Bay akif_yzb,
Ben Atatürk'ün tırnağı bile olamam, Atatürk kadar meclise saygılıda olamam.O zamanın meclisi ile bu zamanın meclisi farklı. En önemli fark, ozaman tek parti vardı. Ben demokrasiye karşıyım. Bizim gibi genç ve üçüncü dünya ülkelerinde demokrasi olmaz. Demokrasi belli kuralların oturduğu ülkede olur, koyunların %47 oy aldığı ülkede olmaz. Ben neden saygılı olacağım, meclis bana saygı duyuyor mu?
Bu ülkede ayrımcılık var, Neden mi? Biz özürü olmayan insanlar alt geçitlere inebiliyoruz, ancak mesela, tekerlekli sandalyeye mahkum bir Vatandaşım alt geçite inemiyor. Benim insanıma saygı duymayan meclise ben niye saygı duyayım. Bu ayrımcılıktır.
Devlet televizyonunda İslam dinine inananlara özel programramlar yapılmakta. Örnek verecek olursak; Bayram özel, sahur özel, iftar özel programları.
Siz Yahudilerin, Hrıstiyanların, Şamanların Bayramlarında, devlet kanalında özel gösterimler gördünüz mü?
Sayın Akyol,
Bir süredir yazdıklarınızı takip ediyorum. Sizinle aynı yaştayız, fakat siz benim 15 yaşımdaki halim gibi davranıyorsunuz.
Sizde bunu görebiliyorum, çünkü ben de gerçekten bir zamanlar sizin düşündüğünüz gibi düşünüyordum. Bu söylediklerimde art niyet, veya düşmanlık aramayın. Sizi sadece uyarmak istiyorum.
İstiklal marşı dini motifler içeriyor doğru. Yazıldığı zamanın şartlarına uyuyor fakat bugünün özgürlükçü ve kapsayıcı, küresel yapısına uymuyor (Aslında bu çağa bir "istiklal marşı" da uymuyor ama neyse). Bu ülkedeki tüm vatandaşları kapsamıyor, onlarla empati yapmıyor, batı ile işbirliğinden çok, batı ile mücadeleyi öne çıkarıyor. Birleştirmekten çok, ayrıştırıyor.
Bakın ben de İstiklal marşına karşıyım. Ama sizin karşı olduğunuz noktalardan değil.
Ama ben bunu yine Türkiye için bir sorun olarak görmüyorum. Neden? Çünkü beni zerre ilgilendirmiyor da ondan. Ben Fransız vatandaşı olsam, ve Fransız antheminde Hristiyanlık temaları olsaydı, bundan da incinmezdim. Neden? Çünkü bana bir zararı yok. Bana bir zararı yokken, durduk yerde "onu değiştirelim, bunu atalım, şunu şöyle yapalım" diyemeyiz. Bu söylem çatışma çıkarır.
Şu kuralı ben uzun bir süredir hayatımı yöneten felsefi ilkelerden biri durumuna getirdim; "başkalarına zarar vermedikçe istediğini yapmakta hürsün" veya "başkası sana net bir zarar vermedikçe, başkaları hakkında bir yaptırım isteyemezsin" olarak da çevirebiliriz.
Ben devletçi ve milliyetçi olmadığım için, İstiklal marşı beni ilgilendirmiyor. İsterse benim yedi sülalemin inancına karşı olsun, bu beni ilgilendirmiyor. Benim hayatım önemli. Benim yapacak işlerim var, böyle küçük sorunları öne çıkarıp, bir dolu vaktimi boşa harcayamam.
Biri size istiklal marşı ile zulüm etseydi, o zaman yanınızda olurdum. Çünkü biri size zarar vermiş olurdu. Örneğin, istiklal marşının islam temalı yerlerine katılmıyorsunuz. Biri çıkıp da sen nasıl katılmıyorsun deyip sizi vatan haini ilan etseydi, sizin yanınızda olurdum. Ama böyle bir şey yok. Böyle bir şey olsa dahi bu "bireylerin" suçu olur, yine istiklal marşının bir suçu olmazdı.
Totaliter devlete karşı çıkmak zorundayız. İstiklal marşı, kapsayıcı olmayabilir, tek tip bir insan modelini göz önüne alıyor olabilir. Kötü politikalar içeriyor olabilir. Ancak bunlar fiile dökülmedikçe, bizim yapmamız gereken en ileri şey "istiklal marşının söylemlerine katılmıyorum" demekten ibaret olmalıdır. Tıpkı Nazım Hikmet gibi.
Ama siz özgürlüğün en büyük türevi olan demokrasiye karşısınız. Sizin istediğiniz, islam motifli istiklal marşının kaldırılıp, yerine seküler motifli bir marşın getirilmesi ise, burada yine bir takım insanlar kayrılmış olmayacak mı? Bu meseleye aynı yöntemle fakat farklı bir cepheden bakmak değil de ne?
Bu ülkede ayrımcılık var, Neden mi? Biz özürü olmayan insanlar alt geçitlere inebiliyoruz, ancak mesela, tekerlekli sandalyeye mahkum bir Vatandaşım alt geçite inemiyor. Benim insanıma saygı duymayan meclise ben niye saygı duyayım. Bu ayrımcılıktır.
Bir de bakın ne demişsiniz;
"Bu ülkede ayrımcılık var, Neden mi? Biz özürü olmayan insanlar alt geçitlere inebiliyoruz, ancak mesela, tekerlekli sandalyeye mahkum bir Vatandaşım alt geçite inemiyor. Benim insanıma saygı duymayan meclise ben niye saygı duyayım. Bu ayrımcılıktır."
Olguları çok acele yargılıyorsunuz, ve ilişkisi olmayan alanlarla ilişkilendiriyorsunuz. Bu söylediğiniz sorun, bir hizmet sorunudur, ve hizmet sorunları biraz parayla ilgilidir. Özürlü vatandaşlarımızın hayat standartlarını rehabilite etmek tabii ki önemli, fakat bir anda Türkiye'nin böyle bir seviyeye ulaşmasını oturduğunuz yerden, hesap kitap yapmadan, bir keyfiyetle nasıl isteyebiliriz?
Ben babam bana yeni pantolon almıyor diye, onun bana ayrımcılık ettiği sonucunu mu çıkarmalıyım? Yoksa parasının olmaması, yeterli bir cevap mıdır?
Olguları çok acele yargılıyorsunuz ve bir çok yerde yanlış yapıyorsunuz, çelişkiye düşüyorsunuz.
Yukarıda verdiğiniz örnek bir ayrımcılık değildi.
Ama benim size vereceğim bir örnek ayrımcılığa girer, ama bunu da bu sefer siz "ayrımcılık" olarak görmezsiniz. Örneğim de türban yasağıdır.
Türban yasağı nedeniyle, bir çok kızın yüksek eğitim hakkı zorlaştırılıyor, onlara ancak kendi kimliklerinden vazgeçerler, ve devletin totaliter tipine uyum gösterirlerse ancak bu hakkın tanınacağı dikte ediliyor.
İşte bu ayrımcılıktır. Devlet, insanına bir görüşü dikte edemez.
Bu söylediklerim üzerine hemen cevap vermeyip, biraz düşünmenizi rica ediyorum.
Saygılar.