Önceki bölümün sonunda Masonluktaki iyilik işlerinden söz edeceğimi söylemiştim. Gerçi belki bu bambaşka bir bölümün konusu olmalıydı ama ben bunu ödenti ile bağdaştıracağım.
Bir mason örgütü asla bir “iyilik işleri kurumu” ya da “sosyal yardımlaşma derneği” değildir. Fakat dünyanın hemen her yerinde mason locaları ve büyük localar, iyilik (hayır) işleriyle de yakından ilgilenir. Hiçbir zaman ve hiçbir yerde, yoksullara, düşkünlere, desteğe ve bakıma gereksinme duyan kimselere el uzatmaktan geri kalmamışlardır.
Birçok Batı ülkesinde loca ve büyük locaların sosyal yardımlaşma üzerine etkinlikleri, bireysel boyutu çok aşarak kurumsal bir boyuta uzanmıştır. Hastaneler, yurtlar, bakım evleri, eğitim ve öğretim kurumlarının gerçekleştirilmesinde katkıları olmuştur; olmaktadır da… Hatta bunlardan birçoğunu doğrudan kendileri kurmuştur. Yer yer bunların işletilmesini de üstlenmişlerdir.
Bu gibi işlere girişmek, mason örgütlerinin asal ilgi ve uğraşı alanı değildir ama bunları yapmak Masonluğun yasa ve geleneklerine aykırı da değildir. Aksine, uygundur, yerindedir, yararlıdır ve olanak bulunabiliyorsa yapılması gereken şeylerdir.
Fakat bir mason kuruluşunun kendi örgütsel gereksinmelerinin karşılanması, sosyal yardımlaşma etkinliklerine oranla öncelik taşır. Çünkü eğer bir mason kuruluşu parasal sıkıntılar içindeyse; o kadar olmasa bile kendi işletmesini ancak sağlayabilecek gelir olanakları varsa; önce kendi sorunlarına çıkar yol bulmak zorundadır. Günümüzün koşulları altında bir büyük locada, tüm locaların elverişli lokallerde ve yeterli olanaklarla çalışmaları gereklidir. Bu kaçınılmaz bir önceliktir. Bu olmazsa, büyük loca varlığını sürdüremez.
Büyük loca bunları sağlamaya çalışırken sosyal yardımlaşma alanında etkinlik göstermeye hiç eğilemeyebilir. Yapması gereken de budur. Önce kendi örgütü ve kendisine bağlı locaların iyi çalışmaları için temel gereksinmelerini karşılamalıdır. Masonlar, localarında gönül rahatlığı içinde ve kendilerine yaraşır bir ortamda toplanıp çalışabilmelidir.
Kimi zaman masonların, üyesi oldukları locada ve büyük locada sosyal yardımlaşma ve buna benzer diğer dışa dönük etkinliklere yeterince önem verilmediğinden yakındıkları görülebilir. Bu tür yakınmalar davulun sesinin uzaktan hoş gelmesi gibi, işin içine girmemiş ve eli taşın altında ezilmeyen masonların seslenişleridir. Bunu yapabilmek için, büyük locanın yapıp etmelerini, yapılıp edilenlerin kaça mal olduğunu, bu giderlerin nasıl karşılandığını bilmek gerekir. Özellikle yurdumuzda bunun tek kaynağının masonların ödentileri olduğunu da çok iyi bilmek gerekir.
Her mason, üyesi olduğu locanın toplantısına gittiği zaman, her nerede olursa olsun, çevresine şöyle bir bakmalı ve düşünmelidir: «Bu lokali bugün yeni baştan kurmaya kalksak acaba kaça mal olur?... Buranın bakımı,kış aylarında ısıtılması, sıcak aylarda serinletilmesi, havalandırılması ve aydınlatılması için yapılan harcamalar, bakım ve temizlik giderleri, personeline ödenmekte olan ücretler acaba ne kadardır?... Masonik çalışmalarımız için buradaki olanaklar yeterli mi?... Bugün için yeterli olsa bile, gelişme göstereceksek gelecekte de yeterli olacak mı?»
Kimi masonlar, biliyorum ki zaman zaman localarının ya da üyesi oldukları büyük locanın görevlilerini şöyle eleştirir: «Şu mabedin duvarlarının bir güzel boyanması gerek. Oturduğumuz sandalyeler onarılmalı hatta toptan yenilenmeli... Şu oturma salonundaki eşya artık buraya hiç yakışmıyor... Masonik bilgi ve görgülerimizi artırabilmek için yeterince olanak yok.»
Peki bunlar nasıl olur?... Bunları yapabilmek için gerekli giderler nasıl karşılanır acaba?... Masonların ödediği yıllık ödentilerle tüm bunlar karşılanabilir mi?
Kimi masonlar özellikle büyük locadan birtakım atılımlar bekler. Derler ki «Şu işe girişmek gereklidir. Bunun için yeterli paramızın olmasını beklersek hiç başlayamayız. Bir kere başlayalım; gereken gelir kaynağının bulunmasını sonra düşünürüz.»
Bu düşüncenin yanlışlığı, sosyal nitelikli bir derneğin gelir ve gider plânlamasını bir ticarî kuruluşun yaklaşımıyla benzeştirmekten ileri gelir. Bir ticarî kuruluş parasal risk alabilir. Kredi kullanabilir. Çünkü tek amacı para kazanmaktır. Hatta bunun da ötesinde kâr etmektir. Bir sosyal dernek de para edinmek isteyebilir ama kâr amacı yoktur. Para edinmek isteyişi, sadece amaçları doğrultusundaki etkinliklerini daha iyi, daha rahat olarak, daha geniş çapta gerçekleştirebilmektir. Böyle olunca, bir sosyal dernek parasal bakımdan riske giremez.
Kuşkusuz bu işin içindeki duygusal etkeni de göz ardı etmemek gerekir. Kimi masoınlar, özellikle bir yatırım söz konusu olduğunda, başlangıçta hayli tutuk davranır ve katkıda bulunmaktan kaçınırlar. Ancak işler biraz ilerleyip ortaya belirgin bir şeyler çıkmaya başladığında kesenin ağzını gevşetirler. Oysa seçerek göreve getirmiş oldukları kardeşlerine böylesine sıkıntı çektirmenin ne gibi bir gerekçesi olabilir?
Kimi masonlar ödenti yükümlülüklerini zamanında yerine getirirken diğerleri bunu aksatıyor, olabildiğince geciktiriyor ya da umursamıyorsa, Masonluktaki eşitlik ilkesine aykırı davranıyor, b0öylelikle Mason Töresi’ne de ters bir tutum takınıyorlar demektir. Ritüellerin içerdiği öğreti ve öğütlemeler bir yana dursun, sık sık “güç birliği”nden, “dayanışma”dan söz eder, bunların yeterince gelişemediğinden ve uygulamada kendini gösteremediğinden yakınırı dururlar. Fakat bu doğrultuda, göstermeleri gereken özveriyi bile bir yana bıraksak, ne ölçüde bireysel katkıda bulunduklarına pek bakmazlar. Oysa bakmaları, bir öğesi oldukları bu topluluktaki varlık ve işlevlerinin ne olduğunu bilinçle kavramaları gereklidir. Bu kavrayışı hep birlikte elde ettiklerinde, sanırım “ödenti sorunu” diye bir şeyden söz edilmesine gerek kalmaz.
Mason olmayanların özellikle Masonluktaki “giriş ödemesi” üzerinde de hayli durduklarını, bu konu üzerinde kimilerinin yakındığını, kimilerinin abartılı sözler ettiğini duydum ve okudum. İzleyen yazımda bunu gözden geçirmek niyetindeyim.