1935 Uykuya Giriş
Dönemin Genel Görünümü Hakkında Kısa Bilgi
1924 Anayasası ile sınıfsız, çatışmasız ve dayanışmacı bir toplum modeli öngören korporatizm düşüncesinin etkisiyle, siyasal partiler ve diğer örgütlenmelerin kısıtlı bir faaliyet alanına sahip olmasına sebep olmuştur.
1930’lu yıllarda, sivil toplum kuruluşlarının sayıca azaltılması için çalışmalar yürütülmüştür. Hatta ulusalcı düşüncenin ana kaynağı olarak görülen Türk Ocakları dahi, 1931 yılında kapatılmıştır. 1933-1938 yılları arasında, sendikalaşma ve grev hakkı kesin olarak yasaklanmış ve 1935 yılında genel olarak derneklerin faaliyetlerinin kontrol alınması ve/veya kapatılmasıyla birlikte yeni bir yasalaşma süreci başlatılmıştır. Bu dönemde parti devlet bütünleşmesi yaşanmış, sivil toplumun oluşumunda önemli rolü olan basın kuruluşlarında ise, özgür ve tarafsız faaliyet imkânı uzun süre oluşmamıştır. Bu dönemde, millet-parti-devlet özdeşliği durumu oluşmuş, İçişleri Bakanı, parti genel sekreteri, valiler parti il başkanları olarak görev yapmışlardır. Ulus, partinin üyesi sayılmıştır. 1939 yılında parti ve bürokrasi arasındaki ilişki yumuşatılmaya çalışılmıştır.
1935 Uyku Dönemine Giriş
1930 Konvan ve sonrasında Necat Locasının yapılan seçimlerin Masonik usul ve esaslara aykırı olduğu için düzeltilmesi talebi ve bu gelişmeler üzerine oluşan genel hoşnutsuzluk hali sonucu, aynı yıl içinde Büyük Görevliler Kurulunun istifası ve yapılan yeni Konvan’da Mim Kemal Öke Büyük Üstadlığa seçildi.
Böylelikle olay kapanmış ve MAsonik usul ve esaslara aykırı müdahaleler başarısız olmuştu. Ancak bu düşünce, hükümet çevrelerince pek de iyi karşılanmadı.
1932’de Büyük Üstad istifa etti. Aynı yıl Mahmut Esat’ın Masonluk aleyhindeki mücadelerinin sonucu olarak CHP toplantısında takrirler görüşüldü. Mahmut Esat Bozkurt, 1924-1930 yılları arasında Adalet Bakanlığı görevini yerine getirmiş, pek çok çağdaş yasanın mimarı olmuştur. İzmir’de Zuhal Locası’na Mason olmak için başvuruda bulunmuş, ancak bu başvurusu reddedildikten sonra şiddetli bir Mason düşmanına dönüşmüştür. Masonluk aleyhine çeşitli yazılar yazmış, hatta içkili olduğu bir gece arkadaşlarıyla birlikte Loca binasına birkaç el ateş etmiştir. Mahmut Esat gibi Recep Peker’de Ankara’da Locaya başvuruda bulunmuş ve reddedilmiştir. 1933’teki kurşunlama olayından sonra MahmutEsatla bir ittifak içine girmişler ve Atatürk^ün akşam sofralarında Masonluğun kapatılması için Atatürk’e telkinlerde bulunmuşlardır.
İçerideki Masonluk karşıtı bu kampanyaların yanı sıra dış konjonktür de 1935’te uykuya girişe etki etmiştir. 1934’te Almanya, İtalya, İspanya ve Portekiz’de Masonluk yasaklanmasından sonra, Türkiye’de de Masonluğun yasaklanacağına dair gazetelerde yayınlar yapılmaya başlanmış, faşist – nasyonal sosyalist düşünceye yakın olanlar tarafından antimasonik siyaset ön plana çıkartılmıştır.
Rejim de, dışarıdaki bu değişimler karşısında, kendini olası gelişmelere karşı hazırlama gereksinimi duymuştur. Yukarıda açıkladığımız üzere, dönemin genel görünümü, parti-devlet bütünleşmesini sağlamak yönündedir. 1933 Cemiyetler yasası ile derneklerin parti ile bütünleşmesi sağlanmak istenmiş. 30lu yıllarda pek çok dernek bu bütünleşmeyi sağlamak için grevini tamamladığı gerekçesiyle kapatılmıştır.
1935’te artan baskı ve söylentiler üzerine, Localar normalden daha erken tatil edilmiş ve gelişmelerin takibi düşüncesi uygulanmıştır. Tatil bitimine doğru endişeler arttı.
Dönemin İçişleri Bakanı ve bir Mason olan Şükrü Kaya, Büyük ÜStad M. Osman Omay, Hakim Büyük Amir İsmail Hurşit, Fuat Süreyya, Nihat Kuran, Danıştay Başkanı Mustafa Reşat Mimaroğlu ve Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’la bir toplantı düzenleyerek, Masonluğun kapatılması için herhangi bir yasal sebeo veya olay bulunmadığını ancak Halk Partisinin kendi kontrolü dışında kalan cemiyetlerin faaliyetlerine devamını istemediğini, bu yöndeki kararın hükümetçe uygulanmaya konmak zorunda olduğunu ifade ederek, bir yasa çıkartılmasına gerek kalmadan kararın alınması gerektiğini söylemiştir. Toplantıda bulunanlar her ne kadar kendilerinin böyle bir yetkilerinin olmadığını, bunun için Genel Kurul toplantısı gerektiğini söylemişlerse de kararın derhal alınması gerektiğinin Şükrü Kaya tarafından açıkça ifade edilmesi üzerine onun tarafından hazırlanan beyanname toplantıya katılanlarca 9 Ekim 1935’te imzalanmış ve yayınlanmak üzere Anadolu Ajansına verilmiştir. Ajansın 10 Ekim 1935 tarihli bülteninde yayınlanan beyanname şu şekildedir:
“Ankara A.A.- Mes’ul ve maruf imzalar altında Ajansımıza verilmiştir: Türk Mason Cemiyeti Memleketimizin sosyal tekâmülü ve günden güne artan muazzam terakkilerini nazarı itibara alarak ve Türkiye Cumhuriyetinde hâkim olan demokratik ve cidden lâik prensipleri tatbikatından doğan iyilikleri müşahade ederek faaliyetine –bu hususta hiçbir kanun olmaksızın- nihayet vermeği ve bütün mallarını memleketin sosyal ve kültürel kalkınmasına çalışan Halk Evlerine teberruu muvafık görmüştür.”
Ayrıca Şükrü Kaya İçişleri bakanı sıfatıyla yaptığı resmi açıklamada:
“Türk Masonları kendi ideallerinin hükümetin esas programına dahil olduğunu görerek, kendi teşkilatlarını kendileri feshetmişlerdir. Hükümetin bu iş üzerinde hiçbir teşebbüsü ve alakası yoktur.” Beyanını vermiştir.
Büyük ÜStad Osman Omay 3 Aralık 1935’te Masonların faaliyetini tatil ve mallarını hibe ettiğini resmen açıklamıştır.
Böylece Türk Yükseltme Cemiyeti adıyla Türkiye Büyük Locası ve ona bağlı Localar uyku dönemine girmiştir. Ancak, Türkiye Yüksek Masonluk Cemiyeti adıyla ayrı bir tüzel kişiliğe sahip bulunan Türkiye Yüksek Şurası varlığını devam ettirmiştir. 1935’te ebedi maşrıka intikal eden İsmail Hurşit’in yerine Nurettin Ramih Hakim Büyük Amir olarak seçilmiştir.
1935’te gerçekleşen bir derneğin feshi ya da kapatılması değildir. Dernek genel kurulunca böyle bir karar alınmamıştır. Dolayısıyla derneğin tüzel kişiliği sona ermemiş sadece faaliyetlerini tatil etmiştir. Kaldı ki bu durum, Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu’nun 9 Mart 1951 tarihli ve 176 sayılı kararı ile de açıkça tespit edilmiş ve Yargıtay 1. Hukuk Dairesi kararları ile İstanbul, Ankara ve İzmir’deki gayrimenkuller geri alınmıştır.
1935 – 1948 UYKU DÖNEMİ
Bu dönemi 3 aşamalı olarak değerlendirebiliriz.
1935-1939 arası: resmen ve fiilien uykuda kalınmıştır.
1939 – 1948 arası: resmen uykuda olmakla birlikte, bazı Localar açılmış lakin zorunlu nedenlerle fiilen çalışma yapılamamıştır. 1938 yılında yayınlanan yeni Cemiyetler Kanunundan faydalanılarak, yeniden faaliyete geçilmek istenmiştir. Yüksek Şura kendi bünyesinde çalışmak üzere, 1939 yılında, İdeal, Kültür ve Ülkü Localarını kurmuştur. Bunlar içinde İdeal Locası birkaç toplantı yapmış olmakla birlikte, hiçbiri normal denilebilecek bir etkinlikte bulunamamıştır. İkinci Dünya Savaşının da etkisiyle oluşan olağanüstü durumda bu girişimin somut bir sonuca ulaşması mümkün olmamıştır.
1948 – 1951 arası: Resmen açılmış olmakla birlikte, Yüksek Şura egemenliği altında çalışma yapılmıştır. 1948 yılında “Türk Mason Derneği” kurulmuştur. Merkezi İstanbul’dadır. Ankara (Ocak 1949 – İlk kurulan Loca Uyanış) ve İzmir’de (Aralık 1948 – İlk kurulan Loca: İzmir) şube açılmış ve çalışmalara başlanmıştır.