76
« Son Gönderilen: Gönderen: midyad Kasım 22, 2024, 09:46:44 öö »
Hayatta derin anlamlar arayan her birey, bazen tek bir ifadede, bir sembolde ya da bir gelenekte evrensel bir gerceklik arayisina kapilir. “Iste, sana verilecektir; ara, bulacaksin; kapiyi cal, acilacaktir” gibi ifadeler, insanligin manevi mirasinda farkli sekillerde ve baglamlarda ortaya cikan boylesi guclu kavramlardan bir tanesidir. Bu sozler, dogrudan Hristiyan geleneginde Matta 7:7’de gecse de, anlam ve cagrisimlari, farkli geleneklerin derinliklerine dokunur. Bununla birlikte, bu ifadeler yalnizca kelimelerin anlamlarindan ibaret degildir; dizilimleri ve siralari da, yorumun yonunu ve derinligini etkiler.
En dikkat cekici yani ise, bu tur ifadelerin, farkli dizilimlerle nasil yepyeni yorum kapilari actigidir. Ornegin, arayisla baslayan bir yaklasim, insanin kendi cabasina ve bilinmeyene adim atma cesaretine vurgu yaparken, bir baskasi istemeyle baslamayi ve ilahi bir lutfa olan guveni onceler. Dizilimin bu oynakligi, dusuncenin dinamikligini ve her birey icin farkli anlamlar yaratabilme gucunu gosterir.
Bu noktada, “aramakla” baslayan bir yolculuk ozellikle caziptir; cunku insanin icsel donusumunun, merak ve kesifle baslayan bir arayisla ivmelendigini gosterir. Tipki bir sirri cozmek icin girisilen bir macera gibi, bu surecte, her adimda yeni bir bilinc kapisi acilir ve nihayetinde bulunacak seyin hem arayisciyi hem de arayis surecini donusturdugu gorulur.
Bu ifade, aslinda bir inisiyasyonun metaforudur. Arayis, farkindaligin ilk adimidir; istemek ise insanin cabasini ( veya ilahi olanla temasini) simgeler. Kapiyi calmak, bireyin bilinmeyenle yuzlesme cesaretini ve gecis surecini temsil eder. Inisiyasyon, iste bu adimlarin birlesimden dogan kisisel donusum yolculugudur; bireyin kendini yeniden insa ettigi, sinirlarini astigi ve ozundeki potansiyel ile uyum buldugu bir surectir. Bu nedenle, bu ifade, manevi ve simgesel acidan hem bir davet hem de bir rehber niteligindedir.
Inisiyasyon (lar) ( ornegin Elefsis gizemlerindeki inisiyasyon) pek cok yonu olan bir surectir. Bu surece farkli acilardan yaklasilabilir. Bunlardan bir tanesi bireylesmedir. Bu yaklasim, bireylesmenin cesitli masallarda nasil temsil edildigine bizi goturur. Ornegin Grimm Kardesler’ in Beyaz Yilan adli masalinda oldugu gibi. Mitolojilerde yilan, genellikle onemli degisimlerin yasanacagi zamanlarda ortaya cikar. Lutfen Yaratilistaki yilani dusunun. Yilan, gecis simgesi olarak bu dunya ile oteki dunya, yani metafizik alan arasinda bir kopru islevi gorur.
Masal soyledir:
Uzun zaman once, tum ulkeye bilgeligiyle un salmis bir kral yasarmis. Ona hicbirsey gizli kalmazmis ve sanki en sakli bilgiler bile havadan ona ulasirmis. Fakat kralin tuhaf bir aliskanligi varmis. Her ogle yemeginden sonra, masa toplandiktan ve herkes gittikten sonra, guvendigi bir hizmetkar son bir tabagi getirirmis. Bu tabak kapali olurmus ve hizmetkar dahil kimse icinde ne oldugunu bilmezmis. Kral, ancak yalniz kaldiginda tabagi acar ve icindekini yermis.
Bir gun, hizmetkar cok meraklanmis ve tabagi kendi odasina goturmus. Kapiyi sikica kilitledikten sonra tabagin kapagini kaldirmis ve icinde beyaz bir yilan oldugunu gormus. Kendini tutamayip bir parca kesip yemis. Yilanin eti diline deger degmez, pencere kenarinda tuhaf bir fisilti ve sesler duymaya baslamis. Pencereye gidip bakinca, bunlarin serceler oldugunu fark etmis ve artik hayvanlarin dilini anlayabildigini anlamis.
O sirada kralice en degerli yuzugunu kaybetmis ve hirsizlik suphesi hemen hizmetkarin uzerine cekilmis. Kral, hizmetkari cagirarak ertesi gune kadar yuzugu bulamazsa idam edilecegini soylemis. Hizmetkar, caresiz bir sekilde bahceye gitmis ve bir derenin yaninda oturan ordekleri dinlerken bir ordegin midesinde agir bir sey oldugunu, kralicenin panceresinin altindan bir yuzuk bulup yuttugunu soyleyen sesleri duymus. Hizmetkar, ordegi yakalamis ve ascinin onu kesmesini istemis. Gercekten de yuzuk ordegin midesinde bulunmus. Hizmetkar sucsuzlugunu kanitlamis ve kral, onu sarayda yuksek bir mevkiye atamak istemis. Ancak hizmetkar bu teklifi reddederek bir at ve biraz para istemis; cunku dunyayi gezip dolasmak istiyormus.
Yolculugu sirasinda, bir golette aglara yakalanmis uc balik gormus. Onlari kurtarmis ve baliklar bu iyiligi karsiliksiz birakmayacaklarini osylemis. Daha sonra, yerde karincalarin sikinti icinde oldugunu fark etmis. Karinca krali, insanlarin atlariyla karincalari ezdiginden sikayet etmis. Hizmetkar, atini baska bir yola yonlendirmis ve karincalar da bu iyiligi unutmayacaklarini soylemis. Daha sonra, bir cift kuzgunun yavrularini yuvalarindan attigini gormus. Aclik ceken yavrulari gorunce, kendi atini kesip onlarin yemesi icin birakmis. Yavrular minnettarlikla karsilik vermis ve ona yardim edeceklerine soz vermisler.
Sonunda hizmetkar buyuk bir sehre varmis ve burada kralin kizinin bir es aradigini ogrenmis. Ancak, adaylar tehlikeli bir gorevi basarmak zorundaymis; basarisiz olanlar hayatlarini kaybedecekmis. Hizmetkar, prensesin guzelligini gorunce tehlikeyi unutmus ve aday olmus.
Prenses, denize bir altin yuzuk atmis ve hizmetkarin bunu bulup cikarmasini istemis. Hizmetkar deniz kenarinda ne yapacagini dusunurken uc balik yuzerek yanina gelmis ve midyenin icinde altin yuzugu getirmis. Hizmetkar yuzugu krala goturmus, ancak prenses onun alt siniftan oldugunu ogrenince bir baska gorev istemis. Bahceye giderek cimenlerin uzerine on torba dolusu dari sacmis ve sabah olmadan bunlarin tek tek toplanmasini istemis. Hizmetkar ne yapacagini bilemez halde uyuyakalmis. Sabah, karinca kralinin tum karincalari gece boyunca calistirdigi ve dari tanelerinin toplandigi gorulmus.
Prenses, bu basariya ragmen gururundan oturu ucuncu bir gorev daha vermis. Hayat agacindan bir elma bulmasini istemis. Hizmetkar nereye gidecegini bilmeden yola koyulmus. Uc kralliktan gecip bir agacin altinda dinlenirken altin bir elma eline dusmus. Kurtardigi yavru kuzgunlar, dunyanin sonundaki hayat agacina gidip elmayi getirmisler. Hizmetkar, elmayi prensese goturmus. Elmayi birlikte yemisler ve prensesin kalbi sevgi ile dolmus. Mutlu bir sekilde yasamislar ve uzun bir omur surmusler.
Bu masal bize ne ogretiyor? Derin bir anlami, ozellikle bireylesme sureci baglaminda bir gondermesi var mi? Masalin kahramani hizmetkar. O, alisilmis normlardan sapiyor ve cesaret gostererek kapagi kaldirip yilani kesfetmesi ve hatta ondan yemesi sayesinde, o ana kadar kendisi icin bilinmeyen ve ulasilmaz olan ozellikler gelistiriyor; yani bilincsiz olan ozellikler. Bu cesur eylemin temelinde ise merak yatiyor. Ancak ayni zamanda itaatsizlik de.
Risk almak buyuk bir bedel gerektirebilir, ama hizmetkar bunu yapmasaydi, omru boyunca guvenilir ve ovulen bir hizmetkar olarak kalirdi. Bu durumda bir sorun var mi? Hayir, ancak kendi bireylesme surecinde bir adim dahi ilerleyemezdi. Buna duraksama denir.
Bu, aslinda bir ikilem yaratabilir. Grubun icinde guvenli bir yerde kalmak mi, yoksa grubu terk edip kendi yolunu izlemek mi? Ancak boyle bir yol, yeni secenekler ve ufuklar sunmanin yani sira, grubun yolundan farkli bir yol izliyorsaniz yeni ikilemler yaratabilir.
Simdi kahramanimiza bir kez daha donelim. Uc kez merhamet gosteriyor. Uc kez sembolizm, dunyamizin temel unsurlarina isaret ediyor. Once baliklarla-su-, sonra karincalarla -toprak- ve son olarak uc kuzgunla-hava. Peki ya ates? Diye sorabilirsiniz. Kullerinden bir anka kusu gibi yeniden dogan iyilesmis bir insani dusunun.
Burada ozellikle kahramanin kendi atini feda etmesi dikkat cekicidir. Adam, karincalarin yasadigi yerden, karinca kralinin sikintisini dile getirdigi topraktan oldukca uzak, atinin sirtinda yuksekte oturuyor. Ancak kahramanimiz, beyaz yilani yemesi sayesinde buyuk bir duyarlilik gelistirdi ve onlari duyabiliyor; dahasi, onlari koruyor ve atini baska bir yone yonlendiriyor.
Ve sonra atini, kendi binek hayvanini feda etmesi… Evet, kendi dunyasi ven kendi ruhsalligi ile temas kurmak icin. Gorunuse gore bu, buyuk ve dramatik bir fedakarlik gerektiriyor.
Masal veya bu ifadeler baska duzeylerde de ele alinabilir. Tum masllarin temasi zaten tamamen sembolik degil mi...
Ben “ara, bulacaksin; iste, sana verilecektir; kapiyi cal, acilacaktir” derim.