Masonlar.org - Harici Forumu

Inanc => Inanc Uzerine => Konuyu başlatan: Texan - Temmuz 08, 2010, 10:32:47 ös

Başlık: Tanrı, neden hep bildiğini okur?
Gönderen: Texan - Temmuz 08, 2010, 10:32:47 ös
Bu, insanoğlunun yanıt bulamayacağı sorulardan biridir, belki de, bilemiyorum. Tanrı, neden hep bildiğini okur? Neden duanın/arzunun kabulunde işine geldiği gibi davranır? Kimininkini kabul eder, kimininkini kabul etmez. Kimine az verir, kimine çok, kimine çok yaklaşır, kimine hiç yaklaşmaz/kimine görünür, kimine görünmez. Neden böyle göreceli bir tanrımız var bizim? Bu göreceliği sağlayan sadece insanın algısı ise eğer, dünyanın içindeki çelişkiler, zıtlıklar nasıl tam olarak açıklanabilir?Onların her birini yok mu saymalıyız, yoksa?!... Yardım lütfen...
Başlık: Ynt: Tanrı, neden hep bildiğini okur?
Gönderen: alcyone - Temmuz 09, 2010, 12:24:26 öö
bunun için önce 'tanrı nedir?' sorusunun cevabını bulmak gerekiyor. bu da tarih boyunca cevabı alınmaya çalışılan bir soru...  forumda da birçok başlıkta bu soruya cevap olabilecek yazılar bulabilirsiniz.

sizin sorunuza gelince; acaba siz 'tanr'ıya yapmadığı ve yapmayacağı bir görevi yüklemiş ve olanlardan onu sorumlu tutmuş olamaz mısınız? yani aslında 'tanrı' hiçbir şey yapmadığı halde,  bazı insanların dualarının kabul olması ve isteklerinin gerçekleşmesi sözkonusu olamaz mı? elbette birilerinin duaları, istekleri gerçekleşecekti ve bunun dua etmek veya 'tanrı'nın bunu kabul edip etmemesiyle alakası yoktu.

peki bu noktada 'tanrı'ya haksızlık etmiş olmaz mıyız?

Başlık: Ynt: Tanrı, neden hep bildiğini okur?
Gönderen: Prenses Isabella - Temmuz 09, 2010, 11:20:55 öö
Tanrı, bana göre - kişisel ve bireysel düşüncem - hep bildiğini okumaz. Insanoğluna sürekli seçenek sunar. Sunmuş olduğu seçeneklerin Insan tarafından doğru ya da yanlış farkedilmeksizin hangi seçeneği işaretlemesi elbette Tanrı için herhangi bir önem taşımaz. Çünkü sonuçta kişinin özgür iradesiyle yapılmış bir seçim olduğu için herhangi bir müdahale de söz konusu olamayabilir. Bizim kendi açımızdan olaylara bakış yönümüzle Tanrı' nın her iki açıdan bakması bize göre O'nun doğal olarak daha fazla avantaj sağladığı söylenilebinir. Ama bizler bir gün olsun olaylara kendi yönümüzle birlikte başkalarının da bakış açıları yönünden bakmamız - genelleme yapmıyorum - belki aklımıza bile gelememiştir.

Dünya bir seçim ortamıysa eğer şuanki durum gereği yapılan seçimlerin - şimdiye dek - sonuçları ile karşı karşıya kaldığımız için en azından bir kaos ortamı bile olsa daha önce yapılmış olan hangi seçimlerin yanlış olduğu yönünde bize birçok ipucu olanağı da sağlanılmaktadır.

Belki konunun dışına biraz çıkmış olabilirim ama sunmuş olduğum bu örneklemden Tanrı'nın hep bildiği okuduğu gibi yanlış bir varsayımın kesinlikle doğru olmadığı düşüncesinde olduğumu belirtmek içindir.

Aksi durum olsaydı ki dünyamızın geçirdiği önemli safhalarda zaten kendimiz birer kukladan başka bir işe yaramadığımızı pekala anlayabilirdik. Görülüyor ki, aşırı derecede bir serbestsiyetlik, aşırı derece kendi iradelerine hükmetme şansı ve aşırı derece herşeyi özgür iradesi dahilinde yapabilme toleransı söz konusudur. Düşünüyorum da bunun daha ne türlü bir özgür ortamı sağlanılabilinirdi şaşıp kalıyorum.

Saygılar,
Başlık: Ynt: Tanrı, neden hep bildiğini okur?
Gönderen: oasis - Temmuz 09, 2010, 11:40:38 öö
Bu güne kadar unutamadığınız bir çok olayla karşılaşmışsınızdır. Çok sevdiğiniz birinin ölümü sizi derinden etkilemiş olabilir. Hiç beklemediğiniz bir anda bir felaketle karşılaşmış olabileceğimiz gibi sevindiren bir olayla da karşılaşmışsınızdır.

Çoğu zaman var olan sorun yada sevincin içinde pekte nedenini araştırmadan geçiştiririz olanları. Yaşamın getiresi olan sevinç ve üzüntüler sadece size özel değildir elbette. Bir yakınınızın da başına gelirler. Sevdiğiniz biri bir acıyla karşılaştığında onu teselli ederken bunun Tanrı’ nın işi olduğunu ve ya bunun Kaderin sonucu olduğunu inanarak yada inanmasak dahi teselli amaçlı söylemişsinizdir.

İnsanın nasıl yaşayacağının Tanrı tarafından tasarlandığı ve insanın sadece kendisine önerilen yaşamı paylaşacağı savına KADER deriz. Kader Tanrı’ nın insanların alnına yazdığı yaşam biçimi diye de kısaca tanımlanabilir.  –Yaratan – her şeyi önceden biliyor ve bize istediği yaşamı sunuyor ve yaşamamızı sağlıyorsa o zaman işlediğimiz suçlar, kötülükler Tanrı’ nın suçu değil mi ? Oysaki Tanrı suçsuzdur ve bizi günahlarımızdan arındırarak bizlerinden suçsuz olmamızı istemektedir.

Eğer ki Tanrı bize istediğini yaptırıyorsa, insanlık tarihini göz önüne aldığımızda Tanrı ‘ nın savaşı çok sevdiğini, kötülükten hoşlandığını, düşmanlıkların nedeni olduğunu düşünmek zorunda kalırız. Çünkü insanlık tarihi bazen i y i liklerle dolsa da tamamen kanla yazılmış bir tarihtir. O zaman Tanrı’ nın bize sunduğu iradenin ne anlamı var? Kimin i y i lerden olup kimin kötülerden olacağı önceden belli ise Tanrı bundan emin olmak için mi dünyada yaşamamıza izin veriyor ?

İnsanı Tanrı tüm yaratılanlardan daha üstün kılmıştır. Onu kendi hükümdarlığının yerdeki temsilcisi yapmıştır. İnsan bu kadar ileri iken bir çok konuda kendini yalnız hissetmektedir. Yalnızlığının yanında yaşadıklarının gizli bir güç tarafından tasarlandığına inanma ihtiyacını kendisi oluşturmuştur. Tanrı’ nın insana verdiği en büyük hediyeyi sorgulamayı yapmaktan bu şekilde kurtulmuş olur. Yaşadıklarımızla ve yaptıklarımız Tanrı hiç ilgilenmemekte midir? Elbette Hayır ! Tanrı bizle beraberdir ve yaptıklarımızı görmektedir. Yapacaklarımıza müdahale etmeden kendi irademizi sergilememizi izlemektedir.

Tanrı dünyada bizi tamamen yalnız mı bırakmaktadır? Tanrı bizi denetler, bizimle ilgilenir. Yardıma ihtiyacımız olduğunda ona dua ettiğimiz zaman bizimle konuşur ve yardım eder, acılarımızın hafiflemesini sağlar. Yoksa alnımıza bir şey yazmaz .

Yaratan bize iradeyi vermiş ve sorgulamacı bir yapıda bizi var etmiştir. Kaderimmiş diye geçiştirdiğimiz tüm olayların bir nedeni vardır. Gerçekleşen olayın meydana gelişine neden olan bir çok farklı etken vardır. Trafik kazasında kendine araba çarpması sonucu ölen bir kişi için bedensel ölüm mutlak olacak olan bir olaydır. Fakat trafik kazasında ölmesi Tanrı ‘ nın isteği değildir. Bu tamamen şoförün yada ölen kişinin ihmali,yolun bozukluğu, araçtan kaynaklanan kusur vs gibi birbirini etkileyen ilgili olayların bileşkesi sonucu ortaya çıkan bir gerçektir. Tanrı bedensel ölümü yaratmıştır. Fakat bedensel ölümün zamanı, yeri, oluş biçimi tamamen bizimle ilgili bizden kaynaklanan bir durumdur.

Tanrı bazen varlığını ve bize olan sevgisini mucizevi olaylarla gösterir. 10 katlı bir binadan düşüp hiç yaralanmadan kurtulan insanları duymuşsunuzdur. Bu tür mucizeler Yaratanın hayata müdahalesi değil kendisini bize göstermek için bir işarettir. Yoksa düşen insan için bu bir kader değildir. Tıpkı kendi kendini vurarak intihar eden kişinin ölmesi veya yaralanmasını Tanrı işi “Kader” olamayacağı gibi. Bu olayda ölüm veya yaralı olarak kurtulma kurşunun isabet ettiği yer, vücuttaki tahribatı yani kaynaklanmaktadır, bu bizim seçimimiz olur.

Bir çok dini öğreti kader inancının temelleri üzerine oturtulmuştur. Kader inancının olduğu toplumlar göz önüne alındığında bu toplumların tepkisiz toplumlar olduğunu görürüz.

Her şeyin önceden tasarlandığına inanan kişi olayları sorgulayıp analiz etmek yerine; kendisini olanlara uyarlar. Aksi davranışın Yaratan’ ın iradesine karşı gelmek anlamına geleceğini kabul eder.

Toplumlarda her zaman için yöneticiler yada ekonomik ekonomik gücü elinde tutan zümreden insanlar zenginlik ve fakirliği Tanrının Kader olarak insanlara sunduğu teziyle insanları istedikleri noktada tutmaya çalışırlar. Ve fakir insanları çalışıp zenginleşmeleri yerine kendilerine fakir kalıp kendilerine hizmet etmelerini sağlamaya çalışırlar. Ki uygarlık tarihinde köleliliğin uzun süre devam etmesi köle sahiplerinin ,efendilerin! Çok güçlü olmaları değil kölelerin köleliği kader olarak kabul edip başkaldırmamaları yüzündendir. Baskıyı kader olarak algılayan insanı istedikleri şekil de yönlendirmeleri ve bunu Tanrı’ nın istediği iddia ederek insanlara dayatmaları yanlış bir değerlendirmedir. Tanrı ya dua etmek onun yardımını dilemek Tanrını yardımını görmek güzeldir ama Tanrının yarattığı ve kendisine yaşattığına inandığı acıların bir derece daha büyük olmadığına kanaat getiren birinin Tanrıya şükretmesi yaşadığı felaketleri Tanrının önceden tasarladığını ve kendisine yaşattığına kabul etmesi Yaratan ‘ ın hoşuna gitmez. Tanrı acıları var etmemiştir. Acılar bizim suçlarımızın acı meyveleridir, acıları biz bencilliğimizden dolayı birbirimiz için var ettik.

Yaratan’ ın karşısında kendi eylem, düşünce ve fiillerimizden bizzat kendimiz sorumluyuz. Yaratan bize istediğimiz beden ve statüyü verirken onu korumak, daha ileriye taşımak veya iyilik yolunda kullanmak tamamen kendi seçimimizdir.

İnananları bilimsel düşünmekten alıkoyan, yaşanan kötü olayları acıları Yaratan’ a mal eden kader anlayışı Yaratanın değil bizlerin inandığı ve oluşturduğu bir olgudur. Kaderi Tanrı yaratmamıştır, kader yoktur.  Bizler Tanrı nın bize hediyesi olan özgür irademizle i y i lerden olup Tanrı’ nın yanında yaşamak için çalışmalı ve O na dua etmeliyiz. Ruhun göçünü durdurmak için Tanrı’ dan yardım dilemeliyiz.......


Işık ve Sevgi İle Kalın.......
Başlık: Ynt: Tanrı, neden hep bildiğini okur?
Gönderen: Texan - Temmuz 09, 2010, 11:49:33 öö
bunun için önce 'tanrı nedir?' sorusunun cevabını bulmak gerekiyor. bu da tarih boyunca cevabı alınmaya çalışılan bir soru...  forumda da birçok başlıkta bu soruya cevap olabilecek yazılar bulabilirsiniz.

sizin sorunuza gelince; acaba siz 'tanr'ıya yapmadığı ve yapmayacağı bir görevi yüklemiş ve olanlardan onu sorumlu tutmuş olamaz mısınız? yani aslında 'tanrı' hiçbir şey yapmadığı halde,  bazı insanların dualarının kabul olması ve isteklerinin gerçekleşmesi sözkonusu olamaz mı? elbette birilerinin duaları, istekleri gerçekleşecekti ve bunun dua etmek veya 'tanrı'nın bunu kabul edip etmemesiyle alakası yoktu.

peki bu noktada 'tanrı'ya haksızlık etmiş olmaz mıyız?



'Tanrı' her şeyin özünde yer alan güçtür, varlığı kesin biri, çünkü içinde olduğumuz dramatik kargaşanın başka türlü açıklaması pek mümkün görünmüyor, bana göre. Biri bizi maddeye büründürdü ( ya da biz O'nun teşvikiyle kendimiz maddeye büründük, burası size kalmış) ve bizi buraya attı. Kendine özgü ve önemli kısmını kendisine yakın olanların bildiği bir planı var ve bu plan haricinde hareket etmiyor bunun için de bana göre 'işine geldiği gibi' hareket etmiş oluyor. Plan da anladığımız kadarıyla şu: "Maddeye düşen insanı bu zorlu dünya hayatı aracılığıyla kendi seviyesine çıkarmak" Bunun için birçok hayat şansı sunuyor bize fakat hep belli sınırlarla bir hayat oluyor bu. Zenginseniz mutluluk vermiyor fakirseniz de para. Sıkıntının kaynağı bir şekilde Tanrı olmuş oluyor ve -belki satanik gelebilir- ancak ben Yaratan'ın da yaratılıştan sorumluluk duyması gerektiğine inanıyorum. Rolleri biçerken ölçüsü nedir, sadece kendi bilgeliği mi? Dualar/arzular kendi planı dahilinde işliyor/kabul oluyor hatta o duaların/arzuların ortaya çıkışı bile O'nunla ilgili.Buradaki çelişki de şununla aşılabilir: O'ndan başkası yok. Eğer başka bir varlık söz konusu değilse O'ndan başka, bu acı neden var?Bu eziyet ne diye o zaman?Bu da başka bir soru


Demişsiniz ki:"Acaba siz 'tanr'ıya yapmadığı ve yapmayacağı bir görevi yüklemiş ve olanlardan onu sorumlu tutmuş olamaz mısınız? yani aslında 'tanrı' hiçbir şey yapmadığı halde,  bazı insanların dualarının kabul olması ve isteklerinin gerçekleşmesi sözkonusu olamaz mı? elbette birilerinin duaları, istekleri gerçekleşecekti ve bunun dua etmek veya 'tanrı'nın bunu kabul edip etmemesiyle alakası yoktu.Peki bu noktada 'tanrı'ya haksızlık etmiş olmaz mıyız?"


O birilerin isteğinin gerçekleşmesindeki ölçü nedir? Yalnızca kendi bilgeliği ile mi açıklanabilir bu? Tanrı mükemmel diye biliyoruz ancak buradaki tavrı bencil değil mi?Yalnızca ben biliyorum diyor ve geridekileri hesaba katmıyor, umursamıyor.
Başlık: Ynt: Tanrı, neden hep bildiğini okur?
Gönderen: Texan - Temmuz 09, 2010, 12:01:07 ös
Tanrı, bana göre - kişisel ve bireysel düşüncem - hep bildiğini okumaz. Insanoğluna sürekli seçenek sunar. Sunmuş olduğu seçeneklerin Insan tarafından doğru ya da yanlış farkedilmeksizin hangi seçeneği işaretlemesi elbette Tanrı için herhangi bir önem taşımaz. Çünkü sonuçta kişinin özgür iradesiyle yapılmış bir seçim olduğu için herhangi bir müdahale de söz konusu olamayabilir. Bizim kendi açımızdan olaylara bakış yönümüzle Tanrı' nın her iki açıdan bakması bize göre O'nun doğal olarak daha fazla avantaj sağladığı söylenilebinir. Ama bizler bir gün olsun olaylara kendi yönümüzle birlikte başkalarının da bakış açıları yönünden bakmamız - genelleme yapmıyorum - belki aklımıza bile gelememiştir.

Dünya bir seçim ortamıysa eğer şuanki durum gereği yapılan seçimlerin - şimdiye dek - sonuçları ile karşı karşıya kaldığımız için en azından bir kaos ortamı bile olsa daha önce yapılmış olan hangi seçimlerin yanlış olduğu yönünde bize birçok ipucu olanağı da sağlanılmaktadır.

Belki konunun dışına biraz çıkmış olabilirim ama sunmuş olduğum bu örneklemden Tanrı'nın hep bildiği okuduğu gibi yanlış bir varsayımın kesinlikle doğru olmadığı düşüncesinde olduğumu belirtmek içindir.

Aksi durum olsaydı ki dünyamızın geçirdiği önemli safhalarda zaten kendimiz birer kukladan başka bir işe yaramadığımızı pekala anlayabilirdik. Görülüyor ki, aşırı derecede bir serbestsiyetlik, aşırı derece kendi iradelerine hükmetme şansı ve aşırı derece herşeyi özgür iradesi dahilinde yapabilme toleransı söz konusudur. Düşünüyorum da bunun daha ne türlü bir özgür ortamı sağlanılabilinirdi şaşıp kalıyorum.

Saygılar,


Dünyanın bir seçim ortamı değil, bir sonuç ortamı olduğuna inanıyorum üst planlarda tasarlanan şeyler bu alt dünya(mız)da ortaya çıkıyor  ve  biz seçim yanılsamasında yaşıyoruz, zaten aksi hali olsaydı olacakları bilerek yaşayamazdık bundan acı duyardık. Bu yüzden gelecek saklanır ve bilinmesine izin verilmez çünkü zaten olacaklar bellidir küresel ısınmanın içinde bulunduğumuz günlerde ortaya çıkacağı net olduğu gibi, sizin kiminle ne zaman evleneceğiniz, çocuğunuzun tam nerede ne zaman doğacağı hangi mesleği seçeceğiniz de bellidir. Çünkü zaten doğmuş olduğunuz ortam, çevreniz sizi etkiler, siz onlara benzer ya da onların zıddı yönde tercihte bulunursunuz( burada kıstas gene onlardır, siz tercihte bulunduğunuzu düşünseniz de). Yani bir makinenin çıkardığı belli tarzdaki üründür aslında hayatın(m)ız.
Başlık: Ynt: Tanrı, neden hep bildiğini okur?
Gönderen: Texan - Temmuz 09, 2010, 12:15:22 ös
...

..

Yaratan’ ın karşısında kendi eylem, düşünce ve fiillerimizden bizzat kendimiz sorumluyuz. Yaratan bize istediğimiz beden ve statüyü verirken onu korumak, daha ileriye taşımak veya iyilik yolunda kullanmak tamamen kendi seçimimizdir.

İnananları bilimsel düşünmekten alıkoyan, yaşanan kötü olayları acıları Yaratan’ a mal eden kader anlayışı Yaratanın değil bizlerin inandığı ve oluşturduğu bir olgudur. Kaderi Tanrı yaratmamıştır, kader yoktur.  Bizler Tanrı nın bize hediyesi olan özgür irademizle i y i lerden olup Tanrı’ nın yanında yaşamak için çalışmalı ve O na dua etmeliyiz. Ruhun göçünü durdurmak için Tanrı’ dan yardım dilemeliyiz.......




İnsan varoluşu gereği çabalamak zorundadır buna katılıyorum (su içmek için onu almaya gitmesi de bir çabadır sonuçta) ve iyilik yönünde çabalamalıdır burada da sizden ayrılmıyorum. Yalnız kader konusunda farklı düşünüyorum. Dünyanın bir seçim ortamı değil, bir sonuç ortamı olduğuna inanıyorum üst planlarda tasarlanan şeyler bu alt dünya(mız)da ortaya çıkıyor  ve  biz seçim yanılsamasında yaşıyoruz.Bu dünya bize anlatıldığı gibi denenme ortamı değil, 'araç olma' durumundadır yani burada sürekli yaşadığımız belli şablondaki (neden-sonuç ilişkisiyle işleyen) hayatlar var aslında ve gariptir farkında olmadan Tanrı olarak bildiğimiz 'bilinmeyen'e bağlı şekilde yaşıyoruz...
Başlık: Ynt: Tanrı, neden hep bildiğini okur?
Gönderen: alcyone - Temmuz 09, 2010, 01:31:16 ös

O birilerin isteğinin gerçekleşmesindeki ölçü nedir? Yalnızca kendi bilgeliği ile mi açıklanabilir bu? Tanrı mükemmel diye biliyoruz ancak buradaki tavrı bencil değil mi?Yalnızca ben biliyorum diyor ve geridekileri hesaba katmıyor, umursamıyor.


'tanrı'nın mükemmel olup olmadığını nereden biliyorsunuz? bu konuda eğer sadece semavi dinlerin kitaplarını baz alıyorsanız, bu dinler dışında inananların 'tanrı'larının mükemmelliği nasıl sorgulanabilir?
hatta 'tanrı' yoktur diyenlerin durumu ne olacak?

'tanrı' yaratan, siz yaratılan olmayabilirisiniz. tersi bir durumda olabilir, bir birliktelik hali de...
yani aslında tüm yaratıldığına inananlar da yaratanın yani 'tanrı'nın bir parçası ve yansıması olabilir. eğer olaya böyle bakarsanız kendi kendinizi mi suçlayacaksınız?

felsefenin cevap bulmaya çalıştığı ana sorulardan birine cevap bulmaya çalışıyorsunuz. ve ancak kendi kendinize sorarak cevabı bulabilirsiniz.

Hermes’in Öğrencisi Askelopis bu konuda şöyle demiş: “İnsanlar ölümlü Tanrılardır, Tanrılar da ölümsüz insanlar… Eşya’nın dışı, içi gibidir. İçle dış arasında bir ayrılık yoktur. Küçük büyük gibidir. Küçük’le büyük arasında hiç bir ayrılık yoktur. Evren’de hiç bir şey ne iç, ne dış, ne küçük, ne büyüktür. Bir tek Yasa ve o Yasa’nın gördüğü bir tek iş vardır. Bu sözlerin anlamını anlayan ‘Hakikat’i görür. Kimi insanlar, bu anlayışları, olağanüstü çabaları ve yetkinlikleriyle öteki insanların görmediklerini görebilirler. Oysa ‘nedenler nedeni’ daima gizlidir. Çünkü sonsuzluk, pek kısa bir son olan zaman ve yine pek kısa bir son olan mekân içinde anlaşılamaz ve anlatılamaz. Bizler, ancak, öldükten sonra onu anlayabilir ve anlatabiliriz. Çünkü yaşarken zaman ve mekânla sınırlıyız. Sınırsızlık, sınırlılık içinde kavranamaz…”

kaynak:  Berk Yüksel - Kendini Bilmek Yolculuğu ve Ezoterik Bakış
Başlık: Ynt: Tanrı, neden hep bildiğini okur?
Gönderen: Texan - Temmuz 09, 2010, 05:04:31 ös



...

'tanrı' yaratan, siz yaratılan olmayabilirisiniz. tersi bir durumda olabilir, bir birliktelik hali de...
yani aslında tüm yaratıldığına inananlar da yaratanın yani 'tanrı'nın bir parçası ve yansıması olabilir. eğer olaya böyle bakarsanız kendi kendinizi mi suçlayacaksınız?

felsefenin cevap bulmaya çalıştığı ana sorulardan birine cevap bulmaya çalışıyorsunuz. ve ancak kendi kendinize sorarak cevabı bulabilirsiniz.

Hermes’in Öğrencisi Askelopis bu konuda şöyle demiş: “İnsanlar ölümlü Tanrılardır, Tanrılar da ölümsüz insanlar… Eşya’nın dışı, içi gibidir. İçle dış arasında bir ayrılık yoktur. Küçük büyük gibidir. Küçük’le büyük arasında hiç bir ayrılık yoktur. Evren’de hiç bir şey ne iç, ne dış, ne küçük, ne büyüktür. Bir tek Yasa ve o Yasa’nın gördüğü bir tek iş vardır. Bu sözlerin anlamını anlayan ‘Hakikat’i görür. Kimi insanlar, bu anlayışları, olağanüstü çabaları ve yetkinlikleriyle öteki insanların görmediklerini görebilirler. Oysa ‘nedenler nedeni’ daima gizlidir. Çünkü sonsuzluk, pek kısa bir son olan zaman ve yine pek kısa bir son olan mekân içinde anlaşılamaz ve anlatılamaz. Bizler, ancak, öldükten sonra onu anlayabilir ve anlatabiliriz. Çünkü yaşarken zaman ve mekânla sınırlıyız. Sınırsızlık, sınırlılık içinde kavranamaz…”

kaynak:  Berk Yüksel - Kendini Bilmek Yolculuğu ve Ezoterik Bakış



Teşekkür ederim, sayın Alcyone.
Başlık: Ynt: Tanrı, neden hep bildiğini okur?
Gönderen: alcyone - Temmuz 09, 2010, 05:14:02 ös
Teşekkür ederim, sayın Alcyone.

rica ederim Sayın Texan, yardımcı olabildiysem ne mutlu bana...
Başlık: Ynt: Tanrı, neden hep bildiğini okur?
Gönderen: alcyone - Temmuz 09, 2010, 05:44:11 ös
ek olarak;

İngiliz yazar C. S. Lewis'in de dediği gibi "Tanrı mükemmel ise insanlarını mutlu etmeyi isteyecektir ve Tanrı herşeye kadirse istediği şeyi yapacak güçte olacaktır. Fakat insanlar mutlu değiller. Bu nedenle Tanrı'nın da iyiliğe, güce ya da her ikisine de ihtiyacı vardır."

Bu konu ayrıca John Milton'un "Kaybolmuş Cennet" inde vurguladığı "insanı yargılamak için Tanrı'nın yolları" konusunun ta kendisiydi. Leibniz 18. Yüzyıla kadar bu soruna bir isim verdi:

 "Teodicy" (Tanrı'nın tedbirlerini haklı çıkaran felsefe). Sözcük, Yunanca Theos (Tanrı) ve dike (adalet) kelimelerinden gelmektedir.
Başlık: Ynt: Tanrı, neden hep bildiğini okur?
Gönderen: ceycet - Temmuz 09, 2010, 09:10:39 ös
Bu konuda uzun uzun yazmak isterdim;ama fırsatım olacağını pek sanmıyorum.Aslında tam da bana göre bir konu...

Tanrı,konuyu açandan da,katılımcı olanlardan da razı olsun.Olur inşallah...

Tanrı kim dir?...Bu soruya yanıt ararken sorgulamamız gereken daha net bir arayışı gözardı etmememiz gerekir.Tanrı kim veya "Ne"değildir?

Tanrı,isteyenden dileyenden yaradıldığı öngörülenden,uzakta ötede başka yerde,gökte,ulaşılması umulan farazi bir mekenda, farazi bir varlıkmıdır?

Bu soruya "evet"yanıtı verenler,farkında olmadan"Şirk"e düşmüşlerdir.

Ötede,sizden uzakta,sizden azade bir "Tanrı"yoktur!...Olamaz da..."Var"diyenler,kabukçulardır.Size şah damarınızdan daha yakın olan Tanrı,ancak ve ancak sizin dileklerininizi olamasa da,kabul ettiklerinizi size bahşeden Tanrı dır!...

Tanrı'dan geldiğini öngördünüz nimetleri,kendi kabullerinizle kıyaslayınca,Tanrı'nın sizin için seçtiklerini rahatlıkla görebilirsiniz.


Saygılarımla



Başlık: Ynt: Tanrı, neden hep bildiğini okur?
Gönderen: Prenses Isabella - Temmuz 11, 2010, 02:33:03 ös
Dünyanın bir seçim ortamı değil, bir sonuç ortamı olduğuna inanıyorum üst planlarda tasarlanan şeyler bu alt dünya(mız)da ortaya çıkıyor  ve  biz seçim yanılsamasında yaşıyoruz, zaten aksi hali olsaydı olacakları bilerek yaşayamazdık bundan acı duyardık. Bu yüzden gelecek saklanır ve bilinmesine izin verilmez çünkü zaten olacaklar bellidir küresel ısınmanın içinde bulunduğumuz günlerde ortaya çıkacağı net olduğu gibi, sizin kiminle ne zaman evleneceğiniz, çocuğunuzun tam nerede ne zaman doğacağı hangi mesleği seçeceğiniz de bellidir. Çünkü zaten doğmuş olduğunuz ortam, çevreniz sizi etkiler, siz onlara benzer ya da onların zıddı yönde tercihte bulunursunuz( burada kıstas gene onlardır, siz tercihte bulunduğunuzu düşünseniz de). Yani bir makinenin çıkardığı belli tarzdaki üründür aslında hayatın(m)ız.

Belki.. farklı düşündüğümüze sevindim çünkü olaya ben bir açıdan bakarken siz de başka açıdan bakmamı sağlıyorsunuz.. bu yönden..

Peki o zaman dünya ortamını ne şekilde nitelendirebiliriz ki? Eğer seçim ortamı değilse o zaman başka türlü şeylerle sarmalanmış bir tür yumak gibidir. Aslında nereden başlanılacağını tam olarak kestiremesem de sonuçta bu yumak bir şekilde çözülmeli, dimi?

Bakın, başkalarını bilemem ama ben, kendi hayatımdan yola çıkarak oluşturduğum bireysel düşüncelerimi ifade etmeye çalışırım, genellikle, ama gelgelelim önüme konulan seçeneklerden birini tercih ederek yoluma devam ettiğimi söyleyebilirim. Yani kendi yaşantımdan kaynaklanan deneyim ve tecrübeler sonucu burada ifade ettiğim bireysel düşüncelerimin kaynağı kendim olduğum için size göre elbette farklı ya da yanlış gelebilir. Bana göre seçim ortamıdır. :)

Saygılarla..
Başlık: Ynt: Tanrı, neden hep bildiğini okur?
Gönderen: martı - Temmuz 12, 2010, 03:51:46 ös
Tanrı,neden hep bildiğini okur?

Tanrı'yı insani sıfatlarla düşündüğümüz için bu soruyu soruyoruz aslında.İnsanlara yakıştırılan bir şeydir 'bildiğini okuma'.Biz şimdi Tanrı'yı bu soruyla açıklamaya çalışırsak bu mümkün olmaz.

Tanrı kimdir? nedir? Acaba insan gibi düşünen ama kusursuz bilinçli bir varlık mı ya da sistemin kendisi mi ?

Bazılarının duaları,dilekleri kabul olurken bazılarınınki neden kabul olmuyor ya da bazı şeyler neden adaletli değil.Bunların cevabını doğru şekilde verebilmemiz için modern bilimin kuantum fiziğinden de yararlanarak şunu söylemek mümkün aslında.Tanrı,kusursuz bir sistem yaratıyor(adalet veya adaletsizlik olarak bakmayın,kusursuz olması işlerliği bakımından) bu sistemi hangi koşulda nasıl davranması,nasıl işlemesi gerektiği konusunda programlıyor.Ve dünya hayatı boyunca bu sisteme bir daha müdahale etmiyor.Bizim dileklerimizi kabul eden de,etmeyen de Tanrı değil,Tanrı'nın yaratmış olduğu sistem,bu yüzden duaları,dilekleri kabul etmede asla bir subjektiflik yok,çünkü sistem bir bilgisayar programı gibi işliyor.

Neden bazı şeyler istediğimiz gibi gidiyor ya da gitmiyor.Sistem bir olasılıklar zinciri...Bir davranışınız ,isteğiniz,projeniz için olabilecek bütün olasılıklar sistemin datasında mevcut.Yani bir isteğinizin olumlu,olumsuz,nötr bir şekilde sonuçlanacağını siz belirliyorsunuz.Sistemde hepsi mevcut ve olasılıklardan birini siz seçiyorsunuz.(Bunu seçmede bulunduğunuz frekans,yaydığınız titreşim,isteğinizin gücü vss. rol oynayanlar bunlar.)

Kader dediğiniz şey ise yine bunlarla bağlantılı olarak şu söylenebilir.Sizin seçenekleriniz var,3-4 değil de seçmeniz için 2 seçeneğe sahipsiniz,belli olan tek şey bu.Sizin hangisini seçeceğiniz ise tamamen size bağlı.

Son olarak sözlerimi onaylayacak bir kızılderili deyişiyle bitirmek istiyorum.

'Kader, çadırındaki kilim gibidir. İpliğini Ulu Tanrı verir sen dokursun'.