İYİLİK VE KÖTÜLÜK ÜZERİNE
İyilik ve Kötülük felsefenin, belki özelde ahlak felsefesinin konusu, ancak ben sadece insanın iyiliği ve kötülüğü ile sınırlandırmayacağım.
En çok dinlerin konusu olan bu kavramlar zaman içerisinde değişim gösterse de hep yerini korudu. Çok tanrılı dinlerde Seth gibi, Hades gibi kötülükle özellikle özdeşleştirilen Tanrılar olduğu kadar, iyilik, barış ve pozitif değerlerin simgesi Tanrılarda hep eş zamanlı vardı. Tanrının TEK’liği üzerine pek çok düşünce ifade edildi. Ancak bununla birlikte o Tek Tanrının sıfatları da yine İyilik ve Kötülük, Bağışlama ve Ceza gibi karşıtlıkları içerdi. İnsana karşı planlar kuran ama aynı zamanda onu doğru yola da ileten Tanrı iki yanını da hep içerisinde barındırdı.
İslam tekelinde düşünürsek, Allah’ın Esma-’ül Hüsna adı verilen 99 sıfatında ;
Er-Rahmân: "Dünyada bütün mahlükata merhamet eden, şefkat gösteren, ihsan eden."
El-Gafûr: "Affı, mağfireti bol."
El-Veliyy: "İnananların dostu, onları sevip yardım eden."
Ama aynı zamanda
El-Mümît: "Her canlıya ölümü tattıran."
Ed-Dârr: "Elem, zarar verenleri yaratan."
El-Kâhhâr: ‘’Kahreden ve perişan eden, her an kahretmeye muktedir olan.’’
Bir arada görünür.
Değişik felsefelerde bu durum özellikle vurgulanmıştır. En Meşhuru doğu felsefesinde belirtilen Ying ve Yang’dır.
Ying Alçalan,Negatif tarafı temsil ederken, Yang Yükselen Pozitif tarafı içerir. Ancak iki tarafta içerisinde diğerini içerir. Birinin değişiminde diğeri de değişerek dengede kalmak için çalışır.
Pozitif ve Negatif demişken biz dahil evrendeki herşeyin yapı taşları olan atomlar bile dengeyi Pozitif olan çekirdeklerindeki Protonları negatif olan orbitallerdeki Elektronlar ile dengeleyerek ancak kararlılık kazanır. Ying Elektron,Yang Protondur.
Bütünsel olarak her şey bu denge arayışı ile anlatılabilir. Gece-Gündüz,Doğum-Ölüm,Siyah-Beyaz vb.
Peki iyi hangisidir? Kötü hangisi?
Her şeyi mutlak olarak iyi veya kötü olarak tanımlamak sanırım evrimsel gelişimimizde kendimizi konumlandırmak ve güvenliğimizi sağlamak için beynimizin geliştirdiği bir mekanizma. Ancak siyahla beyaz arasında gri de olabileceği gibi, Siyah bildiğimiz Beyaz, Beyaz bildiğimiz siyahta olabilir.
İnsan yaşamında pek çok olayda içinde yaşadığımız an itibariyle ‘bu benim başıma nasıl gelebilir’ diye düşündüğümüz ve ‘en kötü ânım’ diye tanımladığımız durumların etkisinden kurtulduğumuzda, çoğu zaman yıllar sonra,iyi ki o olay olmuşta sonra benim için iyi olan şu diğer olayları yaşamışım diyebiliyoruz. Yani bazı durumlarda ‘Tüh’ dediklerimizi sonra ‘iyi ki’ şeklinde değerlendirebiliyoruz.
O zaman iyi ve kötü duruma göre yer değiştirilebilir. Örneğin birini öldürmek için kullanılan ‘kötü’ bir bıçak, Bir ameliyat masasında uzman bir operatör doktorun elinde aynı kan dökme olayını kişinin faydası hatta hayatının kurtarılması için ‘iyi’ olarak yapabilir.
Evrenin en yıkıcı olaylarından süpernova patlaması, aslında evrene yaydığı element havuzundan sonradan teşekkül edecek yıldız ve gezegenlerde yaşam oluşması için sebep oluşturabilir. Yani yok ediliş ve yıkıcılık bile yaratılış ve başlangıçlar için gereklidir.
İyilik ve Kötülüğün duruma göre yer değiştirebileceğini ve herşeyin göründüğü gibi olmadığını en iyi Hz. Musa ile Hz. Hızır’ın Kur’an da da geçen kıssaları açıklar.
Hızır (a.s.), yolculukta karşılaşacakları olaylara Musa peygamberin sabredemeyeceğini kendisine hatırlatmış ve O'ndan sabır için söz almıştır (el-Kehf,18/66-70). Önce deniz sahilinde, yolculuk için bir gemiye binmişlerdi. Hızır (a.s.) bir balta ile gemiyi delince kaptan tamir için geri dönmek zorunda kalmıştır. Musa (a.s.) sabredemeyip söyle demiştir: "Gemiyi, yolcularını boğmak için mi deldin? Doğrusu çok kötü bir iş yaptın" (el-Kehf; 18/71). Yolculuğun sonunda, ilk bakışta görünmeyen ve perde arkası bilgi niteliğindeki sebebi Hızır (a.s.) şöyle belirtir: "O, deldiğim gemi, denizde çalışan birkaç yoksulundu. Onu kusurlu yapmak istedim. Çünkü gemi yolculuğa devam ederse, ileride her sağlam gemiye el koyan bir kral (deniz korsanları) vardır" (el-Kehf, 18/79).
Yolculuk sırasında, diğer çocuklarla oynamakta olan bir çocuğu öldürdü. Musa (a.s.): "Kısas olmadan, masum bir cana nasıl kıyarsın? Doğrusu çok kötü bir iş yaptın, dedi" (el-Kehf,18/74). Küçük çocuğun bu erken yaşta vefat ettirilme sebebi Hızır (a.s.) tarafından şöyle açıklandı: "Öldürdüğüm erkek çocuğa gelince; onun anne ve babası mü'min kimselerdi. ileride onları isyan ve inkâra sürüklemesinden korktuk istedik ki, Rableri bu ölen çocuk yerine kendilerine ondan daha temiz ve daha merhametli birini versin" (el-Kehf, 18/80,81). Burada Cenâbı Hak\"kın, anne-babanın hayırlı kimseler olması sebebiyle, ileride kendilerini üzecek, büyük sıkıntılara sokacak bir çocuğu erken yasta vefat ettirip, onun yerine daha hayırlı bir evlâdın verilmesinin, gerçekte o aile için " hayır" olduğuna işaret ediliyor.
Yolculuğun üçüncü merhalesi Kur'an'da söyle anlatılır: "Musa ve salih kul yollarına devam ettiler. Sonunda bir köye varıp, halkından yiyecek istediler. Halk ise onları misafir etmek istemedi. Musa ve salih kul, orada yıkılmak üzere olan bir duvar gördüler, Salih kul hemen onu doğrultuverdi. Bunun üzerine Musa: "isteseydin buna karşılık bir ücret alırdın, dedi. Salih kul şöyle dedi: işte bu seninle benim aramızın ayrılması demektir. Sabredemediğin şeylerin içyüzünü sana anlatacağım" (el-Kehf, 18/77,78). Evi, ücretsiz tamir etmesini salih kul (Hızır) söyle açıklar: "Bu ev, şehirde iki yetim çocuğun idi. Duvarın altında kendilerine ait bir hazine vardı. Bunların babaları salih bir kimseydi. Rabbin, onların rüştlerine erip, hazinelerini bizzat kendilerinin çıkarmalarını istedi. Bu Rabbinden bir rahmettir. Ben bunları kendiliğimden değil, Allâh'ın emriyle yaptım. işte, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur" (Kehf 18/82).
Kur’andan örnekler vermişken sanırım şu sözü hatırlatmak zamanı geldi. ‘Her Hayırda bir Şer,Her Şerde bir hayır vardır.’
İnsanlar da, yaptıkları davranışların genel toplumsal ahlak kabulleri ile ‘iyi’ veya ‘kötü’ olarak nitelendirilebilirler. Ancak yaşanan pek çok olayda kötü bir olay sebebiyle yakalanan kişilerin tanıdıkları, şaşkın ifadeyle çok iyi bir insandı, hiçbir kötülüğünü görmedik. Nasıl böyle oldu anlamadık derler, hepimiz şahit olmuşuzdur. Ben iyi veya kötü insan olmadığını, her insanın içerisinde iyilik ve kötülük bulunduğunu, hangi tarafın daha ağır basacağını ise Aile,Toplumsal gelişim, Çevresel faktörler gibi etkenlerin birincil derecede etkilediğini düşünüyorum. Örneğin kişi fazlasıyla varlıklı olmakla test ediliyorsa, ne çalışma baskısı ne de yokluk ezikliğini yaşayacaktır. Zamanını örneğin toplumca pozitif ve iyi bilinen daha çok ibadetle, yardımla vs. geçirebilir. Çocuklarına, ailesine her istediğini alabilme lüksünden dolayı iyi bir eş iyi bir baba olarak bilinebilir. Aynı kişiyi kıt kanaat geçindiği bir ortama koyalım. İyi ahlaklıdır ve iyi eğitim almıştır. Ancak eşi çocukları bazı eksiklerden dolayı sürekli boynu bükük geziyorsa, başkalarının TV ve gazetelerde gördükleri üzere lüks hayatlar yaşadığı yerde kendileri tüm emeklerine rağmen ancak hayatta kalabiliyor ama ‘yaşamıyorsa’ bu kişi iş yerinde kendi elinde olan bir imkanı ne de olsa herkes yapıyor ben neden yapmayayım diye kendi çıkarına kullanmaya başlarsa, örneğin rüşvet alırsa, bu onun saf kötü biri olduğunu, ilk örneğimizdeki kişininse saf iyi olduğunu mu gösterir?
O halde,İyilik ve Kötülük, birbirlerinden keskin bir şekilde ayrılmış değildir. Kişilerde siyah ve beyaz gibi birbirinden bu sıfatlarla ayrılamazlar. Her iyinin içinde kötülük, her kötünün içinde iyilik vardır. Tek gereken ying yang dengesinin bir tarafa doğru dengesini bozacak uyarıcı faktörlerdir.