Bu beş bölümlük yazı dizisini foruma yerleştirmeyi çok istiyordum. Ancak buna başlamadan önce İslâm’ın doğuşu, gelişimi ve İslâm toplumundaki gerek sosyal gerekse ilişkiler üzerine özet bilgiler vermek gerekiyordu. Onları “İslâm” bölümünde anlattım ama bunun yeri mutlaka burası “Milletler Tarihi” olmalıydı.
Orta Çağda İber Yarımadası’nda görkemli bir İslâm uygarlığı kurulmuş olduğunu bildiğinizden hiç kuşkum yok. Bunları okullardaki Tarih derslerinde de anlatıyorlar. Yeterli mi, değil mi, tartışılabilir. Ancak bence sonradan ayrıntıları anımsayamasak bile bu konunun bazı inceliklerini, özelliklerini okumuş olmalıyız. Bakın Orta Çağda Avrupa’nın büyük bölümü karanlıklara bürünmüşken İber Yarımadası’nda neler olmuş!...
Başlangıç
Andalucia, günümüzdeki İspanya’nın 17 özerk bölgesinden biridir. Başkenti Sevilla’dır. Bu kentin adını duymuşsunuzdur elbette. Bilir misiniz onun eski adı ne? İşbiliye… Ya diğer önemli kentlerin adları… Granada (Gırnata), Almeria (Elmeriye), Cordoba (Kurtuba).
Yaklaşık 800 boyunca yıl İslâm egemenliği altında kalmış olan İber Yarımadası’nda hemen her kentin, her nehrin, her coğrafi bölgenin iki adı vardır. Kendi tarihleri üzerinde araştırma yapan İspanyollar bile, özellikle kent ve nehir adlarını yazarken onların ikinci adlarını da yazmak gereğini duyar. Örneğin Kurtuba ya da Cordoba’nın ortasından geçen Quadalquivir nehrinin öteki adı “eski vadi” anlamına gelen Vadi el-Kebir’dir.
Böyle örnekler o kadar çok ki, saymakla, değinmekle bitmez.
Bu nedenledir ki, ANDALUCIA = ENDÜLÜS
İber Yarımadası’nda Endülüs dönemi İslâm uygarlığının etkisi nedeniyle, günümüz İspanyolcasındaki sözcüklerden binlercesi, etimolojik olarak Arapça’dır.
Eskiden İberya olarak anılan ve Atlas Okyanusu’ndan (el-Bahru’l-Atlasî) Pirene dağlarına (el-Bürtât) kadar olan bu bölgeye Helenler tarafından “Bateka”, “Spania” ya da “Hispania” adı verilmişti. Hispania’nın karşılığı olarak ilk kez İslâm fethinden sonra 716 yılında basılmış bir sikke üzerinde görülmüş olan “Endelüs” adı, 5. yüzyılda İspanya’nın güneyinde kısa süre yerleşmiş olan Vandalların adından, Vandalucia’dan türetilmiştir.
Kimi araştırmacılar, Endülüs adının buraya bir ordu eşliğinde ilk kez ayak basan Berberî Müslüman komutan Tarık İbn Ziyad tarafından konduğunu belirtir. Özgün olarak o buraya “batı toprağı” anlamına gelen al-Andalus (el-Endülüs) adını koymuştu.
Başlangıçta İber Yarımadası’nda Müslümanların fethettikleri toprakların tümü Endelüs adıyla anıldı. Hıristiyanların 1085 yılında başlattığı Reconquista (Endülüs’ü geri alma) hareketi ile birlikte toprak kaybı hızlandıktan sonra, bu ad yalnızca İslâm egemenliğinde kalan için kullanılır oldu.
İberya’daki İslâm egemenliğinin 1492 yılında Gırnata’da Nasrîlerin ortadan kaldırılmasıyla sona ermesinin ardından Endelüs, bugün Andalucia olarak bilinen, ülkenin güneyindeki bölgenin adı oldu. İslâm dünyasında ise, İslâm fâtihlerinin ele geçirmiş olduğu tüm Batı Avrupa toprakları el-Endelüs adıyla bilinir. Bu bağlamda bir de “Cezîretü’l-Endelüs” (Endülüs Adası) terimi geçer.
Batılı kaynaklarda Endülüs Müslümanları doğu ülkelerinde yaşayanlardan ayrı tutulur. Hıristiyan İspanyol kaynaklarda Doğu Müslümanları için “Los Sarracenos” (Sarasenler) ya da “Las Barbaras” (Barbarlar) terimleri kullanılırken, İspanya Müslümanları için “Los Moros”, “Los Mahometanos” (Muhammedîler) ve Los Andaluzes (Endülüslüler) terimleri kullanılır.
İber Yarımadası’nın Hıristiyan İspanyollarca geri alınmasının ardından din değiştirerek Hıristiyan yapılan Müslüman kesim, şimdilerde asıl dinlerine dönme çabası gösteriyor. İspanya Federal Devleti, 1989 yılında aldığı bir kararla İslâmiyeti resmen ülkesinde geçerli bir din olarak tanıdı. Keşke diğer Batı ülkeleri de bu toleranslı tutumdan örnek alsa…
Buraların Müslümanların gelişinden önceki tarihçesine de şöyle kısaca bir göz atalım mı?
İber Yarımadası’na ilk yerleşenler M.Ö. 1100 yıllarında Fenikeliler oldu. Onları Keltler ve Helenler izledi. Daha sonra Kartacalıların egemenliğine giren yarımadayı, M.Ö. 202 yılında Romalılar aldı. Roma İmparatorluğu, bu tarihten başlayarak orada birliği sağladı. Ondan yaklaşık 300 yıl sonra da Hıristiyanlık bu bölgeye de uzandı.
5. yüzyılda İberya, Germen kabilelerinin saldırılarına hedef oldu. Sırayla Alanlar, Süevler ve Vandallar... Vizigotlar 468 yılında ülkenin büyük bölümünü ele geçirerek, Toledo’yu merkez edinip yarımadaya egemen oldu. 586 yılında Katolikliği kabul eden Vizigotlar, İber Yarımadası’na Hıristiyanlığın iyice yerleşmesini sağladı. Vizigot egemenliği altında, tüm pagan öğeler temizlendi. Yarımadada başka dinden yalnızca Yahudiler kalmıştı.
Romalılar tarafından Filistin’den sürülen Yahudilerin bir bölümü, çok önceleri İber Yarımadası’na yerleşmiş, Roma İmparatorluğu zamanında gelişerek refaha kavuşmuştu. Ancak Vizigot Krallığı döneminde sistematik olarak Yahudi karşıtı bir kilise-devlet politikası izlendi. 694 yılında çıkartılan bir yasayla, Yahudiler köle durumuna getirildi.
Toledo’da düzenlenen bir dizi krallık kilisesi konseyinde, Hıristiyanların politik sorunları arka plana itilerek, Yahudilerin zorla vaftiz edilmesine, sünnetin, diğer Yahudi geleneklerinin ve Şabat ile öteki bayramların yasaklanmasına karar verildi. Yahudiler, 7. yüzyıl boyunca aşağılandı, kırbaçlandı, idam edildi, mallarına el kondu, yıkıcı vergiler ödemek zorunda bırakıldılar.
Yahudilere uygulanan ekonomik baskılar sonucunda, diğer birçok Avrupa ülkesinde görülmüş olduğu gibi İberya ekonomisinde büyük bir çöküş baş gösterdi. Yahudilerin birçoğu, Hıristiyanlığı kabul etmek zorunda kaldı. Buna karşın, Yahudi uygulamalarını gizlice sürdürdüler. Böylece, İspanyol Hıristiyanlığı için sonsuz bir endişe kaynağı olan “Gizli Yahudi” kavramı tarihteki yerini aldı.
Bundan sonra, 8. yüzyıl başlarında Müslümanların buraya gelişini görüyoruz. Başlığın gereği olarak onun üzerinde daha ayrıntılı durmak istediğim için izleyecek bölüme bırakıyorum.