Sayın Dino,
Öncelikle size cevap yazmakta geciktiğim için özür diliyorum.
Bu cemaatin yurtlarında ve ışık evlerinde televizyon ve radyo hiç açılmazdı ,yasaktı. İsteyen kulaklığı ile ses çıkarmadan dinleyebilirdi .Zaman gazetesi ve Sızıntı dergisi dışında gazete-dergi girmesi de yasaktı.Televizyon sadece akşam çay saatinde açılır onda da Fethullah Hoca'nın vaazları izlettirilirdi.Vaazlarından birinde gene ağlayarak saçma sapan birşeyler anlatırken birden duruyor aynen bir şizofren rolü oynayaraktan, 'peki Resulallah pekala ,hı hı tamam söylerim hı, hı ...' diyor ve vaaza devam ediyor. Bunu izleyen cemaatten homurdanmalar yükseliyor, herkes şaşkın, peygamber hocamıza göründü. Hiçbirimiz göremedik ama muhterem zat 'eren' ya ! İletişimi kurdu ve sonra cemaati azarlıyor. 'Namazınızı kılmıyorsunuz diye beni azarladı'.
Görüldüğü üzere amaç , insanlardaki en ulvi ,en mukaddes hisleri ve değerleri sömürerek kitleleri peşinden sürüklemektir. Vaazlar seyredilirken yurttaki bazı bayan arkadaşlar da selpak tüketmektedir. Gözler şişer ,kızarır ( kuzular zaten üniversiteyi yeni kazanıp,Anadolu'nun bağrından kopup gelmiştir, analarından yeni ayrılmışlardır.17-18 yaşlarındaki bu fidanların beyinleri elbetteki istismara açıktır). Bir gün yine vaaz kasetlerinden birini izliyoruz bişey farkettim. Yurt müdüresi ve yardımcıları bizlere bakıp bazı notlar tutuyorlardı.Benim odamdaki kızların( ben hariç ) hepsi türbanlıydı.Odada kendi aramızda konuştuk ve onlara neden notlar alındığını sordum. Efendim meğer hepimizin dosyası tutulurmuş da bu dosyalarda ruh halimiz, haftasonları nerelerde gezdiğimiz ,namaz kılıp kılmadığımız, oruç tutup tutmadığımız, dürüstlük derecemiz,okulda erkeklerle konuşup konuşmadığımız ve ya ne kadar yakın durduğumuz, hediye edilen risalelerden günde kaç sayfa okuduğumuz,türban takmaya nasıl baktığımız,vs vs , Kanım donmuştu.
Teşkilatın askerleri olan türbanlı kızlar, bayan öğrencileri okulda izlemek,diğer gruplara yaklaşmalarını engellemek ve olup biten herşeyi müdüre hanıma ve o da birüst makamına bildirmekle mükellefti.
Ramazanda ve kandillerde yurtta bir hareketlilik olurdu. Fatih deki ne kadar kara çarşaflı varsa yurda ,ellerinde baklavalar ,böreklerle gelirlerdi. Ve bu günlerde ilahiler, Kur'an'lar okunup, hular çekildikten sonra müdüre hanımın vaazı dinlenirdi. Tabi bu arada ağlayanlar, ayılanlar, bayılanlar kırılagidiyordu.Vaazlarından birinde müdüre hanım muhteremden konuyu açtı. Efendim , şakirtlerden ( erkek talebe) biri birgün hocaya bir soru sormuş, o da yere bakarak cevaplamış. 'Peki hocam neden yüzüme bakmadınız. Size karşı bir kusurum mu oldu ?'diye sormuş. 'Sadece nefsime hakim oluyorum ' demiş. Müdüre hanım bu olaya vaazında yer verdikten sonra pekçok bayan hıçkırıklara boğuldu. Benimse anlayamadığım da zaten hocanın ,bir erkeğin yüzüne bakarken niçin nefsine hakim olmaya çalıştığıydı.
Bahsettiklerim sadece denizde bir damladan ibarettir.Bu misyoner ordusuyla savaşmak sanıldığından çok daha meşakkatli olacaktır.Meslek liselerine bu kadar çok ihtiyaç varken ısrarla imam hatip lisesi açmaya devam eden bir ülkede sonucu tahmin etmek çok da zor değildir.
Saygılarımla