.Ö. 128 yılında o zamanın gökbilimcileri ve astronom- astrologları için çok önemli bir şey gerçekleşti. Anadolu'lı Hipparkus gök ekinokslarının gerilemesi olgusunu keşfetti. Hipparkus'un buluşu bahar ekinoksunun Koç burcunda oldugu Yunan-Roma döneminden önce, ekinoksun Boga da oldugunu açıkça ortaya koymuştu.
Bu evren hakkında görüşleri geliştirerek bu degişimi yapabilecek olaganüstü güçlü bir tanrı fikrine ulaşmayı sagladı. Roma tanrıları şimdiye kadar hep doga ile içiçeydiler. İnsanlardan kopuk degillerdi. Gizem kültleriyle biraz mistik hale gelmişlerse de insani özelliklerini kaybetmemişlerdi. Fakat şimdi yepyeni bir olgu ortaya çıkıyordu. Tanrı gökselleşiyor ve insanlardan uzaklaşıyordu. Üstelik de gücü evreni ve yıldızları yerinden oynatacak kadar fazlalaşıyor, sonsuzlaşıyordu. Bu tanrının soyutlanmasının ve tamamen cismini kaybetmeden önceki son aşamadır aslında.
Kilikya'nın başkenti Tarsus'ta ,geleneksel Stoa felsefesinin konuları olan astroloji, astral inançlar ve astronomik süreçler ile yakından ilgilenen bir grup Stoacı entellektüel Hipparkus'un ekinoksların gerilemesi ile ilgili buluşundan haberdar oldular. Bütün uzayı yerinden oynatabilecek kadar güçlü bir tanrının bu yeni kozmolojik olaydan sorumlu oldugu tezini şekillendirdiler. Stoacı gelenege uygun olarak bu yeni kozmik olguyu, bir yerel tanrı olan ve bir takım yıldızın sembolü olan Perseus'un kimligi ile kişileştirdiler. olgu için en uygun sembolün bir boganın ölümü düşüncesi Perseus'un boganın tam üzerindeki takım yıldız olması konumuyla birleştirilerek , Perseus'un bogayı öldürme tablosunu yarattılar. Bu sahne Perseus'un bahar ekinoksunu boga burcundan çıkarmak için bütün uzayı yerinden oynattıgını göstererek onun büyük gücünü vurguluyordu.
Tarsus kentinin geleneksel ambleminde bir boganın ölüm sahnesinin yer alması da olgunun ifadesinde bu sahnenin seçilmesinde etkili oldu. Temel motif olarak boga öldürme seçildikten sonra, tanrının sadece ekinoksların degil, bütün gökyüzü ekvatorunun konumunu degiştirmeye gücü oldugunu vurgulamak için bahar ekinoksu Boga burcunda iken ekvator üzerinde yer alan bütün takımtıldızlar aynı sahnede yer aldı.
Kült daha sonra bütün denizciler gibi gökyüzü hareketleri ile ilgilenen Kilikya korsanları arasında yayıldı. Son olarak Mitra'nın adını taşıyan ve mitolojik olarak Perseus'un soyundan geldigine inanılan kral Mitridates ile korsanlar arasındaki ittifak ilişkisi sonucu yeni tanrı için Mitras isminin benimsenmesine yol açtı.
Mitras, İran tanrısı Mitra ile içiçedir ama bu yeni dinin Pers Mitra dini ile bir alakası yoktur. Pers Tanrısı Mitra'nın sembolü güneştir, güneş tanrısıdır. Zerdüşt dininde yargılama esnasında Ahura Mazda'nın yanında yer alır ve insanların yargılamasında bulunur. Ancak Mitras dininde güneş Mitras'ın önünde diz çökmüş olarak gösterilir. Mitras evreni yöneten çok güçlü bir tanrıdır artık ve güneş de o yıldızların en güçlüsüdür. Gene de Mitras karşısında bir hiçtir.
Stoacılara göre uzay ve yıldızlar canlı, kutsal varlıklardı. Gezegenler belli bir süre sonra, evren ilk yaratıldıgında gökyüzünde enine boyuna yer aldıkları noktaya geri dönmekte ve işte o zaman her şey yok olmaktadır.Bu inanışlarla birlikte Roma'da kıyamet teorisi kabul edilen bir dogma haline geldi, uzayın ömrünün gezegenlerin devinimi ile belirlendigine inanıyor ve buna Büyük Yıl adını veriyorlardı.
Vücut bulmaya gelen ruhlar- ki buna yaradılış deniyordu- dünyaya zodyakın en kuzeyinden Yengeç burcundan bir kapıdan inerler; ölenler de tanrısal diyara dogru yolculuklarında zodyakın en güneyinde yer alan Oglak burcundaki bir kapıdan çıkarak yükselirlerdi. Mitras'a yaratılışın tanrısı deniyor ve bu ruh trafigini yönettigine inanılıyordu.
Oglak ve Yengeç samanyoluna yakındır; Yengeç kuzey, Oglak ise güney ucundadır. Pitagoras'a göre hayal ülkesi ruhlarla doludur ve bunların hepsi Samanyolunda toplanmıştır. Samanyolu bu ruhların yaradılışa düştükleri zaman beslendikleri sütle doludur, bu nedenle Samanyoluna Milkway adı verilmiştir.
Nitekim daha sonra Tarsuslu Paul " Anavatanımız gökyüzüdür, kurtarıcımızı da oradan bekleriz . O bizim zavallı gövdelerimizi kendi muhteşem vücuduna dönüştürecektir, çünkü o bütün evrene boyun egdiren gücün sahibidir. Henüz olgunlaşmamışken bizler uzayın temel güçlerinin esiriydik, ama günü geldigi zaman bizleri kurtarmak için tanrı oglunu gönderdi. " diyecektir.
Roma'da ölümden sonra hayat inancın esas biçimi haline gelmeye başlamıştı. Her ne kadar ölenin vücudunun mezarda yaşamaya devam ettigi ve ruhun da Hades'e gittigine inanç devam ediyorsa da artık hakim olan ögreti, göksel ölümsüzlük ön plana geçmeye başlamıştı.
Mitras, insanlıga hizmet için , iyinin zafer kazanması için, boga öldürme sahnesini her zaman gerçekleştirmeye hazırdı. o insanlıgın kurtuluşu için cennetten sürülmüş bir Mesih'ti. İnsanların günahını taşıyan ve onların yargıcı olarak dönüşü beklenen güçtü.
Mitras gizemciliginde, gökyüzündeki iki yörünge olan sabit yıldızlar ve gezegenler kürelerinin ve bunların aralarındaki ruhların geçişinin bir sembolü vardır. Bu sembol yedi kapısı olan bir merdiven ve en tepesinde bir kapıdır.
Mitras dininin en büyük özelligi halka açık olarak kutlanan hiç bir kutsal töreninin olmamasıdır. Sadece kabul edilenlere açıktır, başka gizem dinine katılanlar bu dine katılamazlar. Katılım törenlerine yalnız erkeklerin girmesine izin verilir, kadınlar yer alamaz.
Mitras dininin gizemi Hipparkus'un buluşudur. Bu dine girenler bu sırrın, yani Mitras tarafından evrenin düzeninin degiştirildigi gizinin saklayıcısıdırlar. Bu gizi ögrenmek isteyen adaylar dine giriş ritüelinde yedi aşamadan geçerler. Bu aşamalar; Kuzgun, Gelin, Aslan, Asker, Pers , Güneşin Koruyucusu ve Baba aşamalarıdır.
İlk aşama Merkür'ün hakimiyetindeki Kuzgun ( Corvus ) aşamasıdır. Adayın ölümünü simgeler. Adayın ilk aşamada ölmesi, günahlarından suyla arınarak yeniden dirilmesi için ona verilen bir fırsat olarak degerlendirilmelidir.
İkinci aşama Venüs'ün hakimiyetindeki Gelin ( Nymphus ) aşamasıdır. Mitras'ın gelini olarak düşünülen adaya bir duvak takılır ve eline bir lamba verilir. Görevi Mitras heykeline bir kap su sunmaktır. Kap onun kalbini , su ise aşkını simgeler. Bu aşamada aday henüz hakikat ışıgını görmekten yoksundur.
Üçüncü aşama Mars'ın hakimiyetindeki Asker ( Miles ) aşamasıdır. Aday eski yaşamından sıyrılmak üzeredir. Kördügüm atılmış bir ipi elleriyle çözer. Kendisine bir taç verilir. Bunun anlamı maddi dünyanın baglarından kurtulmasıdır. Tacı başında çevirir, omuzuna koyar.Onun
tacının, Mitras tanrının kendisi oldugunu kabul eder. Bunun anlamı, adayın kendi zihnini başından uzaklaştırması ve kendine önder olarak Mitras'ı seçmesidir. Bu aşamada aday kendi benligine gerçek bir savaş açar. O artık gerçek düşmanıyla savaşan bir askerdir.
Dördüncü aşama Juppiter'in hakimiyetindeki Aslan ( Leo ) aşamasıdır.Bu aşamada ateş elementine girilir. Bu yüzden adayın tören sırasında, suya dokunmaması ve ellerini su yerine, saglık ve bereketin simgesi olan balla yıkaması istenir. Aslan aşamasındaki aday,kendisinden daha aşşagı aşamalarda bulunan adayların hazırladıgı yemegi, kutsal tören yemegine götüren kişidir. Bu yemek, Mitras'ın güneşin arabasıyla göge çıkmadan önce, son kez arkadaşlarıyla ekmek ve şarap yemesini canlandıran önemli bir olaydır.
Beşinci aşama Ay'ın hakimiyetindeki Pers ( Persa ) aşamasıdır .Adayın bilgeligin en üst aşamasına kabul edilebileceginin bir göstergesidir. Bu aşama, adayın ilkel, hayvanımsı yanının yok olmasını betimler. Kabul edilen aday balla arınır.
Altıncı aşama Güneş'in hakimiyetindeki Güneşin Koruyucusu (Heliodromos ) aşamasıdır. Bu aşamaya ulaşan aday Mitras'ın yanına oturarak güneşe öykünür. Üstünde güneşin, ateşin ve yaşam taşıyan kanın simgesi olan kırmızı bir giysi vardır.
Yedinci aşama olan Baba ( Pater ) Saturnus'un hakimiyetindedir. Buraya erişen aday artık Mitras'ın yeryüzündeki temsilcisidir. Cennetin ışıgı ve egemenligindeki toplulugun ögretmenidir. Kırmızı bir başlık takar ve kırmızı, dökük bir pantalon giyer. Ayrıca ruhsal görevinin sembolü olan
bir asa taşıyarak bu son aşamanın tüm heybetini görüntüsünde yansıtır. Son olarak Mitras tapınaklarının yer altında kayalık içerisindeki magaralarda oldugunu, bunu da Mitras'ın kayadan dogumundan kaynaklandıgını belirtmek gerekiyor. Mitras magaraları en fazla yüz kişi alabilen yeraltı magaralarıydı. Magaralarda hep kuyu bulunurdu. Bu magaralara bir dizi yeraltı geçidiyle ulaşılır ve bu geçitler külte kabul törenlerinde kullanılırdı