Tarih konusunda çoğunlukla düşülen yanılgılardan biri olarak mutfağınıza pek çok malzeme alırsınız (Sümerler, Ksenephon'un Anabasis'i, Gutiler, Kardukhoi (Karduklar), Gordlar) fakat iş yemek yapmaya geldiğinde ölçüyü tutturamazsınız. Sitenin o sayfasında, genel olarak doğru olabilecek teoriler günümüzde Turancılar'ın da Türk yapmaya çalıştığı Karduklar ve Gordlar. Yine de ben Anabasis'i tekrar okuyana kadar bu konuda bir tesbit yapmaktan kaçınacağım, çünkü hiç Karduklar'a dikkat ederek okumadım; zaten İngilizce'ydi. Bir de Tigranes (Dicle) isminin Kürtçe'den geçtiğini iddia ve kendilerince ispat etmişler. Oysa bu kelime kesinlikle Ermenice'den diğer dillere geçmiştir. Yaptıkları etimolojik tablonun benzerini yaparak Türkler de Karduklar'ın Karluklar'dan geldiğini iddia edebilirler, komedi izleriz.
Karduklar ve Gordlar, tarih sahnesinde isimlerinin ilk geçtiği zamanlar itibariyle de belki bir proto-Kürt uygarlığı olabilirler. Fakat malesef iki halk da benim bildiğim kadarıyla yazılı bir belge bırakmamışlar bu da bizim en birinci kıstaslarımızdan olan lisan konusunu açığa çıkaramamamıza neden oluyor. Unutmayalım ki Orhun Yazıtları'nı bulan arkeolog (adını unuttum Danimarka'lı biriydi) orada İskandinav rünik alfabesine benzer bir yazı tipi gördüğünde uzun bir süre boyunca Viking atalarının izini bulduğunu sanmıştı. Ta ki yazılar çözülene kadar...
Günümüz Kürtçe'sinin ise İrani bir dil olduğu ve Farsça'yla çok benzediği bir gerçek. Bu da araştırmacıların işini zorlaştırıyor olsa gerek. Kırmançi'den farklı bir konuya geçerek açıklamak gerekirse, günümüzde iyi bir şekilde Zazaki (Zazaca) konuşabilen birisi Zend-Avesta'yı orijinal dilinde biraz zorlanarak okumayı başarabilir. Açıkçası ben M.Ö.'ki yıllarda kolay kolay proto-Kürtçe'yle yazılmış bir metin bulunamayacağını düşünüyorum. Zira Kürt toplulukları da çok uzun süreler Yörükler gibi yarı-göçebe halde yaşamışlar.
Her İrani uygarlığı ve özellikle Şehname'yi kendilerine mal etmeye çalışan Kürt mikromilliyetçiler ise bilimsel açıdan kendi gösterdikleri kaynaklarla bile çok çelişiyorlar. Örneğin ben Şehname'yi, yazıldığı beyitler formunda okumuştum uzun süre önce. Tam o sıralarda Newroz'un tarihçesi tartışmaları patlamıştı. Tüm Kürt milliyetçileri Demirci Gave'nin (Kawa, Kawe, Gawe...) bir Kürt önderi olduğunu ve zalim Dehhak'a karşı Kürtler'i kurtardığını Şehname'ye dayanarak iddia ediyorlardı. Oysa şu an da açıp okuyabilirim ki Şehname'de geçen tek Kürt kelimesi şu şekilde kendisine yer bulur;
"Sami kökenli bir işgalci, bir Arap olan ve İran ülkesini işgal eden Dehhak'a musallat olan Ehrimen (İran düalizminin kötü kanadı, diğeri için bkz. Hürmüz) onun iki omzunu öper ve öptüğü yerlerden iki yılan çıkar. Ehrimen bu yılanları insan beyniyle beslerse Dehhak'a zararları dokunmayacağını söyler. Dehhak da her gün bir Arap ve bir İran'lı gencin kafataslarını patlattırarak beyinlerini yılanlara sürer. Fakat -yanılıyor olabilirim- zamanla her gün bir genci sırasıyla Arap ve İran'lı olmak üzere salıverir görevliler. Bu gençler dağlarda yaşamaya başlar ve şu anki Kürtler'in ataları olurlar"
Firdevsi bir İran şovenistidir, Dehhak'ı Arap olarak aşağılar, Kürtler'e de yarı Arap - yarı İranlı damgası vurur. Zaten bütün Şehname boyunca İran halkının ne kadar şahane, on numara bir halk olup nasıl Turanlılar'ı çatır çatır yediğini yazmıştır. Bir süre sonra sıkılırsınız, bir yanda 100 fil gücünde Turan'lı bir yiğit varsa muhakkak 101 fil gücünde bir İran'lı da vardır. Benim anlamadığım yazarının zamanının Farsça'sını bile aşağı görüp de Pehlevice yazdığı bu kitaptaki bu konu nasıl olup da Kürtler'e ait olarak kalıyor...
Yine de belirtmek istiyorum ki bir sentez devleti olan Kommagene'ler ve Mitanni uygarlığından öte Kardukhoi ve Gurd toplulukları proto-Kürtler olmaya çok daha yatkınlar. Ama kalkıp da her İrani topluluğu Kürt yapacaksak, hatta bunu da aşıp tüm Mezopotamya uygarlıklarını "işte bunlar da ilk Kürtler'di" şeklinde niteleyeceksek faka basarız. Bunu yaparsak Turancılar'ın "Yüeçiler", "Wusunlar" üzerinde hak iddia etmelerini de doğru bulmamız gerekir.
Kürtler övünecekleri bir kahraman istiyorlarsa, pek çok kişinin itiraz etmesine rağmen benim öyle olduğuna inandığım Salah-ad-din Eyyubi'yi de seçebilirler. Onun gibi birleştirici bir lider, hatta onun gibi bir şövalyeyi Orta Çağ'ın hiç bir zamanında göremezsiniz...