlere daha neleri gösterecek? Bekleyelim ve Görelim....
-
Ha bir de çözümü kolaymış ya bunu sonradan farketim söyler misin bize bunun en kolay çözümü nedir Sn Alaaddin? Doğrusu vereceğin cevabı pür dikkatle bekliyor olacam!
-
Evet, bu ülkede yaşanılan çok büyük olumsuzluklar var ve birtakım kişiler sahip oldukları bir tür inançtan dolayı masum insanlara fazlasıyla zarar veriliyor gerek fiziksel şiddet unsuru taşıyan baskılar gerekse de manevi çok yoğun psikolojik baskılar halen günümüzde uygulanmaktadır. Bu Ülkemizin her tarafında korkunç bir şekilde yaşanmaktadır. Ülkemizde maalesef Can güvenlik büyük bir tehlikeye girmiş durumda bunlara gözü dönmüş kişilere sırf sözüm ona Allah İnancı ile hareket ederek bir çok masum İnsanların yaşamlarının korkunç tehlikeli boyutlara sokarak mahvolmasını sağlamaktadırlar.
Söyler misiniz senin inancın bana hangi hakla zarar vermene sebep teşkil eder bu gerçek Tanrı İnancı değildir. Tanrı'ya inanan İnsanlar başkalarına yardım eden Saygın ve Üst Nitelikli İnsanlardır.Bu şekilde gözü dönmüş cani insanlar değildirler.
-
Hangi inanç bana birden fazla kadınla beraber olmayı öngörür bu düpe düz büyük bir çirkefliktir. Benim bildiğim bir erkek kendine hakim olan nefsine mukayyet olan Erkektir. Nefisler yok edilerek Tanrı'ya ulaşılır böyle iğrençlikler içersinde kalarak kendini şehvete kaptırarak değil!'!!
-
yani kızlar mini etek giydi diye bacaklarına kezzap dökmeleri çok mu basit bir olay? Adamlar oruç tutmuyor diye adamları dövüp tartaklamaları çok mu basit? Diğer taraftan açık ve modern Bayanlara karşı hayvanca saldırmaları saldırganlaşmaları çok mu basit?
Bu ülkede,bu devirde,hiç kimse birisine mini etek giydi diye,dediğinz gibi bir davranış sergilemez.Kezzap dökmüş.! bu kadar komik bişey olabilirmi,lütfen örnek gösterin,gösterdiğiniz örnekte,geçerli ve doğru bir kanıt olsun..
Ben Elazığda yaşıyorum,bildiğiniz gibi Doğu,daha muhafazakar,ülkenin kalan kısımlarına göre..Ancak,Ramazan aylarında olduğumuz bu günlerde,bir çok cafe tıklım tıklım,oruç tutmayanlar normaldeki gibi yiyip içiyorlar,ancak daha bir kere bile kimsenin o kafeyi basıp oruç tutmayanların ağzına kezzap döktüğünü görmedim..
Sn.Sevil,bu benim kanıtım,inanmıyorsanız gelin Elazığa misafirim olun,götüreyim gezdireyim size cafeleri,yiyin için,hatta mini etekle gelin,birisi size kezzapla yaklaşacak olursa,ben onun ağzını burnunu kırarım,bu konu da da haklıymışsınız derim en önemlisi..
Bu arada,açık ve modern demişsiniz de,açık olmak,sizce modern olmanın bir şartı mı,Osmanlı da hanımlar,açık giyinmezlerdi,sizin çok sevdiğiniz mini eteği kullanmazlardı,ancak,dünyanın en modern hanımlarıydı.
Ayrıca klişe bir laf olarak ,bıkmadan,usanmadan söyleyebileceğim bir söz :
"MEDENİYETSE ACMAK BEDENİ HAYVANLAR BİZDEN DAHA MEDENİ.!." M.Akif..
Bu arada Alaaddin,basit diyerek şunu kast etmiş olmalı,(yukarıda Ahmet Altanı okumuşsanız),bir ülkenin en önemli sorunları bunlar olmamalı..biraz daha anlayış lütfen..sinirlenmeden..sizde bol bol nefes alın..gerçekten..çok iyi geliyor,bazen nefesimizi sık sık alıp veriyor ve bunun farkında olmuyoruz,işte o an geriliyoruz..relax please.
-
Gelip görmeye gerek yok Sn. Hiario; çevremizde günlük yaşantımızda görüp duyduğumuz olaylar bunlar ve hiç kimse de ateş olmayan yerden duman çıkartmaz. Bu arada misafirperverliğiniz için çok teşekkür ederim. Ama hiç gerek yok sağolun....
-
Hangi inanç bana birden fazla kadınla beraber olmayı öngörür bu düpe düz büyük bir çirkefliktir. Benim bildiğim bir erkek kendine hakim olan nefsine mukayyet olan Erkektir. Nefisler yok edilerek Tanrı'ya ulaşılır böyle iğrençlikler içersinde kalarak kendini şehvete kaptırarak değil!'!!
Çok doğru katılıyorum,,ama peki söylermisn sizin bildiğinz bir kadın nasıl tanrıya ulaşabilir.?
Bence de,kadının şehveti,giyimini etkilememeli,,kadında nefsine mukayyet olmalı,aksi durumda bence bir çirkefliktir.
saygılar..
-
Gelip görmeye gerek yok Sn. Hiario; çevremizde günlük yaşantımızda görüp duyduğumuz olaylar bunlar ve hiç kimse de ateş olmayan yerden duman çıkartmaz. Bu arada misafirperverliğiniz için çok teşekkür ederim. Ama hiç gerek yok sağolun....
Ateşi dumanı bir kenara bırakınz sn.sevil,bana kanıt olabilecek örnekler gösteriniz.!.
-
Bakın şunu açıklamaya çalışıyorum Bayan açık ve modern bir şekilde giyinebilir ancak bu şu demek değildir ki bazı köhnemiş zihniyete sahip erkeklerin şehvetine vesile olacak böyle bir kaide de yoktur. Bayanları kapatmakla erkeklerin şehvetini mi kapatmak istiyorsunuz yani sözüm ona açıklık giyim tarzı illaki bazı köhnemiş zihniyete sahip olan erkeklerin çok çabuk tahrik olup saldırganlaşmasına ve azgın bir duruma gelmelerine mi sebep teşkil ediyor?
-
Kanıta hiç gerek duymuyorum bunlar yaşanmış ve halen yaşanan şeyler malum Ülkemizin Vazgeçilmez Gerçekleri!!!
-
Kanıt mı istiyorsunuz pekala göstereyim o zaman; İran, Irak, Suudi Arabistan dahil bütün Arap Ülkeleri yeterli mi???
-
:)
Elbette,bazı herifler azgın,onun için açık giyinmesinler,demiyorum,hatta hiç bir şekilde açık giyinsinler,kapalı giyinsinler demiyorum..bu benim umrumda değil..
İsteyen istediği yerde,istediği gibi giyinebilmeli bence..(kamusal alanda da,kamusamasal alanda da)
Ben size şunu soruyorum:
Herifler kendi nefislerine hakim olarak,manevi derecelerini yükseltecek diyorsunuz,doğru,peki hanımlar nasıl bu basamakları aşacaklar,,sizce..??
Bence de,hanımlar,kendi nefislerine hakim olarak,orasını burasını teşhir etmekten zevk almadan ( yine alevlenmeyin,bundan zevk alanlar var,sizde bende bunu biliyoruz) bu dereceleri aşabilirler...
Her neyse..
-
Bu ülkede,bu devirde,hiç kimse birisine mini etek giydi diye,dediğinz gibi bir davranış sergilemez.Kezzap dökmüş.! bu kadar komik bişey olabilirmi,lütfen örnek gösterin,gösterdiğiniz örnekte,geçerli ve doğru bir kanıt olsun..
Buyrun;
Hizbullah'ın üç tetikçisine müebbet
Diyarbakır'da makyaj yapan kadınlara saldıran, mini etek giyen bir liseliyle beraber 6 kişiyi öldüren 3 Hizbullahçı ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası aldı
Dİyarbakır DHA
Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde, başı açık ve makyaj yaparak dolaşan kadınların yüzüne kezzap atıp satırla saldıran, mini etek giydiği gerekçesiyle lise öğrencisi bir kız ile birlikte toplam 6 kişiyi öldüren terör örgütü Hizbullah'ın 3 tetikçisine ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası verildi.
Silvan'da 1994-1997 arasında Hizbullah adına eylemlere katıldıkları gerekçesiyle 7 yıldan bu yana Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde tutuklu yargılanan Şafi Kırtay, Şahabettin Başaran ve Mehmet Şirin Gazanfer'e dünkü duruşmada son sözleri soruldu.
Tahliyelerini istediler
Üç sanık, suçsuz olduklarını öne sürerek tahliye isteminde bulundu. Mahkeme heyeti, sanıkların 'mini etek giydiği' gerekçesiyle öğrenci Semra Bayram'ı linç ederek öldürme, 'makyaj yaparak mesaiye gittiği' gerekçesiyle Suna Eroğlu adlı memur ile 'başı açık dolaşarak makyajlı okula gidiyor' gerekçesiyle sınıf öğretmeni Ayşe Ercin'in yüzüne kezzap dökme, 'başı açık dolaşıp mini etek giydiği' gerekçesiyle Gülbahar Azizoğlu'nu da satırla yaralama, ayrıca köy korucusu Şeyhmus Sezik ile Mustafa Taşık, Ramazan Sefunç, Mehmet Çağap ve Şafi Sümbüş'ün öldürülmesi suçlarına katıldıklarına kanaat getirdi.
Ayrıca birde Emre Kongar yazısı:
Sevgili okurlarım, başlığa bakıp da, AKP'nin "yargıya karşı giriştiği son operasyondan" söz edeceğimi sanmayım.
Henüz ilkokul çağına gelmemiş çocukların beyinlerini dogmatik düşüncelerle dolduracak olan bir "dinci eğitim seferberliğinden" de söz etmeyeceğim.
Hatta iktidarın hem ulusal hem uluslar arası bütün içtihatlara karşı (ve karşın) yürüttüğü, artık kabak tadı vermiş olan "türban dayatmasını" da irdelemek niyetinde değilim.
Meclis içtüzüğünün değiştirilerek, demokrasinin işleyişinin zedelendiğine de değinmeyeceğim.
Bugün bütün bu olaylarla ilintili olan ama çok daha "yakın ve gerçek tehlike" oluşturan bir süreçten söz etmek istiyorum:
Bu süreç "gerici ögelerin oluşturduğu toplumsal baskı" ve bu "baskının toplumu şiddete yönelten yükselişidir".
* * *
Tehlikenin "yakınlığını ve gerçekliğini" anlatmak için önce 1980'lerin başına, "türban tartışmalarının" açık oturumlarda, panellerde ele alındığı döneme geri dönmek istiyorum:
O zamanlar bu açıkoturumlardan henüz umudumu kesmemiştim; dinci kardeşlerimizin ileri gelen yazarları ve düşünürleriyle konunun tartışılmasından yarar umuyordum.
Böyle tartışmalardan birinde, ünlü bir İslamcı yazara doğrudan doğruya "Siz iktidara gelince herkesin başını örtmesi için bir yasa çıkacak mısınız?" diye sorduğumda "Hayır biz yasa çıkarmayacağız, herkesin başını örtmesini halk zorlayacak" diye yanıt vermişti.
Bunun üzerine ben izleyicilere "Bakın bizi recmettirecek" (recm: taşlayarak öldürme) deyince de bana dönüp, "Sen merak etme, sana bir şey yapmayız" diye de şaka etmişti.
Bu sıralarda Ankara'nın göbeğinde, Kızılay semtinde, mini etekleri kızların bacaklarına kezzap atma olayları yaşanıyordu.
-
sn. hiario,
satırla saldırı ve yüze kezzap dökme eylemleri TBMM Hizbullah Raporuna bile girmiştir. 1990lı yılların gazetelerini incelerseniz Oruç tutmadığı için satırla saldırıya uğrayanları görebilirsiniz.
4 Kasım 2004 tarihinde Ankara DTCF’de satırlar ve biber gazlarıyla kantindeki öğrencilere saldırıldı.
20.11.2002 tarihli bir gazete haberinden "Ankara'daki Gazi Üniversitesi'nde her ramazan, oruç tutmayan öğrenciler açısından ciddi sorun. Ülkücüler, orucu bahane ederek baskı ve şiddeti artırıyor. Geçen hafta Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi'nde 20 ülkücü öğrencinin saldırısına uğrayan iki 'oruçzede'den birinin durumu ciddi. Bia'dan İrfan Aktan'ın haberine göre geçen yıl da 10'a yakın öğrenci ülkücü saldırısı sonucu hastaneye kaldırılmış, çoğu öğrenci de 'tesadüfen' ramazana denk gelen sınavlarına girememişti. Öğrenciler baskıların engellenmesi için yaklaşık 500 dilekçeyle rektörlüğe, sonra da Cumhurbaşkanlığı'na başvurmuş, cevap alamamıştı. Bu yıl da aynı olayların yine 'tesadüfen' sınav haftasında yaşanması, öğrencileri tedirgin ediyor. Üniversitenin sınav sistemine göre arasınava girmeyen öğrenci, finalde de başarısız sayılıyor. Yönetimin tutumu açısından Ticaret Turizm ve Eğitim, Mesleki Eğitim, Endüstriyel Sanatlar, Beden Eğitimi ve Teknik Eğitim fakültelerinde, ramazan aylarında yemekhanelerin iftara kadar kapalı tutulduğunu da hatırlatayım. Bu nasıl iş?"
24 Eylül 2006 tarihli bir gazete haberi "Başkent'te sabah saatlerinde sokak ortasında alkol alan çifte bir grup genç saldırdı. Aşırı alkollü oldukları görülen çift, olay yerinde ambulans olmasına rağmen tedaviyi kabul etmeyerek kayıplara karıştı.
Sabah saat 05.15 sıralarında Kızılay Konur 2. Sokak'ta alkol alan ve kimlikleri belirlenemeyen çift, Ramazanın ilk günü, sokak ortasında alkol aldıkları gerekçesiyle, çevreden geçen bir grubun saldırısına uğradı. Saldırı sonrası yaralanan çift, bir binanın bahçesine kaçarak saldırgan gruptan kurtuldu.
Polis ekipleri çevrede alkollü çifti döven kişileri arama çalışmalarını sürdürüyor"
ve diğer haberler
"Bu ülkede Ramazanda oruç tutmayanların, Cuma namazına gitmeyenlerin, bırakın psikolojik olarak nasıl terörize edildiklerini daha önce fiziki olarak saldırıya uğradıkları, yaralandıkları, öldürüldükleri sanki bilinmiyormuş gibi davranılıyor. Çok uzaklara gitmeye gerek yok:
3 Mayıs 1987 tarihinde Van Üniversitesinde oruç tutmayan Mehmet Şirin Tekinin öldürüldüğü, 5 kişinin de ağır yaralandığı bilinmiyor mu?
Malatya Üniversitesi öğrencisi Ümit Cihan Tarho oruç tutmadığı için öldürülmedi mi?
1998 yılında, Izmitte oruç tutmayan 13 yasindaki ortaokul üçüncü sinif ögrencisi dövülerek hastanelik edilmedi mi?
Samsunda Kazım Özdemir İlkokulunda İngilizce Öğretmeni Baki Sezgin oruç tutmadığı için yumruklandığı, Pendik Belediyesinde görevli iki doktorun, Ramazan ayında dinlenme odasinda çay ve sigara içtikleri için bizat Belediye Başkan Yardımcısı tarafından tehdit edildikleri unutuldu mu?
19 Ekim 2004de Tokattaki Gaziosmanpaşa Üniversitesinde oruç tutmadığı için Bayram Yağ adlı öğrenci dövülerek 4 metre yükseklikteki Taşköprüden Yeşilırmak Nehrine atılmadı mı?
20 Ekim 2006da TRT çalışanı iki kişi oruç tutmayıp, sigara içtikleri için Ankara Ulusta dövülmedi mi?
Bu yıl, Erzurum Adnan Menderes Lisesinde S.E. isimli 15 yaşındaki bir öğrencinin okul bahçesinde oruç yediği için dövülerek hastenelik edildiği ne çabuk unutuldu? "
-
bu haberler bir kenara Gazi Üniversitesinden çıkarak ellerinde satırlarla sopalarla Ankara Üniversitesi kampusunü basan oruç tutmuyor diyerek önüne geleni dövenleri kantinin camlarını yere indirenleri de gördü bu gözler.
-
Sayın Hiario; size şunu söylemek istiyorum, bakın erkek ve bayanlar içersinde bir ayrım yapmam yani ben bir bayan olduğum için kendi hemcinslerimde erkeklerde olduğu gibi olumsuz bayanlarında odluğunu belirtmek durumundayım. Her erkek ve her bayan bir değildir. Tanrı'ya layık olan bir Bayan; Dişi olduğunu karşı cinse belirtmeyecek ve bütün nefslerini yok edecek. Şöyleki bir Bayan Dişiliğini hiçbir biçimde kullanmıcaktır. Nasıl ki bir erkek kendi nefsine hakim oluyorsa bu doğal olarak bayan için de geçerlidir. Giyim tarzına gelince tabiki erkekleri tahrik edecek tarzda giyinmemeli ancak açık ve modern olacaktır. Yani kendini her tarafını kapatarak değil!
Yine bahsı geçen bayan Tanrı'ya layık ve örnek bir yaşam sergileyecek. Kendi ayakları üzerinde duracak sağlam karakterli ve ekmeğini taştan çıkartacak ancak namusuyla şerefiyle ve onuruyla!!!
-
Sn.SkullG ve sn.Mystic e,verdiği bilgiler için teşekkür ederim.
Sn.Sevil sizi de anladım,teşekkür ederim.
-
bu haberler bir kenara Gazi Üniversitesinden çıkarak ellerinde satırlarla sopalarla Ankara Üniversitesi kampusunü basan oruç tutmuyor diyerek önüne geleni dövenleri kantinin camlarını yere indirenleri de gördü bu gözler.
Sn Skullg,
Vermiş olduğunuz detaylı örneklendirme için teşekkür ederim.Ayrıca Gazi Üniversitesi konusunda da yeri gelmişken bir kaç şey söylemek isterim.Bu Üniversite ne yazıktır ki verdiği eğitimden çok militan öğrencileri ile tanınmakta.Bu üniversitede dinci veya aşırı milliyetçi görüşte olmayan insanların barınması mümkün değil.Öz kardeşim bu üniversitede 1 sene dayanabildi ve tekrar sınava girip başka bir üniversiteye geçerek 1 yılını yaktı.Arkadaşı kafa tokuşturarak selam vermiyor gerekçesi ile hastenelik olana kadar üniversite içerisinde dövülmüştü.
-
Bu hayat yolunda erkeğe bayana bakmıcaksın İnsan olarak değerlendireceksin bir ekek nasıl ki ekmeğini taştan çıkartıyorsa bir bayan da çıkartacaktır, zorlanacaktır, ezilecektir, hırpalanacaktır, yorulacaktır kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmek için, hayatın kolaylığına kaçan bayanlar naumusundan şerefinden ödün vererek erkeğin üzerinden geçimini sağlıyorsa bu durum Tanrı için yaşamak adına ters düşecektir.
Evli olan ev hanımlarımız için değil bu sözüm ama onlar da eşlerine sadık birer hanım çocuklarına iyi bir anne olarak görevlerini yapabilirler.
Bayan özgür bir iradeye sahip olmalıdır ancak bunu serbestiyet açısınan söylemek gerekirse düzenli ahlaklı erdemli ve ağırlığını taşıyan haddini bilen ve kendisini olumsuz durumlara malzeme veren bir yapıya asla sahip olmamalıdır.
Ortama göre hareket etmelidir Bayan; örneğin gecenin bir vaktinde dışarı çıkarsam bir bayan olduğum için illaki olumsuz bir durumla karşılaşırım bu ve benzeri durumların bilinciyle hareket ederek kendimi asla o pozisyonlara düşürmemeye çalışırım.
Bir Bayan hiçbir biçimde kendisini erkeklere karşı hiçbir davranışıyla, sözüyle giyim tarzıyla makyajıyla hiçbir şekilde tahrik oluşturmayacaktır.
O zaman sana karşı herkes dürüst olacaktır ve sana bir ''Bacı, Kızkardeş'' gözüyle bakılacaktır. Aksi durumda erkeklerin şehvetine malzeme olmaktan kurtulamazsın ve bir bayan olarak da çok üzülerek söylüyorum sana verilen hayatındaki en değerli hediyeyi kaybedersin.
Ezil, aşağılan, hırpalan, dövül, sövül ama bir bayan olarak asla kendinden ödün verme kuralıyla heraket eder Tanrı'ya layık olan bir Bayan!
El üstünde tutularak yaşamın rahat ve lüks yolunu haksız kazançla elde etmek yerine hayatın bütün zorluklarını yalnız başına yaşandır Tanrı'ya layık olan bir Bayan!
-
Asıl ben teşekkür ederim Sayın Hiario; anlaşıldığıma gerçekten çok sevindim. Önemli olan bayan ya da erkek değil İnsan olmaktır.
Bu arada Sayın Mystic; ben aslında bu konuya da değinecektim ancak yazacaklarım yüzünden bu durumu belirtemedim, çok tuhaf bir rastlantıdır ki benim de birkaç arkadaşım, aynı Üniversitede şiddetli baskılara maruz kalmış, hatta sözüm ona ismini lanse etmek istemediğim bazı kesimler tarafından ayakkabılarını yalatma derecesine gelince çocukların geleceklerini mahvetmelerine yol açtıkları için ki öğrenimlerini yarıda bırakıp tamamlayamamalarına vesile olmuşlardır.
-
Yobazın biri namaz kılacam diye seferdeki otobüsü durdurmak için ortalığı ayağa kaldırıyor. Konuda haliyle büyüyor ve Abdurrahman Dilipak asimli malum yobaz şöyle konuşuyor:
"Bir otobüste namaz fırsatı varilmiyorsa, ben o otobüse binmem zaten (buradaki tehdidi görebiliyormusunuz gizlice taraftara sinyal otobüs şirketlerine ise namaz molası için baskı var) Yemek ve tuvalet molası veriliyorsa, niye namaz molası verilmesin? Ne var bu örnekte gayet normal bir şey. Ateist şöför bile olsa durur. Şimdi iktidar oldular diye müslümanları iktidardan uzak için böyle örnek veriyorlar. Dinini ciddiye alanlar için bir toplum düzenlemesi. Ben Avrupada trene bindim konduktör bana namaz yeri gösterdi İşte avrupa demokrasisi budur"
Be adam, avrupada sen namaz kılacan diye treni, otobüsü durdururlarmı? Merak ettim bu hangi Avrupa ülkesiymiş. Gidip orada "Vay efendim ben namaz kılacağım, durdurun çabuk otobüsü! " desin bir bakalım, görsün kendisini terörist diye yaka paça tutuklamıyorlar mı! Adamlarda kural var, yasalar var.. Onun dışına çıkamazsın, hele hele keyfiyet için asla çıkamazsın.
Bunların amacı dini şovlar sergileyip akılları sıra insanları ezmek, boyunduruk altına almak, hayatın içinde cahilliklerinden kaynaklanan ezikliklerini bu gibi yöntemlerle sergilemek. Namaz kılmak isteyen birisi camiye gider zaten İslam dini seyahate çıkanlara namaz, oruç gibi zorunluluklar getirmiyor.
Türkiye'de baskıcı İslam denilen ve kendisinden başka doğru tanımayan bir bakış açısı var, Taassubun örgütlenmesi çok iltifat görüyor..İranda yaşananları herkes gördü, (geçmişte bu rejime aşık olanlar şimdi mecliste) örtünmeyen kadınlara saldırılıyor, yüzüne, bacağına kezzap atılıyor, jilet atılıyor, kadınlar kapanmak için zorlanıyordu. Ama onlar uzaydan gelmemişti, mahallenin çocuklarıydı yani yandaşları, bir iktidara sahip olmanın pervasızlığı içinde, kafalarındaki taasubu hayata geçirdiler İran'da... Doğu ve Güneydoğuda bir çok kentte lokantaların çoğu ramazanda kapanıyor. Bu genellikle devrimden sonra İran'ın uzantısı şeklinde bir yaşam tarzı egemen olmaya başladı yurdumda...
-
bu haberler bir kenara Gazi Üniversitesinden çıkarak ellerinde satırlarla sopalarla Ankara Üniversitesi kampusunü basan oruç tutmuyor diyerek önüne geleni dövenleri kantinin camlarını yere indirenleri de gördü bu gözler.
Sn Skullg,
Vermiş olduğunuz detaylı örneklendirme için teşekkür ederim.Ayrıca Gazi Üniversitesi konusunda da yeri gelmişken bir kaç şey söylemek isterim.Bu Üniversite ne yazıktır ki verdiği eğitimden çok militan öğrencileri ile tanınmakta.Bu üniversitede dinci veya aşırı milliyetçi görüşte olmayan insanların barınması mümkün değil.Öz kardeşim bu üniversitede 1 sene dayanabildi ve tekrar sınava girip başka bir üniversiteye geçerek 1 yılını yaktı.Arkadaşı kafa tokuşturarak selam vermiyor gerekçesi ile hastenelik olana kadar üniversite içerisinde dövülmüştü.
Sn. Mystic,
ne yazık ki bahse konu üniversitede bu tarz bir baskı durumu söz konusu. Geçen yıl bir araştırma görevlisi meslektaşımız sözünü ettiğiniz klik tarafından uzun saçlı ve küpeli olduğu için dövülmüştü. bizler bu olayı protesto etmek için gazi üniversitesi önünde bir basın açıklaması yapmak istedik. üniversitenin yöneticileri bize "burada sizin can güvenliğinizi garanti edemeyiz" dediler. daha sonra aynı üniversitede bu sefer bir prof. hocamız, meslektaşımız baskıya maruz kaldı, aracı tahrip edildi. biz yine bu oaly üzerine bir açıklama yapmak istedik ancak hocamız bazı gerekçeler ileri sürerek yapmamamızı rica etti.
garip, üzüntü verici ve ürkütücü...
-
Ya kardeşim ortamına göre hareket et diye bir kaide kural var yani git camilere istediğin kadar namaz kıl gece gündüz ama şimdi milletin ortasında kalkıp da hiç olmadık bir yerde yani bir halk otobüsünde böyle bir davranış sergileyen cehaletin en büyük göstergesini gerçekleştiren büyük yobazlık Sayın Leon'un da belirttiği gibi bu gibi hayatın içinde cahilliklerinden kaynaklanan ezikliklerini bu yöntemlerle gösteriyorlar yani bunun başka bir açıklaması olamaz. Pes doğrusu yani bu kadar da olmaz. Cehalatin ve Yobazlığın İğrenç Yüzü_
-
Hedefimiz çağdaşlaşmaktı avrupanın ilim seviyesine ulaşmaktı... Artık yok şu muyuz bu muyuz ne oluyoruz diye sora sora paranoyalar içinde yaşıyoruz.
Müslümanlık mı? Kim müslümanlığı düzgün yaşıyor! Ramazanda tutulan 2 3 günlük oruç kılınan 5 10 rekatlık namazın değerlendirmesini elbette Allah yapacaktır ama senin ne haddine mahalle baskısı yapmak? Yapmayana yap demek! Dinde zorlama yoktur ve eğer o bir günaha giriyorsa dışlayan baskı yapan 2 günaha girer.
Hz. Muhammed peygamberimiz ki kızı odaya girdiği zaman ayağa kalkan ona son derecede saygı duyan bir peygamberdi. Cahiliye dönemi kalıntıları hala kadınları hor görmekte 2. sınıf muamelesi yapmakta bunun müslümanlıkla bağdaşmasını kimse beklemesin. Kadını aşağılayan bir müslüman görünce de başkaları hemen işte müslümanlık bu demesin o kadar basit olunabilir mi maalesef olunuyormuş!
Sen başını kapatıyorsan bunun bir nedeni vardır yani baban abin kapan dedi kapandın belli oluyor zaten. Başını kapayıp makyaj yapmalar, ya da normal bir kıyafetten daha çok göze batan çok açık renkli türbanlar ya hani sen bunları kendini erkeklerden tahrik unsuru olmaktan korumak için yapıyodun. Ya da diyorlar ya hani Kuran'da yazıyor türban diye eee o zaman niye ikiyüzlü davranıyosun kimi kandırıyosun? Hem karısına kızına kapan diyen adam ne kadar namuslu? Kahvelerde boş boş oturan parasızlıktan kırıldığını söyleyip 5 liralık sigara içen çok baba tanıyorum sözde namus düşgünü olup karısını kızını kapayan!
Malezya'dan bana ne? Ben neydim ne oldum kendi içimde neye dönüştüm onu göremiyorum. Her yerde bir tezatlık. Ulan magazinciler bile türban takıp reklam yapıyolar şov programlarında oruç açmalar bilmem ne...Yarın birgün Malezya olmadık çok şükür desek ertesi gün neresi olcaz kimbilir?
Eğer bir değişim yaşıyorsak bunun sebebi halkdır. Ama halkın adeti değişmedi aynıydı sadece arada yalakalar çoğaldı gibi bir şey. Bütün bunlar dine tepki doğurabilir çünkü herşeyin ters teptiği bir dönemde yaşıyoruz. Bugün huzur islamda islam heryerde olsun diyenlere karşı huzur ateizmde diye çıkanlar elbet olacaktır çünkü bütün bu olanlar ister istemez karşıt tepkiler yaratıyor.
Eğer bir gün Türkiye Cumhuriyetinden başka bir şey olmaya çalışırsak ki az çok deneniyor sanki bunun asla olamaycağına inanıyorum bu ülkenin dinamikleri ister %46lık ister %146lık bir çoğunluğa sahip olan bir kuruma(evet biraz abarttım) dahi boyun eğmeyecek kadar sağlamdır.
-
Bir de şunları da eklemek istiyorum; bu tipler kendilerinde aşırı bir aşağılık duygusu hisseden tiplerdir ve bu aşağılık duygularını sözüm ona İnanç dedikleri bir kılıfla örtmeye çalışmaktadırlar. Örneğim çevremde yaşantımda bunlara çok fazla şahit oldum. Bu tipler aşağılık duygularından kurtulmak için çevresindeki insanlara kendilerini sözüm ona dinci olarak gösteriyor ve saygı bekliyorlar.
Ben bir İnsanım ve bana sahip olduğum niteliklerimden dolayı ( makam, şöhret gibi ) saygı gösteriliyorsa o zaman ben çoktan bitmişim demektir.
Gönül isterki her insana gösterilen saygı samimi ve içten olmalı ve sadece İnsan olduğu için gösterilsin.
Yine bu tipler ağızlarından Allah'ı düşürmeyip kendini O'na yaslamış gibi gözüken çok güçsüz ve zavallı cahil yobaz tiprlerdir. Aynı zamanda korkaktırlar ki ben gerçek bir İmanlıysam bunu hiçbir biçimde dışarı göstermem asla içimde Gerçek Tanrı İnancı taşıyorsam bu benim ve Tanrı'm arasında olan bir durumdur.
Orta yerde namaz kılarak değil, yine ben oruç tutuyorum bir başkasına zulmetmekle de değil, eğer elinden geliyorsa dışarı herkese karşı dürüst ol samimi ol ve onlar bile senin Tanrı İnancını taşıdığını bilmesinler....
SAYGILAR_
-
Sevil Hanım kusura bakmayın ama iyice saçmalamışsınız.Dediklerimden neler çıkardınız! Neler söylüyorsunuz mantığım almıyor. Heralde çok çektinizi birilerinden burda içinizi döküyorsunuz. Kendinizce dine kurallar koymuşsunuz, iki kişiyi din hakkında örnek alıp, tüm inançlarımızı lekeliyorsunuz.
Bizim dinimizde ne kızı kırbaçlamak var nede kezzaplamak. Zaten en başta diyoruz dinde zorlama yok... Kimse de yolda 5 tane hanımlada gezmiyor. Biraz araştırın yada çevrenize iyi bakın.
Ben sizi akıllı birisi sanmıştım. Benim bi tane yazımı okumamışsınız bile. Size cevap yazmam benim aptallığım kusura bakmayın.
-
Birilerinden çok çektiğim için değil gerçekleri anlatıyorum bu arada sadece ben değil herkes bunları söylüyor yani başını kumun altından çıkarabilirsen eğer sadece benim düşüncelerimden ibaret olmadığını görebilirsin?
-
Türkiye için önemli olan gelinen nokta degil, gidilen dogrultudur ....Geçmişimizdeki hataları düşünüp nasıl bu zihniyette nesiller yetiştirdik diye yakarıcagımıza, ileriye yönelik sosyal projeler geliştirmemiz lazım ......Kaldı ki türkiyenin bu alanda ki ivmesi göz ardı edilemez.....
-
Aslın da size kızmamam lazım. Dini böyle temsil edenlere kızmam lazım haklısınız Sevil hanım. Ama sizin de kim gerçek kim yalan onu görmeniz lazım.
"Cümle yerde Hakk hazır, göz gerektir göresi" Yunus Emre
-
Konu son günlerde ilgimi çekiyor ve bakıyorum forumda da görünce bir bakayım dedim ama mesajlar çok uzun olduğu için tam olarak kimin ne dediğni bilmiyorum ama tahmin edebiliyorum öyle göz gezdirirken halimiz bana eline şeker verilip kandırılan çocukları andırdı biz burda şekeri yalıyoruz peki abilerimiz ne yapıyor?Boş işler bunlar bence ne Türkiye de şeriat isteyenler ve din adı altında baskı uygulayanlar çoğunlukta ne de bazı kesimler İslam üstündeki amaçlarına ulaşabilecekler ama br sorunumuz olduğu doğrudur bilmem ne ama birşeyler elimizden alınıyor ama biz daha tam olarak elimizden gideninde ne olduğunu anlayamadık birbirimizi yemekten...
-
bu haberler bir kenara Gazi Üniversitesinden çıkarak ellerinde satırlarla sopalarla Ankara Üniversitesi kampusunü basan oruç tutmuyor diyerek önüne geleni dövenleri kantinin camlarını yere indirenleri de gördü bu gözler.
Yalnız aynı olay öncesinde bazı ank. ünili öğrencilerin bir iftar yemeğini bastığı da söyleniyor. Elbette bahane değil bunlar ama din öyle noktaya getirildi ki gerçekten inananlar insanlar da arada kaynıyor saygı görmüyor yakıştırmalara fişlemelere maruz kalıyor: fetocu yobaz şeriat yanlısı gibi... Oruç tutan birinin suratına heleki sigara tiryakisi ise sigara dumanı üflerseniz yaz sıcağında boğazı kurumuş bir adamın gözü önünde lıkır lıkır su içerseniz adam elli bir noktadan sonra elbette sinir olur tabii ki hemen tepki vermemesi gerekir ne de olsa oruç hem bedeni hem ruhani bir ibadettir yanlış algılamalarda olduğu gibi aç kalmak değil.
Eğer kadınlar eziliyor giyim tarzları yüzünden yadırganıyorlar diyorsanız bunun giyimle bile alakası yok . Kara çarşaf giymiş birinin içine ne giydiğini düşünen biri yine emeline ulaşır sözde hazzını alır. Konu ahlaksızlıkla ilgili. Başkasının kadınına kötü gözle bakmak hangi dinde var? Ama magazin kültürüyle yontulan kadın programlarıyla suni feministliği kabaran ve feministliği de dişi özgürlüğü olarak algılayan kendini geliştirmekten yoksun kadınlarımız bedenen değil önce zihnen açılabilseler keşke.
Sonuç olarak Sn lucky eye'a katılıyorum. Sanki bir şeyler elimizden alınıyor.
-
Ben Istanbul Universitesi'nde solcu ve sagcilarin kavgalarini bilirim... Lokman vardi (saniyorum su anda iceride). Solcu ogrencilere kemerini cikarip tokasi ile yuzlerine vururdu. Solcular da geri kalmazdi.
Kendisi ile tanistigimda fazla sohbet edememistik, fakat bakislarindan ve davranislarindan nasil bir ruh hali icinde oldugu, ve davasina ne kadar bagli oldugu belli oluyordu.
Malesef universitelerimiz "egitim yuvasi" olmaktan cikmis, kamplara bolunmustu. Bunlarin hala devam ettigini duymak cok uzucu.
-
Ne demek yazın sıcağında boğazı kurumuş da önünde lıkır lıkır su içene karşı sinir oluyor o zaman tuttuğu orucun anlamı nerede kaldı? En ufak bir şeyde böyle sinir küpüne dönüşüp de adamı karşısında su içtiği için boğazlarsan size doğrusunu söyliyeyim bu hayat yolunda hiç muvaffak olamazsınız.
1_ Her ne olursa olsun sinirine hakim olacaksın, Öfkene hakim olursan hayvanlaşmaktanda kurtulabilirsin.
2_ Nefsine hakim olmayı öğreneceksin ki unutma bir erkek olarak bir başka kıza yan gözle bakarsan bu küçük bir örnek kaldı ki başka olaylarda daha abartılı şeyler söz konusu olur aynı durum senin annen, bacın ya da karına yapılır yapılacaktır bundan kurtuluş yoktur çünkü Evrenin Temel Yasası budur.
3_ Her şeyde olduğu gibi karşılaştığımız olaylarda sürekli olarak sınanıyorsak ve bunun bilinciyle hareket ediyorsak o zaman bizleri tahrik eden olumsuz olaylarda bile kendimizi kontrol altına almalıyız.
4_ Başkalarını yargılayan ne olursa olsun yargılanmaktan kurtulamaz. Başkasına kötülük düşünen kötülük yapan er ya da geç kötülük gelip kendisini bulacaktır; Etme - Bulma Dünyası
5_ İster Kadın ol ister Erkek sonuçta bir İnsansın ve sana verilen Yaşamı haketmek için tabiki sınanacaksın, zorlanacaksın olumsuz hatta canını yakacak canevinden vuracak olaylar elbette başına gelecektir bunun için Tanrı'ya İsyan etmek yerine senin başına gelen her olumsuz olaylardan bir anlam bir ders çıkar da o zaman başkalarına zarar vermekten vazgeçer ve kendi yaşamın için bu zorlu hayat yolunda mücadele edersin.
Yaptığımız şey başkalarını sürekli olarak olumsuz olarak eleştiriyoruz, İlk önce kendimize bakalım da ne kadar Örnek bir İnsanız sonra haliyle olumsuz davranışları dahi olan bir İnsanı eleştirmek yadırgamak hatta yargılamak bize düşmez. Bizim haddimiz bile değildir. Yaratıcı, herşeyi gözlemler görür ve hakkımızdaki kararı da ancak O verir_
SAYGILAR_
-
Ne kadar oruç tuttunuz bilmiyorum ama o durumu anlayarak yazdığınıza inanmıyorum. Benim orda anlatmak istediğim tahriklerdir. Oruç ibadetinin zannedildiği gibi açlık olmadığını söylemiştim o yüzden okumak istediğin gibi okumuşsun (boğazlamak diye atladın ben sinirden bahsettim eylemden değil) Ama bu sürekli olduğu takdirde elbette eyleme dönüşebilir bu doğaldır. Herkes sizin gibi ermiş sınavlarından başarıyla geçebilecek kapasitede dingin ruhlu olmayabilir!?
-
Öyle mi benim hangi sınavlardan geçtiğimi sen biliyor musun? İstersen burada hepsini teker teker anlatayım ama bunları anlatmak benim iradem dışımda olabilir. Yalnızca şunu sana söyleyeyim ki benim yaşadıklarımı bir kendim bilirim bir Yukardaki Tanrı'm bilir bu yüzden hiçbir şey anlatmama gerek yok
-
Ne yaşadınız yaşıyorsunuz yaşayacaksınız merak etmiyorum tahmin de etmiyorum özel hayatlar beni ilgilendirmiyor. Sizin hayatınız tanrınızla sizin aranızda devam etsin kesintisizce...
-
Ben Istanbul Universitesi'nde solcu ve sagcilarin kavgalarini bilirim... Lokman vardi (saniyorum su anda iceride). Solcu ogrencilere kemerini cikarip tokasi ile yuzlerine vururdu. Solcular da geri kalmazdi.
Kendisi ile tanistigimda fazla sohbet edememistik, fakat bakislarindan ve davranislarindan nasil bir ruh hali icinde oldugu, ve davasina ne kadar bagli oldugu belli oluyordu.
Malesef universitelerimiz "egitim yuvasi" olmaktan cikmis, kamplara bolunmustu. Bunlarin hala devam ettigini duymak cok uzucu.
Kesinlikle katılıyorum üniversitelerde eğitimden başka herşey var maalesef...
-
Hayır o kadar da önemli değil tabiki bir anlık söylenilen bir şeydir bu zaten kimseyi de ilgilendirmiyor haliyle söylediğin gibi benimle Tanrı'm arasında olan birşeydir ve umarım dediğiniz gibi kesintisiz olarak devem eder (Amin) çok acı dahi olsa bundan sonra yaşıcaklarım ben gene de bunları büyük bir Sevinçle yaşamaya razıyım çünkü benim değil O'nun isteği önemlidir. Amin_
SAYGILAR_
-
Bakın Sevgili Nietszche; çok doğru söylüyorsunuz ben oruç tutmam hayatım boyunca tutmadım ancak kendi nefislerimi tamamen etkisizleştirmek için kendimi her türlü koşula hazırladım ve söylediğiniz şu şeyi asla tasvip etmiyorum eğer ki bir kişi bunu devam ettiriyorsa bu düşünce eyleme de geçebilir bakın bunu hala hangi mantıkla devam ettirdiğinizi bilemiyorum ancak benim kısa ve öz olarak söylemek istediğim şudur ki; Hayat tahriklerle doludur bir tarafta hemen dolduruşa gelerek o insana verdiğiniz zarar aslında kendinize yaptığınız büyük bir zarardır diğer tarafta ise size verilen şansı en küçük bir şeyde kaybetmek anlatabiliyor muyum?
Kazanmak çok zordur ancak Kaybetmek kolaydır_
-
& Yani bana yeryüzündeki hiçbir sebep olumsuz davranışları sergilemek için gösterilemez &
-
Olumlu ya da olumsuz kişiden kişiye değişir. Nesnel olan değerler var mıdır evet vardır : saygı ve inanç... sizde ikiside yok maalesef!
-
Bende mi yok bunu gerçekten ciddi olarak mı yoksa şaka olarak mı söylediniz çok merak ettim de açıkçası!
-
Bak sana bir şey daha söylicem şuan beni ayakta tutan tek şey nedir biliyor musun? İnanç, Sevgi ve Saygı'dır. Yani maddi şeyler değil ben maddiyata sırtını dayamış insanların onları ellerinden kaybettikleri an nasıl yıkıldıklarına birebir şahit oldum belki de beni ayakta tutan şey sanırım bana olumsuz ithamlarda bulunan kişilere 'bunu samimiyetimle söylüyorum' karşı duyduğum saygıdır.
Çünkü buraya gelmeden önceki halimle şimdiki halim arasında dağlar kadar fark var ve bir önceki günümde yaptığım olumsuz hareketten doğrusu bugün utanıyorum. Eğer ki birinin kalbini kırdıysam o da ki ister kasıtlı olsun isterse de farkında olmadan olsun netice itibariyle eğer büyük servetim varsa onu kaybetmeyi göze alırım ama bir İnsanı kaybetmeyi asla!!!
-
Bakış açıları farklı sanrım boşuna tartışmaya gerek yok. Sin ne olursa olsun insan dersiniz ben insan mı bir yere kadar haddini bilsin derim. Saygılarımla...
-
Arkadaşlar, ortada benim açımdan bir haddini bilmezlik var mı yoksa öyle bir tutum mu sergiliyorum? Kime hangi davranışımla fazla ileri gittiğimi söyler misiniz? Ki eğer haddini bilmezlik senin saygı duyduğun kişiye göstermiyorsam bunu mu haddini bilmezlik olarak nitelendiriyorsun? Bence gittikçe düşünce yoğunluğuna giriyorsun?
-
Ki zaten farklı bakış açıların oluşturduğu diyalog tartışmayı gerektirir Sevgili Nietzsche; ayrıca benimle tartışma gibi bir zorunluluğunuz yoktur lütfen kendinizi bu anlamda zorunlu hissetmeyiniz.
Saygılar bizden,
-
* Ayrıca bu Dünya'da söyler misiniz ''İnsan'' olmaktan çok daha güzel bir şey var mı? *
-
Ben insanlar için kendi çizdiğim sınırları belirttim haddini bilmeli derken sizi kastetmedim sen nasıl humanistsen ben de herşey de insancıl olunamayacağından bahsettim. Düşünce yoğunlu düşüncelerin karışmasından iyidir diye düşünüyorum. İleri gittiğin davranışı o yazıyı tekrar hatırlatmamın bir anlamı yok konu benim adıma bitmiştir söylediklerimi unutun.
-
* Ayrıca bu Dünya'da söyler misiniz ''İnsan'' olmaktan çok daha güzel bir şey var mı? *
İnsanı insan yapan değerler olmadıkça insanların ne halde olduğunu görüyoruz.
-
Bak sana bir tavsiyede bulunacam ister oku ister okuma ben gene de yazacam; İnsanlar için çizdiğin sınırlar senin etrafında kabuk bağlamasına yol açacak ve artık belirli bir süreden sonra o kabuktan dışarı asla çıkamazsın, İnsanlara daima açık olurum isterlerse olumlu isterlerse olumsuz davranışlar sergilesinler korkum onların benim seviyemi düşürmeleri bana zarar vermeleri değil onların kendi seviyelerini düşürmeleri ve kendilerine zarar vermeleridir.
-
Tevazuya ulaşmaya çalışıyorum fakat klasik laftır hani benim değerlerimi çiğnemeyecek. Ben sizin kadar hoş görülü biri asla olamam kimse seviyeme düşsün ya da ben yükseleyim diye de istemem sonuç olarak insan kendine sınırlar koymalı belli noktalarda bu görmesek de daha sonrası için zarar verici olur kanısındayım.
-
Bu arada pekala herşeyde İnsan olunabilir yeter ki sen iste yeter ki yüreğinde hep Sevgi olsun yeter ki merhamet duygusu senden eksik olmasın!....
-
Neye zarar olacak Sevgili Nietzsche; Hümanist bir yaklaşım sergileyen İnsanlar mı kazançlıdır yoksa herşeye bencilce yaklaşan kötü muamele gösteren insanlar mı?
-
Bencillik asla kabul edilemez ama benim eleştirim açık konuşmak gerekirse(sizi tenzih ederek söylüyorum) aptallaşan avanaklaşan humanizmdir. Bir insanı yaratandan dolayı seversiniz elbet fakat aynı insan yaşına girmemiş bebeğe tecavüz etsin ne bileyim insan eti yesin sonra lezzetliydi yine yicem desin salak bir liseli kız için kontor parası olmadığından yaşlı bir teyzenin bileziğini çalan onu öldüren bir insan için nasıl humanizm hangi humanizm!!?
-
Bak birşey daha söylicem birinin sana kötü muamele göstermesi hele hele haksız bir şekilde olursa tabiki benim açımdan çok ağırdır ve bana zarar veren insanların kendilerini düşürüp de beni yüceltmesi inan aklımın ucundan bile geçmedi şimdiye kadar tabiki kişilerin sana karşı olan haksız muameleler yeryüzünde yaşayan hiçbir İnsanoğlu için hiç de hoş olan bir durum değildir. Ama ben diyorum ki bir başkasına karşı yaptığın en küçük olumlu ya da olumsuzun karşılığını er ya da geç kendin göreceksin ve her ne kadar kişiye ya da kişilere yapılan haksız tutumlar o insan için çok zor bir durum teşkil etse de!...
-
İnançlarımız farklı olabilir ama bu dediğinize katılıyorum. Allah'ın adaleti büyüktür.
-
İnan bana o biricik bebeğe yapılan tecavüz günlerce haftalarca aklımdan çıkmadı çok derin bir duygu yaşadım ve bunu yapanların tabiki İnsan olmadıklarını hem sen hem de ben biliyoruz. İşte bak İnsanı İnsanlıktan çıkaran bu kötülük duyguları değil midir ki?
-
Teşekkür Ederim.
-
Rica ederim.
-
Malezya 14 Şubat'ı yılın en 'haram günü' ilan etti. Sıra Türkiye'de olabilir mi? Ama kesin isteyenler vardır. Çünü hayata din penceresinden bakanlar var. Bundan daha güzel sebap var mı bilemiyorum. Düşünsenize SEVGİLİLER GÜNÜ.
İlgili haber;
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=920581