Masonlar.org - Harici Forumu
Masonluk Bilgidir. Bilimdir. Ilimdir. => Felsefe => Felsefi Sorular => Konuyu başlatan: tamtam - Mart 02, 2007, 11:10:09 ös
-
Sevgili form'cular.
Bugun bir yazi okudum ve cok hosuma gidti. Umarim sizinde hosunuza gider.
Ne dunyada ne dogada ve nede evrende ozgurluk vardir. Sadece normlar ve kurallar vardir. Ancak bu norm ve kurallara uyarak ozgur olabiliriz. Saygilar ve sevgiler.
-
ben özgürüm ve gece yarısı müziğimi son ses açıp mahalleyi ayağa kaldıracağım,komşumun ödü patlasın
yaşayacağım böyle bir özgürlükse kurallarla yaşamak daha iyi olur. Yarın cumartesi ben inancımı norm ve kurallar olmadan özgürce yaşaya bileceğim.Tabiki komşumu rahatsız etmeden.
-
Ozgurluk oncelikle, dusunsel, dinsel ve topluksal olmalidir.
Saygi cercevesinde, hakaret etmeden, konusma ozgurlugu olan bir kisi, yaptigi arastirmalar ve arayislarinin sonunda kendi kurallarini cizebilecektir. Kendi kurallarini cizebilmis bir kisi, yeteri olgunluga ve erdemlik derecesine ulasmis demektir.
Sizinle ayni dusunmeyen herkesin soyledikleri, yanlis olmayabilir. Onemli olan farkliliklarla bir arada Dengeli ve ozgurce yasayabilmektir.
-
Düşünceler kısıtlanmadıkca insan özgürdür.
-
özgürlük denem hiçbirşey yok, insanların uydurması olarak ortaya çıkmış kavram.şayet özgürlük olsaydı dünya düzeni olmazdı bu nedenle yaratanın çizdiği sınırlara uyabilirsek ve çizdiği sınırların farkına varabilirsek ancak rahatlığa ve huzura kavuşabiliriz .anlıyacağınız kafamıza göre hiçbirşey yapamayız...
-
Kimine gore ozgurluk (!) neye gore ozgurluk ? Ozgurlugun tam olarak tanimi yapilamadigindan, anlami itibariyle net olarak bilinemediginden cogunlukla kisilerce yanlis anlasilmis olup, kendilerince hakli gerekcelerle kati norm ve kurallarin da olusmasina sebebiyet vermislerdir ( bunu her acidan dusunebilirsiniz ).
Ozgurluk, belki de baskalarinin hak ve ozgurluklerine saygi duymayi gerektirme biciminde de anlasilabilinemez mi acaba ? Boyle durumlarda salt kendimizi mi dusunmemiz gerekiyor yani ozgurlukten bahsedildiginde akla hemen kendimiz mi gelmelidir ? Genel olarak mi yoksa bireysel olarak mi ele alinmasi gereklidir ? Tabi bireysel olarak ele alindiginda elbetteki durumlar degisir. Goreceli olur ve bu durumda da tam bir kaos ortaya cikar. O zaman geriye 'genel olarak ele alinma' olarak kalir ki bu da hepimizi yani dunya genelini kapsayacak bicimde dusunursek tabiattaki herseyi de icine almamiz gereklidir, dusuncesindeyim. O zaman da neye nasil davranmamiz gerektigi hususunda bircok celiskiler de ortaya cikmis olur. Konu itibariyle cok fazla detayina indigimiz zaman da kendimizi unutma gibi bir durum da ortaya cikabilir. En iyisi genel bir bakis acisiyla fazla derinine inmeden hassasiyetle en onemlisi de ilimli olarak yaklasmak ve yasamak.. belki de orta yolu bulmak lazim :)
Saygilar,
-
Selamlar,
Türkiye"de kac kisi istedigi alanda egitim alip istedigi meslekte calisabiliyor?
Saygilar
-
Bu başlık forumun felsefe bölümünde açılmış.
Üzerinde pek az şey söylenmiş.
Benim de dikkatimden kaçmış; hiçbir şey dememişim. Belki bir başka bölümde bir başka başlık altında biraz didiklemişimdir “özgürlük” konusunu. Yine de didikleyebilirim gerekirse.
Bu konuya dönüş ise Sayın Tij’in yazdığı bir satır üzerine oluyor. Kinik bir soru.
Böyle kinik soruya hiç gerek yok. Ülkemizde herkes kendi istediği alanda eğitim görebilir ve kendi istediği alanda çalışabilir.
Bu böyledir ama çağımız çok acımasız. Çağımızda dehşetli bir rekabet var.
Bir meslek seçelim örnek olarak… Diyelim ki bu “inşaat mühendisliği” olsun.
Ben eğer inşaat mühen0isliği eğitimi görmek istiyorsam bu olanağım vardır. Bunun özgürlük ile falan ilgisi yok. Hiç kimse benim bu bağlamdaki özgürlüğümü engellemiyor. Üstelik ben bu eğitimi öyle dandrikten değil en iyi ve en güçlü üniversitede görürüm İTÜ, ODTÜ gibi… Bu bağlamda tek bir engel var. Ben! Kendim!... Ben kendi özgürlüğümü yanlış değerlendirip, kendimi bu erekten koparıyorum. Oraya bir sınav koymuşlar. Sadece benim için değil; herkes için. Bu sınavı yüksek puanla verebilmeliyim. Bunun için de öyle dersanelere falan gitmeye, çok paralar harcamaya gerek yok. Ben becerebilirim. Kimse beni engellemiyor. O dersanelere falan gidenler beceremeyenler, desteğe gereksinme duyanlar. Bu işi Batı ülkelerinde falan yapmaya kalkışacak olursam çok para harcamam gerek. Dünyanın hiçbir yerinde eğitim bedava değildir. Bizim ülkemizde ise özel üniversiteleri bir yana bırakırsak neredeyse bedava. Yüksek öğrenim zorunlu değildir. Kimse beni zorlamıyor. Özgürüm ben. Bu eğitimi almayabilirim. Almak benim tercihimdir. O zaman berdelini ödemeliyim.
Gelelim ikinci aşamaya… Ben bir inşaat mühendisi olarak istediğim yerde istediğim işte çalışırım. Yeter ki süper olayım. Yeter ki bu mesleği bileyim. Yeter ki sadece üniversitede okuyup bir diploma almış olmakla yetinmeyeyim. Yeter ki pratikte de çok iyi bir mühendis olayım, hem bilgili, hem yetenekli, hem çalışkan, hem akıllı, hem özverili, hem erdemli…
Sayın Tij'in dediği açıdan özgürlük var. Yeter ki değerlendirmesini, kullanmasını bilelim.
-
Sayin ADAM,
bu "edepsizce" :) :) ;) sorum bu cevabi haketmis demek, sagolun.
Örnek olarak kendinizi almaniz bir sanssizlik, bunun yerine yoksulluk sinirinda yasayan Milyonlarca insandan birini alsaydiniz veya senelerce sabahlari simit satan ögleden sonrada okula giden beni örnek alsaydiniz daha uygun olurdu( ki ülkemizin cogunlugu bunlardan olusuyor). 8 kardes icinde ancak birtanesi mühendis olabildi ki buda ötekilerinin calisip kazandiklari parayla oldu.
Ha türkiyede egitim bedavami bilmiyorum ama bildigim " parasiz egtim istiyoruz" diye pankart acan ögrenciler hapisteler ve senelere varan cezalarla yargilaniyorlar. Ne "özgürlük ama.Acaba en demokratik hakkini dahi kullanamayan insan nekadar "özgür"dür???
Saygilarimla
-
Sevgili arkadaslar,
Tabi birde özgürlüge hangi pencereden baktigimiz önemli, özgürlük bireysel bir olgumu yoksa toplumsal bir olgumu?
Söyle bir cümle kursam nedersiniz;
Toplumsal özgürlük olmadan kisisel özgürlük( kastim bütün insanlik) olmaz.
Saygilarimla
-
özgürlük ütopik bir kavramdır , doğada ve evrende incelerseniz özgürlüğü etkileşim olduğu için özgür olamaz, özgürlüğü matematiksel olarak -+sonsuz da tek olarak sonsuz katlı integrallerle tanımlamanız mümkün çok boyutlu olarak , fakat günümüzde ütopik olan özgürlüğü farklı anlamda tanımlanmaktadır, norm ve kurallara uyarak ozgur olunur mu ? sanmıyorum en basiti iran , iran'ın kurallarına uyup ne derece özgür olunması mümkündür ? o sistemten hoşlanıyorsa özgür hissedebilir , insan kendisini rahat hissettiği yerde özgür hisseder dersek daha doğru olur, özgürlük istekle orantılıdır...
Saygılarımla,
418
-
Sınırları olan bir dünyada özgürlükten bahsetmek, kokusunu içine çekemeden,ağızdan nefes almaya benzer.
Hayvanlar bu dünyanın özgür canlılarıdır. Bir hayvan, kalksa ,Türkiye den ABD'ye vizesiz, pasaportsuz gider
''dur! nereye gidiyorsun'' denmez. Ama İnsan hadi Türkiyeden çıksın bakalım ne şartlarda çıkıyor?Bakalım bakalım ne kadar özgür...
-
Forumda bir konunun diyalog haline dönüştürülmesine hele kişiselleştirilmesine karşıyım.
Siz karşı olmayabilirsiniz. Özgürlüğünüz var.
Fakat bu bölümde, bu başlık altında "özgürlük" kavramının nasıl getirildiğine bakarsanız, sanırım burada abes ile uğraşmakta olduğumuza, konuyu çok saptırdığımıza siz de katılırsınız.
Demek oluyor ki bir kavram olarak ÖZGÜRLÜK konusunu işlemek için bir başka başlık açmak daha doğru olacak. Bu alanı da kavramdan saptırılmış konuların tartışılmasına bırakalım.
Sayın Tij'in sorusu hiç de edepsizce değildi. Bir başka toplumsal sorundan söz ediyordu o kadar.
Ancak benim hakkımda bir yargıya varmaya kalkışmasını yadırgadım doğrusu. Acaba ben nereden geldim, yaşamda hangi aşamalardan geçtim, nerede nasıl öğrenim gördüm, nasıl bir mesleği nasıl edinip nasıl uyguladım?
Çok has köy çocukları, yoksul hem de sıırına yoksul aile çocukları var tanıdığım. Çalışıp didinip, en âlâsından eğitim görüp, profesyonel yaşamda en üst düzeylere varabilmeş olan... Bir iki kişi değil, çok sayabilirim. Adlarını bile verebilirim. Kimilerini tanırsınız, ünlü kişi oldular çünkü.
Çok süper zengin aile çocukları var bildiğim. Bir baltaya sap olamamış, bir ipin ucundan tutmamış, tutamamış, önceleri çiçek ama şimdilerde ot gibi yaşamını sürdürmekte olan. Bir taşın üstüne bir taş daha koymamış kişiler. bu dünyarda boşuna yer kaplamış olan insancıklar.
Parasız eğitim istedikleri için gösteri yapan öğrencilerin başlarına gelenlere ben de üzülür ve sıkılırım. Bunun gibi gösterileri çok yaptık 1960 öncesinde de sonrasında da... Ben bir 555K katılımcısıyım ama belki siz bu terimi bile bilmezsiniz. Gençlik ateşiyle yanarken öyle ama sonra şunu anlıyor ve onaylıyor insan aklı baışına geldiğinde: Bunu bir toplumsal düzene, yasaların ve toplumsal kuralların gereğine uyarak yapmaları gerekir. Elbette isteyebilirler parasız eğitimi. İstesinler. Bunun için yöntemine uygun olarak nümayiş de yapsınlar. Toplumu kendi istedikleri doğrultuda coştursunlar. Özgürlükleri var kuralllar çerçevesinde. HİÇBİR ÖZGÜRLÜK SINIRSIZ DEĞİLDİR. ÖZGÜRLÜK BAŞIBOZUKLUK DEĞİLDİR. ÖZGÜRLÜK, İNSANIN HER İSTEDİĞİNİ HER İSTEDİĞİ YERDE VE HER İSTEDİĞİ GİBİ YAPABİLMESİ DEĞİLDİR.
İşkte bunlardan ötürüdür ki, önce özgürlük kavramını tartışmak, özgürlüğün ne olduğunu ve ne olmadığını irdelemek, anlamak, kavram üzerinde uyuşmaya varmak gerek.
Sayın Tij'in deyişine biraz daha yükleneyim mi?
Bir ana ve baba düşünün, Yoksulluk içinde yaşarken bilgisizliklerinin de kurbanı olup 8 çocuk yapıyorlar. Daha başından çoçuklarının özgürlüklerini olasıya engellemiş oluyorlar. Buna ne hakları var? Sonra o 8 çüocuk, 8 kardeş, elbette aslında doğal yaşam özgürlüklerini bile elde edebilmek için kıyasıya bir didinme, uğraşı içine girecek. 8 çocuklu ana baba, çocuklarının hiçbirine doğru dürüst ana-babalık edemeyecek. Pek bildik bir olgu bu özellikle benim için; öyle tek örnek falan değil. Ancak şunu da göz önünde tutalım: Belki böyle bir aile ortamından gelen kişi, nesnel nitelikli özgürlüklerin değer bilincine ötekilerden çok daha yüksek düzeyde varır. Çünkü havanın önemini kavrayabilmek havasız kalmak gerekir.
-
Sınırları olan bir dünyada özgürlükten bahsetmek, kokusunu içine çekemeden,ağızdan nefes almaya benzer.
Sınırlar dan kasıt, ahlaki sınırlarımızın olması, kuralların sınırları değil elbette. Ülke sınırları Çağdaş toplumun yüz karasıdır.
Ben İstanbul doğumluyum.Ama aynı zamanda bu dünyada doğmuş birisiyim. Dünyayı gezmek benim temel hakkım. Bu DOĞAL hakkın engellendiği bir dünyada, ''özgürlük'' kelimesinin telaffusu ancak şöyle olur ''ööö öz ggüü r lüü üü k'' kelime ağızdan zor çıkar.
-
Selamlar,
Kinik- Antisthenes felsefesine degin ve bu felsefenin yandasi olan düsünür. Antisthenes ögretisinden gecisen bir anlamda da "ahlak ve edep kurallarini hice sayan" ve bundan ötürü de "edepsiz" demek.( Felsefe Ansiklobedisi O.H.)
555K- Besinci ayin besinde saat beste Kizilayda.
Ha ben en son sordugum soruyla tartismayi bir adim ileriye götürdügümü saniyorum.
Saygilarimla
-
Özgürlük, daima iki farklı anlamda algılanır oldu. İki farklı insan, tarih boyunca özgürlüğü istediğini söyledi. Ama bu iki insanın istediği şeyin tek ortak noktası "özgürlük" isminin kendisiydi.
Özgürlüğü isteyen insandan biri, aslında "çabalamadan, çabalayan kadar şey elde etmek isteyen" adamdan başkası değildi. Özgürlüğü, daima "bir şeylerin bahşedilmesi" olarak gördü. İstediği şeyi çabalamadan elde edebildiği bir yer varsa, orada özgürlük de vardı.
Özgürlüğü isteyen insandan diğeri ise özgürlüğü "kimsenin kendisine karışmaması" olarak gördü. Özgürlük doğuştandı. Onun için asıl sorun "kim bana bunu sağlayacak?" değildi; asıl sorun "kim beni bu yolda engelleyecek?" idi. Eğer bir başkası onu o yolda engellemiyorsa, o özgürdü. Bir metropolde de özgürdü, bir ıssız adada da. Yeter ki çabaladığı şeyi elde etsin.
Bu ikinci adamın en büyük hasmı, onunla aynı şeyi istediğini iddia eden birinci adamdı. Çünkü birinci adam, ikinci adamın çalışarak elde ettiğini, çalışmadan elde etmek isteyen adamdı. Birinci adam, ikinci adamın "özgürlük" sorunuydu. Birinci adam oturduğu yerden bir şeyler isterken, istediği şey, ikinci adamın elde ettiklerinden başkası değildi çünkü. Birinci adamın ağzında bir şarkı vardı "eşitlik" diye. Eşitlik diye, ikinci adamın elde ettiklerine ortak olmak istiyordu. "Biz eşitiz, o bunları elde ediyorsa, bu benim de hakkım. Ben de buna sahip olmalıyım" diyordu. Fakat nedense, ikinci adamın elde ettiklerinde eşitlik isterken, bu adamın bunları elde etmek için çalıştığını, bu adama bunları verenin herhangi bir yazılı kanun, herhangi bir "hak" olmadığını göz ardı ediyordu. Sürekli "şartlardan" bahsediyordu birinci adam. "Sen bunları elde edebildin, çünkü senin şartların daha iyi" diyordu. "Sen bahar ayında doğdun, ben ise kış ayında." diyordu. İkinci adam bunları kendisine sağlayanın doğduğu mevsim olmadığını, bahar ayında doğup yine bir şey elde edemeyenleri anlattı. O da kış ayında doğsa, yine çabalayıp bir şeyler elde edeceğini, üstelik böyle insanların da var olduğunu anlattı. Ve ekledi; hangi mevsimde doğmuş olmamız, tüm farkı yaratan unsursa şayet, bu fark yine adildir, çünkü annem ve babam baharda doğmam için plan yapıp bunun önlemini almıştır. Plan yapıp önlem alan, plan yapmayıp önlem almayan ile eşit değildir. Bu eşitsizlik de adildir. Bu eşitsizliği, sonucunda eşitlemeye çalışmak adaletsizliğin ta kendisidir.
Saygılar
-
Hoş bir örnekleme malesef bu örneklemeler türkiye şartlarında geçerliliğini korumuyor, bir insan süper zeka olsun iyide çalışsın, iyi yerlerede gelse herhangi bir hükümet değişikliğinde yada siyasi ayrılıklar sonucu hak ettiğini bulamaya biliyor,
hiç çalışmamış o makamı hak etmeyen insanlarlar başa geçebiliyor bunuda unutmamaklazım...
hakkı yenilerek ondan daha düşük seviyeli insanlar onun geleceği noktalara gelebiliyor... hayat bu işte... neyin ne olacağı belli olmaz...
Saygılarımla,
418
-
Sayın 418,
Zaten özgürlük, "adalet"in olmadığı yerde yeşermez. Dediğinizde haklısınız. Adaletsizlik, adam kayırmacılık, bu bizdendir öncelik onun olsunculuk vb. hep bir "engel"dir. Gerçek özgürlüğü isteyen adam "beni kim engelleyecek?" diye endişelenirken, aslında adaletsizlikten korkmaktadır. Çalışır, didinir, ama hak ettiğine ulaşamaz. Bir adaletsizlik ile önüne geçilmiş ve engellenmiştir. Bu yüzden özgürlük, daima adaleti gerektirir. Açık seçikliği gerektirir. Objektif ölçülebilirliği gerektirir. Ölçülebilirlik, sınav kağıdı gibi objektif bir alandan, "mülakat" gibi kaypak ve diğerlrinin keyfine, ölçülemeyen bir alana kaydığında, daima adaletsizlik ve engellenme ile karşılaşılır.
Şu bizim diş hekimliği konusunda olduğu gibi. Doktora sınavları için bizde Tıpçılarda olduğu gibi merkezi bir sınav yok. Mülakat var. Mülakatta gireceğin doktora bölümünün anabilim dalı başkanıyla bir odada oturur ve konuşursun. Olması gereken şey bilgi ölçümü iken, orada sana bunları sormaz. Ve istediğine düşük , istediğine yüksek vererek, istediği öğrenciyi programa kabul edebilir. Bu iş onun keyfine kalmıştır. Fakat merkezi bir sınav, tüm bunların önüne geçer. Ve bu sınav da sonunda yürürlüğe girdi :) Adaletsizliklerin biri daha ortadan kalktı. Tabii bu sefer de sınav güvenliği soru işareti oluyor. Ki bu da adaletin konusu içine girer. Adalet, şeffaf ve hesap verilebilir, sorgulanabilir bir ortam oluşturmadan gerçek özgürlükleri sağlayamaz.
Saygılar
-
Sayin 418,
cikis noktaniz aslinda güzel biraz daha devam etseniz olayin toplusal bir sorun veya sisteme bagli bir sorun oldugu sonucuna varabilirdiniz belki.
Ama bitis cümleniz cok karamsar, hemde özgürlüge yakismayacak bir karamsarlik ve birazda kaderci.
Kimi arkadaslarsa icinde yasadiklari sistemin dilini ve argümenlerini cok güzel kullaniyorlar, dünyadaki bir kac milyon insan gece gündüz demeden "calisiyorlar" geri kalan birkac milyar insanda yan gelip yatiyorlar ve illahi bizimde herseyimiz olsun diyorlar.Bu bence cok basit ve o milyarlarca insana ve insanlarin emegine yapilan bir hakarettir. Insana ve insan emegine biraz saygi lütfen.
Aydinliklar ve saygilar
-
Çalışmadan yatan biri olamaz. Çalışmayan, işe yaramaz çünkü. İşe yaramaz insan da paralı olamaz. Çalışma her zaman olmuştur. Çalışan, hırsızlığa uğramadığı sürece hakkını alır. Alıyor da zaten. Birileri bugün hiçbir şey yapmadan yatıyorsa, bilin ki zamanında çok şeyler yaptığı için bugün yatıyordur. Ya da hala bir şeyler yapıyordur.
Saygılar
-
tabiki ekonomik olarak özgürlük önemli bir kavram , ne kadar paranız olursa özgürlüğünüzde artacaktır, sürekli çalışıp özgür olunur mu ? hiç sanmıyorum hayatının büyük bölümünü çalışarak geçiren bir insanın modern kölelerden ne farkı olabilir ki ?
tabiki inanç özgürlüğüde önemli , sonuç olarak özgür bir dünyada yaşamıyoruz bunu söylemem yanlış olmaz sanırım...
fakat bazı ülkelerde özgürlük ve ekonomik refah diğer ülkelere göre farklılık göstermektedir bunda etkin rol oynayan kültürel etkiler olarak düşünmekteyim gerçekten özgürlük kavramı geniş bir kavram işin hele birde ekonomik yönüyle ele alırsak işsizlik verilerine bakacak olursak kişi başına düşen milli gelirlere bakarsanız dünyaya 7 milyar insan çok geliyor bence refah seviyesi daha az insanla artacağını düşünmek yanlış olmaz tahminimce...
Saygılarımla,
418
-
Bu başlık forumun "Felsefe" bölümünde yer alıyor.
Biz bu başlık altında neyi tartışıyoruz?... Toplum içinde kişinin nesnel özgürlüklerinden bir bölümünü, hepsini değil, özellikle ekonomik özgürlüğü. Onu da felsefi bir boyuttan ele almakta değiliz. Şayet felsefi boyuttan ele alsak, ben çok zengin bir adamın özgür değil nasıl tutsak hatta köle olduğunu anlatabilirim.
Öte yandan bir başka şey dikkatimi çekti.
Bir sözcük olarak özgürlük Masonlukta çok önemli çünkü Masonluğun üç asal ilkesinden birini yansıtıyor.
Nitekim forumun Evrensel Masonluk bölümünde özgürlük konusuna üç alt bölüm ayrılmış. Değil bir tek başlık, üç adet alt bölüm.
Nitekim bu başlık altında yapılmış olan tartışmların benzerleri bir ölçüye kadar orada da var.
Belki bu başlık altındaki tartışmaları orada yapmak daha doğru olurdu.
Burada ise en son Sayın 418 çalışarak nasıl ekonomik özgürlüğün elde adileceği konusundaki kuşkulu sorusunu ortaya atınca, bir ara atlar ile eşekleri anlatmayı düşündüm. Hayvanlar Çiftliği'nden bir anımsatma da verebilirdim. Fakat bu bir alegorik anlatıım olur ve korkarım burada konuyu güncel sıkıntılar açısından ve çok dar bir bakışla ele alanlara bir şey getirmeyebilir.
-
Sayın ADAM,
size şu konuda katılıyorum zengin bir adam mesela zamanında yurt dışında iş yapıp parasını İngiliz Sterlinine yatırıp ücra köşelerde yaşıyan insanlar vardır mutlaka , o konuda size katılıyorum oda bir nevi tutsak hayatı parayı harcamadan yaşıyor...
para herzaman mutluluk getirmez, oda ayrı bir yaklaşım...
Saygılarımla,
418
-
Özgürlük insana başkalarınca değil, önce kişinin kendisince verilmeli.
Hiç parası, hiçbir mal varlığı olmayan bir kişi ekonomik bakımdan özgür olabilir.
Çok parası, dünyanın mal varlığı olan bir kişi bu ekonomik durumu nedeniyle, bırakın bir yerde münzevi olmasını falan, toplumun içinde ortalık yerde, herkesin gözü önünde tutsaklığı yaşamakta olabilir.
Bu anlatım bu başlığın Felsefe genel başlığı altında oluşundan ötürüdür. Hatta bunu Toplumbilim başlığı altına da alabilirsiniz.
Yeterince parası ve mal varlığı olmayan bir kişyi nasıl olana imrenir, nasıl onu özgür ve kendini tutsak sanırsa, bilmeli ki belki asıl özgür kendisi, asıl tutsak odur.
Belki biraz Hz. İsavari bir düşünce tarzı bu. Hani o hep insanlara yoksulluğu önermiş ya...
-
Mutsuzluk - Muhtaçlık
Sanırım bu başlıkta özgürlük tartışılmıyor. Alt unsur olarak belki ''özgür değiliz'' var olsada aslında mutsuzluğumuz tartışılıyor.
Neden mutsuzuz? yada neden muhtacız? özgür olmadığımıza bağlanmaya çalışılıyor. Ekonomik yönden özgür olan insanların mutlu messut olduğu düşünülüp tartışılıyor. Alakası yok (büyük harfle)
İnsanları mutsuz eden tek bir unsur vardır oda HIRS dır. Tabi bu mevzuya ayrı bir başlık açılırsa orada tartışılır.
Özgürlük kavramını ekonomiye bağlamak başından hatalı diye düşünüyorum. Ayrıca ekonomik olarak kimse özgür olamaz buda ayrı bir paradoks
-
Sayin ADAM,
" Özgürlük insana baskalarinca degil, önce kisinin kendisince verilmeli" cümlenizi biraz acarsaniz sevinirim.
Isterseniz ben ne anladigimi ( belkide ne anlamak istedigimi) yazayimda siz anladigimin sizin kastettiginize uyup uymadiginida söyleyin.
Özgürlük insana gökten zembille inmez insan kendi özgürlügü icin, kendisinin insanca yasam kosullarinda yasamasi icin ve kendisini insanca en iyi sekilde gelistirebilecegi maddi ve manevi sartlar icin mücadele etmesi lazim.
Tabbi burda kastim tek tek insanlar degil genel manada bütün insanlik. Daha önce sordugum bir soruya henüz kimse bir cevap vermedi veya dokunmadi. Tekrar edecem.
Özgürlük bireysel bir olgumudur yoksa toplumsalmidir. Özgür olmayan bir toplumda yasayan bir insan nekadar kisisel özgürlügünden bahsedebilir, bu nekadar ahlak kurallarina uygundur.
Saygilarimla
-
Özgürlüğün çok farklı tanımları var. Mesela literatüre de girmiş iki kavram; Pozitif özgürlük ve negatif özgürlük.
Pozitif özgürlüğü savunanlar şunu diyor; "İnsanın özgür olabilmesi için yaşayabilmesi, yaşayabilmesi için de asgari ihtiyaçlarını karşılaması gerekmektedir. İhtiyaçlarını karşılayamayan birey, özgür değildir. Dolayısıyla bu insanı özgür kılmak için, ona ihtiyaçlarının verilmesi gerekmektedir." Yani pozitif özgürlükçüler, insanın özgür olabilmesi için bir şeylere, ki bu şeyler maddi şeylerdir, "sahip olmasını" gerekli görürler.
Negatif özgürlüğü savunanlarsa şunu diyor "İnsan, engellenmediği sürece özgürdür. Hayatını nasıl idame ettireceği kişinin kendisini ilgilendirir. Bu konudaki ihtiyaçlarını kişi kendisi sağlamak durumundadır. İhtiyaçlarını karşılayamayan insan, özgür olmayan bir insan değildir; sadece ihtiyaçlarını karşılayamayan bir insandır. Özgürlük, insanın, başka insanlara zarar vermediği sürece engellenmemesinin garanti altına alınmasından başka bir şey değildir."
Ekonomik olarak herkes özgürdür. Çünkü herkes ekonomik olarak istediği işi yapabilir, istediği malı alıp satabilir; ona bu yollar açıktır. Eğer bir insan bir bakkal açmaya karar verirse, her şeyini hazırlarsa, ama birileri onun bu dükkanı açmasını gayri meşru yollardan engellerse, işte o zaman o insan için ekonomik olarak özgür değildir diyebiliriz. Yoksul bir insan da, zengin bir insan da, bunun için, ekonomik olarak özgürdür. O yoksul insan iş aramaya çıkabilir. Eğer iş aramasına izin verilmezse, o zaman ekonomik özgürlüğü yoktur diyebiliriz. Yani, ekonomik alanda engellenmeye maruz kalmayan her insan ekonomik olarak özgürdür.
Ekonomik özgürlüğün, parayla ilgisi bu yüzden yoktur. Çoğu kişi, ekonomik özgürlüğü, satın alma gücü ile karıştırıyor. Bir insanın satın alma gücü düşük olabilir. Ama yeterli parayı kazanır da biriktirirse, istediği o şeyi satın alma gücüne ulaşabilir de. Sırf parası yoktur diye o kişi için "ekonomik özgürlüğü engelleniyor" diyemeyiz. O kişinin sadece parası yoktur, ve parasının olmamasına neden olan şey de kendisidir. İşidir. İçinde bulunduğu koşullardır. Yeter ki kimse bu adamın parasını çalmamış, ve ekonomik alandaki geçişliliğini bilinçli olarak engellememiş olsun.
Ekonomik satın alma gücü, bir de "huzur"la karıştırılıyor sanki. Huzurun parayla bir ilgisi yoktur. Refahın vardır fakat Huzurun yoktur. Sn Hacamat kişiyi mutsuz kılan şey "hırstır" demiş. Öyledir. Daha doğrusu, kişiyi mutsuz kılan şey, kendisine koyduğu hedeflere ulaşamamış/ulaşamıyor olmasıdır. Çok zengin bir adam, huzursuz olabilir, çünkü hedeflerine ulaşamamıştır. Ama hedeflerine ulaşan ve iş hayatını seven bir zengin için de tutsaktır diyemeyiz, çünkü o hedeflerini yaşamanın bilincinde olarak "mutlu" bir insandır. Dışarıdan bize nasıl göründüğü, veya onun hayatının bizim istediğimiz hayatla farklılık göstermesi, onun için "tutsaktır" dememize gerekçe olmamalı. Huzur ve mutluluk, bireysel bir konudur. Tartışmaya kapalıdır. Diyojen bir fıçı içinde mesuttu. Ali Ağaoğlu da işiyle mesut. Bu iki insanın ortak noktaları huzurlu olmaları, ve bunun gelirleriyle değil, "olmak istedikleri" şeylerle ilgisi var.
Saygılar