Gecen hafta Carsamba gunu baslayip Cumartesi sona eren Oxford Muzik Festivaline katildim. Klasik muzik sanatcilarinin konser verdigi festivalde, Oxford sehrinin tarih kokan sokaklarinin buyuleyiciligi ile butunlesince konser 'yeme de yaninda yat' tadindaydi gercekten. Huznu, sevinci, umit ve korku gibi duygulari dinleyicilere yansitan ve yasatan sanatcilara, basta Turk sanatcimiz Fazil Say'a icten sukranlarimi iletmek istiyorum.
Aslinda klasik muzik konserlerinin gelenegine cocukluktan beri asinayim. Kamera ve fotograf makinelerinin sanatcilarin dikkatini dagitacagi icin kullanilmasi durumunda hukuken sizi bir zanli yapacagi durumlardir, sizi yakalayan konser gorevlileri varsa sayet. Sanatcilar konser bittikten sonra iki defa sahneye gelip giderler. Tabi iki defa alkis tufani yasanir o arada. Birakin fotograf cekmeyi, hatta sanatci konserinde her besteden sonra iceri girer cikar ki oksurup bogazini temizlemek isteyen olursa veya bacaklarini dinlendirmek/degistirmek isteyen olursa diye. Cunku dinleyiciden konser esnasinda hic ses cikarmamasi beklenir.
Iste benim de 28 Eylul 2011 Carsamba aksami katildigim konserlerden belki de en heyecanlisi Fazil Say konseriydi suphesiz. Aksamki konser, Istanbul: Occident Orient isimli br konserdi ve bu baglamda Vivaldi'den Concerto for two cellos in G minor, Mozart'dan Violin Concerto No:5 in A major yanisira Fazil Say kendi bestesi olan "1001 Nights in the Harem. Op:25,(UK PREMIERE), yine kendi bestesi olan SILK ROAD, concerto for piano and chamber orchestra (UK PREMIERE) caldi. Soloistler: Nicolas Altstaedt, David Cohen, Ilya Gringolts, Aykut Koselerli, Priya Mitchell ve Fazil Say idi. Fazil Say kendi bestesi haricinde ayrica Asik Veysel'den bir turku, Uskudar'a gider iken ve Beethoven'a ait bir beste daha caldi.
Fazil Say'in Cumartesi de cikmasi bekleniyordu programa gore. Yine kendi bestesi olan Cleopatra'yi calacakti. Ancak Pazar gunu (yani dun) Istanbul'da buyuk bir konseri oldugu icin cikmamis, konsere giden arkadasim soyledi.
Ne ise, gece bitmek uzereydi. Ben diyeyim 5 dakika, siz deyin 3 dk daha vardi. Yanimda sadece cep telefonu oldugu icin sanatciyi bir tane(cik) fotograf karesiyle hatiralastirmak istedim. Maalesef o heyecanla (gorevlilere yakalanmayim derken) makinenin flashini kapatmayi unutuvermisim. Tabi o sessizlikte makinenin flashi patlayinca herkes donup bana bakti. O an yeryuzunde yerin dibine gecmek istedigim tek andi diyebilirim. Konser nitekim 2 dk kadar sonra sona erdi. Gorevli kadin gelip beni azarladi ve yaptigimin ne kadar yanlis oldugunu (kac kere haklisiniz dedigimi bilmiyorum) tekerruren soyledi. Merdivenlerden inip salondan ciktiktan sonra kadin yaninda kendinden kismen genc bir gorevliyle yanina geldi ve benim telefonumdan cektigim fotografi sildigimi gormek istedigini soyledi. Bir an dusundum, bu kadin beni onceden uyarmamisti, bize verilen konser kitapciginin hic bir yerinde de (kontrol ettim) fotograf cekmek yasaktir yazmiyordu, salonda da hakeza. Hukukta cunku, sizin gorebileceginiz bir yerde yasak uyarisi yazmiyorsa ve siz de uyarilmadiysaniz sorumlu olmazsiniz. Butun bunlari goz onunde bulundurup ,kadinin karsisina dikilip icimden "silmiyorum isterseniz polis cagirin" demeyi gecirdim. Ama yanimda arkadaslar vardi ve onlarin gecesini de mahvetmek istemiyor ve bu konserin buyuleyici atmosferini hafizamda kotu olarak hatirlamak istemiyordum. Peki dedim ve gozu onunde cektigim tek kareyi sildim.
Eve gittikten sonra gece ruyamda Beethoven'u gordum. Bana bestelerinden birini caldi kendi elleriyle. Yaninda sari sacli ve genc bir hatun vardi. Ikisi bana gulumseyerek baktilar ve ben de ertesi gune buyuk bir moralle uyanmistim ...
muzikle kalin..