Masonlar.org - Harici Forumu
Sanat => Edebiyat => Siirler ve Sairler => Konuyu başlatan: Isis - Ocak 21, 2009, 01:25:42 ös
-
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman
özlemeye başladım herkesi...
Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra..
Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı...
Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda,
solculuk oynamaya başladık..
Ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve
Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle...
Ağbilerimizden öğrendik, S harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..
Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri.
Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben.
Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim..
Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak..
Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu..
Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri.
Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim
Ve hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım
Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde
Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu
Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.
Yaz sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini
Sonra otobüs oluyordum, kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü
Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum
Muş ovasının yalancı maviliğini
Otobüs oluyordum bir süre
Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum, yanağım otobüs camının garantisinde
Otobüs oluyordum
Bir ülkeden bir iç ülkeye
Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum.
Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin
Korkuyordum
Sonra iniyordum otobüsten
Çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun,
ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk,
ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum.
Çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda..
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam
Ben seninle bir gün Van'daki bir kahvaltı salonunda
Ben seninle sadece bilmek zorunda kalanların bildiği
bir yol üstü lokantasında
Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan
Doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında
Ben seninle herhangi bir insan elinin
terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim
Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim!
KENDI SESINDEN :
http://www.dailymotion.com/relevance/search/Yilmaz%2BErdogan/video/x40jz4_yilmaz-erdoga-sevebilme-ihtimali_music
-
(http://img105.imageshack.us/img105/3953/erdoganeo0.jpg) (http://imageshack.us)
(http://img105.imageshack.us/img105/erdoganeo0.jpg/1/w400.png) (http://g.imageshack.us/img105/erdoganeo0.jpg/1/)
Yılmaz Erdoğan (d. 4 Kasım 1967, Hakkari), Kürt asıllı Türk sinema ve tiyatro oyuncusu, yazar ve yönetmendir. Hakkari'de doğmuştur. Çocukluğu Ankara'da geçmiş, İstanbul'a göçmüş, kıvrak zekası sayesinde zamanı, mekanı ve ortamı iyi kullanmasını bilerek sanat alanında belirleyici bir tekel oluşturmayı başarmıştır. Lise eğitimini Ankara Aydınlıkevler Lisesinde tamamlamıştır ve bu mahallede büyümüştür. Bir Demet Tiyatro'daki kömürcü Feriştah karakterini buradaki bir kömürcüden aldığı söylentileri hakimdir.
Bir Demet Tiyatro adlı dizideki, Mükremin Çıtır isimli karakter ile tanınırlığı çok büyük ölçüde artmıştır aynı zamanda bu dizinin senaristliğini de yapmıştır. Daha sonra kendisinin de aralarında bulunduğu BKM oyuncuları ile birlikte çok başarılı tiyatro oyunlarına imza atmıştır; özellikle Demet Akbağ ile iyi bir ikili oluşturmuşlardır. Daha sonra hem yazıp oynadığı hem de yönettiği Vizontele isimli filmi çekmiştir. Bu film çok büyük bir gişe başarısı yakalayarak, Türkiye'de en çok seyredilen film ünvanını - bir dönem için - elinde tutmuştur. Filmin çok beğenilmesi üzerine Vizontele:Tuuba ismiyle ikicisi de çekilmiştir. Son olarak Organize İşler adında bir sinema filmi çekmiştir. Erdoğan'ın ayrıca, "Kayıp Kentin Yakışıklısı" ve "Anladım" adında iki şiir kitabı ile oyun ve deneme kitapları da bulunmaktadır.
Şeyh Said İsyanı'nı başlatan Şeyh Said'in torunu olan ve aynı zamanda Hatırla Sevgili dizisinde oynayan Defne rolüyle tanınan Belçim Bilgin Erdoğan'la evlidir.
Sinema
* Organize İşler (2005)
* Vizontele Tuuba (2004)
* Vizontele (2001)
Tiyatro
* Çok Güzel Hareketler Bunlar (2008)
* Haybeden Gerçeküstü Aşk (2004)
* Bana Bir Şeyhler Oluyor (2003)
* Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü (2000)
* Cebimde Kelimeler (2001)
* Otogargara (2003)
* Kanuni Sultan Süleyman ve Rambo (1992)
Oyunculuğu
Sinema
* Organize İşler (2005)
* Vizontele Tuuba (2004)
* Vizontele (2001)
* Siyabend-ü Xece (1991)
TV Dizisi
* Bir Demet Tiyatro (2006)
* Haşlama Taşlama (2000)
* Yaseminname (1994)
* Bir Demet Tiyatro (1993)
Tiyatro
* Cok Guzel Hareketler Bunlar (2008)
* Haybeden Gerçeküstü Aşk (2004)
* Bana Bir Şeyler Oluyor (2003)
* Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü (2000)
* Cebimde Kelimeler (1995)
* Otogargara (1995)
* Umut Taksi (1993)
Yazarlıği
Sinema
* Organize İşler (2005)
* Vizontele Tuuba (2004)
* Vizontele (2001)
TV Dizisi
* Bir Demet Tiyatro (2006)
* Ölümsüz Aşk (2003)
* Haşlama Taşlama (2000)
* Yaseminname (1994)
* Bir Demet Tiyatro (1993)
* Umut Taksi (1993)
* Olacak o Kadar
Tiyatro
* Haybeden Gerçeküstü Aşk (2004)
* Bana Bir Şeyhler Oluyor (2003)
* Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü (2000)
* Cebimde Kelimeler (1995)
* Otogargara (1995)
* Kadınlık Bizde Kalsın
* Gereği Düşünüldü
Yayımlanmış Kitapları
* Feriştah'ın Fentezileri (Bir Demet Tiyatro Dizisi Diyalogları)
* Cebimdeki Kelimeler (Oyun)
* Otogargara (Oyun)
* Hijyenik Aşklar (Kısa güldürü hikâyeleri)
* Anladım (Şiir)
* Haybeden Gerçeküstü Konuşmalar (Diyaloglar - Sonradan Haybeden Gerçeküstü Aşk adıyla oyunlaştırılmıştır.)
* Hüzünbaz Sevişmeler (Deneme)
* Kadınlık Bizde Kalsın (Oyun)
* Kayıp Kentin Yakışıklısı (Şiir)
* Laz Bakkal ile Tombalak (Bir Demet Tiyatro Dizisi Diyalogları)
* Bana Bir Şeyhler Oluyor (Oyun)
-
http://www.sozluklip.com/yilmaz-erdogan-video-klipleri/birazdan-kudurur-deniz-yilmaz-erdogan-dinle-izle.html
Birazdan Kudurur Deniz
Birazdan kudur deniz birazdan dalgaların sırtından
Üst üstde fişkıran rüzgarlar
Bir intikam gibi saldırınca üstüne
Yüzüne şarkılar çarpar yüzüne şiirler çarpar ağlarsın
Sen artık sen artık buralarda duramazsın
Artık sazın bağrım olur kimsenin bilmediği bir ağrın olur
Gider kendine gömülürsün yoksa bu şehir bu sokaklar seni
Alır kullanır seni alır kullanır santim santim çürürsün
Bazen bir uçurum kalır bazende martıların ardından velvele
Bir leş kalır bir intihar gibi pusht olunca sevdalar bazen
Sırtını duvara yaslar sırtını ağaca yaslar susarsın sen
Artık sen artık hiç bir sözü kaldıramazsın
Şimdi yeni bir sevdamı olur
Kimsenin kapımı çalmadığı bi inzivamı
Tutar sıfırdan başlarsın
Yoksa bu ilişkiler bu zaaflar seni
Yiyip bitirir seni yiyip bititir
Dirhem dirhem azalırsın
Yılmaz Erdoğan
-
Ankara
Ankara’ya
Öyle yakışırdı ki kar
Asfaltlar ışıldar
Buz tutardı resmi yalanlar
Kimse keman çalmaz belki ama
Çok keman çalınsın balolarında
Diye yapılmış
Gri
Sisli
Binalar
Alnının ortasında
Ciddi bir devlet asabiyeti
Çok kötü günlermiş gibi en genç zamanlar
Bu zulüm bu sevda bitmezmiş sevmek
Bir halkı sevmekse aşk o zaman sevmekmiş
(Biz bir şeyi delicesine severiz ama tanrım neyi?)
Kahve önü çatlak mozaik
Bel kemiğine tehdit
Kürsüler üstünde
Çok sigara içen
Öğrenciler
Bir daha asla yaşayamayacağı
Aşkları teğet geçerken
Hep onu sevmeyenleri severek
Hep onu sevenin gözlerinden
Kalabalıklara kaçarak
Karışarak toplumcu gerçekçi yalnızlıklara
Yüksek rakımlarda çatlamış dudaklarını
Bir izmirli güzele dayatmak varken
(Hep kardeş olacak değiliz ya, yaşasın halkların
Sevgililîğî!)
Soyut bir sevdaya
Beşik kertilmiş olan
Dağda çoban
Şehirde şark çıbanı sayılan
Fırat’ın büyük elleri
Ararat’ın kız yelleri
Cilo’nun derin nefesleri
Hülasa kente hukuk mukuk okun
Mümkünse o arada da memleketi kurtarmaya gelmiş
Anadolu çocukları
Ankara’ ya
Öyle yakışırdı ki kar
Asfaltlar ışıldar
Buz tutardı resmi yalanlar
Belki balkona kar seyretmeye çıkar diye
Sevdiğimiz kızlar
Çok dibimiz donmuştur
Ve çoğu zaman
Bu kar mevzuu
Kızlara yeterince ilginç gelmemiştir
Hiçbir şey
Kapalı bir dükkan kadar
Hüzünlü gelmez insana
Ankara’da
Yoksa bugün bir hayat
Yaşanmayacak mı duygusu çöker bütün bozkıra
Kimse keman çalmaz belki
Belki bu fiim hiçbir zaman
O kadar fiyakalı olmayacak ama
Hiçbir lahmacunda
O okul yolundaki üçüncü sınıf lokantadakinin
Tadını vermeyecek bir daha
Çok daha iyilerini yedim sonra
Bizzat urfa’da hatta
Ama hiçbirinde
O kadar aç oturrnadım sofraya
Ankara’ya
Öyle yakışırdı ki kar
Çok yabancı bir soluk duyulur bazı
Bilinmez bir dilin ıslığından
Anla ki sıkıldı bizim konsolosluktaki konuklar
Öyle deme ankara’yı sevmeyene bir zulümdür
Bu kadar insanın neden ankara’yı sevdiğini anlamadan
Ankara’da yaşamak
Yollarına hep sevdiğimiz insanların
Adlarını vermediler ama
Biz her duvara
Bilvesile onların adını yazarak yaşadık
Kül ve betondan mürekkep
Yaşadıkça yaşanılası gelen
O tuhaf bozkır kokusunda
Ankara’ya
Öyle yakışırdı ki kar
Asfaltlar ışıldar
Bir günden bir sürü gün yapan
Mesai saatlerinde hiçbir şey yapan
Hiçbir şey alıp hiçbir şey sunan
Rakıyı bol sulu içen
Dokunmasın için deği
Çabuk bitmesin Dîye devletimin tekel rakısı
Hep kağıtlara bakarak
Hep kağıtlardan bakarak
Hem neşet ertaş’ ı hem bülent ersoy’ u
Aynı anda sevmeyi başararak
Karısının bayat ekmeklerden yaptığı tatlıyı
Çok beğenmeyerek ama
Yine de bu tasarrufunu takdir ederek
Boynu hep kıdemli bir atkının içinde saklıyken
Hep bir şeylere birilerine küsmüş gibi
Yürüyen
Memurlar
Ankara’ya
Öyle yakışırdı ki kar
Asfaltlar ışıldar
Buz tutardı resmi yalanlar
Biz
Şimdi kapalı birr kuruyemişçi
Dükkanının
-Ki bütün plan kar altında
Tuzsuz ay çekirdeği çitieyip
Yanı sıra bafra içmektir-
Kötü ışıklandırılmış vitrininden
Umutsuzca içeri bakan
Kimliği gereğinden fazla sorgulanmış
Merhabadan çok çıkar ulan kimliğini denmiş
-Yani sistem kendi verdiği kimliği
Zırt pırt geri istemektedir-
Doğduğu yer yüzünden
Doğuştan kavgacı zannedilen ama
Pek çoğu kavgadan nefret eden
Kavgacı
Esmer
Cesur
Korkak
Çoğu kürt
Çoğu türk
Çocuklardık
Ankara’ya
Öyle yakışırdı ki kar
Ha sonra
Belki ahmed arif’in aklına
Hiçbir şairin aklına gelmeyecek
-Çünkü hiçkimse bir daha ankara” yı
O’nun kadar sevemeyecek
-Bir şiir islenir
Kar altındadır varoşlar
Hasretim, nazlıdır ankara
Ustam yine sen bilirsin ama
Hangi aralıkta bir şair ölmüşse
İşte o, en netameli aydır bence
Ankara’ya
Öyle yakışırdı ki kar
Asfaltlar ışıldar
Buz tutardı resmi yalanlar
Yılmaz Erdoğan
-
http://www.sozluklip.com/yilmaz-erdogan-video-klipleri/yeni-bir-sayfada-sana-bakmak-yilmaz-erdogan-2-dinle-izle.html
Yeni Bir Sayfada Sana Bakmak
herşey yapılabilir
bir beyaz kağıtla
uçak,örneğin uçurtma,mesela
altına konabilir
bir ayağı ötekilerden kısaolduğu için
sallanan bir masanın
veya şiir yazılabilir
süresi ötekilerden kısa
bir ömür üzerine.
bir beyaz kağıda
her şey yazılabilir
senin dışında
güzelliğine benzetme bulmak zor
sen en iyisi sana benzemye çalışan
her şeyden
bir gülden, bir ilk, bir sonbahardan sor
belki tabiattadır çaresi
senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
ve benim
bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim
anlarım bitkiden filan
ama anlatamam
toprağın güneşle konuşmasını
sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla.
sen bana ışık ver yeter
bende filiz çok
köklerim içimde gizli
gelen giden,açan soran,bere budak yok
bir şiir istersin,
“içinde benzetmeler olan”
kusura bakma sevgilim
heybemde sana benzeyecek kadar
güzel bir şey yok.
uzun bir yoldan gelen
tedariksiz katıksız bir yolcuyum
yaralı yarasız sevdalardan geçtim
koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
her şeyi anlattım
olan, olmayan,acıtan, sancıtan
bilsem ki sana varmak içindi
bütün mola sancıları
bütün stabilize arkadaşlıklar
daha hızlı koşardım
severadım gelirdim
gözlerinin mercam maviliğine
sana bakmak
suya bakmaktır
sana bakmak
bir mucizeyi anlamaktır
sana sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
aşk sorgusunda şahanem
yalnız kelepçeler sanıktır
ne yazsam olmuyor
çünkü bilenler hatırlar
hem yapılmış,hem yapma çiçek satanlar
bahçıvan değil tüccarlardır
sen öyle göz
sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
sen teninde cennet kayganlığı iken
sana şiir yazmak ahmaklıktır.
bir tek söz kalır
dişlerimin arasından
ben sana gülüm derim
gülün ömrü uzmaya başlar
verdiğim bütün sözler
sende kalsın isterim
ben sana gülüm derim
gül sana benzediği için ölümsüz
yazdığım bütün şiirler
sana başlayan bir kitap için önsöz.
sana bakmak
bir beyaz kağıda bakmaktır
herşey olmaya hazır
sana bakmak
suya bakmaktır
gördüğün suretten utanmak
sana bakmak
bütün rastlantıları reddedip
bir mucizeyi anlamaktır
sana bakmak
allah’a inanmaktır..
YILMAZ ERDOĞAN
mart 2000-bodrum
-
YASAK
yasak bana gözlerini anlamak
ellerin
bana yasak
ah olaydım
gözünde yaş
fikrinde telaş
düşünce suçun
beraatin olaydım
fakat yasak
yasak bana gözlerini anlamak
ellerin bana yasak
ah olaydım
yüzünde sürgün
yatağında mülteci
vatanın
anayurdun olaydım
fakat yasak
yasak bana gözlerini anlamak
ellerin, uyruğum
bana yasak.............
-
Ankara'ya Oyle Yakisirdi ki Kar
Yılmaz Erdoğan - Ankara (http://www.youtube.com/watch?v=cyDXbcIw040#)