Çok değerli bir eser. Ne var ki endüstri çağının birçok sorununu kusursuz irdeleyen bu çalışmaya ne gereken önem veriliyor ne de tarihi analizlerinden yararlanıp ülke çıkarları doğrultusunda ekonomi programları oluşturulabiliyor.
Tarih marksist çerçeveden sınıflar savaşıdır ve marksizm bu savaşa bir son vermek ister. Halbuki dünya ve insan var olduğu sürece ister sınıf savaşı deyin ister toplumsal bunalım yada iç savaş vs. mücadele savaş, barış, yayılma, savunma, büyüme , küçülme şeklinde karşıtlıkların nedenselliğine dayanan sürekliliğini kaybetmeyecektir. Tam bu noktada marksizmin tersine bu savaşı sonlandırma amacı olmayan fakat mücadelenin sürekli kılınabilmesi için çok önemli tespitlerde bulunan komünist ekolün yeniden yorumlayıcısı Mirseyit SultanGaliyev devreye girer. Ona göre tarih sınıf savaşlarından ibaret değildir. Sınıf savaşımı ulusal varloşun bir iç değişkenidir. Asıl olan ulusal kurtuluştur. Emperyalizme karşı yapılan her tür girişim ulusal kurtuluş savaşımının bir parçasıdır. Dolayısıyla hakkıyla yapılan bir kurtuluş mücadelesinde iç değişken olan sınıf savaşımının emperyal dış odaklar tarafından kullanılmasının da önüne geçmiş olur. Ne var ki zayıf ve iradeden yoksun cılız ulusal savunmalar, dış emperyal baskıya bir direniş gösteremediğinden iç değişken olan sınıfa mücadelesinin de önüne geçemez. Sınıf savaşımı ulusal savaşımın bir parçasıdır. Dış emperyalist baskıya zafer kazanıldığı takdirde, sınıf savaşı birinci dereceden önem kazanır ve varoluş mücadelesinden sonraki çözülmesi gereken ikinci sorun olarak karşımıza çıkar. ne var ki 2. dünya savaşında da görüldüğü üzere doğu avrupa komünistleri halkı emperyal yayılmaya karşı direnç göstermeleri için, sınıf savaşı propagandası yerine, ölüm-kalım savaşı, varoluş değerleri üzerine atıfta bulunarak doğu avrupa çapında halk desteğini komünistlerin arkasına alabilmişlerdir. Öncelik emperyalist yayılma karşısısnda ulusal topyekün direniştir. Bu direniş sağlandıktan sonra ise mesele ulusal çapta sınıf çatışmalarının önüne geçmek için sosyalist temelde ekonomik örgütlenme sağlamaktır.
SultanGaliyev; bir bolşeviktir, komünisttir, ancak müslümandır. Bolşeviktir bolşevizmin ortodoks ilkelerini kabul etmek yerine, emperyalizme karşı verdiği mücadele temelinde ortak paydada buluştuğu içindir. Komünisttir çünkü marksizmin üç temel bileşeninden ekonomi ayağını kabul etmektedir, zira toplumumuzda yanlış anlaşıldığı gibi komünizm dinsizlik değil, bir ekonomi politikasıdır. Dinsizlik, tanrısızlık ateizmdir. Müslümandır çünkü o dönemde sovyet kartını oynamaktan başka çaresi kalmayan müslüman doğu halklarının(türklerinin) bolşevik parti içindeki temsilcisidir ve bağlı olduğu toplumun/tatar inanç ilkelerini canı gönülden benimsemektedir.
Toplumumuzun sol düşünceyi yeniden şekillendirip, üretken politika merkezi haline getirmesi dileğiyle.
Biz ne marksistiz, ne bolşevik. Ne Troçki gibi dünya devrimine inanırız ne de stalin gibi halkın değerlerini saymayan saygısıza. Biz Gök' e inanırız, o istediği dilden konuşur, yahudiye ibrani, hıristiyana yunani, müslümana arapça. O her dilden anlatır ancak biz onu Türkçe anlarız. Biz komünistiz desek ne olur, temeli iktisat, ne dinle işi var ne de bize yar olur!