MAKROKOZMOS - 5Burada size bir internet sitesinden alınma bazı fotoğraflar göstermek istiyorum. Bunlardan ilk birkaçı gerçek, sonrakiler elbette tasarımsal. (Bunları görmüş olanlar bulunabilir. Benim gösterişim, görmemiş olanlar için.)
Bir bahçedeki yaprak kümesine tepesinden 1 m mesafeden bakıyoruz…
Biraz yükseliyoruz. Şimdi 10 m yukarıdan aynı yere bakıyor, bahçedeki bitkileri topluca görebiliyoruz.
Bahçenin hemen bitişiğindeki 30 katlı binanın çatısına çıktık. Şimdi 100 m uzaklıktan bakıyoruz aynı yere.
Bir helikoptere bindik ve ufak bir tur atıp aynı noktaya tam 1000 m yani bir kilometre yükseklikten baktık.
Bir uçak yolculuğunda geçtik aynı yerin üstünden, 10 bin metre yükseklikten artık o bahçenin içinde bulunduğu kentin bütününü görebiliyoruz.
Meğer o kent ABD’nde, Florida eyaletindeki Tallahassee imiş. Bir uzay aracı ile 100 Km yüksekliğe çıktığımızda bunu rahatça anladık.
Dünyadan uzaklığımız 1000 Km’yi bulduğunda, artık Florida’nın tümünü görebiliyoruz. Bu tipik bir uydu fotoğrafı.
Uzay gemimiz bizi çok daha uzaklara götürebiliyor. İşte şimdi yer küreden 10 bin kilometre ötedeyiz. Daha ileri gitmeden bir kez daha göz atalım:
Hoşça kal dünya…. Sana doğru geliyoruz Ay!… Mesafemiz 100 Bin Km.
Şimdi dünyadan uzaklığımız 1 Milyon Km. Şayet ay dünyanın çevresinde attığı turu öyle 28 günde değil de 1 saniyeden daha kısa bir süre içinde tamamlamakta olsaydı, güneşten yansıyan ışığı ile şöyle bir fotoğraf çekebilirdik.
Dünyadan 10 Milyon Km ulaştığımızda, bir kez daha geriye dönüp bakınca, ayın yörüngesini dünyanın güneş çevresindeki yörüngesinin (mavi şerit) içinde zar zor görebildik.
Uzaklığımız 100 Milyon Km’ye vardığında, artık Venüs’ün yörüngesini de kısman görebiliyoruz.
Şimdi dünyamızdan 1 Milyar Km uzaktayız. Merhaba Jüpiter! (Sarı yörünge)
Uzaklığımız 10 Milyar Km’ye vardığında, Jüpiter’in yörüngesi bile zor seçilir oldu. Tüm gezegenleriyle birlikte Güneş Sistemi’nin dışındayız artık. Hepsi güneşin çevresinde bir saniyeden daha kısa bir sürede dönüyor olsaydı, işte şu fotoğrafı çekebilirdik.
Şimdi 100 Milyar Km uzaktayız. Çıplak gözle güneş bile zor seçilmeye başladı.
Uzaklığımız 1000 Milyar yani 1 Trilyon Km’ye vardığında, bizim güneşimiz de diğer yıldızlar gibi sadece bir nokta olarak görülüyor.
Uzay gemimizin hızı ışık yılına eşleşti. Yolculuğumuz sürüyor. Bir yıl sonra güneşimize doğru baktığımızda şu fotoğrafı çektik.
10 ışık yılı uzaktayız. Şimdi bulunduğumuz yerden güneşimizi artık çıplak gözle seçebilmek olanaksız gibi.
Yüz ışık yılı uzaktan, Samanyolu’nun ortasından güneşimizin olduğu yere doğru bir göz attığımızda bakım ne güzel bir görüntüyle karşılaştık.
Şimdi Samanyolu’nun diğer yanlarında dolaşıyoruz. Güneşimizden bin ışık yılı uzakta
Dolanıyoruz. On bin ışık yılı uzaklığa vardığımızda, Samanyolu’nun görkemine hayran olmamak elimizde değil.
İşte Samanyolu’nun da sınırına yaklaşmış durumdayız. Mesafemiz yüz bin ışık yılı oldu.
Durmadık… Daha öteye, biraz daha öteye gittik ve 1 Milyon ışık yılı uzaklığa vardığımızda dönüp Samanyolu ile birlikte diğer galaksilere de baktık.
10 Milyon ışık yılı uzaklığa vardığımızda durduk ve çevremize şöyle bir bakındık. İşte şimdi uzayın ortalarında bir yerdeydik ama bu Makrokozmos bitmeyecek, sonuna varılamayacak gibi daha da ötelere uzanıyor, uzanıyordu.
Bu kadarı yeter diyerek dönüş yolculuğumuza geçtik. Zaten dünyamızdan baktığımızda da ancak bu kadarını görebiliyorduk henüz.
Ancak içimize de bir endişe çöktü. Yıldızlar doğuyor; yıldızlar ölüyor. Belki de o on milyon ışık yılı uzaklıkta gördüğümüz bir yıldız, bugün, bu zaman diliminde artık orada yok. Belki orada görememiş olduğumuz bir yıldız bu arada doğdu ama henüz ışığı bize kadar gelmediğinden biz onun varlığının farkında bile değiliz.
Varlığının farkında olmadığımız daha o kadar çok şey var ki…
Ya varlığının farkında olup da onu göremediğimiz, anlayamadığımız şeyler… Elimizin altında, Mikrokozmosta olanlar?
Dilerseniz izleyecek bölümde biraz da onlara bakalım.