Masonlar.org - Harici Forumu
		Sanat => Edebiyat => Siirler ve Sairler => Konuyu başlatan: Genius Loci - Ocak 20, 2009, 12:58:57 ös
		
			
			- 
				Ressam, şair ve yazar olan Bedri Rahmi Eyuboğlu, 1911 yılında Giresun-Görele'de doğdu. 1975 yılında  İstanbul'da öldü. Güzel Sanatlar Akademisi'nde başlayan  resim öğrenimini Paris'te sürdüren Eyuboğlu, daha sonra Türkiye'ye döndü ve ölümüne kadar Güzel Sanatlar  Akademisi'nde ders verdi. Yerel yaşama ilişkin gözlemlerini, yazma, kilim gibi yerel kültürel değerlerdeki malzemeyle buluşturarak tablolarına yansıttı. Tablolar ve gravürlerin yanısıra büyük boyutlu duvar resimleri, mozaik, seramik panolar yaptı. Bazı desenleri, ölümünden sonra Binbir Bedros (1977), Karadut (1979) ve Babatomiler (1979) adlı kitaplarda yayımlandı. Halk kaynağından beslenen sanat anlayışı şiirlerinin de temeli oldu. Şiirlerinde, masallardan, söylencelerden, türkülerden yararlanarak, doğa tutkusunu, insan sevgisini, yaşama sevincini, toplumsal sorunları yansıttı. Yazıları, Tezek (1975),  Delifişek (1975), Resme Başlarken (1977) adlı kitaplarda toplandı.
 
 ...
 
 ÜÇ DİL
 
 En azından üç dil bileceksin
 En azından üç dilde
 Ana avrat dümdüz gideceksin
 En azından üç dil bileceksin
 En azından üç dilde düşünüp rüya göreceksin
 En azından üç dil
 Birisi ana dilin
 Elin ayağın kadar senin
 Ana sütü gibi tatlı
 Ana sütü gibi bedava
 Nenniler, masallar, küfürler de caba
 Ötekiler yedi kat yabancı
 Her kelime arslan ağzında
 Her kelimeyi bir bir dişinle tırnağınla
 Kök sökercesine söküp çıkartacaksın
 Her kelimede bir tuğla boyu yükselecek
 Her kelimede bir kat daha artacaksın
 
 En azından üç dil bileceksin
 En azından üç dilde
 Canımın içi demesini
 Kırmızı gülün alı var demesini
 Nerden ince ise ordan kopsun demesini
 Atın ölümü arpadan olsun demesini
 Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesini
 İnsanın insanı sömürmesi
 Rezilliğin dik alası demesini
 Ne demesi be
 Gümbür gümbür gümbür demesini becereceksin
 
 En azından üç dil bileceksin
 En azından üç dilde
 Ana avrat dümdüz gideceksin
 En azından üç dil
 Çünkü sen ne tarih ne coğrafya
 Ne şu ne busun
 Oğlum Mernus
 Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun.
 
- 
				ZİNDANI TAŞTAN OYARLAR
 
 Bursa'nın ufak tefek yolları
 Ağrıdan sızıdan tutmaz elleri
 Tepeden tırnağa şiir gülleri
 Yiğidim aslanım aman burda yatıyor.
 
 Bir şubat gecesi tutuldu dilin
 Silâha bıçağa varmadı elin
 Ne ana ne baba ne kız ne gelin
 Yiğidim aslanım aman burda yatıyor.
 
 Ne bir haram yedin ne cana kıydın
 Ekmek gibi temiz su gibi aydın
 Hiç kimse duymadan hükümler giydin
 Döşek diken diken yastık batıyor
 Yiğidim aslanım aman burda yatıyor.
 
 Zindanı taştan oyarlar
 İçine bir yiğit koyarlar
 Sağa döner böğrü taşa gelir
 Sola döner çırılçıplak demir
 Çeliğin hası da yiğidim aman böyle bilenir
 Döşek melul mahzun, yastık batıyor
 Yiğidim aslanım aman burda yatıyor.
 
 Bugün efkârlıyım açmasın güller
 Yiğidimden kötü haber verirler
 Demirden pencere taştan sedirler
 Döşek melul mahzun yastık batıyor
 Yiğidim şahinim aman burda yatıyor
 
 Mezar arasında harman olur mu?
 On üç yıl hapiste derman kalır mı?
 Azrail aç susuz canın alır mı?
 Döşek melul mahzun yastık batıyor
 Yiğidim şahinim aman yerde yatıyor...
 
 Dilinde dilimi bulduğum
 Gücüne kurban olduğum
 Anam babam gibi övdüğüm
 Dayan hey Aslan Ustam
 Abenim
 Yiğidim dayan.
 Dayan hey gözünü sevdiğim
 Bugün efkârlıyım açmasın güller
 Yiğidimden kötü haber verirler.
 
 Sana kökü dışarda diyenlerin kökleri kurusun
 Kurusun murdar ilikleri dilleri çürüsün
 Şiirin gökyüzü gibi herkesin.
 Sen Kızılırmak kadar bizimsin
 En büyük ustası dilimizin
 Canımız ciğerimizsin.
 
 Bugün burdaysa şiirin, yarın Çin'dedir
 Bütün hışmıyla dilimiz
 Kökünden sökülmüş bir çınar gibi
 Yüreğimiz içindedir.
 
 Bugün burdaysa şiirin, yarın Çin'dedir
 Acısıyla sızısıyla alnının kara yazısıyla
 Bir yanı nur içinde tertemiz.
 Bir yanı sızım sızım sızlayan memleketimiz içindedir.
 
 
- 
				BAHAR VE BİZ
 
 Yılda bir kere çıldırır ağaçlar sevincinden
 Rabbim ne güzel çıldırır.
 Yılda bir kere uzatır avuçlarını yaprak;
 Sevincinden titreyerek.
 Yılda bir kere kendini verir toprak
 Yılda bir kere yarılır bahçeler hazdan
 Rabbim ne güzel yarılır.
 Biz de bir kere sevinebilseydik.
 Çiçek açmış ağaçlar gibi çıldırasıya.
 Kimbilir belki bir gün sulh olunca
 Biz de deliler gibi seviniriz,
 Ağaçları ve baharı taklit ederiz
 Renkli bez parçalarıyla donatırız şehri
 Renkli ampuller asarız pencerelerden
 Kimbilir belki bir gün sulh olunca
 Biz de çatır çatır çatlarız binbir yerimizden
 Ağaçlar gibi.
 
 
 
- 
				Bir ek:
 
 Şair, Mavi Gezileri başlatmış, arkadaşlarıyla, Anadolu Hümanizmi'nin temsilcisi olmuştur. Akdeniz Kıyıları'nda yaptıkları gezilerde, Ulusalcılık Akımı'nın dışında, bir yaklaşımı hatırlattığı söylenir.. Azra Erhat'la bir Akdeniz Kültürü'nün ilk anımsatıcılarından biri olduğu söylenir...
 
 saygılarımla
- 
				Ressam ve şair Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun yazma sanatçısı oğlu Mehmet Eyüboğlu (70), böbrek yetmezliği nedeniyle İstanbul’da tedavi gördüğü hastanede vefat etti.
 
 
 (http://img19.imageshack.us/img19/9412/mehmetr.jpg) (http://img19.imageshack.us/my.php?image=mehmetr.jpg)
 
 
 
 Yazmacı Mehmet Eyüboğlu’nun cenazesi, yarın Altunizade’deki Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camisi’nde öğle vakti kılınacak cenaze namazının ardından Küçükyalı’daki aile mezarlığında toprağa verilecek.
 
 İstanbul’da 1939 yılında doğan Mehmet Eyüboğlu, 1946 yılında Fındıklı Örnek İlkokulu’nda eğitimine başladı. 1952 yılında Fransız St. Joseph Lisesi’ne giren Eyüboğlu, Maya Galerisi’nde açılan “Yazma Sergisi”nin hazırlanışında çalıştı ve baskı ile ilk boyamalarını yaptı.
 
 1957 yılında Kabataş Erkek Lisesi’de başlayan Eyüboğlu, 1960’ta mektupla tanıştığı Fransız, Kanadalı Hughette Bouffard ile evlenmek üzere önce Paris, oradan da Kanada’ya gitti. 1961 yılında evlenen Eyüboğlu, 1962 yılında da ABD’de New Jersey Fairleigh Dickinson Üniversitesinden burs kazanarak Kanada’dan bu ülkeye geçti.
 
 Mehmet Eyüboğlu, 1976 yılında babası Bedri Rahmi’nin ölümünden sonra hayatında önemli değişikler yaparak, annesinin yanına ve babasının mesleğine döndü ve yeniden yazma sergisi açtı.
 
 1977’de kalıp oyma dalında kendi buluşu olan yepyeni bir teknik geliştiren Eyüboğlu, ilk kez Eren Eyüboğlu kalıpları oydu.
 
 Eyüboğlu, 1977-1992 yılları arasında yurdun çeşitli yerlerinde sayısız sergiler açtı.
 
 
 
- 
				Olumunden kisa bir sure once ozel bir kanalda yayinlanan roportajini buyuk bir keyifle izlemistim. Allah rahmet eylesin. 
 
 
 
- 
				Uzun zamandır bukadar etkilenmemiştim;şairinde sizinde yüreğinize sağlık.Doldum,doldum,doldum taşamadım... :-X :'(