Felsefe ile ilgilenen fazla kişi yok anlaşılan.
Ben o zaman bir giriş yapayım. Belki devamı gelir.
İnsan, Tanrı ile evren arasındaki bir köprüdür. Canlıların yaradılış sırasındaki en son yaratıktır, insan mükemmeldir, düşünen bir cevherdir ve en önemli vasfı düşünmektir. Onu ortadan kaldırırsak geriye ne kalır ki? Düşünce tekamülümüzün tek amilidir.
Descartes, zamanının bütün bilgilerini öğrendikten sonra bir şüphe evresi geçirdi, her şeyden şüphe etmeye başladı. Sadece şüphe ettiğinden şüphe etmiyordu. Meşhur “Düşünüyorum, demek ki varım” cümlesini, geçirdiği şüphe evresinde kurduğu söylenir.
Her insan düşünür fakat her insan fikir üretemez. Fikir üreten her insanın da ürettiği fikirler yaratıcı olmaz, özgün olmaz. Özgün fikir üretip, yaratıcı olabilmek için de, belli bir altyapı gerekir, bilgi, çevre, ilgi, entellektüelite ve tecrübeden oluşan bir altyapı. Bu altyapı iki ardışık yol ile insanı yaratıcılığa götürür: analiz ve sentez.
Özgün bir fikri olmayan kimse, başka bir fikri onayladığı için tarihe geçmez ama daha önceki fikirleri analiz edip, hangisinin takip edilmeye değer olduğunu ve hangisinin takip edilmeye değer olmadığını ayırt ederek değerlendirmelidir. Yaptığı analizin sonucunda, problemleri yeni yollarla görebilmeli ve geleneksel düşünce ve sınırlamalardan kaçarak kendi özgün fikrini oraya koymalıdır, buna da sentez denilir.