Masonlar.org - Harici Forumu

Inanc => 3 Buyuk Din => Islam => Konuyu başlatan: ceycet - Ağustos 22, 2010, 09:52:44 ös

Başlık: Z e k a t & İ n f a k
Gönderen: ceycet - Ağustos 22, 2010, 09:52:44 ös
Kuran’da malların, maddi değerlerin Allah yolunda sarfedilmesi zekat, sadaka, infak gibi kelimelerle, kimi zaman da yoksulu yedirin gibi ifadelerle (örneğin 74-Müdessir Suresi 44) veya mallarla Allah yolunda mücadele etmek (örneğin 4-Nisa Suresi 95) tarzı ifadelerle anlatılır. Kuran’da birçok ayette anlatılan bu ibadet, dinimize göre en temel vazifelerimizden biridir.

Kuran’daki birçok ayette mallarımızdan sarfetmemiz anlatılmıştır. Fakat hiçbir ayette “Kuran’a göre zekatın miktarı 1/40’dır” diye bir ifade yer almaz. Kuran’da birçok ayette anlatılan bu konuda, eğer 1/40 şeklinde bir ölçü lazım olsaydı, hiç şüphesiz Allah bunu kitabında açıklar, bizi yalanlarla dolu başka kitaplara muhtaç etmezdi. 1/40 şeklinde ölçü getiren mezheplerin bu ölçüsü, halkın bir çoğu tarafından dinin ölçüsü sanılmaktadır. Oysa bu ölçü Kuran’da geçmediği gibi, mezheplerin tek ölçüsü de değildir. Mezhepler altın, gümüş para gibi değerlerin oranını 1/40 olarak görmüşlerdir. Mezheplere göre devenin zekatının ölçüsü, koyunun zekatının ölçüsü gibi ölçülerin hepsi birbirinden farklıdır. Tarladaki ürünün zekatı 1/10’dur. Eğer suyu taşıyarak tarlanıza getiriyorsanız bu ölçü 1/20’ye düşer. Yani Kuran’da geçmeyen birçok ayrı ölçü zekatta geçerlidir. Üstelik bu ölçüler mantıksızdır. Niye çiftçilik yapan kişi ürününün 1/10’unu verecekken, altını, gümüşü olan biri 1/40’ı gibi bir rakamla çiftçilerin dörtte birini versin? Çiftçiler tüccarlardan daha mı zengindirler, yoksa çiftçilik tüccarlıktan çok daha avantajlı bir meslek midir? Devesi olanlarla, koyunu olanların verdiği zekatın oranları neye göre farklı? Kuran’da geçmeyen ölçüleri uyduranların, uydurduklarında bir akıl, bir basiret görülmüyor. Allah, Kuran’la yetinmemenin sonucunun bu konuda da felaket olduğunu
göstermektedir.

Kuran’da geçen “infak” kelimesinin Türkçe karşılığı “harcamak, sahip olunan mallardan vermek”tir. Kuran’da geçen bu kelime Türkçe’deki harcama kelimesi gibi hem Allah yolunda harcamayı, hem de bunun dışındaki harcamayı ifade edebilir. Genelde Allah yolunda harcamayı ifade etmek için kullanılmış olan bu kelime, Allah yolundan alıkoymak için yapılan harcamalar için de kullanılmıştır. (Bkz 8-Enfal Suresi 36) Oysa “sadaka” kelimesi hep “Allah yolunda harcamalar” manasında kullanılır. “Sadaka” kelimesi kökünde “doğrulama” manasına sahiptir. Allah yolunda yapılan harcamaların, Allah’ın hükümlerine inanmanın ve bu hükümleri doğrulamanın bir sonucu olması, “sadaka” kelimesinin bu kökten türemesine sebep olmuş olabilir. “Zekat” kelimesi ise “temizlenme” manası taşır. Kuran’da “zekat” kelimesi “sahip olunan değerlerden başkalarına vererek temizlenme” manasında kullanılır. Nitekim 9-Tevbe Suresi 103. ayette “sadaka vermenin”, “temizlenme” yani “zekat” olduğunu anlayabiliriz. Sadakayı zekata eşitleyen bu anlayış kadar, zekatı daha geniş manalı olup, özellikle sadakayı kapsayan bir kavram olarak düşünen bir anlayış da geliştirebiliriz. Bu anlayışa göre zekat, sahip olunan tüm imkanlardan vererek temizlenmeyi gerektirir. Yani kişi mallardan vererek zekat vazifesini yerine getirebileceği gibi, sahip olduğu bilgisinden başkalarını faydalandırmakla da zekat vazifesini yerine getirmiş olur. Kuran sahip olduğumuz mallardan, maddi değerlerden kimlere vereceğimizi şu ayetleriyle açıklar:

...yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, özgürlüğe kavuşma gayretindekilere veren...

2- Bakara Suresi 177

Sana neyi infak edeceklerini (harcayacaklarını) sorarlar. De ki: “Hayır olarak infak edeceğiniz (harcayacağınız) anne, baba, yakınlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlaradır. Hayır olarak yaptıklarınızı şüphesiz Allah bilmektedir.”

2- Bakara Suresi 215

Kendilerini Allah yoluna adayan yoksullar içindir ki yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler. Onurlarından dolayı, bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayır olarak infaklarınızı(harcamalarınızı) şüphesiz Allah bilmektedir.

2- Bakara Suresi 273

Sadakalar; Allah’tan bir farz olarak yalnızca şunlar içindir: Yoksullar, düşkünler, görevli olanlar, kalpleri ısındırılacaklar, özgürlüğünü kaybetmişler, borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmış kişi. Allah bilendir, hakimdir.

9- Tevbe Suresi 60

Görüldüğü gibi ayetlerden, Allah için yapacağımız harcamaların, sadakaların kimlere gideceğini anlıyoruz. Allah yolunda yapılacak harcamanın miktarına gelince, bu soru Kuran’da sorulmuş sonra da cevabı verilmiştir.

Ve sana neyi infak edeceklerini (harcayacaklarını, vereceklerini) sorarlar. De ki: “Bağışladığınızı”. Böylece Allah size ayetlerini açıklar, umulur ki düşünürsünüz.

2- Bakara Suresi 219

Görüldüğü gibi Allah neyin harcanacağı sorusuna Kuran’da cevap vermiştir. Bu cevap ne 1/40’tır, ne de 1/10’dur, ne de başka rakamsal bir orandır. Birçok kişi eğer Kuran çevirilerini incelerse “bağışladığınızı” diye yaptığımız çevirinin “ihtiyaçtan artanı” diye çevrildiğine rastlayabilir. Tahminimiz bu, Kuran çevirilerinde birbirini taklit ederek yazmanın ve burada geçen kelimenin Kuran’ın diğer yerlerinde nasıl geçtiğini araştırmamanın neticesidir. Burada bizim “bağışladığınızı” diye çevirdiğimiz ve diğer bazı çevirilerde “ihtiyaçtan artanı” diye çevrilen kelime, “afv”dır. İsteyen aynı kelimenin geçtiği 2-Bakara Suresi 187, 3-Ali İmran Suresi 152, 3-Ali İmran Suresi 155, 5-Maide Suresi 95, 5-Maide Suresi 101, 9-Tevbe Suresi 43, 42-Şura Suresi 40, 64-Teğabun Suresi 14 ayetlerini inceleyebilir. Tercümelerde bu ayetlerdeki aynı kelimenin karşılığını “affetmek” ve “bağışlama” olarak bulacaksınız. Fakat “ihtiyaçtan artanı” şeklinde bir manaya rastlamayacaksınız. Aynı kelime Türkçe’mize de “affetmek” şeklinde girmiştir. Ayetten “gözden çıkardıklarımızı, isteyerek ayırdıklarımızı” vermemiz anlaşılmaktadır.

Bu ayet yapılan harcamaların gönül rızası ile gerçekleşen harcamalar olduğunu gösterir. Bu yüzden kişinin, ekonomik hayatında vermeye zorunlu tutulduğu vergi, KDV gibi harcamaları ile infağı (sadakayı) gerçekleştirdiğini düşünmek hata olur. Allah yolunda yapılan harcamalar gönül rızası sonucudur, ekonomik mecburiyetler, zorla alınmalar buna dahil edilemez. Kuran’ın mallarımızdan, Allah’ın rızık olarak verdiklerinden harcamamızı söyleyen birçok ayeti vardır. Kuran’da cimrilik kınanmış ve Allah’ın verdiklerinden yine Allah rızası için sarfetmemiz söylenmiştir. Kuran, özel mülkiyeti helal kılmış, fakat Allah’ın tüm nimetlerin sahibi olduğu bilinci ile kulların, Allah’ın verdiklerinden sarfederek sosyal adaleti sağlamalarını istemiştir. Kuran bize yoksulların malımızda hakkı olduğunu öğretmekte (70-Mearic Suresi 24,25) ve sadaka ile bizim yoksulların bu hakkını kendilerine teslim edip temizlendiğimizi (zekat verdiğimizi) anlatmaktadır.

Allah rızıkta kiminizi kiminize üstün kılmıştır. Üstün kılınanlar rızıklarını ellerinin altındakilere aktarıp onda eşit hale gelmiyor. Allah’ın nimetini inkar mı ediyorlar?

16- Nahl Suresi 71

Ey iman edenler! Yahudi bilginlerinden ve rahiplerden birçoğu insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allah’ın yolundan alıkoyarlar. Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanları korkunç bir azapla müjdele.

9- Tevbe Suresi 34

Mallarını Allah yolunda harcayacak kişi, malların gerçek sahibinin Allah olduğunu unutmayacak, bu konudaki tüm Kuran ayetlerini göz önünde bulunduracak ve dinimizin çok önem verdiği bu ibadeti gerçekleştirecektir. Yukarıdaki ayetlerden anlayabileceğimiz gibi ideal olan herkes birbiriyle eşit seviyeye gelene kadar verme faaliyetinin devamıdır. Sosyal adalet dengesizliğini yaratan hırsla para yığma alışkanlığı, hiç hoş karşılanmamaktadır. Ayrıca 9-Tevbe Suresi 34. ayetindeki ifadeyi göz önünde bulundurarak zekatımızın, harcamalarımızın sahtekar din adamlarına gitmemesine, onların mal yığıcılığının aracı olmamasına da dikkat etmeliyiz. Bu ibadette herkes kendi bütçesine göre elinden geleni yapacaktır.

Geniş imkanı olan bu geniş imkanından harcasın. Rızkı kısıtlı tutulan da Allah’ın kendisine verdiği kadarıyla versin.

65- Talak Suresi 7

Allah bu harcamalarımızın gizli de, açık da olabileceğini söylemekte, fakat gizli şekilde vermeyi üstün tutmaktadır.

... Kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık olarak infak ederler(harcarlar)...

13- Ra’d Suresi 22

Sadakaları açıktan verirseniz ne iyi, fakat gizleyip fakirlere verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.

2- Bakara Suresi 271

Bu harcamaların yapılmasında Allah rızası dışında yollara sapılıp, gösteriş yapılmaması, verilenin başa kakılmaması da Kuran’da geçer.

262-Mallarını Allah yolunda harcayıp, sonra da harcamaların peşinden başa kakıp eziyet vermeyenlerin ödülleri Rableri katındadır. Onlara korku yoktur ve tasalanmayacaklardır onlar.

263-Güzel bir söz ve bağışlama peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah cömerttir, yumuşak davranandır.

264-Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı halde insanlara gösteriş olsun diye malını infak eden (harcayan) kişi gibi sadakalarınızı başa kakarak ve eziyet ederek boşa çıkarmayın.

2- Bakara Suresi 262,263,264

9- Tevbe Suresi 91 ve 92. ayetlerden harcayacak bir şey bulamayanların üzerinde herhangi bir sorumluluk olmadığı anlaşılmaktadır. 2- Bakara Suresi 267. ayette ise düzgün mallardan harcama yapmamız, tiksinilecek şeyleri infak etmememiz anlatılır. Kuran servet sahiplerine, mallarında fakirlerin hakkının olduğunun, malın gerçek sahibinin Allah olduğunun dersini verir.

Uydurma din üretenler, Kuran’da olmayan zekat ölçülerinin yanında, bir malın bir kişide en az bir sene kalması şartıyla zekat verilmesi gerektiği gibi hükümler de getirmişlerdir. Oysa günümüzde büyük holding sahiplerinin birçoğu bile parasını bir sene bir yerde bekletmemekte, sürekli işlerinde sermaye olarak döndürmektedirler. Borçlu zekat veremez, mal üretiminde kullanılan mallardan zekat verilmez gibi Kuran’da olmayan prensipler düşünülürse; krediyle iş yapan holdingciler, üretim aracı fabrika olan fabrikatörler hiç zekat vermeyecek, fakat çiftçi ürününü topladığında bunun 1/10’unu, ev hanımı kolundaki bileziğin 1/40’ını her sene zekat olarak verecektir. Gelenekçilerin bir diğer izahına göre binek için zekat verilmez. Bu izaha göre milyarlık arabası olanlar zekat vermeyecek ama 10 kilo domates toplayan 1 kilosunu verecektir. Kuran’ın verdiği esnekliğin kaldırılması hoş görülemeyeceği gibi, Kuran’ın bir farzının uydurma izahlarla yok sayılması sonucunu doğuracak izahlar da hoş görülemez. Daha doğrusu Kuran dışı olanın, yani insansalın, Allah’tan olan ile karıştırılması asla hoş görülemez. Bu gayretin sonucunda ortaya çıkan rezalet tablosu ortadadır. Kuran diğer konularda olduğu gibi, mallarımızı nasıl harcayacağımızı ve kimlere yardımlar yapmamız gerektiğini de tam ve eksiksiz bir şekilde açıklamıştır.

Sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça asla iyiliğe eremezsiniz. Her ne harcarsanız şüphesiz Allah onu bilir.

3- Ali İmran Suresi 92
Başlık: Ynt: Z E K A T & İ N F A K
Gönderen: ceycet - Ağustos 22, 2010, 10:12:01 ös

Kuran-ı Kerim'i sıklıkla okuyanlar bilirler ki,Kuran'ın en sık tekrarladığı telkinlerden birisi "İnfak"tır.

Dağıtın...Size bağışlananlardan...Dağıtın,dağıtın.Yani;"Ver"in,verin...

Kuran'ı şahsa münhasır bir mesajlar bütünü olarak değerlendirirsek,ki doğrusu da budur;cennetin yolunu tanımlarken gösterdiği yola dikkat edin...

"Verin"..."Dağıtın"...Kalıcı huzurun anahtarıdır bu...

Nedir,kalıcı huzur?...

CENNET!...

Almaya odaklanırız hayvani fıtratımızla...Alınca...Doyarız,elde edince biter haz...Tekrar alacak birşeyler aramaya başlarız,yine aynı mutsuz son...Kısırdöngü mmezara kadar takip eder bizi...Ta ki,"Kıyam"a kadar,yani,adı ölüm olan aydınlanmaya,dirilişe kadar...

Aslında,bu konuya "Hurafe tezgahında zırva dokumak"başlığıyla teşebbüs ettiğim yazı dizisinde değinecektim;baktım ilgi yok,temayül böyle...Erteledim;kısmet bugüneymiş...Ramazanın hayrına yazdım.Ramazan konusunu da değinmek isterdim,ama inşallah daha sonra...Belki astrolojiye meraklı arkadaşlar değinirler,öylesi daha kalıcı olur sanırım.



Saygılar

Başlık: Ynt: Z E K A T & İ N F A K
Gönderen: sun - Ağustos 23, 2010, 09:43:17 ös
İşin en ilginç tarafı insanlar sadece zengin insanların zekat vermesi gerektiğini yani fakirlere zekat yokmuş gibi bir bilgi var. Halbuki bir çöpçü 40 tane ekmek kırıntısı toplasa o 40 taneden 1 tane kırıntı Allah ındır. Kişi tasavvufta ise 2 tane kırıntı Allah ındır.
Başlık: Ynt: Z E K A T & İ N F A K
Gönderen: rigormortis - Ağustos 24, 2010, 12:12:48 ös
Sayın II.Abdulhamid,

Merak ettim Allah kırıntıyı napacak?
Başlık: Ynt: Z E K A T & İ N F A K
Gönderen: martı - Ağustos 24, 2010, 01:55:34 ös
       Yapmayın Allah aşkına ''40 kırıntının biri Allah'ındır'' nasıl bir cümledir? Allah kırıntıyı ne yapsın diye sormayacağım demek istediğinizi anlıyorum da kim karar veriyor buna onu anlamadım.
       Zekat vermek zenginler içindir de demeyelim de gücü yetenler içindir diyelim.Çünkü Kur'an'da da aslında verilen bir evren yasası olan bumerang yasası,''paraya ihtiyacın varsa senden fakir olana para ver'' der.
       Bazı cemaat,tarikat,mezhep yolu içerisinde olanlar tarafından belirlenen belirli rakamlar olabilir ama bu ancak bir öneri olarak kalır.Allah kelamı olmayan iyi niyetlerinizi,öneri olarak paylaşın lütfen..

Saygılar...
Başlık: Ynt: Z E K A T & İ N F A K
Gönderen: sun - Ağustos 25, 2010, 06:24:18 öö
Olay orda kırıntı değil. Orada yaptığınız nefs teskiyesidir. Allah ın senin ibadetine de ihtiyacı yoktur. Senin ibadete  ve ona ihtiyacın var.

Allah demiyor zekat vermen için halin vaktin yerinde olsun. Ayrıca ne kadar durumun kötü olursa olsun, ne kadar infak edersen Allah o kadar malını artırır. Allah sözünün arkasında durmaz mı haşa ?

Bu ölçüleride Allah dostları söylemiştir geçmişte.
Başlık: Ynt: Z E K A T & İ N F A K
Gönderen: rigormortis - Ağustos 25, 2010, 12:30:22 ös
Sayın II. Abdülhamid

Bu söylediğinizden sanki Allaha rüşvet veriyormuşuz gibi bir izlenime kapıldım. Ayrıca veren zaten oysa ve kendiside bizzati içimdeyse ben onun bir parçasıysam, onun olanı başkasına vermemde ki ibadeti, sanki bir parça göremiyor gibiyim.

İbadet dediğiniz nedir Tanrıyla sohpet değil mi? Tanrıda benim içimdeyse ve aslında nefs dediğimiz kavram arapça ilk tefsirlere baktığımızda rahim anlamına gelirken bu anlamı kuranda nefs sözcüğünün yerine koyduğumuzda ayetlerden bir nevi özgürlük anlamı çıkmıyor mu?

Öyleyse şöle bir özet sanırım yanlış olmaz: Tanrı insanı (Ademi ve Havvayı) aynı rahimden yarattı, onlar bir yük yüklendi (günümüzde giyinmek olarak acayip bir tercüme yapılmış olsada bu yük kuvvetle muhtemel tekamül yüküdür) bu yük için onlar Tanrıdan yetki istediler yani özgürlük istediler.

İnfak ve Zekat'ta bu tekamül yolculuğunda bu kadar önemliyse, yani Tanrının verdiğini, Tanrının yarattığı diğerlerine dağıtmak. İlginç anlamlar çıkmıyor mu?

Bunları görebiliyorum ama henüz sezemiyorum yazık ki, büyüyünce belki o da olur...

Saygılarımla
Başlık: Ynt: Z E K A T & İ N F A K
Gönderen: sun - Ağustos 25, 2010, 11:15:28 ös
Nefs Allah ın bize verdiği bir bedendir. Aynı ruh ve fizik bedeni gibi. Nefsimizde hastalıklar vardır dolayısıyla nefs teskiyesi diye bir kavram ortaya çıkmıştır tabiri caizse hastalığın tedavisi. Kendimce nefsin terminolojisini açıkladım.
Tanrının verdiğini başkalarına vermek tabi ilginç bir mesele aynı zamanda nefse zor gelen bir işlem. Zaten nefsimize ağır gelmeyen bir ibadet yok malesef :) İbadetlerin tümü ilginç.
Başlık: Ynt: Z E K A T & İ N F A K
Gönderen: martı - Ağustos 26, 2010, 12:05:27 ös
         Benim yazdığım mesaja verdiğiniz cevap,bir cevap olmadığı gibi benim cümlelerimi kendi sözcüklerinizle bana karşıymış gibi yazmışsınız.Ben zekatın ölçülerinin olmamasıyla ilgili bir mesaj yazdım size.
          Dediğiniz gibi ibadet,zekat Allah için değildir.Hatta ibadet,İmam-ı Azam'a göre imanın bir gerekliliği dahi değildir ve bir ölçüsü yoktur(hani fıkıh alimlerine güven duyuyorsanız diye söylüyorum).İbadeti yapmanız veya yapmamanız imanınızdan birşey alıp götürmez ve insanlar zekatlarını,ibadetlerini istediği kadar,istediği ölçüde yaparlar.
Başlık: Ynt: Z E K A T & İ N F A K
Gönderen: sun - Ağustos 26, 2010, 01:26:28 ös
Orada ben ibadet Allah için değildir demedim. ihtiyacı yok dedim. İbadetlerin tümü Allah için yapılır. İmamı Azamın sözü ya size yanlış gitmiş yada yanlış söylemiş bilemiyorum.
Başlık: Ynt: Z E K A T & İ N F A K
Gönderen: martı - Ağustos 26, 2010, 05:16:24 ös
Siz demediniz zaten ben diyorum,ibadet Allah için yapılmaz ve  İmam-ı Azam 'ın görüşleri de aynen bu yöndedir ve birçok alanda bu şekilde mantıklı fikirlerinden dolayı diğer fıkıhçılar tarafından lanetlenmiş bir kişiliktir.
Başlık: Ynt: Z E K A T & İ N F A K
Gönderen: ceycet - Ağustos 26, 2010, 06:38:17 ös

Sayın martı haklı...

İbadeti,Tanrı için yaptığını düşünen sadece kendini aldatır.

Bütün ibadetler,beşerin kendi iç huzurunu(cennet halini)temin edebilmesi için,dinler tarafından yapılan telkinlerden ibarettir.

İnsan tavsiye edilen bu ibadetleri,kendi arayış süreci içerisinde keşfettiği usullerle de değiştirebilir;buna itiraz eden Tanrı adına konuşmuş olur ki,buda şirktir.

Nitekim,dikkat edlirse rahatlıkla görülecektir ki,ibadetlerin usulleri kutsal metinlerde açıklanmamıştır.

Yani...Kısaca demek istiyorum ki:Sen tekamül yolunda,Tanrı'yla vuslat için bir yol(Din)mu arıyorsun?...

Peki...Gayet güzel...Sen,seni sana götüren yolu araştır,telkinlere dikkat et;ama baktınki sana daha yakın görünen özgün birtakım usuller keşfettin...Yolun açık olsun!...Rahat ol.

Zaten,orada burada aradığın,sana şahdamarından daha yakındır.


Saygılar
Başlık: Ynt: Z E K A T & İ N F A K
Gönderen: sun - Ağustos 26, 2010, 06:39:09 ös
"Dediğiniz gibi ibadet,zekat Allah için değildir."
Başlık: Ynt: Z e k a t & İ n f a k
Gönderen: oasis - Şubat 15, 2011, 12:00:29 ös
Ebuzer’in dostu Ebu’l Kasım der ki;
Müstevrid İbnu Şeddad (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim bize memur olursa, kendine bir zevce edinsin. Hizmetçisi yoksa bir de hizmetçi edinsin. Meskeni yoksa bir mesken edinsin."Hz. Ebu Bekr (radıyallahu anh) dedi ki: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle buyurdukları bana haber verildi: "Kim bunun dışında bir şey edinirse, bu kimse haindir, hırsızdır." [Ebu Davud, Harac 10, (2945).]
Kuran’ın her sayfasında vurgulanan bir kelime söz konusudur. ‘’Namaz’’.
Farsça kökenli olan bu kavram, Kuran’da ‘’salat’’ görünen yere yapıştırılır. Bu yolla, ‘’salat’’ kavramının anlam derinliği maalesef görünmez hale getirilir.
Özellikle de, Arap Krallarından milyon dolarlar alınarak yazılan meallerde bolca rastlanan bu katliam, vahyi tahrif etmek dışında bir şey midir ?
Bence değildir!
Salat kavramının hangi anlamlara karşılık geldiğini görmek için dilerseniz Kuran’a göz atalım;
Salat’ı ikame edin, Zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte rüku edin (Bakara Suresi 43. Ayet)
Daha önce de belirttiğimiz gibi, salat; saly ve salv köklerinden gelir. Anlamı ‘’ateşten korunmak için uylukların hareket etmesi/eylem üretmek’’ biçimindedir.
Zekat ise, arınmak, temizlenmek manalarında kullanılan; mal vermek biçiminde karşılık bulan bir kavramdır.
Kuran’da kullanılan rüku, rakea kökünden gelen (Lisan’ül Arab, Rakea mad.); zenginin fakirleşmesi manasında kullanılan bir kavramdır.
Ve kavramların özgün anlamları ile ayeti okursak, zekat ile rüku arasındaki ilişki göze çarpar. Bu ilişki; fiili bir eylemi tanımlayıcı özellik ihtiva etmektedir.
İbadet ile Nüsuk birbirinden ayrı değerlendirilmelidir. Salatın ibadeti; yaşamın içinde; sokaktaki ateşin etrafında yaşanırken, nüsuku ise namaz olarak uygulanır.
Yani Salat, salt anlamda bir nüsuk değildir.
Mesela Hacc Suresi 41. Ayette salat, zekat vermek ve iyiyi önerip kötüden uzak tutmak ile eşitlenir. Tıpkı yukarıdaki ayette; zenginin/üsttekilerin, malını dağıtarak fakirleri/alttakileri kendi konumuna yükseltmesine eşitlendiği gibi.
Ve çarpıtılan en önemli kavramlardan biri de bu anlamda ‘’yetim’’ kavramıdır.
Araplarda yetim, tek başına, eşsiz gibi anlamlara gelir. Babasını yitirenler için kullanılan bu kavram; ‘’tek başına kaldı, eşsizleşti’’ anlamından dolayı bu anlamı kazanmıştır.
Ki Kuran’ın yetimi; yaşam mücadelesinde yalnız kalan herkestir.
İsrailoğullarından şöyle bir söz almıştık ; Allah dışında hiçbirşeyin kulu olmayın, anneye, babaya, yakınlara, terk edilmiş-yalnız kalmışlara-yetimlere ve yoksullara iyilik edin. İnsanlara sözün güzelini söyleyin, bunun için salatı ikame edin/ayağa kaldırın ve zekatı verin. Sonra siz pek azınız hariç döndünüz. Hala da yüz çevirip duruyorsunuz (Bakara Suresi 83. Ayet)
Bu minvalde salat, nüsuku itibari ile; ihram toplumuna/sınıfsız topluma yönelmek, bunun için kenzden uzak durmak/mal biriktirmemek, rüku etmek/zenginin fakirleşmesi, secde etmek ve bu şekilde davranarak Allah elçisini desteklemektir (Ahzab Suresi 56. Ayet).
Efendim diyorlar ki, malın 1/40’ı zekattır.
Haşa! Sümme Haşa!
Gördünmü o yüz çevireni
Malından az verip, çoğunda cimrileşeni! (Necm Suresi 33-34.ayetler)
1/40 uygulaması, Mekki bir uygulamadır. Velid bin Muğyi; hali hazırda malının 1/40’ını veriyordu. Allah elçisi Muhammed (a.s.) ile temel sorunu, malının çoğunu vermek istemeyişi idi…
Dolayısı ile, Kuran’ın hiçbir yerinde geçmeyen bu oran, kitabi değildir. Kuran’da yoktur.!
Aslolan, malın ihtiyaçtan artanın tamamını dağıtmaktır;
Sana ne dağıtacaklarını soracaklar, Deki; kazancın ihtiyaçtan artanının tamamını (Bakara 219. Ayet)


Duha suresini iyi okumalı;
Sure bir kasem ile başlar, kuşluk vaktine ve geceye kasem/yemin eder…
Ardından, Rabbin sana darılmayacak şeklinde devam eder. Birçok ayette bu bölüm, geçmiş zaman olarak çevrilir. Ancak Kuran’da geçmiş zaman ile ifade edilen ‘’belirsiz hadiseler’’ geleceğe yöneliktir.
Bir koşul gerekir, yani bu belirsizlik; sure içinde bir koşula bağlanır…
Yani, ne yaparsan Rabbin sana darılmayacak ?
6. Seni yetim bulup barındırmadı mı ?
7. Seni yol bilmez bulup bir yola iletmedi mi ?
8. Seni yoksul bulup zenginleştirmedi mi ?
9. Öyleyse sende yetimi ‘’horlama’’
10. İsteyeni de tersleme
11. Rabbinin nimetini anlat da anlat!
İşte yapılması gereken budur.
Kuran’ın genel söylemi itibari ile, tüm insanlık ‘’yetimdir.’’
Çünkü, insanlık; kemalat yolculuğunda ‘’mutlak anlamda yalnızdır.’’
Ve Allah şunu söyler; Allah nasıl sana yardım etti ise, sen de muhakkak senin gibilere aynı şekilde yardım ederek bu işi sürdüreceksin!
Bu bir emir sigasıdır. Farziyet taşır.
Yani sokakta yanan ateşin ışığı ile okuduğunuzda şu manaya gelir;
Yeryüzündeki bütün bu nimetleri size kim verdi ?
-Allah.
Bunun için bir karşılık, para, mal istedi mi ?
-Hayır.
O halde, siz de karşılıksız olarak; size verilenlerin ‘’ihtiyaçtan artanını verin.’’
Bu yolla, Allah’ın kullarından olun…
Yani ‘’salat edin.’’


Salat’ın uygulandığı yer mesciddir. Mescid, secde edilen yer manasına gelir;
Bir de şunlar var: Tutup bir mescit yapmışlardır: Zarar vermek için, nankörlük için, inananları fırkalara bölmek için, daha önceden Allah ve resulüyle savaşmış kişiye gözetleme yeri kurmak için. "İyilik ve güzellikten başka bir şey istemiş değiliz!" diye gerile gerile yemin de edecekler. Allah şahittir ki, onlar kesinlikle yalancıdırlar. (TEVBE suresi 107. ayet)
Şunu da söyle: "Rabbim bana adaleti emretti. Her mescitte yüzlerinizi O'na doğrultun. Dini yalnız O'na özgüleyerek O'na yakarın. Tıpkı sizi ilk yarattığı gibi O'na döneceksiniz." (A'RAF suresi 29. ayet)
Peki secde nedir ?
"Onu kıvama erdirip içine ruhumdan üflediğimde, önünde sacid/secde edin/ olun" (SÂD suresi 72. ayet)
Secde, boyun eğmek, itaat etmek anlamına gelir. Ve Allah; kendi isim ve sıfatlarına secde ettirerek; secdenin yönüne işaret etmiştir. Ancak dikkat edersek; secde etmek için o isim ve sıfatların, mutlak anlamda açığa çıkması gerekir…
Yani, adaletin, esenliğin ve Allah’ı tanımlayan isim ve sıfatların çoğunun açığa çıktığı her ilke ve prensibe uyulur. Bu secdedir.
Salat ise, bu isimleri açığa çıkartma adına hayata geçirilen pratiktir. Eylemsel duruştur.
Namaz’da bu duruşun nüsukudur. Ritüelidir.
(BAKARA suresi 195. ayet) Mallarınızı infak edin; vermeyerek kendinizi tehlikeye atmayın. Güzel düşünüp güzel işler yapın. Çünkü Allah, güzellik sergileyenleri sever.
İnfak olmayan toplumda ‘’kenz baş gösterir.’’
Toplum, hızla kapitalize olur ve sermaye araç olmaktan amaç olmaya yüz tutar. Allah’ı tanımlayan isim ve sıfatlar, birer sermaye aracı olarak kullanılmaya, yetimler ve yoksullar çoğalmaya başlar. Dolayısı ile tamamen güvensiz, yani İslamsız bir toplum oluşuverir.
Bu minvalde, infak etmeyen herkes tehlikededir. Çünkü infak etmedikleri için, toplum dejenere olur, mal ve mülk çoğaltma yarışı; mutlak anlamda en zengininden en fakirine; herkes için bir tehtid haline dönüşür.
Malı arttırmak için savaş çıkartmaktan tutun da, insan ticaretine, uyuşturucudan, zulme her anlamda yıkılmış bir beyt/bina kalır geride…
İşte salat, dini; yani bu durumun tam zıttına hareket eden insani ve evrensel ilkeleri ayakta tutmaktır. Bunun için ;
Kıyam etmek; Özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi vermek.
Rüku etmek; Tevazu ile davranmak, meselelere eğilmek, zenginin fakirleşmesi.
Secde etmek ; Bu ilkelere itaat etmek, ayakta tutmak, yaşatmak.
Bu, salatın ‘’kulluk/ibadet’’ programıdır. Namaz ise salatın ‘nüsuku/ritüelidir.’ Daimi hatırlatıcısıdır.
Bugün yaşanan ise; salatın tamamen namazlaştırılıp ritüelize edilmesi; akabininde; vermeyenler, kenzolar üreten tapınakların inşa edilmesidir.
Belirttiğim gibi, mescid ‘’sokaklardır.’’
Ve bir beldede, açlıktan ölen bebekler varken; gösterişli tapınaklar inşa etmek haramdır. (Eren Erdem )

IŞIK ve SEVGİ ile KALIN.......