Sanırım forumdaki yazılarımın birinde bu konudan söz etmiştim. Ancak elbette forumun tüm izleyicileri yazdıklarımın tümünü okumadığı gibi, gerek eskide kalmış gerekse daha geniş bir başlık altındaki bir yazının satır aralarından bu konunun bulunup çıkarılması da beklenemez.
İnsanlık tarihinde tarım toplumları oluşmaya başlayıp bunun ertesinde bir de ataerkil aile düzenine geçildikten sonra, kocasının ölümü nedeniyle dul kalmış ve çocuklarına (özellikle erkek olanlara) kendi başına bakmış olan kadınların, kocası yaşamakta olan kadınlara oranla çok daha üstün düzeyde yetenekli ve erdemli kişiler yetiştirdikleri görülmüştür. Bu nedenle de ataerkil toplum düzeni içinde dul kadınlar yüceltilmiştir.
Masonluğun ritüelik öğreti kapsamında simgelerden, simgesel deyişlerden, alegorilerden büyük ölçüde yararlanıldığını biliyoruz. İşte bu bağlamda Tevrat’ta Süleyman Tapınağı’nın yapımı ile bağlantılı öyküde olduğu üzere Sur Kralı Hiram’ın Kral Süleyman’a Naftali kabilesinden bir dul kadının oğlu olan adaşı maden işleme ustası Hiram’ı (babası Fenikelidir) gönderişinden esinlenmeyle bir başka biçimde oluşturulmuş öyküyü bir yana bırakalım, genelde “dul kadının oğlu” toplumlarda özellikli bir simgesel deyiş olarak yer etmiştir. Bunu başka mitlerde ve efsanelerde de görürüz. Üstün nitelikli bir kişiliği ve karakteri temsil etmekte olan kahraman, çoğu kez bir dul kadının oğludur.
Birçok kültürde görülen bu geleneksel benimseyiş, günümüzdeki Masonluğu da yansımıştır. Masonlar “dul kadının çocuğu” terimini toplumda her bakımdan üstün nitelikler donanmış bir kişi anlamına gelen bir simgesel terim olarak kullanır. Ancak bu bir simgesel terim olduğu için, gerek yaşanılan dönem gerekse kültür bakımından yer yer farklı anlamlara da çekilebilir. (Öyle olmasaydı genel geçerli bir simgeselliği olmaz, ancak belli bir dönem ve belli bir kültüre özgü kalırdı.) Ötesi, Masonlukta her masonun böyle üstün niteliklerle donanması istenir ve beklenir. Bu nedenle nasıl “küptaş olmak üzere işlenen bir hamtaş” herhangi bir masonun simgesi olarak kabul görüyorsa, “dul kadının çocuğu” da bir başka açıdan aynı kabulü görür.
Bu terim Masonlukta bir şifre ya da parola mıdır? Evet, öyle kullanılması da söz konusu olabilir ama simgesel nitelikli şifre ya da parolalar sadece bu terime özgü değildir. Masonluğun pek iyi bildiğimiz ambleminde yer alan “gönye ile pergel” bile bu bakımdan bir şifre ya da parola niteliği taşır. Bir diğer deyişle, herhangi bir yerde “dul kadının çocuğu” terimi geçtiğinde Masonluktan söz edilmekte olabilir (başka bir şeyden söz edilmekte de olabilir); doğru fakat “gönye ile pergel”den ya da Masonlukta geçen bir başka simgesellikten (hamtaş ile küptaş gibi) söz edildiğinde de durum aynıdır.
Bu soru forumda ilk kez ortaya atıldığında ben masonlardan bir açıklama gelmesini beklemiştim. Anlaşılan gelmemiş, ben de unutmuşum. Bilmem bu anlattıklarım soruyu yeterince yanıtladı mı?