Korkaklığın tinsel temel sebebi Tanrı korkusudur. Tanrıya inanan kimse, her şeyinin tanrı gözünde açık seçik olduğunu bilir. Yani gizlisi saklısı yoktur. Gizlemek istese dahi bunun imkânsız olduğunu da iyi bilir. Bu ikilem bireyi stres altına sokmaktadır. Bu da bilinçaltında varlığını sürdürecek olan primitif korkunun temellerini atar. Gelelim buz dağının görünen yani bilinçteki korkaklık sebebine. Buradaki prensip de aynı işler; ancak temeli ilkine dayanır. Egonun bu tinsel kargaşayı bastırmada harcadığı büyük enerji bir süre sonra bireyde yorgunluğa sebep olacaktır. Bu da bireyi -bilinç düzeyinde olacak şekilde- pasif ve otorite altına alınabilir yani manipüle edilebilir kılacaktır. Ancak biliriz ki insanoğlu her zaman başına buyruk davranmak istemiş, sosyal ve hür bir canlı olma eğilimi içinde bulunmuştur. Ne var ki birkaç ilkel kabile dahil hiçbir toplum tam olarak özgür olamamıştır zira özgürlük göreceli bir kavramdır. Yarasalar için geceler avantaj sağlarken biz insanlar için gündüzler sevilir olması gibi. Buradan da anlaşılabilir olduğu gibi birey tinsel bir savaşım içindedir. Bu savaş -Hermann Hesse'nin anlatmaya çalıştığı gibi- bireyin durgun ruhuna bir taş atar ve dalgalanmasına sebep olur. Bu dalga bireyde iki reaksiyon başlatır. İlki merak. İkincisi de yalancıl merak. Yani merak duymayı bastırmak için edinilen amaçsız merak. Birinci merak türü ışığı arayanlara mahsus olacaktır, ikinci merak türü ise karanlığı yani bağnazlığı izleyecektir. Bağnazlık korkuyu, korku da bağnazlığı doğuracaktır. Bu sonsuza kadar işleyen alternatif akım gibidir; ancak bireyde, alternatif akım gibi, enerji üretmeyecek bilakis acunsal yaşam enerjisini emecektir; tıpkı karanlıkta hayatını sürdürmeyi avantaj bilen yarasalar gibi. Ancak biliriz ki, insan olabilmek; aydınlığa erişmeyi gerektirir. Yani alacağı veya bulacağı cevaba uyum sağlayamamaktan korkmamayı gerektirir. Bu tip korkuyu yaşayanlar, tinsel bir korku yaşadıkları gibi sosyal bir korku da yaşamaları kaçınılmaz olacaktır. Yeniliklere açık olmayan bir toplum başka bir toplumun medeniyeti ile tanışamaz ve açılamaz tıpkı yeni bir insanla tanışmaktan korkmak gibi. Çekingen veya introvert ne derseniz... Sebebi, bireyin kendine karşı olan bilinçaltında taşıdığı kızgınlık ve nefret aslında kendine duymadığı saygıdır. Tinsel korku gibi Tanrıya duyulan kırılgan inancı taşıyan o zayıf ruhların saklanması gibi. Bu sözlerim, içinde barışı ve huzuru sağlamış kişiler için olmayacaktır. Samimi olmayan kişiler içindir bu dediklerim. Böylesi derin ve anlatılması güç bir konuda hatalarım ve eksiklerim için de şimdiden özür diler ve affınıza sığınırım. Sevgiler.