Masonlar.org - Harici Forumu
Diger => Guncel Konular => Konuyu başlatan: Isis - Kasım 14, 2009, 03:37:08 ös
-
Basbug'un Pakistan icin endiselenip "Darbe yapmayin" demesi gozlerimi yasartti. Hayret, demek ki kafasini kumdan cikarip Turkiye disinda neler oluyor merak edip ilgileniyormus.. Belkide son zamanlarda Cem Karaca'dan "Islak Islak" 'i dinleyip icerliyordur herhalde :D
BASBUG PAKISTAN'I ARAYIP ORDUYA DARBE YAPMAYIN DEDI
ABD'li muhafazakâr gazetecinin iddiasına göre, Org. Başbuğ, Pakistanı aradı ve 'darbe yapmayın' dedi.
Pakistan'da ordunun darbe yapmasından endişelenen Türk Silahlı Kuvvetleri'nin üst düzey subaylarını Pakistan'a yolladığı iddia ediliyor.
Gazeteci Joseph Farah'ın 'G2 Bulletin' adlı web sitesinde yayınlanan bir habere göre, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ Pakistanlı meslektaşı Orgeneral Eşfak Pervez Kayani'yle bir telefon görüşmesi yaptı ve ondan sivil hükümeti devirmeye çalışmamasını istedi. Amerikalı muhafazakâr ve Başkan Barack Obama'ya karşıtlığı ile tanınan gazeteci Farah, dünya çapında topladığı istihbaratı haftalık raporlar halinde sitesinde sunuyor.
ZERDARİ GÜVEN KAZANAMADI
Son zamanlarda savunma analistleri Taliban'ın yakın zamandaki saldırıları ve Pakistan Devlet Başkanı Asıf Ali Zerdari'nin bu saldırılara kuvvetli cevap verememesi yüzünden Pakistan'da bir askeri ihtilal olasılığından bahsediyorlar. Zerdari'nin ordunun güvenini de kazanamadığı söyleniyor. Brüksel merkezli International Crisis Group'un 21 Ekim'de yayınladığı raporda grubun İslamabad bürosunda çalışan bir analist ülkenin ABD büyükelçisi Hüseyin Hakkani'ye karşı fazla Amerikancı suçlamasının da ordu tarafından Zerdari'yi yıpratmak için yapıldığını iddia ediyor. Pakistan ordusu en son 12 Ekim 1999'da sivil hükümeti devirdi. Darbeyi gerçekleştiren Genelkurmay Başkanı Pervez Müşerref, 2001'den 2008'de istifa edene kadar cumhurbaşkanlığını yürütmüştü.
Sabah
-
darbe yapmayın gerekirse biz yaparız :D
-
darbe yapmayın gerekirse biz yaparız :D
Islak kagit parcasi kurudu, yakinda yeniden islatirlar, nasilsa hesap soracak kimse yok!
-
Yazık.
(Genç Sivilceler burayı da mı bastılar diye merak ediyorum?)
-
darbe yapmayın gerekirse biz yaparız :D
Genc sivilce sizi. Bu siteyi basmaya utanmiyor musunuz hocam .Yazik size ! :D :D :D :D :D
Yazık.
(Genç Sivilceler burayı da mı bastılar diye merak ediyorum?)
-
Sivilce genç ben :) :) arkadaş size söyledi bence sn. Isis, tüm ipuçları sizi gösteriyor :D
-
Sivilce genç ben :) :) arkadaş size söyledi bence sn. Isis, tüm ipuçları sizi gösteriyor :D
Hocam siz yasliysaniz biz olelim artik :)
-
Sivilceler çıban olmasın da gerisi mevzu-i bahis değilidir, keşke hepimiz genç sivilce olarak kalabilsek:)
Velhasıl kelam, konu başlığına bakarsak, yüksek ihtimal doğrudur... Ancak Pakistan ve Türkiye uluslararası alanda oldukça yakındır, ve Pakistan'ın içinde bulunduğu durumda zaten Amerikanın her dediğini yapmalarına rağmen Afganistan'dan Pakistan'a bir müdahale olması beklenen bir şey. Darbe yapılır ise de bu Amerika'nın ekmeğine yağ sürmüş olur....
Senaryolar uzar gider. Ancak içerde demokrasi karşıtı dışarda demokrat olunması tartışma konusu olsa da. Kimsenn demokrasi derdinde olmadığı -statükonun korunmasını veya uluslararası çıkarların bozulmamasını dert ettiği- aşikar, sonuçta önceki Pakistan başkanı Müşerref darbe yaparak gelmişti ve uluslararası ilişkileri de en azından Amerika ile ve Türkiye ile çok kötü değildi....
Saygılar
-
World Net Daily üzerinden Türk ordusuna av bulmuş çakal gibi saldırırken ağzısulanangiller.
-
Sayin Ayn,
Bulundugunuz platformda hakarete izin verilmemektedir. Mesajlarinizi terbiye cercevesinde yayinlamanizi rica ediyorum.
Saygilarimla
-
Genç sivillerin lafı geçmiş iken ve darbeciler konusuna da uygun düşer sanırım bu haber gözüme çarptı geçenlerde, güleyimmi ağlayayımmı karar veremedim....
http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=215397
saygılar
-
Sayın Mason ;
Av bulmuş çakal gibi ağzı sulanmak cümlesini gerçekten hakaret olarak mı gördünüz ? Bu bir teşbihdir, hem de beliğdir...En güzelinden...Yapmayın gözünüzü seveyim ,bu hakaret neyim değil ki , ben de çikolata görünce kuzu görmüş aç kurtlar gibi ağzım sulanır ...Ne oldu şimdi ben kendime hakaret mi ettim ? Rica ederim büyü t ü meyiniz...
Saygılarımla
-
Sayın Mason ;
Av bulmuş çakal gibi ağzı sulanmak cümlesini gerçekten hakaret olarak mı gördünüz ? Bu bir teşbihdir, hem de beliğdir...En güzelinden...Yapmayın gözünüzü seveyim ,bu hakaret neyim değil ki , ben de çikolata görünce kuzu görmüş aç kurtlar gibi ağzım sulanır ...Ne oldu şimdi ben kendime hakaret mi ettim ? Rica ederim büyü t ü meyiniz...
Saygılarımla
Sn Ozak1977,
Cikolataya av bulmus cakal gibi agzi sulanma ile bir insana veya kuruma agzi av bulmus gibi sulanma arasinda takdir edersiniz ki fark vardir. Cikolata yenilmesi mesru olan, dogasi geregi yenilmek icin icat edilmis olan bir yiyecektir. Oysaki insanlari yemek icin agzi sulanmak deyimi ne hukuki ne de ahlaki olarak mazur gorulemeyeceginden burada ya vampirlik/vahset yapilasi akla gelir veya o kurumu yok etme, lagvetme, hicv etme, yerden yere vurma, istihza etme gibi anlamlari icerdiginden , iste bu ogeler de hakaretlerin en cirkinidir. Bizler ise ne insan yiyecek kadar vahsiyiz ne de bir kurumu al asagi edecek kadar gayr-i hukukiyiz. Bizim gibi dusunenler olarak TSK'yi yok etme, hicvetme, istihza etme gibi bir amacimiz olmadigindan bu ithamlari kabul etmiyoruz. Burada ithama konu olan bizler, TSK'nin her turlu siyasi soylem ve hareketlerinden arindirilmis, sadece ulke sinirlarini koruyan ve ulke disindaki operasyonlarda savunma islerine bakan, basbakanliga bagli devlet memurlarini teskil eden bir kurum oldugunun artik kendilerince bilinmesini isteyen bu ulkenin laik, demokrat evlatlariyiz.
-
Neymiş efenim World Net Daily ' ye çakal diyemeyiz...Sakın haa ! Çok ayıp :) Soora kulaklarımızı çekerler...
-
Zamanında yapılan darbeler yuzunden siviller TSK ya surekli darbe yapacak kuskusuyla bakıyorlar.Darbeler genelkurmaybaskanlarının tek elinde , karar verilen uygulamalar degildir.Eger bir darbe yapılacak olunsaydı su zamana kadar coktan olurdu ama sunuda unutmayın o devirler gecti darbeciz zihniyette kurmaylar yok sadece basın oyle gostermeye calısıyor.TSK yı yıpratma calısmaları her zaman vardı ve olmayada devam edecektır.
-
TSK'yı eleştirmenin adı "tsk'yı yıpratmak" oluyor nedense. Tsk bir yanlış yaptıysa onu eleştirmeyecek miyiz? Tsk'yı hicvetmeyecek miyiz? Nerede yıpratma nerede eleştiri bunun sınırını neden söylemiyorsunuz?
Daha dün Tsk bünyesinde hazırlanmış yeni bir eylem planı çıktı. Ordo Ab Chao'yu TSK düstur edinmiş anlaşılan :) E şimdi eleştirmeyelim de ne yapalım? Bakın o eylem planında ada vapurlarına bomba koymaktan, bir müzeyi okul gezisi sırasında bombalamaktan bahsediyor; adam öldürmek istiyor kaos çıkarmak için. Kusura bakmayın ama, böyle kurumlar keşke yıpransa, yırtılsa ve bir daha geri dönüşü olmayacak biçimde toz bezi olarak kullanılsa diyorum ben.
Doğru takdir edilir, yanlış eleştirilir. Başka türlüsü yok.
-
İşin kötü tarafı ise,
Bugünkü manzarada, devam eden bir dava, kolluk kuvvetlerinin bir suç silsilesini tespit ve ceza girişimi, üzerine kimin nerden ne yaptığı belli olmayan bant kayıtları, internetten ne amaçla yayınlandığı belli olmayan birsürü bilgi, hatta gazetelerin bile bir şekilde gizli damgalı belgeleri yayınlamaları,
Sonuçta hukuk devleti, hukukun üstünlüğü derken, darbe girişiminin muhatabı hükümetin davanın siyasi kazancı olacak diye süren davayı geri plana atıp, mahkemeye ve hatta emniyete, siyasal, sosyal, dinsel grup yakıştırmaları ile suçluyu yakalayan ve sorgulayan süreci bile sorgular hale getirilmesini ibretle takip ediyorum...........
A partisi C partisi, Z grubu yahut bilmem ne yapılanması, gibi ithamlarla, asıl emniyetin de , yargının da, askerin de imajının zedelendiğini düşünüyorum.....
saygılar
-
Ek olarak sn Popperist
Yerden göğe kadar haklısınız, kaos çıkartmak isteyen -hele ki insanların canlarına kıyarak, hangi kurumda olursa olsun, en sert şekilde cezalandırılmalı ki, o kurum da üzerinde kara leke taşımasın.....
-
Sözde ortaya cıkarılan eylem planlarının TSK ile alakası yoktur.İftiralar ve ispatlanamayan planlar medyada dolasıp duruyor halkımızda inanıyor.
-
Sayın Forum üyeleri ;
İster hoşunuza gitsin ister gitmesin , Türkiye Cumhuriyeti 'ni vareden Türk ordusudur ki bu Ordu , Türk milleti tarafından kurulmuştur...
Dersane bombalamak , köy basmak , düğün basıp 47 kadın çocuk demeden masum insanı öldürmek , başkasının yeşil kartıyla ameliyat olmaya çalışmak ,uyuşturucu ticareti yapmak... vs. Bunların hiçbirisi Türk ordusunun marifetleri değildir...Bunlardan kimlerin beslendiğini gayet iyi biliyoruz...
Elbetteki her ulus kendi kaderini tayin hakkına sahiptir ancak bu ulus son 30 sene içinde bilinçli olarak ve kasten Irak ve Suriye 'den Türkiye 'ye sokulup sadece Güneydoğu şehirlerine değil diğer tüm şehirlerimize yerleştirilerek , kasıtlı olarak üremeleri desteklenerek ( standart bir kürt kadını en az 10 sağlam doğum yapar ) , asla Türkçe öğrenmeyin gerek yok bizim kendi dilimiz var, kendi aranızda Kürtçe konuşun şeklinde propaganda yapan Roj TV 'yi izleyerek bu günlere gelmiştir. Yani nüfusta çok da büyük bir yüzdesi olmayan bu etnik grup dış güçlerin büyük destek ve gayretleriyle büyük şehirlerde bile çok büyük bir nüfus gücüne sahip olmuştur... Yani etnik bir grup iken ulus olma yolunu tutmuştur Son 30 sene içinde T.C.' ye girip yerleşenler şimdi toprağımıza göz dikmiştir...Eeee olmasın mı hepsinin elinde yeşil kart ki o yeşil kartlar devlet memurlarının ve sigortalıların maaşlarından kesilen paralarla düzenlenmektedir. Ve tabi 18 yaşını doldurana kadar tüm çocuklara bağlanan aylık diye bir devlet yardımı daha var...Yani 10 çocuğu olan bir adamın Siirt gibi bir yerde çalışmasına da pek gerek yok devlet çocukların rızkını veriyor zaten...:)
Yapılan planlı programlı bir işlemdir bu , kurulabilecek teokratik İslam Devleti ve Kürdistan önündeki en büyük engel ise Türk Ordusudur...Aralarına casuslar da sokularak içten de çökertilmeye çalışılan ordumuzun en büyük destekçisi Türk milletidir...Türk milleti derken elbette Türküm demekten utanmayan insan grubundan bahsediyorum...Hal böyle olunca da , önce ordunun halkın gözünden düşmesi gereklidir...Bu da nasıl olacak ? Islak baskı makinamız var ya hamdolsun... :)
Daha yeni FBI başkanı Mueller ülkemizi ziyaret etti... Sanki şimdiye kadar ortaklaşa hareket etmiyorlardı da şimdiden sonra ortak çalışma teklif etmeye gelmiş miş...Bir tek ellerinde biyometrik bilgilerimiz ( iris , parmak izi ,ses ,yüz ...) yoktu , o da olacak inşallah :)... Devlet büyüklerimizin ortak çalışmayı kabul etmeme sebebi bu biyometrik bilgileri tespit edip , arşivleyecek digital teknolojinin ülkemizde olmamasındandır, yoksa öyle hükümetin biz bağımsız bir ülkeyiz pozları değildir kanımca : )...Ülkemiz üzerinde çok büyük oyunlar oynanmaktadır : Habire Kürt ırkçılığı pompalanmakta iken, Atatürk 'ü sevmek ve Ben Türküm demek faşism göstergesi olmuştur...Ülke TV adlı kanal Şeyh Said ' e övgüler yağdıracak kadar kendini bilmez , küstahca ve mental retarde bir halde davranmaktadır...Daha sinir bozacak kadar çarpık ve yanlış yığınla durum vardır...Bu da kendiliğinden değil , emperyalizmin büyük gayretleri ve finansman destekleri ile olmaktadır...
Unutmayalım ki bugün Kürdistan kurulması için gayret eden emperyalist ülkeler yarın Kürt halkına eski günlerdeki kadar cömert ,şefkatli ve kibar davranmayabilir ve kuvvetle muhtemel böyle olacaktır...Buna en iyi örnek olarak ABD 'nin Irak halkına yaptığı zulmü , işkenceleri , ortadan kaybolarak böbrekleri alınan Iraklı çocukları ve daha birçoğunu gösterebiliriz...O yüzden Türk ordusuna acımasızca saldıranlar ileride Amerikan askerinin işkencelerine maruz kalabileceklerini düşünmeleri gerekir. Bugün Irak Kürd lideri ile Washington 'un arasından su sızmamaktadır , muabbetleri iyidir tıpkı bir zamanlar Saddam ile çok iyi dost olup ,İran 'a karşı Irak 'ı silahlandırdığı gibi ...Ancak Saddam ile dostlukları devam etmemiştir...
Yani bu adamların dostluğuna , burslarına , bahşettikleri koltuklara kimse güvenmesin ...Ayrıca Kürt halkı şunu bilmelidir ki Kürt halkının etnik kimliği dili , sorunları , işsizliği , insan hakları emperyalist ülkelerin umurunda bile değildir...Güneydoğu 'da 51. eyaletlerini kurmak için güçlü bir Türkiye yerine yeni kurulmuş güçsüz bir Kürdistan 'ı tercih edeceklerdir... Türk ordusuna ve Atatürk 'e terbiyesizce saldıranlar ,kadınları tecavüze uğrayıp erkekleri kurşuna dizilince , Irak halkına yapılanlar Kürt halkına da uygulanmaya başlayınca '' Türk Ordusu 'ndan yardım isteyeceklerdir ''.
Saygılarımla
-
Zamanında yapılan darbeler yuzunden siviller TSK ya surekli darbe yapacak kuskusuyla bakıyorlar.Darbeler genelkurmaybaskanlarının tek elinde , karar verilen uygulamalar degildir.Eger bir darbe yapılacak olunsaydı su zamana kadar coktan olurdu ama sunuda unutmayın o devirler gecti darbeciz zihniyette kurmaylar yok sadece basın oyle gostermeye calısıyor.TSK yı yıpratma calısmaları her zaman vardı ve olmayada devam edecektır.
Sayın Waldow
Artık darbeci zihniyette kimse yok iddianızı neye dayandırıyorsunuz bilemiyorum ancak benim gözlemlerim hala bir çok harbiyelinin kendisini geleceğin Cumhurbaşkanı olarak gördüğü yönünde ve bu konuda benim tutarlı dayanaklarım var.
Ayrıca kısaca değinmek istediğim bir kaç husus vardır ki;
Neredeyse bir milyon kişilik Türk Silahlı Kuvvetleri yirmi beş yıldır bir avuç eşkiyayla mücadele etmektedir. Terörle mücadeleye harcanan para dört yüz milyar dolar civarındadır. Kat edilen yol ise ortadadır. Ayrıca generallerin kullanma hakkına sahip oldukları, örtülü ödenekleri de cabasıdır. Türkiye bütçesinden orduya ayrılan paraya hiç değinmiyorum bile.
Yapılan bir araştırmaya göre 1999 ile 2009 arasında Türk Silahlı Kuvvetlerinde eğitim kaybı, intihar ve kaza sonucu verilen kayıplar yanlış hatırlamıyorsam dört bin kişi civarındadır.
Rakamlar ortada, görülüyor ki demokrasinin koruyucusu olan Türk halkının bağrından kopmuş olan bu kurum o kadarda eğitimli ve doğru kararlar veren ve sağlıklı işleyen bir kurum değildir.
Saygılarımla...
-
Sayın rigormortis,
Sizin '' PKK '' denince gördüğünüz bir avuç eşkiya mı ? Çok daha büyük şeyleri ifade ediyor bence... Bu örgüt , Sevr Antlaşmasının uygulamaya geçirilme aşamalarından biridir sadece... Düşünün ki ne durumdayız ...Daha problemin nereden kaynaklandığının bilincinde değiliz ...Sizi ayıpladığımdan değil pekçok kişi aynı şekilde düşünüyor malesef...Ancak sizlerin gördüğü buzdağının su üstünde görünen kısmıdır...
Terör örgütünün dış kaynaklı ciddi finans ve silah desteği , gizli ortaklık anlaşmaları mevcut...Kimse Türkiye 'ye insanlık dersi verecek durumda değildir ; ancak devamlı surette insan hakları , azınlıkların hakları , etnik köken gibi konuları temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze getirmektedirler...Hani bizi Avrupa Birliği 'ne alacaklar ya , şunları da yap tamam bu kez alacaz ...Yani Avrupa 'daki hiçbir terör destekçisi ülkenin Kürt halkı aç mı -tok mu , Kürtçe konuşabildi mi konuşamadı mı , azınlıklar ne durumdalar , keyifleri iyi mi diye düşünmezler ...Zaten umurlarında da değildir...Sadece onlar için önemli olan kullanabilecekleri nitelikte , buna müsait , parayı ve koltuğu T.C.'ye ihanet edecek kadar çok seven maşalar gereklidir...Bunlar terörün yönetici kısmını oluşturur ; bir de taraftar ve eli silah tutan kısmısı vardır...bunlar nasıl elde edilir ? Paraya ihtiyacı olan , milli duyguları kabarık ( herzaman değil ) ,kaybedecek birşeyi olmayan tiplerden oluşturulur bu teröristler ...Büyük kısmının uyuşturucu bağımlısı olduğu bilinmektedir...Çünkü mağarada yaşamak arazi şartlarına uyum sağlamak , köy basıp insan öldürmek için cesarete ihtiyaçları vardır...Ayrıca uyuşturucu ticaretini yapan herkes bu zıkkımı kullanır ; bu da bir kuraldır...
Avrupa 'nın uyuşturucu ihtiyacını PKK sağlamaktadır ki bu da , bu işin bir avuç terörist işi olmadığının kanıtıdır...
Türk Ordusunun içinde de çürükler olmuştur olacaktır , bu insanla ilgili olan bişeydir...İnsanın olduğu her yerde ihanet de , hastalık da , sağlık da vardır , buna ordu da dahildir...
Saygılarımla
-
Bugün en ahmak kafa bile bu ülkede yaşananları ve olup bitenlerin farkında olabilecek ufakta olsa bir zekaya sahiptir sanırım.
Ülkemde suni olarak yaratılan bu adına etnisite denilen her tür ayrımılığın avrupa ve amerika aslında bizim gibi islam ülkesine uymadığını anlamaktan acizler.
Yazılarınızda haklı yönler var.Lakin geçmişin hesabını temizlemeden yeni sayfalarda açmak mümkün değildir.
Bu işede en akılcı olarak sağlam bir yakın tarih cumhuriyet tarihi yazmakla başlanmalıdır.Bugün yapılan hataların kaynağı geçmişteki hatalarımızın devamıdır.Türk'e biat kültürü'nü getiren sistemleri masaya koymazsanız geleceğinize yön veremezsiniz.
Arkadaşımızın tsk.ile ilgili rakam vermekten kaçındığı bütçe %25 tir.Bu korkunç bütçeden dolayı 25 yılda 300 milyar dolarlık harcamaya ulaşıldı.
Bir ülke ancak böyle devasa rakamları boşa harcarsa büyüyemez.
Türk ordusunun içinde çürükler olmuştur lafına katılmıyorum heleki o çürükler darbe yapan başlar olursa yani baş çürük olursa gerisini düşünmeye gerek yok.
Bugün bu ülkede kürt sorunu herkesin anladığı anlamda yoktur 2 halk yıllarca adam gibi birarada birbirlerine saygılı ve tahammüllü yaşarken bugün bunun adı maalesef değişti.
Evet bugün şimdi bir kürt sorunumuz vardır bununda adı bu iki halkı aynı toplumda birarada yaşatabilme sorunudur.
Türkiye tarihten gelen öneminden dolaayı devamlı her tür nüvesi kontrol altında tutulması gereken bir güçtür.Peki bu güç neye karşı tehlikelidir önce onun adını koymak lazım,Bu güçten ortadoğuda en fazla yararlanan ülkedir o.Yani İSRAİL , türkiyenin gücü ve sözü israil üzerinde bir koruma kalkanı sağlamıştır bu güne kadar.
İsrail'in menfaatlerinin dışına çıkılacak her uygulamada ya ihtilal olmuştur yada iç kargaşalar bu çok açık ve nettir.Sorunun adını net koymakta fayda vardır.
Saygılar.
-
Sayın Ozak1977
Ben Askerden yeni geldim ve askerliğimi Şırnak'ta Komando Asteğmen olarak yaptım. Bunları söylüyorum çünkü beni askerliğin ne olduğunu ve askeriyenin nasıl bir kurum olduğunu bilmeden yorum yapan heyecanlı bir genç olarak değerlendirmenizi istemem.
Orada gördüklerimi yada askerlik anılarımı anlatacak da değilim. Pkk'yı yakınen görmüş birisi olarak evet onlar bir avuç eşkiya ve çapulcu. Sizin bahsettiğiniz, Pkk'nın eşkiyadan çok daha fazlası olduğu görüşlerinizi de biliyorum.
Evet Pkk dünyanın en büyük uyuşturucu kaçakcısı örgütü evet uluslararası destek görmekte. Ancak uluslararası uyuşmazlık ve çatışmalar, etnik çatışmalar branşları üzerine aldığım dersler der ki; Tüm terör örgütleri uluslararası destek görürler ve illegal yollardan kendilerini finanse ederler.
Etnik çatışmalar konusuna gelecek olursak ise; Bir devlet üzerinde amaç güden her devlet, yıpratma politikası olarak öncelikle o ülkede ki çeşitli etnik grupları destekler ve bölücü hareketler başlatmaları yönünde onları motive eder.
Pkk'nın dış destek aldığı ve bir takıp ülkelerce desteklendiği aşikar ancak bakıldığında, dağda silahlı altı bin terörist olduğu söylenmekte ancak tamamı kürt vatandaşlardan oluşan ve sayıları elli bini bulan geçici köy korucularına ne demeli.
Ülkede ki sorun ne bir etnik savaş sorunudur, ne de başka bir şey. Evet biz terörle mücadele etmekteyiz ve bana göre onlar eşkiya ve bir avuç çapulcudur ki böyle dememin nedeni de onları aşşağılama maksatlıdır.
Ülkede herhangi bir etnik sorun yok derken de yanlış anlaşılmasın, ülkenin seyri gözlemlendiğinde bende farkındayım, bazı kesimlerce ülkede bir etnik savaş ve iç savaş hazırlığı amacının güdüldüğünün. Ancak bu konuyu belkide farklı bir başlık altında tartışmalıyız.
Saygılarımla...
-
Sayın Waldow
Artık darbeci zihniyette kimse yok iddianızı neye dayandırıyorsunuz bilemiyorum ancak benim gözlemlerim hala bir çok harbiyelinin kendisini geleceğin Cumhurbaşkanı olarak gördüğü yönünde ve bu konuda benim tutarlı dayanaklarım var.
Ben Askerden yeni geldim ve askerliğimi Şırnak'ta Komando Asteğmen olarak yaptım.
Sunu solemeliyimki bir harbiyeli olmadan harbiyelileri anlayamazsınız gercekte dusunduklerınıde bir astegmenle paylasmaz kimse sanırım bu kadar ytrli.
-
Sayın Ozak1977
TSK'nın öneminden bahsetmiş ve Kürt halkını yermişsiniz. Etnik bir unsurken bir ulus olma yoluna gittiler bile demişsiniz. Türkiye'de başka bir ulustan olmayı anormal mi görüyorsunuz? Bilmek istedim.
İkincisi, olası bir Kürt devleti için emperyalist güçlerin icraatta olduklarını söylemiş, bunun için de orduya ihtiyacımız olduğunu ima etmişsiniz.
Tabii ki her ulus kendi kaderini tayin etme hakkına sahiptir. Hatta her "ulus" değil, aynı ulus içindeki farklı gruplar dahi kendi kaderini tayin etme hakkına sahiptir. Tek bir şartla; tüm sonuç ve sorumlulukları üzerine alarak.
Bu sorumluluklardan en büyüğü de, yaşanacak çatışmalar sürecinde dökülecek kan, sefalet, fakirlik, açlık, ve kıyımlardır.
Eğer bir grup, bu sorumlulukları üzerine alıyorsa, bağımsızlığını ilan eder. Başarırsa bağımsız olur. Ancak başaramazsa bağımlı olmaz.
Şu şartla ki ulus devlet totalitarizmini yaymayarak. Evet, bugün devletlerin çoğu ulus devlettir, ancak ulus devletlerin bugünkü stabiliteleri ve içlerindeki barış ortamları, bugüne kadar azınlıklara sistematik bir yaptırım uygulamamış olmalarındandır, ki bu çok doğrudur. Eğer ki azınlıklara yaptırım uygulanıyorsa, o azınlık kendini ikinci sınıf hissedecek muamelelere tabi tutuluyorsa, o azınlığın sorumlulukları üzerine almasında da anormal olan bir şey yoktur.
TSK'yı, bu yüzden ulus devletin garantörü gören yaklaşımınızı onaylamıyorum. İlker Başbuğ bile, TSK'nın Kürt politikasını değiştirmesi gerktiğini söylemiştir. Savunduğunuz TSK bile, sizin savunduklarınıza karşıdır. Bu, kraldan çok kralcı olmak olmuyor mu?
İkincisi, zaten bu başlıkta TSK nın eleştirilme sebebi, Kürt teröristlerle çatışmak istemeleri, ve ülke içinde olası bir bağımsızlık ilanı durumunda ona karşı gelme durumunda olmaları değildir. TSK'nın görevi budur, terör örgütleriyle ve ülke içindeki bağımsızlık hareketlerine karşı tabii ki stabil bir devleti savunacak ve bu unsurlarla çatışacak. Ancak,burada TSK, Kürt sorunuyla alakasız bir nedenden dolayı; burnunu siyasete soktuğu için eleştirilmiştir. Üst düzey yönetim katında 3-4 yıl öncesine kadar hazırlanan darbe planlarıyla ironi teşkil edecek söylemleri dolayısıyla eleştirilmiştir. Dolayısıyla sizin TSK'nın önemine dair söylediklerinizi ben bu noktada bir yere oturtamadım. "Kürt sorunu var, bu sorunu çözmek için darbe yapmak hakkı" diye mi düşünüyorsunuz yoksa? Veya ordunun siyasete burnunu sokması konusundaki görüşlerinizi açıklar mısınız? Bunu olumlu mu yoksa olumsuz mu değerlendiriyorsunuz?
Saygılar.
-
Sayın Waldow
Artık darbeci zihniyette kimse yok iddianızı neye dayandırıyorsunuz bilemiyorum ancak benim gözlemlerim hala bir çok harbiyelinin kendisini geleceğin Cumhurbaşkanı olarak gördüğü yönünde ve bu konuda benim tutarlı dayanaklarım var.
Ben Askerden yeni geldim ve askerliğimi Şırnak'ta Komando Asteğmen olarak yaptım.
Sunu solemeliyimki bir harbiyeli olmadan harbiyelileri anlayamazsınız gercekte dusunduklerınıde bir astegmenle paylasmaz kimse sanırım bu kadar ytrli.
Sayın Waldow,
Halkın içinden çıkan orduyu yöneten, kimsenin harbiyeli olmadan anlayamadığı harbiyelileri sizin anlıyor olabilmeniz oldukça anlamlı...
Saygılar, Sevgiler...
-
Sn.rigormortis tabiki bn anlayacağım askeri okul mezunuyum ve 20 yıldır askeriyenin içindeyim.
-
Harbiyeliler içinde iktidar heveslilerinin olmadığını mı iddia ediyor birileri? O zaman şunlara ne söyleyecek; Sarıkız, Ayışığı, Eldiven, Kafes?
Bunlar mit değil ki, gerçek delilleri olan somut şeyler.
Sizin birşeylerden haberinizin olmaması, sizin kendi sorununuzdur. Bunlar medyaya yansıdı. Bunları analiz etmek için de "harbiye" içinden olmak gerekmiyor. Her şey ayen beyan açık. Neden suçta ısrar ediliyor onu anlamıyorum.
-
Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan emekli Binbaşı Levent Bektaş’ın ofisinde ele geçirilen bir film CD’sinin içerisine şifrelenerek gizlenen “Kafes Operasyonu Eylem Planı” gayrımüslimlere yönelik korkunç planları gözler önüne serdi. Plana göre AKP üzerinde iç ve dış baskıyı artırmak için Türkiye’de yaşayan gayrımüslimlere suikast düzenlenecek, azınlıkların yaşadığı mahallelerde bomba patlatılacak.
Plan, Ergenekon kapsamında tutuklanan Deniz Yarbay Ercan Kireçtepe tarafından hazırlandı. Eylemlerin ise çoğu Ergenekon soruşturmasında tutuklu Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda görevli muvazzaf ve emekli subaylar tarafından gerçekleştirileceği belirtiliyor. Hangi subayın hangi hücrede olduğu planda ayrılıtı olarak yer alıyor. Son iki hafta içinde Ergenekon savcıları tarafından ifadeleri alınan 27 subayın bu planla ilgili sorgulandığı belirtiliyor.
Mart 2009 tarihli “Kafes Operasyonu Eylem Planı”nın “Genel” bölümünde “Rahip Santaro, Malatya Zirve Yayınevi ve Hrant Dink operasyonları sonrasında Türkiye’de yaşayan gayrımüslimlerin irticai grupların hedefinde olduğu yönünde kamuoyu oluşmuş, ancak AKP tarafından karşıt medyanın da desteğiyle söz konusu olayların Ergenekon tarafından organize edildiği şeklinde yoğun propaganda faaliyetlerinde bulunulmuştur” deniyor.
Biz yapacağız AKP’nin üstüne atacağız
Planda bu durumun tersine çevrilmesi için “gayrımüslimler üzerinde korkutucu propagandanın icra edileceği” vurgulanıyor ve şöyle deniyor: “Özel Operasyon Gücü Komutanlığı tarafından Ergenekon Davası’nda tutuklu bulunanlara destek vermek, AKP ve yandaşlarının karşı psikolojik harp faaliyetlerini etkisiz kılmak, gündemi değiştirerek hedef saptırmak, teşkilatın moralini yükseltmek ve kamuoyunun desteğini kazanmak maksadıyla; gayrımüslimler üzerinde korkutucu propaganda icra edilecek ve sözkonusu faaliyetler kaynağı bakımından kara propaganda ile AKP ve AKP’ye destek veren diger şer odaklarınca icra edilmiş gibi gösterilecektir.”
Dört aşamalı plan
Planda operasyonun “Hazırlık”, “Korku oluşturma”, “Kamuoyu oluşturma” ve “Eylem” olmak üzere dört safhadan oluştuğu belirtiliyor.
Hazırlık safhasında yapılacaklar şöyle sıralanıyor:
» Gayrımüslim nüfusun isim ve adresleri belirlenecek.
» Gayrımüslimlere ait gazete, dergi vb. abone listeleri elde edilecek.
» Gayrımüslimlere ait eğitim kurumların öğrenci, veli ve çalışanların listeleri tesbit edilecek.
» Gayrımüslimlere ait vakıf ve ibadethanelerin cemaat listeleri elde edilecek.
» Gayrımüslimlerin dini bayram/önemli günlerinin ve nerelerde ayin/tören düzenledikleri tesbit edilecek.
» Eyleme uygun gayrımüslimlerin mezarlıkları belirlenecek.
Eylemin “Korku oluşturma” safhasında ise şunların yapılması planlanıyor:
» Tesbit edilen Agos gazetesi abonelerinin listeleri paylaşım siteleri ve irticai web siteleri başta olmak üzere internet ortamında yayınlanacak
» Agos gazetesi abonelerine tehdit telefonları açılacak ve tehdit mektupları gönderilecek.
» Adalar bölgesindeki yoğun güzergahlardaki duvarlara tehdit içerikli sloganlar yazılacak.
» Abone listeleri çoğaltılarak, adalarda yaşayan vatandaşların kolaylıkla görebilecekleri bölgelere bırakılacak.
Medya ve internet siteleri kullanılacak
Planın “Kamuoyu oluşturma” safhasında yapılacaklar da şöyle sıralanıyor:
» Abone listelerinin ulusal basında yayınlanması ve haber yapılması sağlanacak.
» Konu hakkında köşe yazıları yazdırılacak.
» Tartışma programlarında konuya yer verilecek ve AKP Hükümeti’nin vurdumduymazlığı ele alınacak.
» 6-7 Eylül olayları, Varlık Vergisi haberleri gibi konulara medyada tekrar tekrar yer verilecek.
» AKP karşıtı web siteleri artırılarak faaliyetleri yoğunlaştırılacak.
» Azınlıklar lehine faaliyet gösteren web siteleri içerik yönünden desteklenecek.
» Mevcut sitelere ilave olarak “www.tehditaltindayiz.com”, “www.agosasahipcikalim.com” vb. adlarla yeni web siteleri oluşturulacak, belirlenen temalar doğrultusunda yayınlar yapılacak ve bu siteler etkin şekilde tanıtılacak.
» Kaynağı AKP ve yandaş gruplara aitmiş izlenimi verilen web siteleri kurularak, söz konusu sitelerin gerekli tanıtımları yapılacak ve dini içerikli yayınlar arasına Agos gazetesi başta olmak üzere, azınlıklara ait medya unsurlarını hedef gösteren mesajlar serpiştirilecek.
» İcra edilen eylemlerin suçlusu olarak AKP e irticai gruplar gösterilerek, kaynağı hakkında “kara propaganda” icra edilecek.
Suikast yapılacak, bomba atılacak
Planın en ürkütücü bölümü ise “eylem” bölümünde yer alıyor:
» Adalar bölgesindeki çeşitli mahallelerde bomba patlatılacak.
» Azınlık haklarını hararetle savunma konusunda ön plana çıkmış kişi/kişilere suikast düzenlenecek.
» Agos gazetesi civarı gibi belirlenen yerlere ses bombaları konacak.
» Birçok yere şüpheli paket bırakılıp, ihbar edilerek güvenlik güçleri meşgul edilecek.
» Adalarda vapur seferi düzenlenen iskelelerde bombalı eylemler düzenlenecek.
» Gayrımüslimlere ait mezarlıklara yönelik olarak sansasyonel eylemler icra edilecek.
» Tanınmış gayrımüslim işadamı ve sanatçılardan belirlenen bir ya da birkaçı kaçıralacak.
» Gayrımüslim nüfusun yoğun bulunduğu bölgelerde sık aralıklarla araç, ev ve işyeri kundaklanacak.
» İstanbul ve İzmir gibi gayrımüslimlerin yoğun olarak yaşadığı illerde de benzeri eylemler yapılacak.
» İcra edilen sabotaj, adam kaçırma, suikast eylemleri özel plan hücre lideriyle kurulacak koordineyi müteakip, belirlenecet irticai örgütler adına üstlenilecektir.
Davos çıkışı ‘Düşman Unsur’
Planda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Davos çıkışı da “Düşman Unsurlar” bölümünde, “Davos’ta yaptığı çıkış taraftarlarından yoğun destek gördü. Ama yerel seçimlerde başırısız oldu” ifadeleriyle yer aldı.
Ozel Operasyon Gücü Komutanlığı
Planda operasyonu yönetecek “Özel Operasyon Gücü Komutanlığı” için şu ifadeler kullanılıyor:
» Korku oluşturma safhasındaki faaliyetler bölge komutanlıklarınca koordine edilecek ve planlama detayları uygulama öncesi ivedilikle özel plan hücre liderine ulaştırılacaktır.
» Kamuoyu oluşturma safhası kapsamında istifade edilecek kanaat önderleri, sanatçı, akademisyen gazeteci ve yazarlar ile diğer kilit haberleşmecilerin belirlenmesi ve organize edilmesi Danışma Kurulu Başkanını emirlerine maruzdur.
» Eylem safhası için gerekli detaylı planlamalar bölge komutanlıklarınca hazırlanarak, emniyetli kanaldan
özel plan hücre liderine ulaştırılacaktır.
Planlamalar aşağıda belirtilen isteklere cevap verecek şekilde hazırlanacaktır:
a- Eylemin amacı
b- Eylemin başlama zamanı ve toplam süresi
c- Eyleme ait zamanların diyagramı
ç- Eylemi icra edecek personel ve görevleri
d- Kim, ne zaman, nerede, ne yapacak sorularını ihtiva eden görev matrisleri
e- Eylem bölgesinin harita ve varsa hava fotoğrafı
f- Eylemin yapılış şeklini açıkça izah eden planlama krokisi
g- Eylem sonrası bölgeden çekilme planı
ğ- Eylemde kullanılacak malzeme ve teçhizat listesi
h- Muhabere usulleri şeması
ı- Yedek planlar
i- Eylem öncesi ve sonrası buluşma noktalarının kroki ve tarifleri
j- Eylem sonrası gelişmelerin nasıl takip edileceği,
k- Eylem sırasında ihtiyaç duyulabilecek sıhhi desteğin karşılanma usulleri
4- Meydana gelebilecek hukuki durumlarda Özel Operasyon Gücü K.nın onayını almak suretiyle Av. Serdar Öztürk’ten destek alınabilecektir.
Planın “İdari ve Lojistik” bölümünde de şöyle deniyor:
» Personelin ulaşım, iaşe, ibate, teknik ve taktik ihtiyaçları görevli bulundukları bölge komutanlıklarınca temin edilecektir.
» Operasyon kapsamında ihtiyaç duyulacağı değerlendirilen genel silah, mühimmat ve malzeme listesi EK-C’de belirtilmiştir.
Planın “Komuta ve Muharebe” bölümünde de şu ifadeler dikkat çekiyor:
» Kafes Operasyonu Özel Operasyon Gücü Komutanı tarafından sevk ve idare edilecektir.
» Özel Operasyon Gücü Komutanı ana karargahta bulunacaktır.
» Operasyon süresince gizli haberleşme ve buluşma usulleri haricinde kesinlikle açık kanallardan istifade edilmeyecektir.
» Papor ve mesajlar mutlaka şifrelenecek ve gönderilmesinde CPK yöntemi kullanılacaktır.
taraf
-
Gayrımüslimlerin hedef alındığı Kafes Eylem Planı’nda isimleri geçen üçü amiral 41 subayla ilgili herhangi bir işlem yapmayan Genelkurmay, haberi yapan Taraf için suç duyurusunda bulundu
Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreteri Tümgeneral Ferit Güler, “Kafes Operasyonu Eylem Planı”nı ortaya çıkaran Taraf gazetesi hakkında suç duyurusunda bulunduğunu açıkladı. Tümgeneral Güler, planda ismi geçen ve Deniz Kuvvetleri’nde görevli muvazzaf subaylar hakkında herhangi bir işlem yapıp yapmadıklarına değinmekten ise kaçındı.
Tümgeneral Güler, Genelkurmay Başkanlığı Karargahı’ndaki haftalık basın bilgilendirme toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Taraf’ın yayımladığı “Kafes Operasyonu Eylem Planı”nın hatırlatılması üzerine Tümgeneral Güler, “Poyrazköy soruşturması ile ilgili olarak Başbakanlık tarafından dün yapılan açıklama vardır. Ayrıca söz konusu yayın organı hakkında Adalet Bakanlığı’na suç duyurusunda bulunulmuştur” dedi.
Bu subaylara ne yaptınız
Tümgeneral Güler konuşmasında, planda ismi geçen 41 askere ise hiç dokunmadı. Ergenekon savcılarının yürüttüğü soruşturma kapsamında Kafes Planı’nda ismi yer alan yedi asker tutuklanmıştı. Taraf hakkında suç duyurusunda bulunan Genelkurmay’ın AKP ve gayrımüslimleri hedef alan planı hazırlayan muvazzaf subaylar hakkında herhangi bir işlem yapıp yapmadığı merak ediliyor. Kafes Operasyonu Eylem Planı’nda ismi geçen subayları bir kez daha yayımlıyoruz:
İşte plandaki muvazzaf subaylar
Danışma Kurulu
Kora. F.Ö.: Başkan
Kora. K.S.: Başkan Yardımcısı (Üst düzey bir görevde)
Tuğa. M.F.İ.: Üye
Özel Operasyon Komutanlığı
Dz. P. Kur. Kd. Alb. M. H: Özel Operasyon Gücü Komutanları
(E) Dz. Bnb. Levent Bektaş: Özel Plan Hücre Lideri (Tutuklu)
Marmara Bölge Komutanlığı
Dz. Yb. Ercan Kireçtepe: Marmara Bölge Komutanı (Tutuklu)
Dz. Bnb. Emre Onat: 1. Hücre Lideri (Tutuklu)
Y/S Kd. Bçvş. Halil Cura: 1. Hücre Elemanı (Tutuklu)
Tls. Kd. Bçvş. Saddetin Doğan: 1. Hücre Elemanı (Tutuklu)
Eln. Bçvş. D.E: 1. Hücre Elemanı
Dz. İşçi T.V.A: 1. Hücre Elemanı
Dz. Kur. Kd. Bnb. Emre Sezenler: 2. Hücre Lideri (Tutuklandıktan sonra serbest bırakıldı.)
Dz. Kd. Bnb. Emre Günay: 2. Hücre Elemanı (Tutuklu)
Shh. Kd. Bçvş. H.D: 2. Hücre Elemanı
Eln. Kd. Bçvş. Feridun Arslan: 2. Hücre Elemanı (Tutuklu)
Eln. Bçvş. İ.B: 2. Hücre Elemanı
Ege Bölge Komutanlığı
Dr. P. Kd. Alb. M.S.: Ege Bölge Komutanı
Dz. Kd. Alb. Levent Gülmen: 1. Hücre Lideri (Ergenekon’a ait belgeleri imha ettiği iddia edilmişti.)
Dz. P. Kd. Bnb. Erbay Çolakoğlu: 1. Hücre Elemanı (Gözaltına alınmıştı.)
Dz. Bnb. A.A. S: 1. Hücre Elemanı
Dz. Yzb. B.A: 1. Hücre Elemanı
Dz. Ütğm. B.Ç: 1. Hücre Elemanı
İsth. Kd. Bçvş. S.E: 1. Hücre Elemanı
Mot. Kd. Bçvş. M.A: 1. Hücre Elemanı
Bçvş. E.T: 1. Hücre Elemanı
Rad. Üçvş. T. Ö: 1. Hücre Elemanı
1 Dz. Kur. Yb. H. Ö: 2. Hücre Lideri
Dz. Bnb. G. Y: 2. Hücre Elemanı
Dz. Kd. Yzb. Ü. Ö: 2. Hücre Elemanı
Dz. Yzb. B.K: 2. Hücre Elemanı
Tls. Kd. Bçvş. D. M: 2. Hücre Elemanı
Rad. Kd. Bçvş. H. E: 2. Hücre Elemanı
Kaz. Kd. Bçvş. M.l: 2. Hücre Elemanı
Top. Bçvş. A.B: 2. Hücre Elemanı
Karadeniz Bölge Komutanlığı
Dz. Yb. I. Z. T: Karadeniz Bölge Komutanı
Dz. Yb. İ.L.O: 1. Hücre Lideri
Dz. Kur. Bnb. Ö.E: 1. Hücre Elemanı
Dz. Bnb. M.F: 1. Hücre Elemanı
İsth. Kd. Bçvş. T.D: 1. Hücre Elemanı
İda. Bçvş. M.A: 1. Hücre Elemanı
POT. Kd. Bçvş. M. K: 1. Hücre Elemanı
-
Ordunun siyasal sistemdeki rolüne dair her tartışma, bana Carl Schmitt’in teorisini ve terminolojisini hatırlatır. Schmitt, Nazilerin ideolojik/teorik desteğe en çok ihtiyaç duydukları dönemin en önemli figürlerindendir. Naziler, iktidara tırmandıkları dönemde ve iktidarlarının ilk evresinde, bu meş’um akademisyenin fikirlerinden bolca yararlanmışlardır.
Schmitt’in zihin dünyasının ve bütün eserinin anahtarını, siyaset kavramına ilişkin yaklaşımı oluşturur.
“Telaffuz edilemeyenin virtüözü” olarak nitelenen Schmitt’e göre, siyasetin özü “dost-düşman ayırımı”nda yatar. Schmitt’in, “dost-düşman ayırımı”nı “mücadele” ve “savaş” kavramlarıyla birlikte düşündüğünü ve siyasetin nihai anlamını dost ile düşman arasındaki mücadele ve/veya savaşta gördüğünü vurgulayalım.
Böyle bir kabule dayanan bir sistemde, toplum ancak olağanüstü hal mantığıyla yönetilebilir.
Bu zihin dünyasında, siyah ile beyaz dışındaki renklere yer yoktur; fikrin yerini hamaset, tartışma ve müzakerenin yerini seferberlik alır. Her şeyin “topyekûnlaştırıldığı” bir dünyadır arzulanan.
Bu dünyanın gerçek egemeninin kim olduğu sorusuna, Schmitt’in yanıtı nettir: “Olağanüstü hale kim karar verirse, egemen odur.” Şartların “olağanüstü” nitelik taşıdığına karar verme gücünü elinde tutan otorite, tehlikeyi savuşturmak için her türlü tedbire başvurabilir; bu konuda hukukla da bağlı değildir.
Türkiye’de ordu, siyasete müdahale etme “misyonu”nu bu zihniyetten alıyor. Ordunun bütün “müdahaleleri”, sürekli tehdit ve tehlike algısı yaratmak ve buna uygun düşmanlar üretmek üzerine tesis edilmiştir.
Ordunun “gücü” ise, bu misyonu tartışılmaz kılmasından geliyor. Gücün nihai kaynağı ise, tabii ki silahtan başka bir şey değildir. Ordunun her türlü tartışmada en büyük ve en etkili argümanı silahtır. Burada hukuk, ancak ordunun dokunulmazlığını garanti ettiği ölçüde, bir anlam ve değer taşır.
Bu düzenin devamı, soğuk veya sıcak bir savaşın ya da savaş ihtimalinin varlığına bağlıdır. Soğuk savaş şartlarında ordu, hâkimiyetini sürdürmekte zorlanmadı. Soğuk savaşın ardından, ordunun imdadına Kürt sorunundaki sıcak çatışma yetişti. Bu da yetmedi, devreye “şeriat tehdidi” sokuldu. Ordu, böylece “olağanüstü hal”i ebedileştirebileceğini sandı.
Oysa tam aksi oldu; kısa sürede yolun sonu göründü. Sonun başlangıcını ise, ordunun dokunulmazlık zırhının delinmesi oluşturdu. Dokunmak, ille de fiziksel temas değildir; tek başına “itiraz” bile, dokunulmazlıkta gedik açmaya yeter.
27 Nisan muhtırasına hükümetten ve toplumun muhtelif kesimlerinden gelen güçlü itiraz ve özellikle 22 Temmuz 2007 seçimlerinde halktan gelen sert tepki, ordunun “açığa düşmesi”ne yol açtı. Ordu, bunun üzerine, silah dışındaki argümanlarla kamuoyunun önüne çıkmaya mecbur kaldı. İşte bu andan sonra, ordu, “eski düzen”e (ancien régime) dönüşün köprülerini kendi eliyle yıkmış oldu.
Her savunma, yeni bir suç itirafına dönüşmeye başladı. Kamuya konuşan komutanlar, “yaptım oldu, var mı diyeceğiniz” lafları dillerinin ucuna çok sık dayanmasına rağmen, acı acı yutkunmak zorunda kaldılar.
Ergenekon operasyonu sayesinde, ordu fiziksel dokunma gerçeğiyle tanıştı. Silahların gölgesi ve korkunun ipoteği kalktığında, hukukun başka türlü işleyebileceğini gördüler. Bu ise, tam anlamıyla kendilerinde travmatik bir etki yarattı. Artık konuşmalarına daha fazla dikkat etmeleri gerekiyordu. Ama dili silah olan bir varlığın; sözle, kelamla düzgün bir ilişkisi kurması hiç kolay değildir. Bu durumda, her konuşma, başlarına yeni bir bela açmanın habercisi oluveriyor.
Şimdi, askerler adına başkaları “söz”ü almaya yelteniyorlar. Mesela birileri çıkıp, “İrticayla Mücadele” türü belgelerin hazırlanmasına hukuksal meşruiyet uydurmaya çalışıyorlar. Bunun için de, İç Hizmet Kanunu’nun şu meş’um 35. maddesinden medet umuyorlar. Oysa kendileri de çok iyi biliyorlar ki, hiçbir hukuk kuralı, o hukuk düzenini devre dışı bırakacak bir işlevle donatılamaz. “Cumhuriyeti korumak ve kollamak adına” bırakın doğrudan müdahaleyi, siyaset yapmak anlamına gelen herhangi bir söz veya fiil bile, bizzat Askerî Ceza Kanunu tarafından suç sayılıyor.
Cumhuriyeti demokrasiden ayrı düşünmeyen ve kabul etmeyen herkes, bu son gelişmelerin gereğini talep etme yükümlülüğü altındadır. Sorumlular hakkında idari ve adli her türlü işlemin yapılması, zaten hukuk devleti olmanın asgari gereğidir. Önemli olan, bunun ötesine geçmektir. Öteye geçiş için yaşamsal önem taşıyan iki köprü vardır. Biri, orduyu demokratik bir hukuk devletinin “olağan” çerçevesine sokacak anayasal ve yasal reformlardır. Diğeri, PKK sorununun barışçıl, Kürt sorununun demokratik çözümünde tutarlı ve kararlı davranmaktır. Birincisi, askerî vesayet rejiminin hukuksal temellerini ortadan kaldıracak; ikincisi ise, siyasal ve fiili kaynaklarını kurutacaktır.
Krizden erdem yaratma fırsatı, bir kez daha kapıda; onu geri çevirmeyelim...
MIthat Sancar
-
Orduda bu "curukler" (!) oldukca millet AKP'den vazgecesi varsa da vezgecmeyecek, AKP'li olmayanlar bile secimde iktidar partisine oy verecektir.
-
ülkemizde ,araba devrilince veya devrilmeye dogru giderken yol gösteren çok olur diye bir söz vardır bizde. çok dogru bir söz. aslında işin başı ülkemizdeki hukuk kuralları ile ilğili . hukuktave siyasal bilgiler konusunda kuvetler ayrılıgı diye bir kavram vardır. aslında bizim kuvetler ayrılıgı arzulanan seviyede olmadıgından kaynaklanıyor. bu kavram gelişmesse yeterinçe her şey birbirine karışır. yani atla araaba yer degişmiş olur. her konu açıldıgında üstüne vazife olmayan herkes fikirler öne sürer ve bir sonuçada varılamaz.bende bu konunun içinden işin başındayken hemen çıkayım çünkü bu konunun içinden çıkamayaçagımdan emin oldugum için konuyu baglıyorum.sevgiyle kalın.
-
Bütün tartışmaları ve kaosu yaratan , biz çözmezsek gelir çözerler diyen AKP 'dir. Bu ordunun planı değil AKP planıdır...Orduyu pasifize et , habire Irak 'tan Kürtleri getir doldur , ortalığı karıştır , iç savaş çıksın , ABD barış gücü getirsin , federe İslam veya her neyse kurulsun...Irak 'ın başına gelenlerinin bizim ülkemizin başına gelmesi kaçınılmazdır...Ayrıca Irak tan gelip yerleşen medeniyetsiz dağlıları beğenmek zorunda değilim...Beğenmiyorum ,sevmiyorum ve ülkeme gelip yerleşmeleri istemiyorum : Çünkü hırsızlar, çünkü parazitler , çünkü ısrarla Kürt faşizmini yayıyorlar, çünkü teröristler...Ben ülkeme Irak tan Suriye den daha çok kürt gelmesini istemiyorum, bunun için gerekçelerim de fazlasıyla yeterlidir...Yıllardır Anadolu 'da yaşayan belli bir kültür ve medeniyete sahip olan Kürt halkıyla bu çapulcu sürüsü bir değildir...Anadolu Kürtleri zaten Türkçeyi çok iyi konuşurlar ve Türkçeyi bilmemek gibi bir sorunları yoktur...Aralarında yaşayan ve çalışan bir hekim olarak bunu gerçekten bildiğimden söylüyorum...Kendileriyle sohbet ederken bile : '' Hocam bunlar nerden geldiler , poşa gibi yaşıyorlar , bir anda sayıları arttı bunlar bizden değiller ,Kürtçeleri çok zor anlaşılıyor zaten , T.C. vatandaşlığına bunları kim alıyor anlamadık ki ...'' diyebiliyorlar. Bu sözler Kürt asıllı T.C. vatandaşı olan bir devlet memuruna aittir. Bizzat Anadolu ' da yaşayan ve Kürt ağırlıklı bölgelerde yaşamış bir insan olarak diyeceğim o ki bu bir tezgahtır Özal 'ın peşmergeleri ülkeye kabulüyle başlayan bir göç dalgasıdır daha doğrusu istiladır ...
-
Ayrıca Ankara 'da oturup şeriat tehditi yoktur demek kolaydır , sıkıysa gelip Erzurum Hınıs ta , Ağrı Diyadin 'de yaşayın da görelim sizleri dinsiz dinsiz...çemberin nerde diye taş atsın size delikanlılar , Cuma ya gitmiyor diye selam vermesin esnaf , oruç tutmuyor diye dövsünler seni arkadaşların da aklınız başınıza gelsin...Şeriat büyük tehdittir.
-
Ayrıca Irak tan gelip yerleşen medeniyetsiz dağlıları beğenmek zorunda değilim...Beğenmiyorum ,sevmiyorum ve ülkeme gelip yerleşmeleri istemiyorum : Çünkü hırsızlar, çünkü parazitler , çünkü ısrarla Kürt faşizmini yayıyorlar, çünkü teröristler...Ben ülkeme Irak tan Suriye den daha çok kürt gelmesini istemiyorum, bunun için gerekçelerim de fazlasıyla yeterlidir
Bu muglak bakis acinizi esefle kiniyorum,hic kimse size kendini begendirmek gibi bir tutum sergilememekle birlikte tabiri caiz ise fasizan düsüncelerinizi kendinize saklamanizi öneririm.
Eger bir Türk,Türk halki ile ilgili ileri geri söylemlerde bulununsa idi simdi cikipta bakin Türkler böyledir,söyledir seklinde bir yaklasimmi göstermeli idik?Ortadogu tarihini biraz incelerseniz belirtmis oldugunuz eskiya,parazit vs. nicin ve ne amaclarla uygarliktan ve medeniyetten azami düzeyde men edildiklerini idrak edebilirdiniz.Insanlari üstünkörü asagilama mantigi birazda kisinin kendisini asagilamasidir diye düsünüyorum...
-
Faşizan tutumlar hayatın hemen her alanında ve hemen hemen beğenmediğimiz her konuda kendini gösteren güncel olarak yaşanan artık miadını doldurmuş zavallı istek ve duygulardır.Ne kadar faşizan olursan ol gerçekler bence daha reel insan hayatında.İnsanlar genelde atar tutarlar herşeye bir fikir beyan etme herşeyi yorumlama ve kızma alameti gösteririz.
Ama sorunları başkaları çözmesi kaydıyla.Her beğenmediğimiz fikrin alternatifi şudur diyebilme aczliğide her zaman vardır maalesef.En faşist bilinen türkeş dahi bu sorunu çözülmesi gereken elzem bir konu olduğunu gördiği halde yerine gelen ısrarla redderken,sorunları gmrmezden gelerek sorunları çıkaranları sadece hedef yaparak ne elde edilebilirki.
Evet herkes haklı ama sorunu kim çözecek ,Arkadaşlar her zaman yaptığımız gibi bize bir deli lazım sorunu çözecek.
Sorunu tesbit edip sadece avaz avaz bağırarak bu sorunu kim çözebilir bu bir devlet meselesidir bir ulus bir millet meselesidir herkes üstüne düşeni yapabilirse avaz avaz bağırdığımız sorunları çözmeye muktedir oluruz.
Özak1977 şu noktada haklı bu sorun artık zamanında çözülemediği ve ötelendiği için artık adı kürt sorunu olmaktan çıktı türk ve kürt halkı birarada yaşatabilme sorununa dönüştüki bu bence kürt sorunundan daha tehlikeli.Örnek dünkü izmir de yaşanan olaylar.
Saygılarımla
-
Bundan önce insanlar yuzyılımızda ırk ve mezhep önderliğinde hareket ediyor demiştim maalesef işte bu görüşler bize geçen İzmir'de yaşanan olayları açıklıyor ben baktıkça utanıyorum;beni zerre kadar ilgilendirmiyor ayrıca ozak 1977'i kınıyorum bir halka karşı bu kadar ulu orta futursuzca fikir beyan edilmez sanırım ve yanlış,efendim tüm kötülüklerin kaynağı kürtler mi?Bu ülkeyi soyan sadece bir ırk mı kelli felli yolsuzluk yapan memurlarımızın, vergi vermeyen iş adamlarımızın hepsi kürt mü?Neyse bu hastalıklı düşüncelerden umarım kurtulursunuz bu ülkede lazlar, boşnaklar,arnavutlar yaşıyor onlara neden kızmıyorsunuz?Bence kızgınlığınızın asıl nedeni terör olayları bu zaten kürt türk herkeze tramva yaşatıyor ama biraz daha dikkatli yazsanız iyi olur insanları da kırmamış olursunuz unutmayın kürtlerin hepsi pkk' lı değil.Hem katil olma sürecinde bizlerde nasibimizi yeteri kadar aldık bu kirli savaşta bir insan ya mezera ya cehenneme gider çünkü.Sorun ne yazık ki bir eğitim zaman sorunudur ,dünya üzerinde milliyetçiliğin etkisi düştükce insanlar bilinçlendikçe daha rahat ve beraber yaşama fırsatı bulacaktır.
Sn.Popperist ayrıca size karşıda kırgınım hangi kirli savaş hak alma kendi geleceğini tayin etme hakkı için reva görülebilinir ne kürtler bu hakları için kan dökmeye Tanrı tarafından yetkilendirilmiştirler ne de türkler devleti korumak için insan öldürmeyle görevlendirilmişlerdir.
Konuya dönersek Türk ordusunun pakistan ordusuna karşı darbe yapmayın açıklaması ki bu açıklama da basına böyle yansımış astı astarı var mı bilmem kötü değildir ve bu ordu kardeş bir ülkenin ordusuna bu açıklamayı yapamayacak kadar da gerici hasmane değildir sanırım bu kadar da hakkı vardır bu bildirimde bulunmuşsa da bir ordunun tamamını darbeci saymak yanlış olur.Ama güzel bir haber ,haberde bir ilginçlik okunası bir yön var.
Saygılarımla derken yeni bir konu başlatmak isterim İsrail Cumhurbaşkanı Peres bir acıklamada bulundu ve dedi ki Demokrat olmayan bir kurumun yani ordunun demokrasiyi koruduğu yegane ülke Türkiyedir herhalde kimse bunda bir gerçeklik payı yok diyemez Erbakanı görevden uzaklaştırmasaydı bu ülkenin geleceği sanırım sistemli olarak uygulanmaya başlayan düşük yoğunluklu bir şeriat olucaktı...Yeni konu da görüşürüz...
-
Türkiyede yaşanan Kürt Faşizmidir...Ayrıca şahsım da saf kan Türk değilimdir , benim savunduğum Türkiye Cumhuriyeti 'nin varoluşudur , işgalci göçmenlere karşı direnmeğe çalışmaktır...Ayrıca Diyarbakır ve Mardin deki medeniyet ile hırsızlık , yağmacılık ve parasitizm ile hayatını devam ettirmekte olan kaçakcılıkla uğraşan teröristler arasında çok büyük fark vardır ve son bahsettiklerimi de beğenmek zorunda değilim ... Bunun da adı faşizm değil akıldır...
Diyalektiğin 2. kuralı : Nicelikteki artış belli bir kademeden sonra niteliğe dönüşür ...İşte anahtar burada ...
-
Değerli üyeler,
sayın ozak1977'nin söylemini faşizanca olarak nitelendirmeden önce biraz empati yapmanın daha sağlıklı yorumlar üretmeye yardımcı olacağı kanısındayım.
Demokratik açılım süreci başlığı altında yürütülen tartışmaların başladığı günden bugüne ülkede meydana gelen değişiklikleri gözden geçirmek te fayda var.Neler oldu bitti...Kimler,neler söyledi,söylemeye devam ediyor...
Yaratılmak istenen gerginlik,misyonunu tamamlayana kadar artarak devam edecektir.Üzülerek söylüyorum,bu işten ençok zararı da art niyet taşımayan,özelliklede batıda ve metropöllerde yaşayan kürt halkı,anadolu coğrafyası ve cumhuriyete verilen emek görecektir.
Saygılarımla
-
sayın forum üyeleri, her ülkeninin ve ülkeddeki medeniyetlerin bir kuruluşu ve kuruluş felsefesi vardıri örnegin şimdiki almanyatı sanayiçiler, abd yi tüççarlar türkiyeyide osmanlı paşaları yani ordu kurmuştur . temel yapı neyin üzerine kurulmussa agırlık onda olmasıda normaldir. aksini düşünmek normal değildir.
-
Ortalıkta bugün bir kürt faşizm ve milliyetçiliğinden bahsetmek mümkün.Toplum liderleri yön verdikleri topluluklarla ilgili aldıkları kararların veballerini ve onların bedellerini ödemedikleri müddetçe bizlerde o bedellerin hesaplarını soramadıkça bunlar kaçınılmaz şeyler.
İnsanoğlunda bu kadar nicelik ve nitelik varken gerçek hayatta ne demokrasi olabilmesi mümkündür nede daha başka kolay uygulanabilir bir sistem.
Türkiyede daha demokrasi denen şeyin anlaşılıp yaşama geçirilemediği bir ortamda hangi demokratik açılımdan bahsedebilirsiniz.Çingene bohçası değilki bu açasınız.
İnsanlar maalesef anlama güçlüğü çekiyor Türkiyede hedeflenen diyalog kürtlerle türklerin arasında artık normalleşme olsa dahi bir arada yaşamalarını güçleştirici formülleri ve varyasyonları hayata geçirmekti onu başardılar şimdi açılımlada noktalayacaklar.
Tamda bu noktada sn.özak'a katılıyorum bende.
Sorun artık varolan sorunlarla bu 2 toplumu birarada sağlıklı yaşatabilmek.Benim için şahsen bir güvenlik sorunu var kürtlere belkide yaşadığım sürece güvenmeyeceğim kendi güvenliğim için.
-
'Demokrasi amac degil arac' olmalı diyen zihniyet acaba nelerin aracları olacak hepimiz izleyip goruyoruz tabi kimileri sadece bakıyor goremiyor .
-
Olay nereye gelmiş...
Bir kabul edelim, çokkültürlü bir toplumuz. İki kabul edelim, su başımıza gelenler ilk kez bizim başımıza gelmiyor. Adolesan erkek yaklaşımıyla yaklaşmayalım artık olaylara. Dünyanın merkezine kendimizi koyup, herşeye en yüksek tonda anlık tepki verip sonra unutmayalım. Sorunlarımız var ve bunları ancak adam gibi tartışarak konuşarak çözebiliriz. Horozlanarak değil
Benim surda yazı yazan herkese tek bir sorum var. Ordunun demokratik bir düzendeki işlevi nedir?
Bir allahın kulu cevaplarsa sevinirim.
-
Sayın skullG
Demokratik bir düzende, tabi ki bu basettiğim olması gereken normal bir demokratik düzendir, ordu, devletin güvenlik kurumlarından birisidir sadece ve başka da bir işlevi yoktur.
Dip not: Demokrasinin en basit tanımı ise: Farklılıklara katlanabilme rejimidir.
SAYGILAR...
-
Çok teşekkür ederim sn rigormortis.
-
Sn.Skullg
Sizin sorduğunuz anlamda gerçekten uygulanan bir demokraside orduya ihtiyaç yoktur.
Bu ihtiyaçları insan kendi yaratır orduda onun için vardır.O zaman bu ne demek oluyor benim bu dünyada insanca ve demokrasiyi sindirerek yaşamam mümkün değil beni himaye edecek ve koruyacak güçlere ihtiyacım var der devreye ordu girer.
Ödediğimiz vergilerle kendimize böyle bir koruma kalkanı kurar ve huzurlu yaşadığımızı düşünerekten bol ahkam keserek yaşamlarımızı sürdürürüz hayal dünyamızda.
O zaman demokrasini asla faal olarak tam manası ile işleyemeyecek olan bir sistem olduğunumu düşünmeliyim.
-
Ben oyle utopik bir adam değilim sn karahan,
orduya her toplumun ihtiyacı vardır. belki bir gün ütopyaların gerçek olma zamanı olursa anca o gün o ihtiyaç ortadan kalkar. ben gerçekçiyim. orduya ihtiyaç vardır.
ama orduya nerede ihtiyaç vardır? balans ayarı yapması için mi? darbe yapması için mi? psikolojik harp yöntemlerini kendi halkı üzerinde uygulamak için planlar yapması için mi? ya da sınırların güvenliğini tesis için mi? ülke toprağını olası bir savaş durumunda koruması için mi?
ben ordunun görevinin sivil hayata müdahaleyi barındırmadığına, bu ülkenin herhangi bir vesayete gerek olmaksızın yönetilebileceğine inanıyorum. bir canavar var her ulusta var bu canavar, ya onu kurallar içerisinde tutarsınız, bunun için çabalar ve bir anlamda ehilleştirirsiniz, ya da o canavar kafasını cevirir ve size saldırır, sonra o canavarın tahakkümü olmaksızın yaşayamayacağınızı kabullenir daha kötüsü buna inanırsınız ki sonra daha dogustan onun bir uyesi olduğunuzu kabul eder, mitlerle olgunlaştırır, büyütür ve en sonunda onu kutsayıp tapmaya başlarsınız.
ben cumhuriyetin sadece monarşinin karşıtı (dar anlamda cumhuriyet) olmadığına aynı zamanda demokrasiyle özdeş olduğuna (geniş anlamda cumhuriyet) inanıyorum. ve bu cumhuriyeti yaşatacaksak bunun ancak demokratikleşmeyle yani tahakküm ve vesayetten sıyrılmayla mümkün olacağını düşünüyorum.
saygılarımla.
-
Sayın Ozak1977,
Sürekli yazıyorsunuz, fakat farklı bir şey söylemiyorsunuz. Farklı bir şey söylemeniz için size geçen gün bu başlıkta bir soru sormuştum, cevap alamadım.
Empati yapalım deniyor, pekala yapalım. Almanya'da, Fransa'da, Hollanda'da yaşayan Türkleri kovmak isteyen neonazici, Le Pen'ci gençler gibi, "Almanca konuşamayan Türkleri" Avrupa'dan atalım? Bizimkilere de birileri "medeniyetsiz" diyor, bizimkilere de birileri "dağlı" diyor, "doğulu" diyor. Bakın işte empati yaptım. Birileri, kendi kişisel nefretini özellikle bir halka yükledikçe, ve bu kıstaslar içinde "terörist" olmakla birlikte "Türkçe bilmemek" "Çok çocuk yapmak" "Medeniyetsiz olmak" vb. gibi kıstaslar sayılınca, ben buradaki eleştirinin, bir eleştiri değil, kişisel bir hamaset olduğunu düşünüyorum.
Şunu bilmek gerekir ki, Kürt sorunu konusunda devletin bu zamana kadar yaptığı da zaten sizin düşüncenizden başka bir şey değildi. Sizin çözümlerinizi ve bakış açınızı zaten devlet varolduğundan beri uyguluyor. Devlet 80 yıldır zaten Kürtlere o şekilde baktı! Sonuç? Son 30 yılın terör eylemleri.
Nedenleri ve sonuçları iyi analiz edin. Bu ülkenin sivil statükocuları da, darbecileri de doğuluyu adamdan saymadı. Sırf başka bir milletten diye, ona vatandaşlık haklarını kapadı. Kimlikleri dolayısıyla fişlendiler ve hiçbir bürokratik kurumun üst seviyelerine yerleşemediler. Yerleşenler de sizin söylediğiniz şeyleri söylemeleri şartıyla, asıllarını ve kültürlerini geride bırakmak ve resmi söyleme tapmak şartıyla bir yere geldiler.
Kürt teröristler içinde bağımsızlık isteyen yok mudur? Tabii ki vardır. Bunlar zaten onaylanmaz. Devlet de bunları onaylamaz. Ama kürt terörizmine eleman sağlamak için köylere giden, üniversitelere dadanan kürt milliyetçileri, sizin gibilerin varlığını göstererek, o genci tavlıyor.
Siz meseleye art niyetli yaklaşmayı bırakın, ki sorumluluk da size ait olmasın. Siz, meseleye barışçı yaklaşın ki, buna rağmen kürtler terörizmi destekliyorsa, seçtikleri bu seçimin sonuçlarına katlansınlar.
**
"Sn.Popperist ayrıca size karşıda kırgınım hangi kirli savaş hak alma kendi geleceğini tayin etme hakkı için reva görülebilinir ne kürtler bu hakları için kan dökmeye Tanrı tarafından yetkilendirilmiştirler ne de türkler devleti korumak için insan öldürmeyle görevlendirilmişlerdir."
Cevabı aslında siz veriyorsunuz;
"ne kürtler bu hakları için kan dökmeye Tanrı tarafından yetkilendirilmiştirler ne de türkler devleti korumak için insan öldürmeyle görevlendirilmişlerdir."
Türkiye konjonkturunden olaya baktığınızda, Türkiye'den kopacak bir toprak parçası için kan döküleceğini de görürsünüz. Yani burası Sırbistan ve kosova değil. Türkiye geçmişi yüzyıllara dayanan bir devlet ve tüm varlığını da ulus temelli kurmuş. Eğer Kürtler, bağımsız bir devlet istiyorsa, buna Türkiye karşı çıkacaktır. Çünkü Türkiye ulus devlettir. "Hak" kavramını biraz açmamız gerekiyor. Ben her ulusun kendi kaderini tayin etme hakkı vardır derken, ona bu hakkın bir devlet veya Başkan Wilson tarafından verildiğini kastetmedim; eylem özgürlüğünü kastettim; eğer sonuçlarına katlanacaksan buyur bağımsızlık ilan et. Şu anda böyle bir şey olursa, devlet buna karşı çıkacaktır. Böyle evrensel bir hak yok çünkü. Sadece eylem özgürlüğü var. Şöyle söyleyeyim; sizin köşedeki kuyumcuya girip o kuyumcuyu öldürme hakkınız da var mesela. Ama sonuçlarına katlanmak ve sorumluluğu almak kaydıyla.
Tarihteki tüm büyük bağımsızlık mücadeleleri zaten böyle bir inisiyatifin sonucudur.
***
Sayın SkullG,
Ordunun işi, dış güvenliği sağlamaktır. Aslında bu "devlet" oluşturmak için sosyal antlaşma imzalamış halkın, kendi sistemlerini korumak için oluşturduğu bir güçtür ve meşrudur.
Ama aynı sosyal antlaşmadan çekilmek isteyen gruplar da pek tabii olabilir. İsteyen herkes, yanına kendi hakkını (yaşam alanını) alarak o antlaşmadan çekilmek isteyebilir. Ordu bu noktada bir tümdengelim yapıp "ne olursa olsun devlet" dememelidir (teoride). Ama günümüz ulus devlet konjonkturunde şimdilik bunlar ütopya olarak görülüyor. Şu başlıkta yazılanlara bakarsanız, devleti sadece sizin veya benim temsil etmediğimizi, devletçilik için can atan kişilerin de olduğunu çok kolay görürsünüz. Ordunun o irrasyonalitesini de bu kesim destekler. Ve bu sadece Türkiye'ye has bir şey değildir.
-
Yukarıda paylaştığınız düşüncelerinize aynen katılıyorum sn popperist.
Haklısınız bu bize has bir şey değil. Tüm ülkelerde var. Ulus-Devletin kendine has yurttaş yaratma isteğinin bir sonucudur bunlar. Teoride yurttaşlık eşitliği barındırır. Ama her ulus devlet kendi yurttaş prototipini de geliştirir ve bu "makbul yurttaş"ın dışındakileri ona benzemesini ister ve bunun için çalışır. Eğer bu mümkün olmazsa da o zaman işte dışlama politikası uygular. Bizde de oldu bunlar. Çünkü teoride her ulusun bir devleti vardır ve her devlet içinde farklı etnik kokenlerden yurttaş olmamalıdır. Ancak ulus-devlet teritoryal olduğu için bu teori pratikle uyuşmamıştır, uyuşamaz. O yüzden çokkültürlülük denilen düşünce ortaya çıkmıştır.
Çokkültürlülülüğünde farklı uygulamaları var. Kimi çokkültürlülük politikası adı altında açıkca ayrımcılık politiasıdır. Kimi kendi sınırları içindeki bu farklılıkları eşitleme çabasıdır. Farklılıkların eşitliği aynı zamanda çokkültürlü toplumlarda yurttaşın ortak bir aidiyet duygusu geliştirmesine de katkı sağlar. Zaten bu aidiyet duygusu geliştirilemezse istikrar sağlanamaz ve o devlet ayakta kalamaz.
Çokkültürlü toplumları idare etmek evet zordur, ama zor olması demek bu toplumların politik bir kabusa dönüşmelerini şart kılmaz. Biz işe öyle bir yerden bakıyoruz ki, seviyorum bu sözü tekrar ediyorum o yüzden, ergenliğe ilk adımını atan erkek çocuğu gibi bakıyor, herşeyi komplo, herşeyi devletin varlığına tehdit olarak algılıyor ve komplo teorileriyle kendimizi avutmaya çabalıyoruz. Halbuki tarihe baksak bizden evvel de başkalarının bizimkine benzer şeyleri yaşadığını göreceğiz veya halen yaşadıklarını... çözüm yollarını anca böyle üretebiliriz. Öbür türlü olursa o devletçilik bu devleti parçalanmasından öte bir sonucu dogurmayacaktır.
saygılarımla.
-
SayınPopperist ;
Avrupa ülkelerinin sınır dışı etmeye çalıştıkları T.C. vatandaşı ancak Kürt kökenlilerdir ; malesef yanıldınız ...
Almanya 'ya veya Holanda ' ya hiç gittiniz mi ? Yahud buralarda çalışan vatandaşlığa kabul edilmiş akrabalarınız var mı ? benim hala kızlarımdan ikisi Almanya , biri Fransa ve bir uzak akrabamız da Hollada ' da yaşamaktadırlar. Köyden giden vatandaş ve ilkokul mezunu olmalarına rağmen anadilleri gibi bu ülkelerin dillerini konuşabilmektedirler...Alman vatandaşı olduklarını kabul ederler ve bir Türk devleti kurmak için terör örgütü kurmadılar , asker öldürmediler , polis öldürmediler , Alman kasabalarını basıp katliam yapmadılar, toprak talebinde bulunmadılar , otobüs yakmadılar , uyuşturucu kaçakçılığı yapmadılar ...Deliler gibi çalışarak kimsenin sırtında parazit olmadan yaşamaktadırlar...
Yukarıda saydıklarımı bir grup T.C. kimliği altında yapmaktadırlar ...Daha önce forumda paylaştığım bir yazıda bir sağlık personeli arkadaştan bahsetmiştim ...Kürt asıllı Türk : Ben 7 yıl Almanya 'da kaldım demişti , ben de ne güzel şimdi sen Almanca 'yı çok iyi bilirsin demiştim ...Yok hayır diye cevap vermişti ...Hocam benim kendi dilim var neden öğreneyim Almanca 'yı neden öğreneyim ki ...Eee peki nasıl anlaştın insanlarla diye sorunca ; bizim orada kendimize ait mahallemiz var Kürt kardeşlerimiz var , ihtiyacımız olmadı şeklinde cevap vermişti...
Uzun lafın kısası bulunduğu ülkenin dilini öğrenmemek için direnen ve faşizmi yol bilenler o ülke vatandaşlığından atılmalıdır ...Bu yanlızca Kürtler için değil Türkler için de geçerlidir... Ben bu son bahsettiklerim için Almanya ve Hollanda 'nın ya da diğerlerinin haklı olduğunu düşünüyorum...
Küçük bir hatırlatma : Özal peşmergeleri 1990 ' da T.C. ye kabul etmişti . Bunlardan bazıları uçaklarla bazı Avrupa ülkelerine gönderildi...İnsan haklarının yılmaz savunucusu ve mülteci dostları havalimanından peşmergeleri sokmayarak geri gönderdiler...
Görmeniz dileğiyle...
-
Konu giderek farklı noktalara kaymakta, bu nedenle okuduğum bir kitaptan sizlerle özet olarak paylaşmak istediğim bir takım bilgiler var;
Mehmet Şerif Fırat, DOĞU İLLERİ VE VARTO TARİHİ adlı eserinde kürt halkının tarihine değinmiştir.
Araştırmalarına göre günümüzde kürt olarak bilinen etnik grup, Türklerin göçebe olarak yaşadığı dönemler de Oğuzların, Baba Kurt adlı bir boy (aşiret/kol) batıya İran topraklarına doğru göç etmişler ve bölgeye yerleşmişlerdir.
Zaman içerisinde bölge coğrafyası'nın dile etkileri ve bölgede yaşayan halkla kaynaşma sonucu bu aşiretin ismi önce Baba Kurdi, daha sonra Kurdi Baba ve zaman içerisinde de Kürt sözcüğüne kadar gelmiştir.
Şu, sıralar kaldırılması gündemde olan M.Kemal Atatür'ün: "Ne Mutlu Türküm Diyene" sözününde özüne inecek olursak, bence braz daha ılımlı düşünmemiz gerekmektedir.
Bana kalırsa Türkiye'nin başlıca sorunu eğitim ve eğitim politikasındadır. Birbirimizi dışlamaya gerek yoktur zira bana kalırsa gidişat iç savaş boyutuna doğru ilerlemektedir.
SAYGILARIMLA...
-
GÜL’ÜN DİKENİ KİME BATTI
Ben tarihçi değilim. Her ne kadar miladi 700 ila bin arasında İslam dünyasında Türklerin yoğun bulunduğu merkezlerdeki kültür faaliyetleri üzerinde uzun sürün bir doktora çalışması yapmışsam da, tamamlayamadığım için, tarihçiyim diyemiyorum.
Fakat biraz araştırma bilgisine sahip her insan, dönemin kaynaklarını okumayı da biliyorsa pekala bir konuyu ele alıp neticeye varabilir…
Ben de kendimce böyle yaptım ve gördüm ki, bugüne kadar “bu bir kürt isyanıdır” diyebileceğim bir tarihi hadiseyle karşılaşmadım.
Biliyorum, hemen diyecekler ki, 1806 Baban Aşireti ve Abdurrahman Paşa isyanları, 1833-1837 Mir Muhammed (Soran) İsyanı, 1838 1. Han Mahmud İsyanı, 1842 - 1847 2. Han Mahmud İsyanı (son döneminde Bedirhan Beyle ittifaken)forum.vatan.tc 1843-1847 Bedir Han İsyanı, 1855 Yazhan Şer İsyanı, 1878-1881 Şeyh Ubeydullah Nehri İsyanı, 1919-22 Simko (Ismail Ağa) İsyanı, 1919 Ali Batı İsyanı, Mahmut Berzenci İsyanı, 1921, Koçgiri İsyanı, 1924 Beytüşşebab İsyanı, 13 Şubat 1925, Şeyh Said İsyanı, 1925, Nehri İsyanı, 1925 Reşkotan-Raman İsyanı, Kasım 1925, 1. Sason İsyanı, 1926 1. Ağrı İsyanı, 1926 Hazro İsyanı, 1926 Koçuşağı İsyanı, 1927 Mutki ve 2. Ağrı isyanı, 1927 Bıcar İsyanı, 1929 İt Resul ve Tendürek isyanları, 1930 Savur, Zilan, Berzencivs isyanları, 1937 2. Sason ve Dersim isyanları, isyan değil mi?
Evet bunlar isyandır ama “Kürt isyanı” değildir. Elbette birileri devlet gücüne baş kaldırmış, oluk gibi kan dökülmüş, acılar yaşanmış, kalplerin arasına uzun yılların tedavi edemeyeceği öfke ve intikam hisleri girmiş ama inanın, bunların Kürt halkının ayrılıp bağımsız bir devlet kurmak için başlattığı isyanlar değil.
Aksine, hepsi, idareye ve kötü yönetime karşı çıkıştır ve yönetici sınıfını adil olmaya çağırmaktır.
Ben şuna inanıyorum, Eğer Kürtlerin ayrılmak niyeti olsaydı, istiklal savaşının başlangıç yılları bunun için müsaitti. Pekala ayrılıp devletlerini kurabilirlerdi. Bulgarlardan, Araplardan ve Ermenilerden daha aciz değillerdi ki…
Kürtler kendilerini ne Osmanlıdan ne de Türk halkından ayrı görmedikleri için bu vatanın asli sahipleri olarak acıyı ve ekmeği paylaştılar.
Bölge idarecilerinin zulmü, merkezin yanlış reçeteleri, zaman zaman Kürt halkını canından bezdirmiştir. Bunu fırsat bilen bazı kanun kaçakları bireysel ikballeri için bu memnuniyetsizliği kullanıp devlete isyanı bayrağı açmışlardır. Ayrılmak için değil, devleti adalete mecbur etmek için. Tamamen yönetici takımının aczinden ve adaletsizliklerinden doğmuş isyanlar yani…
O yüzden de yukarıda saydığım isyanların kahir ekseriyeti feri, mevzi ve şahsi isyanlardır. Dikkat ederseniz, hepsi de, bizim işleri iyi idare edemediğimiz dönemlerde baş göstermiştir.
Cumhuriyet döneminde –ki özellikle 1925 ila 1935 yılları arasında- yaşanan silahlı çatışmalar ise, cumhuriyet adı altında yapılan bazı icraatların din karşıtlığı olarak algılanmasından kaynaklanmıştır. Çoğunun da arkasında -şimdi PKK’da olduğu gibi- dış parmaklar vardı. Kürt halkının bir isyanı haksızlığa ve kötü idareyedir. Ayrılıkçılık diye birderdi yoktur.
Kürt halkı serazattır, hürriyete ve adalete düşkündür. İtaate zorlamasından hoşlanmaz ama kendi gönlüne bıraktığın zaman itaatin ve saygının en güzelini sergiler.
Dindardır ve dinine bağlıdır. Kendisi dinini tam yapamazsa bile, amirinin ve yöneticisinin dindar olmasını sever ve bekler…
Yıllar önce (1993-94) doğuya ve güney doğuya gönderilecek memurların “Zülcenaheyn” (Türkün kabul ettiği Kürdün beğendiği zatlar) olması gerektiğini yazmıştım. Bölgedeki huzursuzlukların giderilmesi için bölge illerine “seyyid valiler” tayin edilmesi teklifinde bulunmuştum. Ama o dönemde kimsenin bunu görecek, anlayacak hali yoktu. Çünkü PKK, gemi azıya almış, çoluk çocuk demeden katliamlar yapıyordu. Sadece genelkurmaydan olduğunu söyleyen –ki sanmıyorum hala- bir albay(!)forum.vatan.tc beni “boyundan büyük işlere kalkışma” diye uyarmıştı…
PKK’nın ilk işlediği cinayetlerin hemen hiç birisi TC’ye ve Türk halkına yönelik değildi. Doğrudan Kürt halkına yönelikti. Yakılan okullar, yok edilen köprüler ve yollar halkı imkanlardan mahrum etmeler hep bölge halkına yönelikti…
Bu dinsiz kitapsız Marksist örgüt, başarılı olmak için Kürt halkını yanına almak zorunda olduğu için önce onun yüreğine korku ve nefret yerleştirmek istedi. O yüzden de ilk dönem eylemlerinin hepsi Kürt halkına yönelikti. Nitekim o öldürülen bebekler bölge halkının bebekleriydi…
Çünkü PKK bir Kürt örgütü değildi. Yeni bir Taşnak örgütüydü ve 1915 öncesi olaylarının intikamını alıyordu Kürt halkından. Bu örgütün büyümesinde Türkiye’nin ferasetsiz idarecilerinin de vebali var elbette.
Çünkü eskiden, Kürt halkının, faşist ve ırkçı eğilimleri hemen teşhis edip onları bertaraf eden feyiz ocakları, medreseleri ve alim ulema yetiştiren merkezleri vardı.
Biz o kaynakların hepsini, katı bir laikçi anlayışa –laikliğe hiçbir itirazım yok- kurban ettik. Yerine yenisini koyamadık. Halkın, dinini diyanetini doğru öğrenecek kurumları yok ettik.
Bölgeye gönderdiğim memurlar ve amirler, orayı sürgün yeri bellediler. Sonunda kalpler kırıldı, sular bulandı ve yeni gelen gençlik, toplumu birbirine bağlayan rabıtalardan ve bağlardan habersiz büyüdü…
İşte PKK, böyle bir zeminde yeşerdi. Ve artık maalesef iş, bir tarafın çabaları ve fedakarlığı ile bertaraf edilecek boyuttan çok uzaklaştı. İki tarafın aklı başında insanlarının yüreği hançerlerin ucuna geldi. ABD’nin Irak’ın yeraltı zenginliklerine, İsrail’in de “Kutsal Fırat Havzası”na göz dikmesi, PKK’yı baş edilmez hale getirdi.
Ama şimdi görüyorum ki PKK için yeni bir imkan olarak görülen bu durum bizim için de bir fırsat olacak. Çünkü PKK’nin yabancıların taşeronu olduğu ayan beyan ortaya çıktı.
Bu durum, Türkiye’nin lehinedir, eğer sürec doğru değerlendirirse.
PKK kendi içinde ikiye ayrıldı. Hatta üçe diyebiliriz. Temelde AB’cı ve ABD’ci iki PKK oluştu. ABD taraflısı PKK içinde Mossad tarafından yönlendirilen ve nispeten daha derinden giden bir gurup daha var; Barzani ile ilintili bir gurup. Bu ikisi, Amerikan mandacılğında görüyorlar kurtuluşlarını.
PKK’nın gerçek yüzü görülmeye başlandı. Halk, aramıza nifak sokulduğunu anlamaya başladı. O yüzden de Gül’ün ziyaretine olağanüstü bir ilgi göstererek “ben işin farkındayım” demek istedi…
İşte Gül’e bölgede gösterilen ilgilnin gerçek nedeni bu. Gülün ziyaretinin ne anlama geldiğini de yine en iyi onlar biliyorlar. PKK ziyaretten duyduğu tedirginliği hiçbir itiyat gözetmeksizin ortaya koydu. Gül’ün doğuyu ziyaretini “bir tasfiye hareketi” olarak değerlendirdi.
Öcalan, ‘düş’ünün kabusa dönüştüğünün farkında. Kürt halkının onun gerçek yüzünü görmeye başlamasıyla onun bir “gizli servisler hadimi” olduğu ortaya çıkacak. Arafat’ın, Saddam’ın, Aziz Nesin’in yaptığı gibi onun da bir hizmetli olduğu anlaşılacak. O sadece bir isyancı olsaydı çoktaaaaan idam edilmiş veya öldürülmüştü zaten.
Ne ise Öcalan, artık suyunun ısındığının farkında. Çünkü efendileri şimdi başkalarıyla flört ediyor. Ve Said Nursi’nin bölge için öngördüğü, “birlikte güzel zamanların yaşanacağı o mevsim” başladı. Elbette sıkıntılar hemen ortadan kalkmaz. Mart bahardır ama kışın şartlarını yaşatır. Hatta bazen daha da ağır...
Bu mevsime girerken bize düşenin ne olduğunu Abdullah Gül ziyaretiyle anlamış olduk umarım.
Bu ziyaret, bölge halkının bizden nasıl idareciler istediğini bize gösterdi. Laikçilik –bakın laiklik demiyorum- ayakları orada sökmüyor. İlla da dindar ve dinine bağlı idareciler istiyor bölge halkı. Gördünüz halk “Gül”üne kavuşmaktan ne kadar memnundu. Evet halk gülünden memnundu ama galiba gülün dikenleri birilerine battı.
Dikenlerin kimlere battığını zaman gösterir diyecektim ki fırsat kalmadı. İlk ciyaklama İmralı’dan geldi. Ben eminim sadece o değildir. Onun canı çok yandığı için ciyakladı. Diğerleri de sırada… Yakında DTP’nin da ciyakladığını göreceğiz. Çünkü maalesef kürt halkı adına değil, İmralı’dan gelen talimatlara göre hareket ediyorlar.
Kendi inisiyatifleri ile hareket ettikleri ilk birkaç gün nasıl da iki tarafın sevgisini hemen devşirmişlerdi. Sonra talimat geldi, çark ettiler. Onlar ya gerçekten bölgenin imkanlarının arttırılması için siyaset yapmayı öğrenecekler, ya da halk onları da tasfiye edecek.
Öyle Taşnakçı ayaklarla hizmet olmuyor. Ve tabii laikçilik ayaklarıyla da. Dikenin bir ucu da onlara battı sanırım.
Gidip Erzurum’larda Ramazn ayında su içmelerle, laik devlet gereği(!) halkın inancıyla alay etmelerle de olmuyormuş gördünüz. Baskı ve yıldırmayla da olmuyormuş….
Ya ne ile oluyormuş?
Sevgiyle… Halkın imanına, dinine saygıyla…
Evet adil olacaksınız, bölge halkının ne beklediğini bilerek reçete yazacaksınız ve imkanlarınızı onunla paylaşacaksınız. Halkın istediği bu. Ayrılık falan değil!
forum.vatan.tc forum.vatan.tc forum.vatan.tc
Bir banını oğulları arısında bile zaman zaman anlaşmazlık çıkar. Biz Türkler ve Araplar bu ümmetin büyük ağabeyleriyiz. Ağabeyler küçük kardeşlerin zaman zaman serkeş çıkışlarını hoş karşılarlar. Çünkü ağabeydir ve ağabey kardeşinin de büyüdüğünü görmek ve anlamak zorundadır.
Biz de onların talepleri olabileceğini ve bunu talep etmeye haklı olduğunu bileceğiz. Ve ona göre davranacağız. Zaman herkes için terakki zamanıdır. Eski hal muhal, ya yani hal ya izmihlal. Ya birbirimize düşecek, ikimizin akıbeti gelinceye kadar birbirimizi yiyeceğiz. Veya iki kardeş olarak babamızın malını adilane paylaşıp kardeş kardeş düşman çatlatacağız.
Hangi aklı başında ikinci yol varken diğerini seçer?
O yolu seçmek için ya Taşnak tabiatlı PKK olacaksınız, ya dinsizliği meslek edinmiş laikçi bir ahmak olacaksınız?
Ama sanırım ikisinin de ömrü doldu. Bu topraklar üzerinde yaşayan bu Müslüman halk, adıyla, tarihyle övünç duyarak birlikte yeni zamanların destanını yazacaklar…
Yazar Mehmet Ali Bulut'tan alıntıdır.
Saygılarımla.
-
Sn Bulut PKK'nin yaratilma sebebinin o donemde dogudaki kuran kurslarinin kapatilmasindan faydalanip yesermesini one suruyor. Iste bu Islamcilar boyle. Donup dolasip lafi dine getirirler. Neymis o olmasaymis soyle olmazmis. Simdi de Kurt halki yeniden ayaga kalkiyor Said Nursi'nin ogretileriyle diyor... Yani Kurt halkinin kurtulusunu dedelerine sahip cikmakta goruyor.Herkes kendi begendigi elbiseyi giydirmeye calisiyor Kurt halkina. Birileri kalkip "dagli, coban, medeniyet yoksunu, kadinlari cocuk fabrikasi" diyerek, birileri de iyi niyetli gorunup, Kurt halki dindardir, dindarligina geri donmelidir diyerek....
Yazarin kendisiyle cok celistigi yerleri var. Tarihteki isyanlari ornek verip Kurt isyani olmadigini ve hic bir zaman Kurt halkinin ayri bir devlet kurma hayalinin olmadigini, bunu zorbayla, istibdatla, siddetle, korkuyla, katliamla PKK'nin kafa ve kalplerine soktugunu soylerken Kurt halkinin daha bu sene yerel secimlerde 8 ilde DTP 'yi birinci parti cikardigini, bir cok ilde de AKP ile basa basa gidip ikinci parti olarak ciktigini es geciyor nedense.
Said Nursici birinin kalkip ta lafi en son da Kurt halki artik uyandi, Said Nursi'nin hayalleri gerceklesecek, yeniden bir bahar yasanacak demesi ise evlere senlik :)
-
Sn.İsis
Yazı bana ilginç ve değişik bir bakış açısı olarak geldiği için okunmalıdır diye düşünerek yayınladım benimde tersine katıldığım bir çok yönü var.
Benim bakış açım önce bir karadenizli sonrada hayatı boyunca nerde ise istanbulda yaşamış bir kentlinin gözü ve algılaması ile olabilir.
Bu tıpkı doğunun o problemli hayatını yaşayan insanların baktığı pencere gibidir.
Benim bu meselede öncelikle çözemediğim olay şu açık ve net olan bir durum önce rus'lar sonra ingilizler ve almanlar ve tabiki amerikalılar bu bölgenin etnik yapısını ve osmanlının zaafını keşfettiklerinden bölge hakimiyetinin ve emellerine ulaşmadaki en güvenceli yolun etnik ayrılıklar olduğunu görmeleridir bu kabul ettiğim tek gerçek.
Türkiyede bölgecilik ve etnisiteye dayalı bir düşünce ozamanlar tezahür etmediğinden birlik önemlidir felsefesi görülmüştür.Ben şahsen kürt halkınında aynı düşündüğünden eminim.Yalnız her halkın içinden çıkaağı gibi bazı satılmış beyinler ki emperyalist güçler önce bu beyinleri elde ederler,kürt halkına en büyük ihaneti yaparak bu emperyal güçlerle işbirliği yapıp birliği bozan akımlara kapılmışlardır.
2 toplum arasında bugün artık en büyük problem güven problemidir.Ben bir kentli yaşayan olarak ve bu pencereden bakarak olayın gidişatının kendim ve ailem adına bir güvenlik sorunu olarak görüyor ve algılıyorum.Bu emperyal güçlerin en büyük başarıları ve bencede istekleri budur herkese hayırlı olsun.
Yukarıdaki yazıya yöneltmiş olduğunuz cevaplar bakış açısını beğenmediğiniz yazara karşı beğenmediğiniz aynı düşünce ile aynı pencereden bakarak sizde farkında olmadan yapmıyormusunuz.
Saidi nursici yada laik yahut kürt türk heğ başka gözlerle bakmıyormuyuz.Şimdi bu kavram literatüre ötekicilik olarak girdi.
Bir konuya nereden bakarsanız bakın illaki bir yönden bakmak zorundasınız,Bu din olabilir siyasi olabilir bu bir suç değildir.
Burda herkes bir beyin fırtınası yapıyor ,artık ortada gelinmiş olan bir süreç var ve bence sonuç olarak şu sorulmalı gelinen süreçte problemler nasıl çözülür.
Dtp'nin izmirde yaptığı sahih bir beyin şöyle algılar.İzmir kurtuluş savaşında en çetin mübadelelerin olduğu yunan işgali yaşamış bir yer.Orada öcalan resimleri ve pkk bayrakları ile sanki kurtarılmış bir şehirmiş gibi geçit töreni yapmaya kalkışmak sadece olsa olsa provakasyondur.
Bu işi yapanlar birde kürt yönetici ve temsilciler ise dahada vahimi şunuda dşünmek yanlış olmaz aslında bu insanlar süreç falan istemiyorlar umurlarında değil.
Benim bir tek şey umurumda kürt halkı ne istiyor.Hiç bir kürt yöneticinin isteği benim için önemli değil çünkü sorunlu istekler olarak görüyorum.
Buda şöyle anlaşılmasın kürtlerin yöneticilerini reddediyor.Bne kendi halkına acı çektiren kendi halkının üzerinden oynayan herkesi reddediyorum.
Yazar yukarıdaki yazısında kürt isyanı olmadığını anlatırken bunu farklı bir şablona oturtuyor bence anlaşılması gereken de odur.Bölgede 1847 yılından beri çok kereler isyan olmuştur ama bu isyanları ne olarak değerlendireceğiz.
Bu konudaki açılım şu doğal olarak doğu halkı ile batı halkının arasındaki oluşan uçurumsal farklar karşısında geride kalan doğu halkının bu konudaki farkın kapanmasına yönelik talepleri ve o taleplerin karşılanamamasından doğan isyanlardır,yazar bunu belirtiyor ve bende katılıyorum.
O isyanlarda kürt liderler bu topraklardan ayrılıp kendi başlarının çaresine bakmak istemişlermidir öyle bir talepleri olmuşmudur onun içinmi isyan etmişlerdir bu tarihçilerin bileceği iş.
Ama bugünkü şartlarda artık kürt halkı şu gerçeği görmek zorunda yabancı güçlerin yönlendirmelerinden kurtulmalı ve o konumdaki yöneticilerini dışlamalılar ve bu topraklardaki büttünlüğe sahip çıktıklarını göstermeliler.Bunuda biz ayrılık istemiyoruz söylemleri ile değil özde yapmalılar.
Saygılar.
-
Gercekten ilginç bir yazıymış pkk'nın kökeni filan.Biraz sempati kazandırılmaya calısılmıs.
-
Sempati kazandırılmaya çalışılmaktan öte bir mantık bence burada yazar tüm yaşanılmışlıkların neticesinde bu toprakların asıl sahibi olan biz türkler ve kürtlerin aslında ayrılmaz bir bütün olup ayrışmamamız gerektiğini vurguluyor.
Olaya pkk ve kürtleri ayrı kefelere koyarak bakmak daha mantıklı bence.
-
Sn.Karahan tabiki türkler ve kürtler kardeş olarak bu topraklarda yasamalı bunu bozan pkk ve onun gorusune yakın duran , hakkımızı savunuyoruz diye terorist - fasist yaklasım ıcınde olanlardır.
-
Türkiye Cumhuriyeti şu an için bazıları içlerine sindiremese de ULUS devlettir.Bazı kesimler kuruluşundan beri korkunç bir alerjileri varmışçasına habire bu ulus devlet yapısına karşı saldırılarını sürdürmekten bir an olsun bile vazgeçmiyorlar olsun varsın vazgeçmesinler.Nitekim ULUS devlet her türlü saldırıya,baltalamaya ve ihanetlere karşı dimdik ayaktadır.
Kuruluşundan beri cumhuriyetin en büyük ve en başta gelen düşmanları etnik bölücüler ile gerici yobaz ümmetçiler olmuşlardır.Etnik bölücülerin sayısız defa dış güçlerin oyununa gelerek cumhuriyete karşı başkaldırdıkları ortadadırlar hala bazı ağa baba emperyal güçlerden medet umarak; hayaller ve boş inançlar peşinde koşmaktadırlar.Ümmetçi geçinen özünde ise gerici yobaz takımı ise hala yıllar öncesinin hayalini kurmaktan ve birazcık olsun bile düşünsel anlamda kendilerini ilerletmeden donmuş beyinleri ile geçmişte yaşamaya devam etmektedirler.Birey olmayı başaramamış hala güdülmeyi bekler vaziyette kendilerini kurtaracak mehdiyi okyanus ötesinden beklemekteler ama ne hikmetse mehdileri oturduğu ağa babaları emperyal kucaktan çok memnun olmalı ki vatan özlemiyle salya sümük ahhh vatanım vah vatanım diye iç geçirerek kendini harap etmektedir ama ağa babalarına yaptığı onca hizmete rağmen bu vatan toprağı o şahsıda bağrına basacaktır.
Ne hikmetse cumhuriyetin doğu kesiminde yukarda değindiğim etnik bölücülerle, gerici yobaz ümmetçi kesim bölgede ki vatandaşlarımız saf ve temiz duygularını kullanarak demokrasi, din,özgürlük vs vs kavramlarını kendilerine maske yaparak ağa babalarının direktiflerini harfiyen; şu an kendisinin iktidarda olduğunu zanneden kesimin de işbirliği içerisinde yıllardır özlemini duydukları boş heveslerinin peşinden son sürat uçuruma doğru koşmaktadırlar ALLAH akıl fikir versin hepsine nede olsa yurdum evladı.Ne yazık ki etnik bölücününde, gerici yobazlarında boyunlarındaki ipler emperyal güçlerin ellerinde bulunmaktadır.İplerin izin verdiği ölçüde seslerini çıkarmaktalar, bu aralar iplerini fazla serbest bırakmış olmalılar anlaşılan.
Bu vatana kim kastedmeye çalışırsa çalışsın adı ne olursa olsun a,b,c hiç farketmez sonları hep hüsran hep yenilgi olacaktır.
Atam, Ne sağ ne de sol. Atatürk Türkiye'si doğrultusunda bir ülkenin haysiyetli kişileri olarak birlik içinde, dipdiri ve senin yolundayız. Şuna asla şüphen olmasın; Seni emanetin Cumhuriyet, ilelebet payidar olacaktır. Hainler, gafiller, tüm iç ve dış düşmanlar hak ettiklerini bulacaktır. Müsterih ol Atam.......
IŞIK ve SEVGİ ile kalın.......