Masonlar.org - Harici Forumu

Masonluk Bilgidir. Bilimdir. Ilimdir. => Tarih => Konuyu başlatan: Dino - Eylül 27, 2008, 10:25:24 ös

Başlık: SUMER'ler
Gönderen: Dino - Eylül 27, 2008, 10:25:24 ös
Uygarlığımızın kökleri, yaklaşık 5 bin yıl önce çivi yazısını icat eden Sümerlilere dayanmaktadır. Ünlü bir tarihçinin dediği gibi ”Tarih Sümerle başlar”.

Asur ve Babil’in yazıtları, Sümer kayıtlarından çok daha önce deşifre edilmiş olduğundan, uzun bir süre boyunca ilk kanunların, M.Ö. 1900 civarında Babil kralı Hammurabi tarafından bir araya getirilip yürürlüğe konduğuna inanılmıştı. Ama Sümer uygarlığı ortaya çıktıkça, bir kanun sistemi, toplumsal düzen kavramı ve adaletin adilce uygulanması konusundaki “ilkler”in Sümerlilere ait olduğu da ortaya çıkmıştır. Elde edilen buluntulara göre ilk Sümerce yazılı kanun kitabı, yeni Sümer devrini ve üçüncü Ur sülalesini başlatan Urnammu tarafından kaleme aldırılmıştır. Ve ne kadar ilginçtir ki Sümer kanunları, daha sonraları ortaya çıkan diğer uluslar tarafından da kullanılmaya devam edilmiştir.

Musa’nın kanununda bulunan anaya babaya saygı, kimseyi öldürmeyeceksin, zina yapmayacaksın, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin gibi kurallar çok daha önce hazırlanmış olan Sümer kanununda da aynen yer almaktadır. Sanki her ikisi de aynı kaynaktan alınmış gibi. Ancak, Sümer kanunlarının daha insancıl olduğunu görüyoruz; yani göze göz, dişe diş cezalar mevcut değil.

Sümerlilerin uygarlığa en büyük katkıları, dillerini ifade edebildikleri bir yazı sistemi icat etmeleri ve okullar açarak köklü bir eğitim sistemi geliştirmiş olmalarıdır. Başlangıçta taşlar üzerine resim şeklinde uygulanan yazı türü, daha sonra yumuşak kil tabletler üzerine aktarılmış ve değişikliğe uğrayarak “Çivi Yazısı” dediğimiz şeklini almıştır. Bir yüksek uygarlığın ortaya çıkabilmesi için şart olan yazının icadı ve gelişimine ek olarak, Sümerliler matbaayı da icat etmişlerdi, hem de Johann Gutenberg’in matbaayı “icat etmesinden” binlerce yıl önce… Sümerli katipler çeşitli piktografik işaretlerin hazır “tipo”larını yapmışlar ve bunları şimdi bizim ıstampayı kullandığımız gibi, ıslak kil üstüne istenen işaret sıralamasını bastırmak için kullanmışlardı. Ayrıca bugün kullanılmakta olan rotatif baskı makinalarının ilk tipi olan silindirik mühürleri de icat etmişlerdi.

Sümer’i teknolojik anlamda üstün yapan özelliklerden birisi, zift ve asfalttı biliyor ve kullanıyor olmalarıydı. Örneğin Sümer dilinde bu ürünler için kullanılan kelimelerden birisi olan ve “tutuşan taşlar” anlamına gelen “napatu”, bugün kullanmakta olduğumuz “naphta” kelimesinin köküdür. Bu ürünler, Mezopotamya’nın birçok yerinde doğal olarak toprak yüzeyine sızmaktaydı. Petrol ürünlerinin teknolojik kullanımının M.Ö. 3500’lerde Sümer’de başladığı tahmin edilmektedir.

Mezopotamya mezarlarında bulunan bazı iskeletler, beyin ameliyatlarının tartışılmaz işaretlerini taşımaktadırlar. Kısmen kırılmış tıbbi bir metin “bir adamın gözünü kapayan gölgenin” cerrahi yolla çıkartılmasından söz eder; muhtemelen bu bir katarakt ile ilgili operasyondur. Radyoaktif maddelerin bilindiği ve belirli hastalıkları tedavi etmek üzere kullanıldığı, Sümer uygarlığının ilk zamanlarına ait bir silindir mühür üstünde resmedilen bir tıbbi tedavi sahnesi sayesinde kesin biçimde anlaşılmaktadır.  Şüpheye yer bırakmayacak biçimde, özel bir yatakta yatan bir adam görülmektedir. Yüzü bir maske ile korunmakta ve bir tür ışınıma maruz bırakılmaktadır. 

Sümer yapılarında kullanılan tuğla - kerpiç, evlere künklerle getirilen suyolları, lağım sistemi, örneklerinin ilk türleridir. Uygarlığımızın en önemli icatlarından biri olan tekerlek, yine 5 bin yıl öncesine ait Ur kral mezarlarında bulunan bir arabada ve birçok kabartmada görülmüştür.

Sümerliler, gökyüzünü incelemiş ve burçları saptamışlar, daha da ileriye giderek astrolojinin temelini kurmuşlardır.
Ayın hareketlerine göre seneyi 30’ar günlük 12 aya bölmüşlerdir. Güneş sistemine göre her yıl artan 10 günü toplayarak üçyılda bir seneyi 13 ay yapmışlardır. Ayları haftalara bölmüşler ve hafta içinde bir günü dinlenmeye ayırmışlardır. Sümer okul tabletlerine göre, çalışılan 6 günün ardından 7. günde dinleniliyordu. 1780’e dek ve ondan önceki yüzyıllar boyu, insanlar güneş sistemimizde yedi üye olduğuna inanmışlardı; Güneş, Merkür, Venüs, Ay, Mars, Jüpiter ve Satürn. Tüm bu gök cisimlerinin, üstünde Tanrı’nın en önemli eseri olan insanın bulunduğu Dünya’nın etrafında döndüğüne inanılmaktaydı. Bu görüşün kaynağı M.S. 2.yy’da İskenderiye’de yaşayan gökbilimci Ptoleme’ye dayanır. Ptolemeci astronomi, 1.300 yıldan fazla hüküm sürmüştür, ta ki Modern Astronominin babası sayılan Kopernik, Güneş’i merkeze koyana dek. Ancak kilisenin gazabına uğrayacağından korkan Kopernik,  Dünya’yı merkeze koyan görüşe karşı çıkan çalışmalarını, ancak 1543’de ölüm döşeğindeyken yayınlayabilmiştir. Aslında Kopernik’ten binlerce yıl önce gökbilimcilerin gezegenleri Güneş’ten başlayarak doğru sırada sayabilmeleri ve o eski dönemlerde çok daha fazla şey biliyor olmaları, sürekli olarak geliştiğini öne sürdüğümüz bir uygarlık anlayışı için oldukça ilginç bir tezat oluşturan durumdur. Öyle ki kadim gökbilimciler sadece dünyanın bir küre olduğunu bilmekle kalmıyorlar, aynı zamanda örneğin 2.000 yıldan fazla bir gözlem zamanı gerektiren gökcisimleri, burç takımyıldızı hareketlerini de ayrıntıları ile biliyorlardı. Aslında bugün bildiklerimizin dahi ötesini biliyorlardı.

M.Ö. 1.yy’da tarihçi Diodorus Sirculus, Mezapotamya astronomisinin kesinliğini onaylar ve Kaldelilerin gezegenleri adlandırmış olduklarını ve Güneş merkezli bir sisteme inandıklarını ortaya koyar. Sümer formüllerine ve geleneklerine bağlı olarak çalışmalarını yürüten Asur ve Babilliler, gökcisimlerinin gelecekteki konumlarını sıralayan ve tahmin eden tablolar kullanıyorlardı. Demek ki Grek dahil o ve sonraki döneme ait astronomi bilgisinin kaynağı Kalde’dir. Kadim dünyanın her yerinde nesiller boyunca “Kaldeli” adının “Yıldız Gözleyen” yani gökbilimci anlamına gelmesi de başka ilginç bir hususdur. Prof. George Sarton’un ortaya koydukları,  Prof. Neugebauer tarafından daha da ileriye götürülmüştür. Ona göre bu tablolar, kullanıcıların müdahale etmelerine gerek bırakmayacak detay ve kesinlikte açıklamalara sahiptir. Neugebauer bu çalışmalarına dayanarak şu sonuca varmıştır; “işlem metinlerinde anlamları kısmen bilinse de okunuşları hiç bilinmeyen çok sayıda teknik terimle karşılaşırız”. Buradan açıkça anlaşılmaktadır ki “birileri”, Babillilerden çok önceleri çok daha üstün bir astronomi ve matematik bilgisine sahipti.

Sümerliler, matematikte onlu ve altılı sistemi kullanmışlardır. Okullarında kullanılan çarpım tabloları ve Yunanlı Pisagor’a mal edilen ünlü teoremi Sümer’den kalan tabletler üzerinde bulunduğunda, bu bilim dünyasını oldukça çok şaşırtmıştı.

Tanrılar, soy kütükleri ve bu konudaki hikayeler ile ilgili olarak, bu güne kadar Sümerlilerin bıraktıklarından daha eski kayıtlar, hiçbir yerde bulunamamıştır. Sümer dini çok-tanrılı bir dindi. Tanrılar insan görünümünde, fakat insanüstü güçleri bulunan ölümsüz varlıklardı. İnsanlar gibi onların da çocukları, eşlerinden oluşan aileleri vardı. Tüm tanrılar bir Baştanrı altında toplanmışlardı. Her biri bir gök cismi ile sembolize edilen 12 büyük tanrının oluşturduğu bir İlahlar Meclisi tarafından yönetilirlerdi. Baş Tanrı AN idi. Babil ve Asur metinlerinde ANU olarak geçmektedir. Anu, tanrıların büyük babası ve kralıdır.  Mekanı ve krallığının merkezi ise göklerdeydi. Sümerler Anu’yu bir yıldız ile sembolize ediyorlardı. Kanatlı bir küre ise Anu’nun evini, yani 12. gezegeni sembolize eder. 

Tanrıların, ihtiyaç duyduklarında danışmak veya meclis toplantılarına katılmak için gittikleri yer ANU’nun bu mekanı idi. Sayısız metin Anu’nun sarayının büyük giriş kapısını Hakikat Ağacı ile Hayat Ağacı tanrılarının koruduğunu anlatır. Üzerinde düşünüldüğünde Yaşam ve Hakikat’in evrendeki en önemli iki temel öğe olduğu anlaşılacaktır. Hangi şey bu ikisinden daha kapsamlı ve önemli olabilir ki!

Sümeriloji dalında dünyaca ünlü bir uzman olan Sayın Muazzez İlmiye Çığ, “Kuran - İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki Kökeni” isimli kitabında, Sümerliler tarafından 1500 kadar Tanrı adının listelenmiş olduğunu belirtiyor.

Sümer'ler hakkında bu bilgileri aktardıktan sonra, halen Türkçe'de kullanılan yaklaşık 600-700 kelimenin Sümerce ile aynı olduğu bilinmektedir. 
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: akasya - Eylül 27, 2008, 10:34:03 ös
Syn:Dino
paylaşımınız için teşekkürler, nacizane bir ek. Anadolu Kelimesi'nin kelime kökeninin, Anu'dan türediği belirtilir, araştırılma yapılması gereken bir konu gibi göründü bana, bu kelime hakkında kaynak ve bilgi verebilecek olan varsa, lütfen katılsın..

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Dino - Eylül 27, 2008, 10:48:43 ös
Sayin Akasya,

Konuyu acmak istememin nedeni, bu konunun beni oldukca cekmesi ve inceliyor olmam. Daha bir cok bilgi var elimde ama dikkat ettiyseniz, sadece Sumer'ler hakkinda kabaca bir bilgi yazdim. Sizin gibi degerli yorumculardan gelecek ek bilgilerden de ben de yararlanacagim. Bu konu, Sumer-Turk akrabaligina, Turklerin aslinda 1071'den once Anadolu'da olduklarina, hatta belki tarihin yeniden yazilmasina neden olacak kadar derindir. Bilindigi gibi, tarih bati tarafindan yazilmistir ve yanli yazilmistir. Neyse...

Sumerce ile Turkce arasindaki baglanti, yadsinamayacak kadar yakindir. Yine bu forumun bir konu basligi altinda buldugum benzer kelimeleri siralarsak gorecegiz ki, yazilis, telafuz ve anlam olarak farkli olmayan bir yapi var onumuzde. Oyleyse, iki toplum arasinda 3500-4000 yil olmasina ragmen nasil oluyorda dil icinde bu kadar benzerlikler bulunabiliyor???

ad (adda) ........ ata
ilu ............ ulumak
izi .............. isi
e ............. ev
kiya .......... kiyi
egi ........... ece (prenses)
es ............ esmek
ku ............. koymak
ku (gümüs) ... kuyumcu (gümüsle ugrasan)
gisku ........... sisko
dim (dik duran) ...... dimdik
de ................ demek
duru ................ durmak
kusu ................ kosmak
güles (gülen adam) .... güles, gülenç
ara (ir) (yürümek) ... aralasmak, irilmek
bur (delik) .... burgu (delik açan alet)
bal ............ balta
bar ................ parlamak
udun (firin) ... otun (ayrica firinda yakilan: odun)
us (akil) .............. us
ib ................. ip
alim (kuvvetli,yüksek) ......... alimli
tukul (dost) ..... tohul
tam (safakvakti) ........... tan
ulu (muhtesem, yüce) ..... ulu-ulug
Bugin (göl).... Buget (biriktirilmis su, Anadolu)
A-na ? ....... Ne ? (Anadolu'da hayret ifadesi:Aney!..)
Bur ................ Bardak
Buy, bun ............... Boyun
Bu ............... Bulak (çesme)
Bab ................. Baba
Azag (mukaddes)........ Izgi, edgü (Eski Türkçe)
Gig (zayif) .........Ig, yig (hasta, Eski Türkçe)
Ud ( gün, zaman).......... Id, öd (zaman, Eski Türkçe)
Zak (taraf) ............. Yak (yakin)
Gup, kup (gitmek).......... Kopmak (kosup gitmek, Anadolu)
Gim ? Kim ? ................ Kim ?
Ama (ana) ........... Aba (Anadolu’da)
Gis (odun) .......... Yis (Orhun Türkçesi)
Gar (isik) ......... Yaruk (Eski Türkçe)
Gen (kadin hizmetçi) ...... Kün (cariye,Orhun’dan)
Tag ............... Deg(mek)
Ug, uku (halk) ......... Ugus (kavim)
Vur, vir (sarki söylemek) ....... Yirlamak, irlamak
Ur(u), ir (erkek) ......... Er, ir (Uygurca : uri)
Gir (ates) ............ Kor
Udun (ates) ........ Od, ot, odun (ateste yanan)
Dingir ........Tengri (Eski Türkçe), TANRI, (Kumanca : dingir)
Dagal (genis olmak) ........... Dagilmak

Saygi ve Sevgilerimle,
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Veritas - Eylül 28, 2008, 03:17:11 öö
Sümerce ve Altayik diller arasında bir bağlantı olduğunu ben de düşünüyorum. Malesef etimolojiye olan merakımın her zaman amatörce kalacak olması sebebiyle bu zor konu üzerine gerçekten sağlıklı bilgiler vermem çok zor. Yine de bazı hususlarda fikrimi belirtmek isterim.

1-) Tarih'in Sümer'de başlaması şu an elimizde olan bilgi sebebiyle varılan bir yargıdır. Tarih'in M.Ö. 4000'lere kadar gidiyor olması sizin de takdir edebileceğiniz üzere çok kısa bir zaman zarfını gösterir. Arkeoloji'nin ya da genel olarak Tarih Bilimi'nin tüm yararlandığı bilim dallarının (nümizmatik, kartoğrafya, coğrafya, etimoloji vs.) zamanla çok daha sağlıklı metotlarla gelişmesiyle beraber elimizdeki bilgiler de şüphesiz ki artacak ve bize yeni keşifler sunacaktır. Bu sebepten ben Sümer medeniyetinin sadece unutulmuş tarihin zar zor hatırlanan son noktası olduğunu düşünüyorum.

2-) Sümerce, genel kabul gören bir kanıya göre Altayik bir dil değildir. İzole diller sınıfına girer. Malesef ben de bu dilin grameri konusunda yeteri bilgiye sahip değilim. Mesela Gılgameş kelimesi korkunç Türkik bir kelime gibidir. Yine bir Sümer şehir devleti olan Uruk kelimesi Türkçe'de "Boy"un bir büyüğüne verilen isimdir. Fakat bir dili dil yapan, kelimelerden çok gramerdir.

3-) Yukarıda da söylediğim gibi etimolojiye olan naçizane ilgimden ötürü bazı kelimelere ufak eklemeler yapmak isterim.

Ad (adda) kelimesi, Türkçe'de "ata" kelimesinin karşılığı diyorsunuz. Fakat 4.-5. yy.'da Gotların konuştuğu dilde "baba" kelimesinin karşılığı "atta"dır. Bu kelime Sümerce'de ki eş anlamlısına daha uygun gibi geliyor bana. Zira Türkçe'nin geleneksel sert yapısı "ata" kelimesinin değişmesine ve değiştirilmesine kolay kolay olanak vermez, fakat Gotça gibi Cermenik dillerde bu değişim olabilir. Bu kelimeyle ilgili olarak bir zamanlar "Attila"nın adının Gotça'da bir sevgi ve saygı sözcüğü olan "Babacık" kelimesinden geldiği iddiası vardı. Benim katıldığım bir teori değildir.

"Ku" kelimesi "gümüş" anlamına geliyorsa bile, "kuyumcu" kelimesinin kökeni olan "kuyum" gümüş demek değildir. "Kuyum", "döküm" demektir ve takdir edebileceğiniz üzere büyük ihtimalle "kuymak" fiili, "metal dökümü" anlamında kullanılmıştır bir zamanlar. Bence "ku" kelimesi, direkt olarak Türkçe'deki "gümüş"le alakalı olabilir. Eskiden Türkçe'de çokça kullanılan bir suffixtir çünkü -mış, -muş. "K"nin "G"ye dönmesi de daha çok Orta Doğu'ya göç etmiş Türk boylarında görülür, "Kök-Gök, Köl-Göl" gibi. Bu durumda kelimenin orijinali "kümüş" olabilir. Buradaki "-müş" bana kalırsa kesinlikle bir sonektir. Sümerce'de anladığım kadarıyla "mastar" ekinin de "u" olması gibi bir durum var. Bize de kelimenin kökeni "kü" olarak kalır.

"Ece" kelimesi Türkçe'de "prenses"ten daha çok "yaşlı, bilge adam" olarak kullanılmıştır. Biz bu kelimeyi daha yeni yeni "kraliçe - prenses" anlamında kullanıyoruz. Bana kalırsa "egi" için Türkçe'den verilecek en güzel referans "abla, teyze" anlamına gelen "eke" olurdu. Moğolca'da da çok benzeri kullanılan bu kelime sık sık "eki" olmuş, "aka" olmuş, bir dişil bir eril özellikler kazanmıştır. Yine bu kelimeyle aynı kökten olduğu düşünülen bir diğer kelime, Moğolca'dan dilimize tekrar göç etmiş olan "Aga" yani "Ağa" kelimesidir.

Şahsi düşüncem Sümerce ve Altayik diller arasında muhakkak bir dönem bir etkileşim olduğu fakat bu iki dilin birbirinden farklı gruplarda yer aldığıdır. Bu etkileşim, nasıl olmuştur hiç bir fikrim yok. Hele ki arada bir Maveraünnehir boyunca yerleşmiş olan Sogdlar, Sanskritler, Vusunlar, Toharlar gibi yüksek kültür seviyesine sahip Hint-Avrupalılar varken. Fakat Sümerce bize şunu kanıtlar: Medeniyet kesinlikle Hint-Avrupalılara mal edilemez. Yine aynı kesinlikte Semitik halklara da mal edilemez. Çünkü bu dili konuşan insanlar, diğer gruplar tarafından sarılmış olmalarına rağmen kendi özgün yapılarını korumuş ve bunu yazıya dökmeyi de başarmışlardır.
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: akasya - Eylül 28, 2008, 10:00:11 öö
Syn:Dino

teşekkürler,

saygılarımla...
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Prenses Isabella - Eylül 28, 2008, 12:56:06 ös
Guzel ve Degerli bir Paylasim herseyden once, yalniz Sumerler konusunda takildigim birkac nokta var ve Sayin Dino musait olduklari vakit Kendilerine yoneltecegim sorularim cevaplandirilirsa mutlu olacam. Sorularim birbiriyle baglantili olacagi icin aninda cevaplandirilip verilen cevaba gore sorularim sekillendiginden uygun bir zamanda sormayi tercih ediyorum :)

Saygilarimla,
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Dino - Eylül 28, 2008, 01:25:41 ös
Sayin Veritas,

Verdiginiz bilgiler cok hos, kendi adima tesekkur ederim. Maalesef etimoloji konusunda, sizin amatorlugunuzun bile benim bu konudaki bilgilerim yaninda profesyonel boyutta oldugu asikar.

Jeologlara gore dunyamizda hayat, sularda 20 milyon yil once baslamis, antropologlara gore de ILK INSAN 250.000 yil once canlilar arasindaki yerini almistir. Arkeologlara gore ILK RESIM, HEYKEL ve OYMALAR 30.000 yil oncelerine kadar uzanir. Din kitaplarindaki kissalarin yani sira, tarihcilere gore de ILK SEHIRLESME, zamanimizdan 11.000 yil kadar oncedir. MEZOPOTAMYA'da M.O. 9000 ve Konya-Catalhoyuk'te M.O. 8000 yillarindadir. M.O.5000 yillarindan itibaren MEZOPOTAMYA'yi meydana getiren DICLE ve FIRAT nehirleri çevresinde (sonradan URAL ALTAYIK olarak adlandirilan) SUMERLER, ELAMLAR, HURRILER (SAMI) AKAD, ASUR, BABIL, MISIR ve (yine sonradan bazilarinca Hint-Avrupai olarak adlandirilan) HITITLER yasamislar ve birbirleriyle sürekli sürtüsmüslerdir.
 
Ilk yaziyi M.O.3300 yillarinda SUMERLER bulmustur. Civi Yazisi diye adlandirilan bu yazinin kokeni resim-yazi idi. Batida MISIR'i etkilemis, ancak Misir HIYEROGLIF yazisi sonra kendi sistemi içinde gelismistir. Doguda ise Iran yoluyla HINDISTAN'a ulasmistir. INDUS YAZISI hep o asamada kalmistir. Daha doguda CINLILER ise civi yazisindan bir olcude etkilenmisler ama sonra kendi sistemlerini kurmuslardir.
 
SUMERLER yaziyi bulan millet olmakla yetinmemisler, GILGAMIS DESTANI ile ilk siir ve edebi yazi orneklerini de vermislerdir. SUMERLER, MEZOPOTAMYA'nin guneyinde siteler, kanallar kurmuslardir. Ulastiklari medeniyet seviyesi ile hukuk, dil ve mimaride M.O. 2000'lerde bolgeye gelen Samileri de etkilemislerdir. Daha sonralari yoreye inen HITITLER de SUMERLER'den dolayli olarak etkilenmislerdir.

Kanimca, Sumer'ler gunumuzden 7-8000 yil once yasamis BASIT bir medeniyet degildir, tipki Misir'lilar gibi. Hala o kadar cok sey tartisiliyor ve arastiriliyor ki, bulunan ya da bulunacak kanitlar ile insanin dunyada cikis noktasi ve gelisimi konulari aydinlanacak, hatta biraz ileri gidecek olursam EVRIM TEORISI bile tartisilir olacaktir. Evrim Teorisinin tartisilir olmasinin sonuclarini sanirim tahmin edebiliyorsunuzdur, onemlidir !!!

Sumer'ler ile ilgili aslinda iki onemli konu basligi var; ilki Turk'lerin Sumer'ler ile baglantisi (varsa tabii), ikincisi de Sumer Gizemi. Gilgamis destani gibi cok onemli bir kaynak ve yazitlarinin desifrelerinden elde edilen sonuclar, insan zihnini, bildikleri ile gordukleri arasinda bir karmasaya sevkedebiliyor, elbette ki kanitlariyla...   Eminim Sumer Gizemi konusu da bu sayfalarda tartisilmaya baslanacaktir.

Sevgi ve Saygilarimla,

Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Dino - Eylül 28, 2008, 01:32:38 ös
Sayin Sevil Hanim,

Bilginin, paylastikca deger kazandigina inananlardanim. Elbette sorulariniza, bilgi dagarcigim elverdigi oranda cevap vermeye calisirim, daha dogrusu bildiklerimi sizinle paylasirim. Ama lutfen unutmayin, ben bir Sumerolog degilim, keske olsaydim ama maalesef degilim. Benimki sadece ciddi bir merak. Dolayisi ile sorulariniza, bilgim kadari ile yanit arayabiliriz birlikte, tatmin edici olamaz isem de affinizi rica ederim ama karanlikta kaldigi icin arastirma yapip ogrenmeye calisirim da.

Sevgi ve Saygilarimla,
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Prenses Isabella - Eylül 28, 2008, 11:32:11 ös
Sayin Sevil Hanim,

Bilginin, paylastikca deger kazandigina inananlardanim. Elbette sorulariniza, bilgi dagarcigim elverdigi oranda cevap vermeye calisirim, daha dogrusu bildiklerimi sizinle paylasirim. Ama lutfen unutmayin, ben bir Sumerolog degilim, keske olsaydim ama maalesef degilim. Benimki sadece ciddi bir merak. Dolayisi ile sorulariniza, bilgim kadari ile yanit arayabiliriz birlikte, tatmin edici olamaz isem de affinizi rica ederim ama karanlikta kaldigi icin arastirma yapip ogrenmeye calisirim da.

Sevgi ve Saygilarimla,

Anliyorum, Bilgi'ye olan Sayginizi takdir etmekle birlikte Bilginiz dahilinde yanitlari almak isterim :) Onemli olan sorularima buldugum yanitlardir ve beni fazlasi baglamaz cunku herkes kendi bilincine gore bir miktar Bilgi alir. Bu hususta herhangi bir endisenizin olmasini istemem.

Tesekkurler.
 
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: BILGI - Eylül 28, 2008, 11:40:16 ös
sayın sevil
bilgiyi büyük b (B) ile yazınca (Bilgi) özel isim oluyor ve o da ben oluyorum...oyle olunca ustume alınıyorum.
bir ara sayın omnia tempus alit bu konuda bizleri duzeltiyor idi sanırım oda size bu konuda bir pM atar
sevgiyle
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Dino - Eylül 28, 2008, 11:42:43 ös
Sayin Sevil Hanim,

Anlayis ve seviyenizden dolayi tesekkur ederim. SUMER'ler konusunda nasil yardimci olabilirim size?

Sevgi ve Saygilarimla,
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Prenses Isabella - Eylül 28, 2008, 11:43:28 ös
sayın sevil
bilgiyi büyük b (B) ile yazınca (Bilgi) özel isim oluyor ve o da ben oluyorum...oyle olunca ustume alınıyorum.
bir ara sayın omnia tempus alit bu konuda bizleri duzeltiyor idi sanırım oda size bu konuda bir pM atar
sevgiyle

:) Pardon Sayin Bilgi; boyle bir kullanimda bulunmamin asil nedeni, tamamiyle Bilgi basta olmak uzere  ( :D yani Seni kastetmiyorum ) fazlasiyla onem ve deger verdigim bazi seyleri buyuk harfle baslatmam ona / onlara vermis oldugum Saygidan ibarettir.

Evet, az once dusuncemi mi okudunuz diyecem; aklimdan gecmedi degil yani:)
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Prenses Isabella - Eylül 28, 2008, 11:57:54 ös
Sayin Sevil Hanim,

Anlayis ve seviyenizden dolayi tesekkur ederim. SUMER'ler konusunda nasil yardimci olabilirim size?

Sevgi ve Saygilarimla,

Hemen basliyorum Sayin Dino; ben de Bilgi alisverisinde bulundugunuz icin oncelikle Saygilarimla birlikte minnettarligimi da bildirmek istiyorum.

Sayin Dino; ogrenmek istedigim sudur ki, bu arada soyle bir aciklama yapma gereksinimini duydum: bazan bazi seylerin acikliga kavusturulmasi gerekiyordur ve tam o anda karsiniza cikar, tesaduf geregi dusundugum Konuyla alakali Bilgi sunmaniz munasebetiyle Size yoneldim. Lutfen herhangi bir yanlis anlasilma soz konusu olmasin.. seklindeki aciklamami yaptiktan sonra sorularimi rahatlikla sunabilirim.

Biliyoruz ki Insanligin Medeniyet / Uygarlik seviyesinin gerek bugunku duruma gelinmesi gerekse de temelini olusturmasi baglaminda farkli cografyalarda farkli sekillerde her biri farkli yonlerden Uygarligin gelisimine ortak katkilariyla dahil olmuslardir.

Sumerlerin Mezopotamya cevresinde en az Misir Uygarligi gibi onemli derecede gelisim kaydetmistir. Sumerlerin Atalarini inceledigimizde degisik Toplumlardan ya da Irklardan zaman periyodu icersinde farkli kavimler adi altinda varliklarini devam ettirdiklerini gozlemliyoruz.

Sumerler ornek misali Uygarliklardan birini ele alarak sorumu musaadenizle su sekilde sekillendirmek istiyorum:

Sumer Uygarligi ve diger Uygarliklarin dogusu hatta ortaya cikisi ele alinirken farkli Irklari ve cografyalarda yer almis olmalari itibariyle Medeniyete farkli yonlerden Isik tutmus olmalari ile birlikte ilk olusumun temelinin bu sekilde atildigi yani bir sekilde suanki gunumuz Medeniyetinin temelinin degisik Uygarliklar tarafindan bir butun olarak olusturularak sekil aldigini saniyorum ki bircogumuz tarafindan bilinmektedir, ancak;

Sumerlerin yasadigimiz cografyada yer alinarak devam ettigini / ettirildigini hesaba alirsak gunumuze kadar etkilerinin bir sekilde ayni periyotta devam etmesi mumkun olamaz miydi? Cunku bilindigi uzere ortaya cikmis bir Kavim tarafindan Medeniyetin besigi konumuna getirenler zamanla eriyip yok olma dusuncesi burada aciga cikmiyor mu? Daha oz anlatimim itibariyle neden o donemdeki Uygarligin kuruculari zamana ve tarihsel akisa gore zamanla degiskenlige maruz tutulup / deforme olabiliyorlar? Aslini gunumuze kadar neden koruyamadilar?

Ogrenmek istedigim ilk sorum buydu.

Saygi ve Sevgilerimle,   

Bu arada Insaligin Gelisimini saglamak amaciyla Uygarliklarin dogusu ve ortaya cikmasi itibariyle secilmis Irklar tarafindan mi olusturulmaya calisilmistir? Yani bir tur tohum ekme gibi dusunulebilinir mi? => Atilmis olan tohumlarin buyuyup gelismesi misali,

Cunku Misir Uygarligini ele aldigimizda ise Ozel Varliklari karsimizda buluyoruz. Insan olmayan ama farkli Yaratiklar ve bunlar da bir sure sonra aniden ortadan kayboluyorlar (!)

Birseyleri derinine arastirmak isterken bunlari da sorgulamadan edemedim Sayin Dino; umarim beni anlayisla karsilarsiniz.
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Prenses Isabella - Eylül 29, 2008, 12:14:52 öö
Bu arada Sizden gelecek yanita gore sorum sekillenecektir Sayin Dino; umarim bana bu konuda yardimci olursunuz :(

Saygi ve Sevgilerimle,
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Dino - Eylül 29, 2008, 01:28:02 öö
Sayin Sevil Hanim,

Soruya oyle bir hal vermissiniz ki gecenin bu saatinde icinden cikamadim inanin. Ama yarin ilk musait zamanimda okuyup once anlamaya, sonra da bilgi cercevem icinde yanitlamaya, daha dogrusu bence dogru olani sizinle paylasmaya calisacagim.

Sevgi ve Saygilarimla, 
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Prenses Isabella - Eylül 29, 2008, 11:55:55 öö

 daha dogrusu bence dogru olani sizinle paylasmaya calisacagim.


Mutlaka, katiliyorum. Uygun zamaninizda 'yanitinizi' bekliyor olacam.

Sevgiler, Saygilar.
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Dino - Eylül 29, 2008, 03:08:51 ös
Sayin Sevil Hanim,

Lutfen bana yardimci olun, inanin sorularinizin icinden cikamiyorum. Rica etsem, degerli yorumunuzu yapmadan direkt olarak sorunuzu sorar misiniz yalin bir vaziyette?

Sevgi ve Saygilarimla,
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Prenses Isabella - Eylül 29, 2008, 03:14:38 ös
Sayin Sevil Hanim,

Lutfen bana yardimci olun, inanin sorularinizin icinden cikamiyorum. Rica etsem, degerli yorumunuzu yapmadan direkt olarak sorunuzu sorar misiniz yalin bir vaziyette?

Sevgi ve Saygilarimla,

Hmm, anlasildi. Sanirim bir hata yaptim. Ozur dilerim. Ben sanmistim ki, sorularimi ayrintili sorarsam daha anlasilir ve aciklayici olacagimi dusunmustum. Lutfen beni mazur gorun..Pekala oyleyse sorumu toparlayarak su sekilde sorayim, musaadenizle;

Sumerlerin bilinen bir Uygarligi ortaya cikardiklarina gore gelismis bir Irk olduklari konusunda hemfikir oldugumuzu saniyorum ancak ben de diyorum ki neden aslina bagimli kalmayip zaman icersinde degisik kosullara ve cofrafik etkenlere bagimli kilinarak bir degisime / bir tur deformeye maruz tutulmustur?

:) 
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: amurdad - Eylül 29, 2008, 03:47:55 ös
Bende sümerlerle ilgili bir kitap okumuştum, kitabın ismi Babil yazarını hatırlamıyorum Babili anlatırken o tarihi M.ö 4000 lerden başlatmıştı.Söylemeyi unuttum kitabın yazarı yabancı.Babili ele geçiren Sümer,Akad,Asur imparatorluğuna hakim olmasıydı yani bizim Bağdat o kadar önemli bir yer.Fakat Sümerler ve Asurlar Aramice dili altında kendi kimlik yapılarını koruyamıyorlardı ve inanışlarını kendilerine alıyorlardı.Az sayıda olmalarına rağmen Aramice etkin bir dil oluyordu.Bu çok ilginç kral hangi imparatorluktan çıkarsa çıksın devlet Aramice konuşuyor.

Aynı zamanda Hz.Musa'nın sudan gelme oğul hikayesi bir kralla özleştirilmişti yani o zamanlardan beri böyle bir hikaye var.Kral, Musa peygamberden önce yaşıyor ama hikayeler örtüşüyor.Bu da ilgimi çekmişti.

Sonra çok fazla savaş vardı Tarih kitabı mı okudum yoksa aksiyon bir roman anlayamadım.İnsanlar işte.Bir saniye kitabı buldum Adı BABİL yazarı JOAN QATES Arkadaş Yayınevi

Saygılarımla...
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Dino - Eylül 29, 2008, 05:20:11 ös
Sayin Sevil Hanim,

Ozur dilenecek birsey gormuyorum ben, rica ederim.

Oncelikle sunu soylemeliyim; Sumer'ler bir uygarligi ortaya cikartmamislardir, Sumer'ler basli basina bir uygarliktir. Ayrica, "gelismis bir ırk" tabiri yerine "gelismis bir uygarlik" dersek daha dogru olacaktir.

Sorunuzu su sekilde anladim, Sumer'ler neden zaman icinde bir degisim gecirmislerdir? Eger dogruysa, sorunun bir anlami olmadigini dusunuyorum. Zira cevap acik ve sarih, her toplum zaman icinde degisir, gelisir ve yokolur. Sanirim yanlis anliyorum sizi.

Dunya uzerinde neredeyse tum uygarliklar ilginc bir sekilde ortaya cikmis, zamanlarinin otesinde bir takim gelisimler gostermis ve anlasilmaz bir bicimde birdenbire yokolmuslardir. Tabii ki bu yokoluslar uzerine tarih bilimciler bir cok yorumlar getirmislerdir. Kimileri belki de haklidir. Hep bir tur tufanlardan bahsedilir, bunlar yazitlara da yansiyarak gunumuze kadar gelmislerdir.

Oncelikle, her kadim uygarlik gibi Sumer'lerde de cok cesitli "giz"ler mevcuttur. M.O. 3. bin yilin bitiminde, buyuk Sumer uygarligi beklenmedik bir bitis yasadi. Arkeologlarca kesfedilen çok sayidaki matem metinlerinde bu ani yok olustan duyulan huzun dile getiriliyordu. Metinlerde, batidan (Akdeniz yonunden) esen Kotu Ruzgar’in getirdigi felaketten soz ediliyordu. Bu, insanlara, hayvanlara ve bitkilere, kisacasi yasayan her varliga aci verici bir yok olusu getirmis; sulari zehirlemisti.

Sumer’de yaklasik M.O. 3800 dolaylarinda ortaya cikan ve son hanedan olan Uçuncu Ur Hanedani sirasinda benzersiz doruklara erisen uygarligin M.O. 3. binyilin sonlarina dogru yok olmasi, bilinen ve belgelenen bir olgudur. Ayni sekilde, bu yok olusun ani olmasi da bilinmektedir. Bilim adamlarinin henuz yanitini bulamadiklari seyse sudur: Buna ne, nasil sebep oldu?

1999 ile birlikte, Yakin Dogu’da Sumer ve Akad’in çokusunu inceleyen arkeologlar ve bilim adamlari, ayni sekilde ani oldugu anlasilan bir iklim degisikligiyle ilgili bulgulara ulastilar. Aciklanamayan kuraklik, ruzgarla tasinan toz firtinalari ve radyokarbon olcumleriyle yapilan calismalardan sonra, elde ettikleri bulgunun 4025 yil once yasandigini belirtti arastirmacilar (+- 125 yil yanilmayla.)

"The Wars Of Gods and Men"  adli yapitinda Zecharia Sitchin, arastirmacilarin “Erra Epos” adiyla bildigi uzunca bir metinde bu ani yok olusla ilgili yaniti buldu: Bir dizi olaylar zinciri sonunda Anunnaki (“Goklerden Yeryuzune Inenler”) klanlari arasindaki surtusme, sonunda onlari “Dehset Silahlari” kullanmaya itmisti. Erra Epos’ta ve diger metinlerde yapilan tanimlamalardan yola cikan Zecharia Sitchin, “Dehset Silahlari”nin nukleer silahlar oldugu sonucuna vardi. O zamanlar Sina Yarimadasi’nda (ve Sodom ile Gomorrah gibi “gunahkar” sehirlerde) bulunan uzay ussunu yok etmek icin kullanilan nukleer bulut, sonra ruzgarla birlikte doguya tasinmis ve "Iki Irmak Arasindaki Ulke" (Mezopotamya) icinde yer alan Sumer ve Akat Imparatorluklarina ait sehirlerin felaketine yol acmisti. Dunyada nukleer silahlarin ilk kez 1940’larin Hiroshima’sinda degil, binlerce yil evvel Yakin Dogu’da kullanildigini iddia eden Sitchin, ayrica bu savasin tarihini de net olarak belirtmisti: Isa’dan önce 2024.

Hem eski hem de yeni dunyada uygarliklarin yukselis ve dususlerine neden olan bu ve benzeri iklim-degisimleriyle ilgili çalismalar, Science dergisinin 27 Nisan 2001 sayisinda yer alan buyuk bir arastirmada bir araya getirildi. Lamont Doherty Yer Rasathanesi’nden Peter B. De Menocal’in hazirladigi yaziyla sunulan calisma, Tephra kalintilarina ayri bir hassasiyetle dikkat cekiyordu; bu minik kaya parcaciklarinin anlattiklari hikaye, soz konusu tarihin gunumuzden 4025 yil eski oldugunu dogruluyordu. Yani, çalisma 2001 yilinda yapildigina gore, belirlenen tarih M.O. 2024 olmaliydi: Tipki Zecharia Sitchin’in 1985’de yayimlanan kitabinda soyledigi gibi...

Bu son calismadaki Tephra kanitinin guvenilirligi, iki kez dikkat cekicidir. Bundan onceki calismalarda “ruzgarla tasinan toz firtinalari”ndan soz edilirken burada Tephra adinda bir maddeyle ilgili belirginlesme vardir. Nedir bu Tephra? Jeoloji ders kitaplarinda soyle yaziyor:

Bir volkan patladiginda, atmosfere kaya parcaciklari gibi birtakim maddeler puskurtur. Bu maddelere Tephra adi verilir.

Bu yanmis ve siyahlasmis kaya parçaciklari, volkanik kaynagin yakinlarina duserken; kul benzeri parcaciklar kilometrelerce ilerilere tasinabilir ve bir yildan fazla havada dolasabilirler.Sina Yarimadasi’nda uzay ussunun bir zamanlar bulundugu bolge, bugun bile yanmis ve siyahlanmis kaya parcalariyla kaplidir (fotograflar “The Wars Of Gods and Men” adli kitabin 105, 106 ve 107. sayfalarinda gorulebilir.) Ama Sitchin’in belirttigi gibi Sina Yarimadasi yakinlarinda HIÇ VOLKAN YOKTUR, OLMAMISTIR. Bolgede, ruzgarla tasinan toz meselesinin nedeni ve kaynagi, bir bilmece niteligini surdurmektedir.

Sina’daki siyahlasmis taslar ve Mezopotamya’ya ruzgarla tasinan afetlere iliskin tek aciklama, Erra Epos’taki antik metindir: Varolmayan bir volkanin patlamasi degil, M.O. 2024 yilinda kulanilan nukleer silahlar.

Bu anlatilanlar ciddi bir gizemdir, dogrulugu, mantikli olma durumu tartisilabilir elbette. Ve unutulmamalidir ki, Sumer'ler ile ilgili daha bir cok gizem bulunuyor. Bilenler bilirler, 12.Gezegen. Bunu da paylasiriz umarim.

Sevgi ve Saygilarimla,



Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Prenses Isabella - Eylül 29, 2008, 06:22:46 ös
Sayin Dino; inanilmaz derece yardimci oldugunuz icin ( Sodom ile Gomorrah / 12. Gezegen- 2012 )   Minnettarligimi lutfen kabul ediniz.

Tesekkur ve Saygilarimla,

Bu arada baska soruya / sorulara gerek kalmadi :)
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Dino - Eylül 29, 2008, 06:39:04 ös
Rica ederim, ben sadece bilgimi paylastim.

Sevgi ve Saygilarimla,
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Veritas - Eylül 29, 2008, 08:29:04 ös
Bende sümerlerle ilgili bir kitap okumuştum, kitabın ismi Babil yazarını hatırlamıyorum Babili anlatırken o tarihi M.ö 4000 lerden başlatmıştı.Söylemeyi unuttum kitabın yazarı yabancı.Babili ele geçiren Sümer,Akad,Asur imparatorluğuna hakim olmasıydı yani bizim Bağdat o kadar önemli bir yer.Fakat Sümerler ve Asurlar Aramice dili altında kendi kimlik yapılarını koruyamıyorlardı ve inanışlarını kendilerine alıyorlardı.Az sayıda olmalarına rağmen Aramice etkin bir dil oluyordu.Bu çok ilginç kral hangi imparatorluktan çıkarsa çıksın devlet Aramice konuşuyor.

Aynı zamanda Hz.Musa'nın sudan gelme oğul hikayesi bir kralla özleştirilmişti yani o zamanlardan beri böyle bir hikaye var.Kral, Musa peygamberden önce yaşıyor ama hikayeler örtüşüyor.Bu da ilgimi çekmişti.

Sonra çok fazla savaş vardı Tarih kitabı mı okudum yoksa aksiyon bir roman anlayamadım.İnsanlar işte.Bir saniye kitabı buldum Adı BABİL yazarı JOAN QATES Arkadaş Yayınevi

Saygılarımla...

Arkadaş Yayınevi'nin "Babil, Aztekler vs." gibi kitapları bence çok eğlenceli. O kitabı da okumuştum fakat aklımda çok fazla kalmadı. Çok ciddi tarih kitapları değiller fakat saçmalık dolu, roman tadında kitaplar da değiller benim kanaatimce.
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Prenses Isabella - Eylül 30, 2008, 07:08:53 ös
Rica ederim, ben sadece bilgimi paylastim.

Sevgi ve Saygilarimla,

En azindan Bilgi'nin paylasildikca Deger kazandigini bilen Ender Insanlardan Biri oldugunuzu unutmamalisiniz Sayin Dİno;  cunku '' Bilgi Hayat Kurtarir. '' :) Bunu yasayarak ogrendim ve gordum.

Saygilar,

Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Fraternis - Ekim 11, 2008, 02:19:41 öö
Syn:Dino
paylaşımınız için teşekkürler, nacizane bir ek. Anadolu Kelimesi'nin kelime kökeninin, Anu'dan türediği belirtilir, araştırılma yapılması gereken bir konu gibi göründü bana, bu kelime hakkında kaynak ve bilgi verebilecek olan varsa, lütfen katılsın..

Saygılarımla.

Kaynak olarak  Samuel Noah Kramer ve Muazzez İlmiye Cıg' ın kitapları mevcuttur.
Zecharia Sitchin'in eserleri yogun bir calısma ve degerli bilgiler icersede akademik olmaktan uzak iddialar tasıması nedeniyle bilimsel kaynak olarak gostermek zordur.

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Fraternis - Ekim 11, 2008, 05:35:21 öö
12. Gezegen konusu cok ilgi cekici Maya-Aztek-İnka ve Sumer-Babil-Mısır-Hind-Cin-Turk kaynaklarının icinde buna iliskin veriler oldugu soyleniyor. Yine Santorini adasındaki Thera yanardagının patlaması sonucu cok genis caplı ozellikle Dogu Akdeniz cografyasında ve halkların ustunde felaket etkileri yarattıgı anlatılıyor. Volkan puskuruklerinin gokyuzunu karabulutlar, yanan taslar ve zehirli gazlar ile buna eklenen dev tsunamilerin bolgeyi yasanmaz hale getirdiklerini ve tum bu felaketleri tetikleyenin Ni.Bu.Ru-Marduk adlı Tanrı-Gezegen efsanevi bir nedeni oldugu dusunceleri var. Bunların ne kadarı gercek bilmiyorum ancak anlatılana gore bu bir dongu ve Niburu-Marduk efsanevi gezegen 3661 yılda bir Dunya'ya etki edecek kadar yakın geciyor denilmektedir. Zecharia Sitchin'in ifadesiyle Annunnaki (Tanrı Ogulları-Dusmus Melekler) bu gezegende yasarken Dunyalı insanların disileriyle temas etmis bu Dunya'ya yerlesip soylarını surdurmuslerdir denmektedir. Ondan etkilenen pekcok yazar Tanrıların Arabaları - Marduk'la Randevu turu kitaplarına ilham bulmuslardır. Zecharia Sitchin tezlerini 30 yıla yakın eski tablet ve metinlerde Tevrat'ta gecen hikayelerin tarihte bir yerlerde yazılmıs olması ile onu dogrulayacak yeni bir dayanak bulma cabasıyla yazılmıs eserlerinde anlatmıstır.
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Dino - Ekim 12, 2008, 02:31:07 öö
Sayin Fraternis,

Zecharia Sitchin, dediginiz gibi, 30 senelik bir arasitirmadan sonra "12.Gezegen" adli kitabini yazmistir. Kitabin konusuna ait de bir cok bilimsel dergide makaleleri mevcuttur. Iddialari oldukca ilginc ve akla yatkin olmamakla beraber neredeyse tumu bilimsel verilere dayalidir ki esas dusunulmesi gereken nokta da budur. Hayali olarak yazmamistir kitap ve makalelerini, tabletler, yazitlar, magara resimleri vs. ile desteklemistir tezlerini. 2001 senesinde,  adini simdi animsayamayacagim bilimsel bir dergide yayimlanan makalesini dikkatlerinize sunuyorum. Ancak sunu da eklemeliyim ki makale daha anlasilir bir hal alsin; Sitchin'in 12.Gezegen adli kitabindaki iddialari kabaca sunlardir:

Insanoglu, henuz elini kullanamadigi, su birikintilerinden agzini kullanarak su ictigi, ne bulsa yedigi ve adem kemigi henuz olusmamis bir varlikken, NIBIRU gezegeninden (12.Gezegen) gelen NEFILIM'ler dunyaya inmis ve bakir, demir, altin gibi madenleri cikartmak icin insani kullanmislardir. Fakat o zamanki insanin evrimlesmesi gerektigine karar vermisler ve evrimlestirmislerdir. Hatta kendi disi varliklari ile insani ciftlestirmisler ve yeni bir nesil yaratmislardir. Bu konuda bir Sumer metni soyle der:

Insanoglu yaratildiginda
Ekmek yemeyi bilmiyorlardi
Giysiler giymeyi bilmiyorlardi
Bitkileri koyunlar gibi agizlariyla yerler
Suyu bir cukurdan icerlerdi.

Zecharia Sitchin'in asagidaki makalesini, yukaridaki temaya gore okuyup yorumlarsaniz daha iyi bir fikir verecektir.

Modern insanin, homo sapiens’in prototipi olan Adem, "kimin suretinde" yaratildi? Kutsal Kitap, Elohim’in "Adem’i kendi suretimizde ve gorunusumuzde yaratalim" dedigini belirtir. Ama eger insanin sahip oldugu muamma genler konusunda simdilik de olsa bir aciklama kabul edilecekse, insanin genetik kodunun cozuldugu aciklamasi yapildigi siralarda, Subat ortalarinda belirtildigi gibi, marifetin bir grup bakteride oldugu uzerinde karar kilindi!
Insan genetik yapisinin simdiye dek sanildigi gibi 100.000 ila 140.000 arasi degil, yalnizca 30.000 dolayinda, yani basit bir meyve sineginden iki kat fazla ya da bir solucanin yuzde elli fazlasi gene sahip oldugu aciklandiginda, bu buyuk bulus karsisinda medyanin ve bilimsel cevrelerin sectigi sifat "alcaltici" oldu. Gorkemli Hayat Agaci’nin zirvesinden ne buyuk bir dusustu bu!
Dahasi, insan genetik yapisinin pek de "essiz" olmadigi ortaya cikti. Sempanzeye yakinligimiz sanildigi gibi yuzde 95 degil, yuzde 99 dolayindaydi; fareyeyse, yuzde 70. Insan geni, diger omurgalilarda ve omurgasizlarda, bitkilerde, mantarlarda, hatta bakterilerde olandan fonksiyon acisindan hic de farkli degildi. Bulgular yalnizca dunyadaki yasam turlerinin hepsi icin tek bir ortak DNA kaynagi oldugunu ortaya koymakla kalmadilar, ayni zamanda bilim adamlarina, homo sapiens ile en ust asamasina varan evrim surecinin izlerini surme, daha basit organizmalardan daha kompleks olanlarinin ortaya cikmasi surecinin her asamasinda asagi olanin daha kompleks, yuksek yasam bicimine varacak genler yaratmasini anlama olanagi sagladilar.

Kafa karistirici bulus
Bilim adamlari, tam da bu noktada, insanin ve analiz edilmis diger canlilarin evrim kayitlarinin izlerini surerken bir bilmecenin ortasina dusuverdiler. Science dergisince "kafa karistirici bulus" olarak adlandirilan bu muamma suydu: Insan genetik yapisinda bulunan 223 genin, genetik evrim agacinda bulunmasi gereken evrimsel oncelleri yoktu!
Insan, nereden geldigi belli olmayan bu genleri nereden almisti acaba?
Bakteriden omurgasizlara (sozgelimi solucanlara, mantara, sineklere vb - yani genetik kodu desifre edilmis olanlara)ve ardindan omurgalilara (fare, sempanze) ve nihayet modern insana dogru uzanan evrimsel gelismede, bu 223 gen omugasiz asamada hicbir bicimde yoktu. Bu nedenle, bilim adamlari bu genlerin varligini aciklamak icin "gorece daha yakin bir donemde" (evrim sureci olculerine gore) "muhtemelen bir bakteriden yatay olarak transfer edildiklerini" ileri surduler.
Bir baska deyisle, evrim surecine gore yakin denebilecek bir zamanda modern insan, bu 223 geni asamali evrimle ya da Hayat Agaci’ndan dikey olarak degil, bir bakteriden yatay olarak almisti.

Sinirsiz farklilik
Simdi, ilk bakista bu 223 gen cok da onemli degilmis gibi gorunebilir. Oysa bir tek gen bile bireyler arasinda cok buyuk farkliliklara yol acabilirken, 223 gen bizim gibi canli turleri uzerinde sinirsiz etkilere sahiptir.
Insan genomu 3 milyar dolayinda nukleotidden (dunyadaki yasami saglayan dort nukleik asitin bas harfleri olan A-C-T-G harfleri) olusmustur. Bunlarin, yuzde birden biraz daha fazlasi, fonksiyonel genler olarak gruplanmistir (her gen, binlerce "harften" olusur.) Bir insanla bir diger insan arasindaki fark, DNA "alfabe"sindeki binlerce "harften" yalniz birisi kadardir. Insanla sempanze arasindaki farksa, genetik benzesmeye gore yuzde 1 dolayindadir ve 30.000 genin yuzde biri, 300 eder.
Yani, 223 gen, siz, ben ve bir sempanze arasindaki farkin ucte ikisinden fazladir!
Bu genlerin, icerdikleri protein acisindan, Public Consortium ekibince yapilan ve Nature dergisinde yayimlanan analizi gosterdi ki, yalnizca fizyolojik degil, psikiyatrik acidan da onemli proteinler iceriyorlardi. Dahasi, yalnizca DNA’nin mitokondri bolumunden kaynaklanan bazi cok onemli norolojik enzimlerden de bu genler sorumluydular: "Havva DNA’si", yani insanlarin yalnizca anne kanaliyla aldiklari ve geriye dogru bir tek "Havva"ya dek dayanan miras. Yalnizca bu bulgu bile, su bakteri transferi tezini supheyle bakilacak hale getiriyordu.

Sarsak bir teori
Bilim adamlari insan yararina bu denli onemli ve kompleks genlerin "gorece yakin bir zamanda" bir bakteri enfeksiyonuyla alindiguindan nasil bu kadar emin olabiliyorlar?
"Bu, guncel evrim teorisini izlemeyen bir sicramadir" diyor Steven Scherer, Baylor Tip Fakultesi’ndeki Insan Genomu Siralama Merkezi’nin direktoru.
"Yatay olarak transfer edilmis genlerin kaynagi olarak bakterileri gosteren biz degiliz" diyor Nature dergisindeki roportajda. Ayrintili bir arastirmayi yoneten Public Consortium ekibi 113 genin (bu 223 gen icinden) omurgasizlarda bile gorunmemekle birlikte bakterilerde cok yaygin oldugunu buldu. Bu muamma genlerin aciga cikardigi proteinlerin analizi gosterdi ki, saptanabilen 35 taneden yalnizca 10 kadari omurgalilarda (baliktan inege dek yayilan genis bir yelpazede) gorulebiliyordu. Bu 35’in 25 tanesiyse, yalnizca insana ozguydu.
"Transferin bakteriden mi insana, insandan mi bakteriye dogru oldugu cok acik degil" diyor Washington Universitesi’nin Genom Siralama Merkezi’nin yardimci direktoru Robert Waterson, Science dergisine yaptigi aciklamada.
Iyi ama, eger insan bu genleri bakteriye verdiyse, o bunlari nereden aldi?

Anunnaki’nin (Nefilim'lerin diger adi) rolu
Benim kitaplarimi okumus olanlar su anda gulumsuyorlardir, cunku onlar yaniti biliyorlar. Biliyorlar ki Adem’in yaratilisiyla ilgili Kutsal Kitap ayetleri, cok daha detayli aciklamalar iceren, kil tabletlere yazilmis Sumerce ve Akatca metinlerin yalnizca ozetlenmis versiyonlaridir ve Genesis’teki (Tekvin/Yaratilis) "Elohim" rolu, Anunnaki tarafindan ustlenilmistir - yani, "Goklerden Dunyaya Gelenler" tarafindan. "12th Planet" ile basladigim ve "Genesis Revisited", "Cosmic Code" ile detaylarina girdigim gibi, Anunnaki dunyaya Nibiru gezegeninden 450.000 yil kadar once geldi. Bizim gunes sistemimize ait ama yorungesini 3600 yilda tamamlayan bir gezegendi bu. Buraya atmosferlerini korumak icin gerekli olan altini almaya geldiler. Altin cikarma faaliyetinden yorulduklari ve enerjilerini tukettikleri bir anda, seflerinden bilim adami Enki, ilkel isciler uretmek icin genetik bilgilerini ortaya koymayi onerdi. Diger Anunnaki liderleri sordu: Yeni bir varligi nasil yaratacaksin?
"Ihtiyac duydugumuz varlik zaten var, butun yapmamiz gereken, uzerine kendi isaretimizi koymak."
Bundan 300.000 yil kadar oncesiydi.
Aklindaki cozum, varolan hominid’i, birkac Anunnaki geni ekleyerek genetik olarak gelistirmekti ve bu yaratik evrim surecini yasiyordu dunya uzerinde. Bundan 450.000 yil once uzayda yolculuk yapabilen Anunnaki’nin, su an bizim ancak kiyisina yaklasabildigimiz genetik bilgisine o zaman sahip oldugu yalnizca eski metinlerde degil, DNA’yi gosteren ikili sarmalin birbirine sarmalanmis cift yilan olarak gosterildigi cizimlerde de (saglik ve tip simgesi) son derece aciktir.
Anunnaki liderleri projeyi kabul ettiginde (Kutsal Kitap’taki "Adem’i yaratalim" ayeti) Enki, Anunnaki’nin Tip Bilimleri Yoneticisi Ninhursag’in da yardimiyla bir genetik muhendislik projesi uzerinde calisti ve varolan ilkel hominide bir miktar Anunnaki geni aktardi.
Oldukca uzun suren deneme yanilma sureclerinin sonunda, eski metinlerde belirtildigi gibi, "kusursuz model" gelistirildi. Ninhursag haykirdi: "Ellerimle yaptim onu!" Bu sahne, eski silindir muhurler uzerinde de cizilidir.
Iste bu ekstra genlere nasil sahip oldugumuzla ilgili benim aciklamam bu. Adem ve Havva, Anunnaki’nin suretinde bicimlendirildi, bir bakterinin degil.

Son derece onemli bir mesele
Daha derin bilimsel arastirmalar, hicbir kuskuya yer birakmayacak bicimde bu ekstra genlerin kaynaginin gercekten bir bakteri oldugunu ve yatay transferin insandan bakteriye degil bakteriden insana dogru gectigini kanitlamadikca, tek secenegimiz, binlerce yil once yazilan Sumer metinlerinin onerdigi cozumu kabul etmektir. O zamana dek, bu muamma 223 yabanci gen bir alternatif olarak kalacak ve Anunnaki’nin dunya uzerinde gerceklestirdigi genetik ustaligin kaniti olacaktir.

Basinizi agritmadigimi umarim,

Sevgi ve Saygilarimla,
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Veritas - Ekim 12, 2008, 03:05:50 öö
Çok güzel bir paylaşım gerçekten. Yine de ben Zecharia Sitchin konusunda şüpheliyim. Çünkü söylediği pek çok şeyi doğrulayabilecek ya da bu konularda yorum yapabilecek bir bilgim yok. Kutsal kitaplar, yazmalar konularından bahsederken kişisel ilgim sebebiyle de çok meraklanıyorum fakat kendisi bilimsel açıdan da doğrulanabilir mi, hiç bir fikrim yok. Bu sebepten benim için kendisi şu an iyi bir yazar sadece.
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Fraternis - Ekim 12, 2008, 01:06:12 ös
Zecharia Sitchin'in projesinin temeli Tevrat'ı dogrulamak ise ''Annunnaki-Nefilim'' yani Marduk-Ni.Bu.Ru!da ikamet eden insan otesi varlıklar var ise ve bu varlıklardan Tevrat'ta ''Elohim'' (Tanrılar)'dan bahsediliyor ve bilinen ''tek tanrı dinleri tezi cürütülüyor. Bu nedenle ne ortodoks tarih anlayısı ne de ortodoks din cevreleri bu iddiaları ne kadar belge ve kanıt bulunsa da kabul etmeyecektir. NASA 12. gezegene dair bulguları saptar ve kamuoyuna acıklar ise belki biraz daha acıktan tartısılabilinecek seviyeye gelir.

Sumerler bir cok tanımı modern bilimin oncusu kabul edilen Yunan düsünürlerinden once yapmıstır. Thales '' her seyin temeli sudan gelir '' , cisimler uzay denilen karanlıkta asılı durur gibi kurallar koymustur. Bu bilimselligin ilk orneklerinden olmasına ragmen kavramlarını Sumer'in Ab-Zu mitosundan almıstır. Ab-Zu karanlık ve aydınlık suları ifade eder. Karanlık sular uzayı, aydınlık yer suları ise hayatı anlatmaktadır. Thales'in yaptıgı yeni bir ifade yontemiyle Ab-Zu mitosunu Metaryalist olarak acıklama ve yeniden tanımlama yolunu secmesidir.
Gılgamıs Destanı gibi bircok mitos icinde gercek veya gercege yakın olaylar ve tanımlar barındırmaktadır.Oyle gorunuyorki Zecharia Sitchin, bu kavramları acıklamaya cabalıyor.
Guzel olan bizlere tartısma olanagı saglaması.
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Prenses Isabella - Ekim 12, 2008, 01:11:38 ös
Sayin Fraternis,

Basinizi agritmadigimi umarim,


Ilk defa haddimi asarak araya girme curretkarligini gosteriyorum, affedersiniz ama Sayin Dino; bu denli ayrintili ve bir o kadar da Degerli bir Paylasim sergilemenizden benim de kendi payima faydalanabilmemi sagladiginiz icin, Bas agritma degil de, '' Basimizin ustunde yeriniz var'' diyorum.   

Saygi ve Sevgilerimle,
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Prenses Isabella - Ekim 12, 2008, 01:33:25 ös
Sayin Dino; anlamli ve Degerli yazilarinizdan cikardigim kadariyla Evrende herseyin bir Kaynagi oldugu ve bir noktadan baslayip da -bir okyanustaki su damlasi gibi- yayildigi, herseyin birbiriyle baglantili-ilintili oldugundan yola cikarak, birbiriyle muhtesem bir uyumun ve baglantinin oldugu, bununla beraber hiyerarsik bir duzenin varolmasina istinaden en uctan ya da soyle soyleyeyim- en alttan en uste dogru bir siralamanin soz konusu olmasi nedeniyle suanda dunyada en gelismis olan >Varligin Insan olmasi munasebetiyle farkli formlarda ( bitki - hayvan- canli ve cansiz ) yeralan enerjinin kendi bulundugu formundaki yerini daha dogrusu evrimini tamamlamasi uzerine bir ust forma gectigi boylelikle de bunun belirli bir periyotta devam ettigini anladim. Buna ek olarak ise ornegin bir agac formunda yeralan enerjinin evrimini tamamlamasiyla birlikte rahatlikla bir hayvan formuna gecip dikey tekamul yoluyla bugun Insan seklini almis olabilecegi gorusune sahip oluyorum. Bahsi gecen genlerin ortak ve buyuk benzerlikleri olabilecegine iliskin vermis oldugunuz Degerli Bilgilerden yola cikarak..

Ancak Insan formunda yeralan suanki Bizler, daha onceki formlarda yeraldigimizi dusunerek geldigimi bu noktada devam ederek, ilerleyerek kendi form evrimimizi tamamlama cabasinda oldugumuz dusunulurse o halde Insan ustu bir varliga da gecebilme imkanimiz bulunmaktadir, diye dusunuyorum. Yaniliyor muyum?     
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Fraternis - Ekim 12, 2008, 01:39:03 ös
Sayın Sevil bu konuda Eski Mısır Kozmogonisine ve ka - ba iliskisine bakın derim evreni bir kac aşamada algılar ve ruhunda birden çok oluşundan bahseder. İnsan bu Dünya'dayken kendini çevreleyen tortuları yakarak sürekli daha saf varlık olma yolunda ilerleyebilir düşüncesi vardır.
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Prenses Isabella - Ekim 12, 2008, 01:42:55 ös
Sayın Sevil bu konuda Eski Mısır Kozmogonisine ve ka - ba iliskisine bakın derim evreni bir kac aşamada algılar ve ruhunda birden çok oluşundan bahseder. İnsan bu Dünya'dayken kendini çevreleyen tortuları yakarak sürekli daha saf varlık olma yolunda ilerleyebilir düşüncesi vardır.

Evet, Sayin Fraternis; haklisiniz.

O halde Saf olma Bilincine erismemiz gereklidir, sanirim.

Tesekkurler.
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Dino - Ekim 12, 2008, 03:43:00 ös
Sayin Fraternis,

"Zecharia Sitchin'in projesinin temeli Tevrat'i dogrulamak ise ''Annunnaki-Nefilim'' yani Marduk-Ni.Bu.Ru'da ikamet eden insan otesi varlıklar var ise ve bu varlıklardan Tevrat'ta ''Elohim'' (Tanrılar)'dan bahsediliyor ve bilinen ''tek tanrı dinleri tezi cürütülüyor." derken aslinda onemli bir noktaya deginmis oldunuz. Zecharia Sitchin bir Yahudi'dir ve dediginiz gibi Tevrat'i dogrulama kaygisinda olabilir. Hatta sanirim kendisi Mason'dur da. Tevrat'i dogrulamaya calisirken yaptigi arastirmalar, ne aradigini bilen bir kisinin netliginde olmaktadir, tabii takip edebildigim kadari ile. Ayrica Gilgamis Destani ile Tevrat'in arasindaki cok ilginc olan baglari da tespit etmistir. Annunaki hakkindaki tezlerini dogrulayici en enteresan bulgu da sudur bence; Gilgamis Destaninda,"Tanrilar, arkasindan ates cikartan hava araclari ile kuzeyden geliyorlardi" ibaresi mevcuttur.

Aslinda tek tanrli dinler konusunda da cok ince bir ayrinti sozkonusudur. Nefilim'ler, kendilerinin yerine tarla ve madenlerde calistirmak icin ilk insani evrimlestirme/mutasyona tabi tutma yolunu tercih ettiler. “Hammadde” olarak en uygun gozuken Homo-Erectus bir sorun yaratmaktaydi. Bir yandan, uysal bir is hayvani haline gelemeyecek kadar zeki ve vahsi idi. Diger yandan, gorev icin aslinda uygun da degildi. Fiziginin degismesi gerekiyordu. Nefilimlerin araclarini kavrayabilmeli ve kullanabilmeli, onlar gibi yurumeli ve egilebilmeliydi ki tarlalarda ve madenlerde tanriların yerini alabilsin. Daha “akilli” olmaliydi; tanrilar kadar degil ama konusmayi ve emirleri ve kendisine verilen gorevleri anlayacak kadar.

Sumer metinlerine gore bu olay sonrasinda Ana Tanrica, Enki’nin de bizzat yardimiyla Insani evrimlestirdigini tum Anunnakilere mujdeler. Tanrilar daha sonra insani Aden bahcesine koyarlar. Enki onu Adapa diye adlandirir. Incil ise Adem, bizim bilginlerimiz ise Homo Sapiens diye tanımlar. Homo-Erectus, cok hizli bir bicimde Home-Sapiens olarak evrimlesmistir. Z.Sitchin bu sureci de aciklamaktadir.
 
Iste, sorularimizin cevabi: Nefilimler, insanı yoktan “var etmemistir”, var olan bir yaratigi almislar ve “tanrilarin suretini tutturmak” uzere ustunde genetik olarak oynamislardir. Dolayisi ile, tek tanrili dinleri inkar etme ya da mantigini tabandan sarsma gibi bir durumdan bahsetmek mumkun degildir.

Sevgi ve Saygilarimla,
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Prenses Isabella - Ekim 12, 2008, 04:05:55 ös
Tanrilar daha sonra insani Aden bahcesine koyarlar.

Belki yeri degil ama Konu'yla baglantisi oldugu icin hatta Konuda gecmesi itibariyle sunu sormak isterim: Edindigim bir bilgiye gore Aden Bahcesinin suan gunumuz Turkiye cografyasinda Sanliurfa'nin bir ilcesi olan Harran'da oldugu iddia edilmektedir. Bunun dogruluk derecesini bilememekle beraber Yahudilerin Harran bolgesinde hizla artan nufuz faaliyeti ( genis oranli olarak ) bunun bir belirtisi olabilir mi tam olarak dusunemiyorum. Eski ve tarihsel bir kent oldugundan ozellikle yeralti calismalari bunda dogruluk payini biraz yukseltiyor gibi..

Aden Bahcesi uzeinde durmamin sebebi aslinda birtakim bilgilerin isigindan yola cikarak Hayatin Basladigi noktayi desifre etmek istedim. Basa donme olayi (: O halde Hayatin basladigi yerde Hayat sona mi erecek anlamina geliyor? Ki Alfa Kanalinin izdusumunun bir zamanlar Misir ve Kudus dolaylarina sonrasinda ise suanki gunumuz Turkiye'sine dusmesi buna biraz aciklik getirmiyor mu?

Ataturk'un basarili birsekilde Evrensel Gorevini icraa etmesi bunun ardisira Bilgi Kitabi'nin Turkiye'de yazdirilmasi Sayin Bulent Hanimefendi Kalemi'yle AltinCagin baslatilma Projesi adi altinda yapilan bu Evrensel Calismalarin ( bu arada Bilgi Kitabina inanip inanmama olayini yorumlara acik olarak sunuyorum :) cunku kisisel fikrimce yazdirilan 4 Kutsal Kitap ve buna ek olan UzakSark Dinlerinin bir devami olarak bu Ulkede yazdirilmasi dikkat cekicidir. ) devaminda gelisen olaylarin birbiriyle baglantili oldugu dusunulurse elde ettigim ipuclari beni bu noktaya getirdi. Ve sadece paylasmak istedim.

Saygilar,
   
Başlık: Ynt: SUMER'ler
Gönderen: Prenses Isabella - Ekim 13, 2008, 07:37:03 ös
Aden Bahcesinden kovulan Adem hikayesi dogruysa eger o halde geri donus de soz konusudur. Yani yeniden Aden Bahcesine giris :D sanirim boyle bir cikarsamam olustu ama bunun uzerinde neden bu kadar cok durdugumu bilemiyorum.

Insanligin Tanri'yla barisik bir hayata baslama olarak dusunursek Altin Cagin baslatilma surecinin de yakin oldugu gozukmektedir. Aradaki baglantiyi kurmaya calisiyorum. O zaman Adem'in cezasini Isanin cektigi dogrulaniyor yani Kutsal Kitaplara gore ve boylelikle de tum Insanliga bir sans sunulmus olup Kurtulus yolu olarak da cesitli Peygamberler araciligiyla saglanmis olabilecegini dusunuyorum.

Kusura bakilmasin lutfen Yazida elde ettigim ipuclarina dayanarak bu sekilde bir paydasim oldu ama sonucta Insanligin nereden geldigi ve nereye gidildigi gozonunde tutuldugu zaman Ilk Insan halinin aslinda ( Aden Bahcesinden kovulmadan onceki hali ) Tanrisal bir yapiya sahipken Kovulusla birlikte bu ozellikler tamamiyle alinmis ve ilkellige dusmustur. Gerci bunlar bilindik gercekler ama sonuc olarak Aden Bahcesi belki de sembolik anlatimdir, ayni sekilde Adem olayi da...

Insanligin Altin Caginin baslamasiyla sanirim hersey acikliga kavusturulacaktir. Buna inaniyorum.

Saygilar,