Masonlar.org - Harici Forumu
Sanat => Edebiyat => Konuyu başlatan: Supeluta - Nisan 15, 2007, 11:22:45 ös
-
Günün birinde bir çiçekle su karşılaşır ve arkadaş olurlar.
İlk önceleri güzel bir arkadaşlık olarak devam eder
birliktelikleri, tabii zaman lâzımdır birbirlerini tanımak için.
Gel zaman, git zaman çiçek o kadar mutlu olur ki, mutluluktan
içi içine sığmaz artık ve anlar ki, suya aşık olmuştur.
İlk kez aşık olan çiçek, etrafa kokular saçar,
"Sırf senin hatırın için ey su" diye...
Öyle zaman gelir ki, artık su da içinde çiçeğe karşı
bir şeyler hissetmeye başlamıştır. Zanneder ki,
çiçeğe aşıktır ama su da ilk defa aşık oluyordur.
Günler ve aylar birbirini kovalar ve çiçek acaba
"Su beni seviyor mu?" diye düşünmeye başlar.
Çünkü su, pek ilgilenmez çiçekle... Halbuki çiçek,
alışkın değildir böyle bir sevgiye ve dayanamaz.
Çiçek, suya "Seni seviyorum der. Su, "Ben de seni
seviyorum" der. Aradan zaman geçer ve çiçek
yine "Seni seviyorum" der. Su, yine "Ben de" der.
Çiçek, sabırlıdır. Bekler, bekler, bekler...
Artık öyle bir duruma gelir ki, çiçek koku saçamaz
etrafa ve son kez suya "Seni seviyorum." der.
Su da ona "Söyledim ya ben de seni seviyorum." der
ve gün gelir çiçek yataklara düşer. Hastalanmıştır çiçek
artık. Rengi solmuş, çehresi sararmıştır çiçeğin.
Yataklardadır artık çiçek. Su da başında bekler
çiçeğin, yardımcı olmak için sevdiğine...
Bellidir ki artık çiçek ölecektir ve son kez zorlukla
başını döndürerek çiçek, suya der ki; "Seni ben,
gerçekten seviyorum." Çok hüzünlenir su bu durum
karşısında ve son çare olarak bir doktor çağırır
nedir sorun diye...Doktor gelir ve muayene eder
çiçeği. Sonra şöyle der doktor: "Hastanın durumu
ümitsiz artık elimizden bir şey gelmez."
Su, merak eder, sevgilisinin ölümüne sebep olan hastalık
nedir diye ve sorar doktora. Doktor, şöyle bir
bakar suya ve der ki: "Çiçeğin bir hastalığı yok dostum...
Bu çiçek sadece susuz kalmış, ölümü onun için" der.
Ve anlamıştır artık su, sevgiliye sadece
"Seni seviyorum" demek yetmemektedir...
-
Güzelmiş. Sağol. :)
-
Demircan abi,
Abi buralarda bizden iyisini bulamazsin abi, bizden daha iyi buralari bilen yok, bizide takima al be abi, yani soyle bir dene bak nasil yapiyoz isi...
Nolur be, bizide takima al be demircan abi :D
Aradan bikac gun gecer
Korhma, sadece toprah olacahsin,,,
sonra sularla birlikte bir cicegin bedenine yuriyeceksin,,, cicek olacahsin...
sonra cicegin ozune bir ari gonacah,
Belki
Belki o ari ben olacammmmm :'( :'( ;D :'( :'(
-
Paylaşım için teşekkürler. :)
Aşkın her yönü iyidir ancak fazlası çiceği çürütür.
Eşkıya çok güzel filmdi.
-
Edebiyatı çok sevdiğim için bu gibi güzel edebi eserleri beğenerek okurum, çiçekle suyun hikayesi gerçekten çok anlamlı ve harika bir çalışma olmuş;
Edebiyatta özellikle Fuzuli gibi Gazel sanatçılarının ortak olarak kullandıkları sevgili tasvirini hatırlattı bana, örneğin sevgilinin saçlarının uzun siyah olması zincir olarak ve şairin kendisini sevgiliye bu şekilde bağlandığını, kaşlarının yay, kirpiklerinin ok ve bu okların şairin kalbine saplanıp kaldığını, sevgilinin yanağında olan gamzenin de çukur benzetmesi adı altında şairi tuzağa düşürdüğünü, bununla beraber de sevgilinin ince uzun boylu olduğuna istinaden selvi boylu olduğunu tasvir eder.
Hazır konusu açılmışken ben de bir edebi hikaye anlatayım;
Bir ülkenin prensi çok yakışıklı olduğu için kendisini çok fazlasıyla beğenirmiş, tabi ülkenin en güzel kızları dahi ona hayranmış, tabi yakışıklı prens hiçbirini beğenmezmiş, ve sürekli aynaya bakar kendisini seyredermiş, herzaman yaptığı gibi öğleden sonraları ufak bir orman gezintisine çıktığı gibi karşısında bir su gölcüğüne rastlamış ve bu suda kendisini seyredekalmış, tabi gitgide yakınlaştığının farkında olmadan ve suyun da derin bir kuyu olduğunu anlamdan içine düşmüş ve ölmüş, hemen oracıkta bir çiçek çıkmış ve onun adı da Nergis' miş!Nergis'in bu kadar zarif, narin ve kendini beğenmiş olmanın sebebi buymuş!
-
güzel hikaye imiş..
yalnız,gazel sanatçılarının tasvir ettiği sevgiliyi düşününce ortaya Safinaz gibi birşey çıkıyor.İşte ince uzun boy,yay şeklinde kaşlar,mim gibi burun..
ancak herşeye rağmen hepsi derin anlamlar taşıyan eserler,hele ki bugünün aşk şiirlerini,şarkılarını görünce,midesi bulanıyor insanın..
-
Ama burada tasvir edilen kişinin güzel olup olmadığı önemli değil, önemli olan sanattır ve herşeyi sanatı çerçevesinde ele alırsak tabiki bambaşka bir anlam ortaya çıkar, Sayın Hiario;
mesela bir başka daha örnek vereyim; Leyla ile Mecnun hikayesini hepimiz biliriz, Mecnunun Leyla'ya olan aşkı sonradan Tanrı Aşkına giriyor ve sonuç itibariyle gerçek Aşk'ın Tanrı Aşkı olduğu ifade edimektedir, bununla beraber Mecnun'un Leyla'yı Tanrı'nın bir görüntüsü olduğu için aşık olduğunu anlar, fakat Leyla'nın çok güzel olduğunu hiçbir yerde rastlamadım.
Özetle ben kendi adıma şunları belirtmek istiyorum, günümüzde aşk olarak maalesef insanoğluna atfen sevgi diye nitelendiriliyor, fakat ben Gerçek Aşk'ın Tanrı Aşkı olduğu kanaatine vardım!
-
Elbette,gerçek aşk Tanrıya karşı duyulan aşktır,ancak sn.Sevil şuna katılmıyorum,
Mecnun Leyla'ya ,Tanrı'nın bir görüntüsü olduğu için aşık olduğunu anlar
demişsiniz..
bence Mecnun bir insana aşık olmuştur,Leyla'ya..ve aşkı gün geçtikçe artmıştır ancak bir yerde tıkanmış,aşkı içine sığmaz olmuştur.Ve işte o saatten sonra Leyla'nın bir araç olduğunu anlamış,Tanrısına yönelmiştir.işte ondan sonra yürekciği genişlemiş ve içine sığmayan aşkı,geniş bir alana yayılmıştır.
-
Çok güzel bir şekilde tanımlandırdınız, benim ifade etmek istediğim şey de buydu zaten, teşekkür ederim!