Masonlar.org - Harici Forumu
Diger => Guncel Konular => Konuyu başlatan: asoraman - Şubat 25, 2010, 10:13:11 ös
-
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bugüne yaşadığı darbelerle demokrasisi ağır aksak bugüne gelmiştir. En son 28 Şubattaki yapılan postmodern darbeyle darbe kavramı Türkiye'de yeni bir zemine oturmuştur.Etkileri en az 50 yıl sürer diye beklenirken hesaplar tutmamış ve 5 sene içerisinde etkileri azalmaya başlamıştır ama kalıntıları bugünde hissedilir derecededir.Son olarak 27 Nisan daki e-muhtıra olayına gelen tepkiler artık darbelerin kolay yapılamadığını ortaya koymuştur.
Şimdide ortaya çıkan bazı darbe planları ve gözaltına alınan emekli kuvvet komutanları.Ortada alenen darbeye davetiye çıkaran bir e-muhtıra varken bunların sorumluları yargılanmazken sadece düşünce aşamasında kalmış bir olası darbenin sorumluları yargılanıyor.Bu komutanlarda yargılansınlar ama o muhtırayı verenlerde yargılansın.'80 darbesinin sorumlularıda halen yaşamakta onlar neden yargılanmıyor.Madem gelişen bir demokrasi savunuluyor bu yargılamalar daha geriye giderek başlamalıdır.
Tabiki Türkiye'deki darbelerin arkasına da bakmak gerekli hepsinin arkasında ABD olduğu bugün apaçık ortadır. Zaten arkasında güçlü bir dayanak olmadan bir darbe yapmak buna teşebbüs etmek imkansızdır. Şimdi bir soru geliyor insanın aklına; " Acaba bu olası darbeleri ABD mi engelledi?" Çünkü şu anki iktidarla arası çok iyi.
Alışılmışın dışında bir Genelkurmay Başkanı imajı çizen Başbuğ, konuşmalarında darbe söyletileriyle ilgili "böyle bir şeyin söz konusu bile olmadığını" söylerken ve bir garanti verirken neden halen kasıtlı olarak halen darbe söylentileri çıkarılıyor. Bu söylentilere en son birkaç gün önce dış basında eklendi. Ağızlarının suyu akar gibi "Türkiye'de askerin sabrı taşıyor" gibi başlıklar attılar.
Görevi ülkenin iç ve dış tehditlere karşı ülkeyi kayıtsız - şartsız savunmak olan TSK'nın geleniği gibi görülen darbeler serisine halen bu ülkede devam etmesi gerektiğini savunan cuntacılar var. Halbuki TSK'nın geçmişten birkaç yıl öncesine kadar yaptıları yanlıştı ülke demokrasisini istediği zaman etkilemeye her an hazır bir görüntü vermesi. TSK hep sütten çıkmış ak kaşık görüntüsü verildi çürük elmalar hep içeride yok edildiler yargıya verilmediler.Şimdiki durum ise "baba ekşi yer, oğlunu dişi kamaşır" atasözündeki durum gibidir.Tüm ihale şuanki GenelKurmay ve diğer komutanların üzerine kaldı.Aslında böyle değil tabiki ama bu şekildeymiş gibi yansıtılıyor.Halbuki olay eski kuvvet komutanları ve yargı arasındadır. Asıl olay burda kopuyor işte, yargının siyasallaştığını iddia eden kesimler ordunun bu olaylara müdahale etmesi gerektiğini savunuyor. Bazı kesimlerin derdi ise şu anki hükümetin burda mağdur değil mağrur olduğu, siyasi istikrarsızlık olduğu erken seçime gidilmesi gerektiğini savunuyor.Bu ülkedeki 2001 yılı krizinden sonra bile 1,5 yıl sonra seçime gidilmişti ki o zamanki durumun vahimiyeti bugünden kat kat fazlaydı.
Kullanım süresi çoktan dolmuş ve değiştirilemeyen bir darbe anayasanın meyveleri tüm bu sorunlar ve istikrarsızlıklar. Değiştirilmek mi istenmiyor yoksa değiştirilmesine izin mi verilmiyor bazı kesimler tarafından orası tam bir muamma.Üstüne üstlük birde bu ülkede ikide bir gündeme gelen bir kapatma davası var.İlki kazasız belasız atlatıldı şimdi bir kısım medya ısrarla tekrar bir kapatma davası açılabileceği konusunu güle oynaya gündeme çalışıyor.Yani askeri darbe olmazsa yargı yoluyla bir darbe de mümkündür demeye getiriyorlar. Şimdi anayasanın niye değiştirilemediğini daha iyi anlayabiliriz.
Bir zamanlar darbeye zemin hazırlayan örgütün bir adının ergenekon olduğunu öğrendik ama bugün yakalanıp yargılananlar sadece piyon halen başları kim olduğu belli değil, belkide taşeron bir örgüttür.Kazın ayağı çok daha başkadır.Yabancı servislerin aktif rolü çok büyüktür.Şimdi yenü dünya düzeninde kurallar yeniden belirlenirken Türkiye içinde yeni planlar olduğu çok açık bu yüzden ergenekon örgütlerin deşifre edildikleri çok açık.Bu sefer iktidardan yana bir tutum söz konusu.
Şimdi sorum şu biz hep böyle bir ileri bir geri yerimizde mi sayıcaz, hep başka ülkelerin menfaatleri neticesinde mi şekillenicez kısacası ne zaman her açıdan tam bir bağımsız ülke olarak yaşıyacağız?
Saygılarımla,
-
Sayın Asoraman,
Türkiye 'de tek darbe var o da yeşil darbedir...Adalet Bakanı televizyonlara çıkıp , yargının bağımsızlığının ne kadar tehlikeli ve yanlış olduğundan bahsetmeye başladı : Düşünün işi ne hale getirdiler...
Düşünüyorum da emekli Paşalarımız vatana ihanet edecek ne yapmışlar ki Habur teröristlerinin ülkeye kabulünden çok farklı şekilde sorgulanmaya maruz kalmışlardır...ABD ile ortak hareket eden bu hükümet T.C. 'nin temellerini dinamitlemiştir...
O kadar zorba ve faşistler ki kendileri ile aynı düşünmeyen insanlara , gazetecilere , emekli paşalara ve akademisyenlere iftiralar atmakta , davalar açmakta ,hayatını zorlaştırmaktadırlar...Toplumda akıllarınca ordu nefreti uyandırmaya çalışarak İslam devrimi yapmayı planlamaktadırlar ki polis teşkilatına ağır silah almak istenmesinin iyi niyetli olmadığı bellidir...
Herkesin telefonunun ve ortamını dinleyen Allahın belası Eşelonu getirip T.C. ' ye uyarlayarak vatanperver ve laik insanlara göz dağı verip sindirmeye çalışarak , akıllarısıra rezil etmeye çalışarak ,iftiralarla , tuzaklarla ,internete video , resim ve ses kayıtları vererek , evlerine uyuşturucu yerleştirerek , psikolojik baskı yaparak , başlarına devrim muhafızlarını salarak yapmaktadırlar bütün bunları ...Şimdi düşünsünler bakalım '' F tipinin ne zararları var ki , kendi hallerine ibadet yapıyorlar'' diyenler...
Türkiye 'de olabilecek tek darbe İslami Darbe 'dir kanaatimce...Anadolu 'da kasabada yaşayan bir hekim olarak İstanbul Ve Ankara 'da yaşayan arkadaşlardan çok iyi bir şekilde halkın nabzını yoklayabiliyor ve durum değerlendirmesi yapabiliyorum...Yaşadığım kasabada dahi her lisenin karşısında bir ışık evi ve evin abla ve ağabey imamları vardır...Artık uyanın dinin ve dinci hükümetlerin ne kadar büyük bir tehlike olduğunun farkına varın. Belki de siz herşeyin farkındasınız ve zaten din devletini desteklemektesiniz ; o zaman mutlusunuzdur...Ne diyelim ...
Karanlıktan kurtulmanız ümidiyle ,
-
BALYOZ Güvenlik Harekâtı Planı'yla ilgili 1. Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığı'nca oluşturulan bilirkişi heyeti, yaptığı inceleme sonucunda, belgelerin seminer değil darbe planı olduğu sonucuna vardı. Askeri Savcılık, bu doğrultuda hazırlanan bilirkişi raporunu, özel kuryeyle önceki gün "Balyoz Eylem Planı" soruşturmasını yürütülen Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na gönderdi.
Hmm, desenize askeri savcılık da Akp'li çıktı (!)
:)
-
Düzeltelim: Birinci Ordu As. Savcılığı bu haberin gercekdisi olduğunu duyurdu.
-
Evet AA haber geçmiş. Şöyle demiş,
"Bilirkişi; bu konudaki raporunu hazırlarken temin edilen söz konusu üç adet DVD, bir adet CD'de herhangi bir sahtecilik yapılmadığı düşüncesi altında, içeriğindeki bilgilerin gerçek olduğu, söz konusu plan seminerinin icrası kapsamında kullanıldığı faraziyesine dayanarak hareket etmiş, bu durum bilirkişi raporunun üçüncü maddesinde de açıkça belirtilmiştir.
Ancak, bilirkişi raporu kamuoyunu yanıltacak tarzda haber konusu yapılarak söz konusu dokümanların gerçek olduğu izlenimi yaratılmaya çalışılmıştır.
Haber konusu edilen bilirkişi raporu, İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine, kendilerinin görevlendirdiği memurlara yürütülen soruşturmanın gizliliği esas alınarak 24 Şubat 2010 tarihinde teslim edilip gönderilmiştir.''
Yani ola ki bu belgeler "gerçek" ise, durum darbe planıyla örtüşüyor demek istemiş. Fakat gerçek olduğu belli değil. Bir varsayım kurmuş.
Yani tüm bu ayrıntılı şemaların, bir harp oyunu mu, yoksa darbe planı mı olduğunu araştırıyor.
Ben de bir varsayım kurayım; ola ki bu belgeler gerçem bir darbe planı olsaydı, bu planlar medyaya yansıdığında asker buna darbe planı mı yoksa harp oyunu mu demeyi tercih ederdi?
Saygılar.
-
Teğmenlerin evinde uyuşturucu var ama idrar tetleri hepsinin ki temiz , neden acaba ? Ayrıca Adli Tıp ' a ve yargıya da güvenimiz kalmadı ki ...Adli Tıp denen kurum :
1- Münevver Karabulut ' un cesedine sperm bulaştırdı .
2-Hüseyin Üzmez ile ilişkisi olan ve olay patlak verdikten sonra intihara teşebbüs eden 14 yaşındaki genç kızın ruh ve akıl sağlığı bozulmamıştır ,şeklinde rapor verdi.
3-Albay Çiçek 'in ıslak imza olayında , ısrarla Albay ben imzalamış olsam üzerinde parmak izim olur diye diretmesine rağmen , belgede parmak izi muayenesi yapmadı.
Aklıma şuanda bunlar geldi...Daha başka vukuatları da var.
Uzmanlar , bilirkişiler , Adli Tıp ve Yargı derken hükümetin baskısı altındaki ve hür iradesiyle bilimsel ve hukuğa uygun davranamayan kurumlar aklıma geliyor...
Zorbalıkta sınırlar zorlanmaktadır...Beni en çok güldüren ve dehşete düşüren de Adalet Bakanı'nın Bağımsız Yargı 'nın iyi bir şey olmadığını beyan etmesiydi...:) Yeni Anayasa kuvvetler birliğine dayalı olacak anlaşılan...
Saygılarımla