Yokluğunu daima duyduğumuz ve duyacağımız Kardeşimiz Sahir ERMAN'ı, ölümünün birinci yılında, 8. Şubat. 1997 Cumartesi günü saat 11 de, Aşiyanda kabri başında toplanarak andık. Gelenlerin hepsi, kendilerini bir ruhun sardığını, Sahir ERMAN Kardeşimizle karşıkarşıyaimiş gibi içinden, kafasındaki düşünceleriyle, kalbinde sevgisiyle konuşuyordu. Onu sevenlerin yüzlerinden bu anlaşılabiliyordu. Gelenlerin hepsinde iz bırakan bir anı vardı, her kardeş ondan, belleğinde kalan bir şeylerle tekrar yaşamakta idi.
Sahir ERMAN, "Üstad"'lığı kabul etmiyordu, "Kardeş"'liği daha yüksek buluyordu. Hemşire ve kardeşler ellerindeki karanfilleri kabri üzerine koyarken, duygularını kendilerine saklamağa çalışıyorlardı. Aziz ruhu rahatsız olmasın diye toplananlar, aralarında, yüksek sesle konuşmuyorlardı. Hepimiz hak ve hürriyetlerimizi Mürşidimizin ruhiyle yüceltmek, ihya etmek istiyorduk. Bizlere: Dünyanın neresinde olursa olsun, isterse tek kişi olsun, onun ıztırabı, hak ve hürriyetlerinin kısılması kendisinde açılar yarattığını söylerdi ki, buna bir vasiyet de denebilirdi. Bizlerin de aynı acıları duymamızı, hak, hürriyet ve müsavat umdelerini daima hatırlamamızı öğütlerdi. Yazdıkları her satır bizlere ne olduğumuzu, nasıl olacağımızı anlatan birer ders niteliğinde idi.
Kabri başında Faruk ERENGÜL Kardeşimiz özlü ve hisli güzel konuşmalarıyla, vecîz bir tarzda bizlere, Mürşidimizin nasihatlerini tekrarlarken, Sahir ERMAN'm ruhu bizleri sarmış bulunuyordu. Dualarımızı topluca yaptık, onun izinde ve yolunda olduğumuzu ve hakikate ilerleyeceğimize sözleştik.
Gül ERMAN Hemşiremizin kaynaktan çıkan billurlaşmış bir su gibi, içlerinden gelen sevgiyle dolu konuşmaları hepimizin göz çukurlarında tanecikler oluşturdu. Onu unutmak ne mümkün, daima hatırlanacaktır. Hayatta olduğumuz müddetçe kalbimizde yaşayacak ve Ebedî Maşrıka intikalimizde de ruhlarımız bir araya gelecektir.
Ruhları Şad Olsun!
Kalbimin bütün safiyet ve hâlisiyeti ile niyaz eylediğim benim bu âcizane temennilerimin Yücelerin Yücesi ALLAH'dan kabul buyurulmasını dilerim.
M. Necati BÖKE / Mimar Sinan Dergisi
Duygu dolu bir anma...