Masonun kimliğine ilişkin birtakım nitelikler, erdemler saydım.
Tüm saymış olduğum ve başka olumlu nitelikler ile erdemlere sahip olabilmek için kişinin mason olması zorunlu değildir. Bir diğer deyişle bu nitelik ve erdemler salt masonlara özgü değildir.
Ancak, tüm bu bireysel nitelik ve erdemlere hatta daha birçoğuna sahip olan kişi, Masonluğun kural, yöntem ve gelenekleri uyarınca bir locaya üye olmadıkça “mason” sıfatını alamaz.
Buna karşılık, her “mason” sıfatını taşıyan kişi de gerçekten “mason” sayılmaz.
Masonlukta yapılmakta olan iş, gerçekten de mason niteliğinde olan kimseleri bir araya getirip örgütlemek değildir. Bir locaya üye olan masonlara bu nitelik ve erdemleri kazandırabilmektir. Daha doğrusu, onlara bu kazancı elde edebilmeleri için, ortam ve olanak sağlamaktır. Bu nedenle de bir kimsenin bilgi ve erdem bakımından noksanları olması, onun Masonluğa girmesine ve “mason” sıfatını almasına engel değildir.
Masonluk seçicidir. Masonluğa kabul edilecek bir kimsenin “seçkin insan” olması öngörülür. Seçkin olmak ise, yetkin (mükemmel) olmak demek değildir. Masonlar için seçkin olmanın ölçüsü, ileride tam ve yetkin bir mason olabilme isteği ve yeteneğini gösterebilmektir.
Bu arada birdenbire aklıma bir şey geldi. Forumda bir soru sorulmuştu bir ara “için bir kasap, bakkal, manav ya da esnaftan bir başka sıradan kişi mason olamasın; bu seçicilik niye?” gibi bir soruydu ve buna yanıt veren olmamıştı.
Bu soruyu sormuş alan forum üyemizin kim olduğunu anımsayamıyorum. Ancak ona şöyle bir yanıt vermek istiyorum:
Öyle mi sanıyorsunuz? Yanılıyorsunuz. Masonluğa çeşitli mesleklerden giren kişiler var. Bir zamanlar Türkiye’de mason olacak kimselerin üniversite ya da yüksel okul mezunu olmaları aranırmış. Çok zamandan beni o kural kaldırıldı. Masonların okumuş ve mezun oldukları okulların değil, Masonluğu kavrayabilecek, locada çalışabilecek düzeyde kendilerini yetiştirmiş olmaları aranıyor. O esnaf dediğimiz kimseler arasından öyle filozofları çıkar ki aklımız durabilir, onun yanında kendimizi cüce gibi duyumsayabiliriz. Okumak, okumuş olmak başka eğitim görmüş ve kendini yetiştirmiş olmak başkadır. Dolayısıyla masonlar arasında öyle kimseler de var.
Bir mason, Masonlukta gördüğü eğitimsel çalışmanın etkisiyle daha önce ne denli yetişkin olursa olsun kendi kendini daha yetiştirerek, “mason” olma yolunu tutabilir. Locaların çalışmalarında ona bu olanak sağlanır. Bu olanaktan yararlanıp yararlanmamak da kendi bileceği bir iştir. Hiç kimse zorlanamaz. Nitekim bu nedenle kimisi olgunlaşma yolunu tutarken, kimisi olduğu yerde kalır.
Masonlardan birçoğu bu bağlamda başarısız olsa da, bu durum onların “mason” sıfatını kaldırmaz. Herhangi bir masonun tek başına Masonluğu temsil edemeyişinin, bir masona bakılarak Masonluk üzerinde bir yargıya varılmaması gereğinin gerekçesi de budur.
Ancak çoğu kimse Masonluğu masonlar gibi sanmaktadır. Dolayısıyla Masonluğa ilişkin yanlış kanılar beslemektedir.
Sahi, Masonluğa karşı yanlış kanılar beslenmesinin nedenleri nelerdir? Bir de böyle bir konu başlığına göjz atsak mı?