Sayın SkullG'nin bu sorusu bir başka konunun ortaya konulmasının istemi gibi geldi bana... Türk Masonluğu'nun tarihinde, 1966 yılında bu bağlamda yapılmış olan büyük bir yanlışlık, üstelik birtakım yayınlarda da o yanlış işlemi doğruymuş gibi gösteren anlatımlar var. Sayın SkullG dilerse o konunun da ayrıntısına gireriz ama şimdilik sadece soruyu yanıtlamakla yetinelim.
Ancak bundan önce bir bilgi vermek gerekiyor: Büyük localar Masonluğun simgesel derecelerinde (1-3) çalışır. Yüksek konseyler ise ritin yüksek derecelerini düzenlear ve yönetir. (4-33) Bunun tam böyle olmadığı yerler de var ama onu istisna sayalım. En azından Türkiye'de (kısa bir dönem hariç olmak üzere) bu böyle.
Bir diğer deyişle, büyük loca ayrı, yüksek konsey ayrı bir örgüttür. Masonluğun genel geçerli kuralları uyarınca aralarında organik bir bağ yoktur; olmaması gerekir.
Peki bu iki örgütün ilişkileri nasıl düzenlenir?... Genellikle yüksek konsey ile büyük loca arasında ilişkilerin nasıl yürütüleceğine ilişkin bir yazılı anlaşma bağıtlanır; buna "konkordato" denilmektedir. Ancak ilişkilerin düzenli bir şekilde sürdürülebiulmesi için böyle bir anlaşmanın varlığı zorunlu değildir; iyi niyet ve karşılıklı uyuşma ile de yürütülmekte olabilir.
Dolayısıyla Sayın SkullG'nin sorusuna belirgin bir yanıt verebilmek için, önce "Konkordato var mı, yok mu?" diye sormak gerekir.
Diyelim ki konkordato vardır. O zaman böyle bir durumda ne yapılacağı o belgede mutlaka açık bir şekilde belirtilmiştir. Elbette konkordato sadece bu konuyu içermez ama bu konuya mutlaka değinilir. Dolayısıyla konkordatoda ne yazılıysa o uygulanır.
Diyelim ki konkordato yuktur. Ritteki durumu nedeniyle kendisine bir ceza verilmiş olan bir mason için, (Sayın SkullG'nin dediği gibi bir yıl uzaklaştırılmış hatta belki ihracına karar verilmiş) gerekli görülürse büyük locada soruşturma açılır. Gerekli görülmezse açılmaz. Büyük loca bu konuda ritin yönetimine bağlı değildir. Soruşturma açılırsa bunun sonucunda gerekli bulunursa cezalandırılır; cezalandırılması gerekmelyebilir de.
Bunun tersi de kuramsal olarak yüksek konsey için geçerlidir. Ancak bir yüksek konsey bu bağlamda büyük locadan çok daha duyarlı davranmayı yeğleyebilir.
Yanıtlar böyle "çok genel" oldu değil mi?... Farkındayım. Türk Masonluğu'nun o tarihteki özel durumunu örnek olarak ele alsaydık, çok daha belirginleşebilecekti.
Olan biteni ayrıntısına da girerek anlatalım mı?