Bekir Coşkun'un kalemi

[ADAM]

Ben forumun bu bölümünde yazmam ve yazılanlara da pek bulaşmam, bilirsiniz.

Fakat Bekir Coşkun’un aşağıdaki yazısı içime işledi. Burada paylaşmak istedim görmeyen okumayan var da, görüp okumak isterse ve onun da içine işlerse başka ortamlarda da paylaşmayı düşünür belki diye…

Ne yapılabilir?... Asıl sorun orada. Ne yapılabileceğini bilemiyorum ama bir şeyler yapmamız gerektiğini biliyorum.





Kalem...

Memleket bizim kalemle uğraşırken, arkadaşın kalemi bastı imzayı:

“Yabancılara Mülk Satışı Yasası” çıktı...

Zengin yabancılar gelip Türkiye’nin en bulunmaz cennet yerlerinden 30 hektara kadar mülk satın alabilecekler...

Tatillerini 30 hektar üzerinde yapabiliyorlar anca...

Kalem, oturup büyükelçilerimize de mektup yazdı, özellikle Arap ülkelerindeki büyükelçiliklerimiz işi gücü bırakıp emlak satışı yapacaklar...

Elçilerimiz emlakçi çünkü...

*

Benim kalem ile uğraşırken memleket...

Bir imza daha atıverdi kalemi:

“Orman vasfını yitirmiş arazilerin satışı...”

Ağacı kesip de üzerine kooperatifin, şirketin, fabrikanın betonunu dökünce, orman vasfı kalıyor mu?..

Kalmıyor...

Çam aradan kafasını uzatsa, müdüriyetten çıkacak...

*

Arkadaşın kaleminden hadi bir imza daha...

“Kent içindeki askeri alanların belediyelere ve TOKİ’ye devri...”

Askeri alan olduğu için dokunulmamış ve şehirlerin içinde kalmış yeşil alanların tümü... Boğazların iki yakası... Başta Ankara, İstanbul, İzmir olmak üzere kentlerin soluk alacak nefes borusu gibi kalmış yeşil bölgeler...

Bu alanların birinci sınıfları aynalı kule yapmak isteyen yerli ve yabancılara satılabileceği gibi, kalanına da TOKİ o çirkin apartmanlardan yapacak size...

*

Memleket benim kalemle uğraşırken bunlar oldu...

Daha önce kalem kalem satıldı; liman, fabrika, işletme, rafineri, kurum, tesis, banka, maden, telefon, santral kalmadı çünkü...

Sıcak para gelmiyor artık...

Satılacaklar bitti...

Oysa, ekonomi sallanıyor, ama acele para lazım...

O zaman sıra geldi çocukların oyun bahçelerine, kışlanın bahçesine, doğaya, sulaklara, kıyılara, koylara, yeşil alanlara, ormana...

Düşman yapmaz...

Ama bastı imzayı kalem...

*

Dönüp benim kaleme bakarım...

Bir halta yaramaz...

Mahkemeye celp kâğıtlarını imzalamaktan başka...

Kırasım gelir...

Kırasım...

[Masor1976]

Hayat şartları gereği fahişelik yapmak zorunda kalan bir kadını kınamaya benziyor. Türkiye şu ana kadar kendine ait ürettiği bir marka yok denecek kadar azdır. Örneğin Kore Samsung ile aldı başını gitti. Bizim eroin ticaretinden başka bir gelir kaynağımız şu ana kadar olmadı. Bunu engelleneceğini bildikleri için sivil iradenin hakim olmasına pkk, sağ-sol çatışması, irtica gibi sanal bir terör yaratmak suretiyle eroin baronları izin vermek istemediler. Eroin ticareti Amerikan mafyasının marifetiyle Afganistan'a kaydığı için maddi açıdan para kaynaklarımız kurudu. Hükümetler de cari açığı kapatmak için vb. paraya ihtiyacı var. Bu nedenle eroin ticaretinin yanında orman arazilerini köyden gelen halka satan mafyaların eseri olan 2b arazilerinde yaşayan halka yaşadıkları toprakları tekrar satarak hem yasallaştırmış hem de devlet bütçesine kaynak sağlamış olacaklar. Yabancıya toprak satışı da kaynak aramanın başka bir yönü.

Sayın Bekir Coşkun, gelsin 2b arazisinde oturan halktan kalemi yordamıyla devlet arazilerini geri almaya çalışsın başarabilirse devlet kendisine milyonlarca kalem hediye edecektir.

Saygılarımla.

[Arais]

Sayın Masor1976

Sizi ve paylaşımlarınızı sever ve saygı duyarım bilirsiniz.Hatta aynı yönde görüş belirttiğimizde olmuştur.

Nedense iş siyasete gelince aynı fikirde olamıyoruz.Gün gelir oluruz elbet.

İmzayı basan adam birşeyleri yaparken neleri yıkıyor ? gözden kaçırıyormuşsunuz gibi geliyor bana.
Şikayet ettiği adamların aynısı olup çıkıyor çoğu zaman sırf borçumuz düştü devletin borcu yok demek için

Belediye mantığı ile Ülke yönetilemez !

Ülke insanlarının vergi yükü imzayı atarak arttırılamaz.Halktan alınan vergi %35 üzerine doğru çıkıyor.Haziran ayında buradaki tüm iş arkadaşlarımı uyarıyorum. ''Büyük bir kriz bizi bekliyor ! '' Piyasa da para yok.Bu para nereye kime nasıl ne şekilde gidiyor çok merak ediyorum.Oysa ki yaz mevsimi türkiyede bereket demektir.

Sosyal halkçı tavırlarına devlet dairelerindeki düzenlemelere diyecek lafım yok fakat İdari ve ülke menfaati üzerinde aldığı kararlardan oldukça umutsuzum.

Saygılarımla.

Bence imzayı başan arkadaşın durumu Giordano Bruno'nun sözü ile daha çok uyuşuyor.

[Masor1976]

Sayın Arais, köşe yazarları ülkemizi batı standartlarında bir ülke olarak yanlış algılayarak siyasileri yargılıyorlar. Muz cumhuriyeti değiliz fakat özgür bir ülke değiliz hatta ülkemizi bir mafya cumhuriyeti olarak algılarsak yanlış olmaz. Meksika biraz bizi andırıyor. Yukarıda da dediğim gibi ülkemiz şu ana kadar eroin ticaretiyle ayakta kalabildi. Eroinin yasaklanışından itibaren tarihini inceleyin biz bir süre devlet eliyle yasal olarak eroin imal ettik ve sattık. Tonlarca para kazandık ilk başlarda rahmetli Atatürk hayattayken ülkemiz ekonomide ilk 3 e girdi. Fakat üretim batılı aydınların kalemleri yüzünden Atatürk'e eroin baronu yakıştırması yapması üzerine yasal üretim yer altına kaydığı anda hem siyasi açıdan hem de ekonomik açıdan devlet ve millet perişan oldu. Tonlarca para kazandıkları için mafyalaşma devleti satın alarak her kurumunu ele geçirdi. Gerçekten de çok kötü günler yaşandı ülkemizde. Eskiye nazaran mafyalaşma devlet kadrolarından futbola kadar temizlenme çabası veriliyor. Bu çaba kolay olmayacaktır. Eğer 100 yıla yakın bir süredir eroin ticaretinden devletlerden daha fazla kazanan Türk aileler paralarını ülkemizde değerlendirmeyi tercih etmezler ise ülkemizi hiç bir atılım kurtaramayacaktır. Yunanistan tarzı bir batış kaçınılmaz olabilir. Fakat ben tam aksini tahmin ediyorum yani ülkemiz para cenneti haline gelebilir. Bunun için de Meksika görüntüsünden sıyrılıp parayı yatırım yapacakları ürkütmemek gerekiyor. Kalemle, edebiyatla, lafla, politikayla, toplu ibadetle vb.  ülke geçindirecek kadar para kazanılmıyor malesef hayat acımasız şartlar altında yaşam şartları sunuyor. Üretmek ya da pazarlamak zorundayız.

Saygılarımla.

[Arais]

                  Koca imparatorluğun çocukları 80 senede adam olamadı.Avrupanın üçkağıtçıları,hırsızları,katilleri gittiler bi adaya dünyanın efendisi oldular 200 senede.Hiç bişeyleri yokken hemde.


Saygılarımla

[Masor1976]

Sayın Arais, Amerika ve dünya tarihinin seyri zeki bir mafyalaşmış grubun ürünüdür. Dikkat edilirse tüm bilimsel yatırımlar savaş sanatlarına ve insan imhasına yönelikdir ve made in usa'dır. Eğer beğenmediğiniz 80 yılda adam olamadılar dediğiniz insanlarda vicdan kavramı olmasaydı , fetihler sivil vahşet de içerir kısacası neticede dünyada sadece Türkler yaşıyor olurdu. Osmanlı dünyaya savaşmadan milletlerin, dinlerin kaynaşabildiğini gösteren bir yapıydı bu yapıyı da Amerika her şeyi çaldığı gibi çalmaya çalıştı demokrasi adını verdi. Amerikanın farkı acımasızlığıdır ve acımasız insanlar genelde başarılı olurlar yıkılmazlar. Duygusallık devletleşme konusunda bir zayıflık göstergesidir osmanlıdaki aptalca duygusallığın kaynağı da islamdaki her insanın ve milletin eşitliği inancıdır. Yani islam aslında Türklere maddi açıdan çok şey kaybettirmiştir.

Geçmişi çok kurcalamadan neticeye bakar isek, her ne kadar Bulgarlar, Araplar, Ermeni ve Rumlar en zor ve güçsüz dönemimizde sırtımızdan vurmuş gibi dursalar da milli mücadelenin beyin takımında vb. pek çok ermeni rum ve gayri müslimin gayretleriyle yeni bir ülke kurulmuştur. Rahmetli Atatürk öyle bir ülke kurmuştur ki adeta dünyanın sibobu gibi, o yüzden hiç bir güç müdahale edemiyor, hiç bir kriz batıramıyor vb. Bunda geçmişimizin, örflerimizin rolü yok değildir. Gerek Atatürk'ün gerekse Kemalistlerin Türklük ve Türkleşme kalıbı yaratma çabası, bu milliyetçilik ruhunun yaratılması amacıyla arapça, islam gibi sosyal kaynaklara ambargo uygulanması da  osmanlıda sırtımızdan yediğimiz hançerlerin kanının taze olmasından kaynaklanıyor doğal bir paranoyak tepki olarak karşılamak gerekiyor. Ki ortam yumuşadıktan sonra Cumhuriyet döneminde milletlerin ve dinlerin barış içinde yaşamaya devam ettiklerini görebiliyoruz.

Amerikan ve batı vahşiliğinin yansıması olarak mafyalaşmanın tüm dünyaya virüs gibi yayılması dolayısıyla insanlar sanal devletler aracılığıyla sömürülmeye devam ediliyor. Yani batı vahşiliğinden ödün vermek istemiyor. Fakat alt katta bir yalan uydurdum üst katta ben de inandım deyişine benzeyerek yeni nesillerinde insani duyguların filizlenme ihtimali de yok değildir. Yani dünyanın geleceği hakkında çok karamsar olmak da mantıklı durmuyor.

Saygılarımla.