Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: ORTA ÇAĞDA YAHUDİLER HUKUKU- 7  (Okunma sayısı 3569 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Temmuz 26, 2010, 01:38:42 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




Yahudileri Korumaktansa Kovalım Daha İyi

13. yüzyılda Kilise önderleri, artık Yahudileri koruma tutumunu bir yanı bırakıp, önce haklarını kısıtlamaya, ardından da kovma politikasına yönelmeye girişti. Sivil yöneticiler de bu tutumu yürürlüğe koymaya başladı. Hem Kilise’nin hem devletin giderek sertleşen politikası, Yahudilerin hemen her yerden kovulmasına yol açan bir uygulamanın başlangıcı oldu.

Jeremy Cohen, “Friars and Jews in the Middle Ages and Renaissance” (Orta Çağ ve Rönesans’ta Rahipler ve Yahudiler) adlı çalışmasında, 13. yüzyıldaki Dominiken ve Fransisken tarikatları gibi tarikatlarının keşişlerinin Yahudi karşıtı vaaz ve yazıları sayesinde “Hıristiyanlık içinde kalması gerekli tanıklar” olarak Yahudileri kısmen de olsa koruyan Augustinusçu geleneğin aşındırıldığını ileri sürer.

Nitekim Augustinusçu geleneğin desteğinin kalkmasıyla birlikte, Yahudileri Hıristiyan toplumundan açıkça uzaklaştırmanın yolu açılmıştır. Bunun ilk aşaması da saray serfliğinden çıkarılma biçiminde görülür.

Daha önce de değinmiş olduğum Guido Kisch, bu işlerin nasıl yapıldığını uzun uzun anlatır. Ona göre; Alman monarşisi 13. yüzyıla kadar Yahudileri koruma ve onları normal sivil hukuk düzeniyle bütünleştirme şeklinde ikili bir politika izlemiştir. 1096’da, Birinci Haçlı Seferi’ne çıkılırken yapılan katliamlar, Germen İmparatoru 4. Heinrich’i, tüccarlar, papazlar ve kadınlar gibi diğer savunmasız grupların yanı sıra Yahudilerin de korunması gerektiğine inandırmıştı. Nitekim birkaç yıl sonra imparator, bu bağlamda yeni bir yasa yürürlüğe koymuştu.

Yahudiler bir süre daha berat almayı sürdürdü. Ancak Haçlı Seferi Yahudi düşmanlığını giderek artırmıştı. Bu yüzden sonraki Germen beratları, Yahudileri doğrudan imparatorluk denetimi altına alarak, onlara ek korumalar sağlamıştı.

1236 yılında ise Germen monarşisi geri adım attı. Yahudileri “servi camarae nostrae” yani krallık sarayının serfleri statüsünden çıkarıp, Papalığın gündeme getirmiş olduğu “servitus Judeorum” (Yahudilerin köleliği) statüsüne yerleştiriverdi. Göttingen Üniversitesi profesörlerinden Friedrich Lotter, 13. yüzyıl ortalarındaki Yahudilerle ilgili Germen imparatorluk hukukunun, Karolenjler döneminde onlara tanınan eski ayrıcalıkları ortadan kaldırmak için, dinsel baskıya eğilim göstermeye başladığını belirtir. İşte bu geri adım, 13. yüzyılın sonlarına doğru Yahudilere yönelik geniş boyutlu zulüm uygulamalarını başlattı.

Stanford Üniversitesi profesörlerinden Gavin Langmuir, Yahudilerin “saray serfliği” koşulunun onların hukukî statüsünün temelini oluşturduğu görüşüne katılır. Bununla birlikte, ona göre, “servi camarae”nin etkin kullanımı, Yahudiler üzerindeki özel krallık egemenliği pratiğinden ve sömürülmelerinden daha az önemliydi. Örneğin, “servi camarae” sözcüğü İngiliz krallık beratlarında görülmez ama bunun İngiltere’de var olmadığından değil, Bu bağlamda özel bir  terminoloji yaratmaya gerek olmadığından.

Bu terimi kullanmayanlardan biri olan Fransa’da ise, daha 1198 yılının krallık yasalarında “Judei nostri” (bizim Yahudilerimiz) diye bir terim görülür. Bu da, Yahudilerin monarşiye artan bağımlılığının habercisidir. Fransa’da baronlar, kendi egemenlik alanlarındaki Yahudiler üzerinde onlara sahip olma haklarını sürdürmüştür.

Bu nedenle, Yahudiler üzerindeki otoritenin Fransa kralları elinde toplanması, yavaş fakat sürekli ilerleyen bir süreçte gerçekleşti. 1230’da Capetian hanedanının tahta egemen oluşuyla birlikte Yahudilerin bulunduğu her yerde bile- baronların kendi Yahudileri üzerindeki özel hakları güvenceye alındı.

Fransız yasalarında başka bir baronun alanına kaçan bir Yahudinin, efendisi tarafından yasal olarak “tanquam proprium servum” (kendi serfi gibi) ele geçirebileceğini belirtilerek, Yahudiler için serflik tanımı kullanıldı. Şöyle ki; Hıristiyan bir serf, başka bir efendinin toprağında bir yıl ve artı bir gün itirazsız yaşayarak özgürlüğünü kazandığı halde, bir Yahudi kaçak olarak yaşadığı yer ya da orada ne kadar süre yaşadığı dikkate alınmadan önceki efendisine geri verilecekti.

Böyle denildiğinde sanki pek de önemli değilmiş gibi görülebilirse de aslında çok önemli. Yasadaki bu küçük ayrıntı, Hıristiyan serflerle karşılaştırıldığında Fransa’daki Yahudileri uzun süre ayrıcalıklı kılmış özgürlüğün aşınmasını sürdüren bir örnek oldu. Sonunda yasa, Yahudileri, öncekinden çok daha kısıtlı bir statüye soktu.

Orta Çağın ilerleyen dönemlerinde sivil otoritelerin artan bir şevkle Yahudiler üzerindeki uyguladığı “sahip olma hakkı” ilkesi, onları son sınırına kadar vergilendirme hakkını da kapsar oldu. Yahudiler, krallık ya da baronların vergi memurları için uysal birer av haline geldi. Bir yerden diğerine fark göstermekle birlikte, Yahudilerin vergi yükümlülüğü, aile ya da topluluklarına koyulan yıllık vergileri, borç ve rüsumlarla bağlantılı ödemeleri ve en bezdiricisi bir efendinin çeşitli malî gereksinmelerini karşılamak üzere “önceden saptanmamış” keyfi vergileri ve el koymaları kapsamaya başladı.

Buna karış Yahudiler ne yapıyordu?... Hiçbir şey… Korumaya gereksinim duydukları için istenileni ödemekten başka çareleri yoktu. Bundan kurtulma şansı ise önlerinde açıktı: Dinlerinden cayarak, vatiz olarak Hıristiyanlığa geçmek. Canları isterse…

Prof. Gavin Langmuir şöyle diyor: “14. yüzyılla birlikte din adamlarının, kralların ve baronların, çıkarları doğrultusunda Yahudilerden yararlanma çabalarının bir sonucu olarak, onlara Avrupa toplumundaki herkesten aşağı bir hukuksal statü verildi. Böylece Yahudiler, genelde serflere yaraşır görülen korumadan bile yoksun kaldı.”

Bu bir başlangıçtı elbette. Sıra Yahudileri korumaktansa onları kovmanın daha iyi olduğunun benimsendiği aşamaya da gelecekti.

Peki neden?

Çok basit.

Hıristiyanlar Yahudileri sevmiyordu. Sevmek şöyle dursun, onlardan nefret ediyordu. Çünkü öyle koşullandırılmışlardı. Onları aralarında, kendi toplumlarında istemiyorlardı. Egemenlerin Yahudilerin sırtından edindiği ekonomik çıkarlar bile bir süre sonra onları korumayı sürdürmek için yetmez oldu.

Nitekim Orta Çağın ileri dönemlerinde Hıristiyan Batı, “Yahudi sorunu”nu, önce onların üzerinde çekip gitmeleri için baskı kurma, sonra acımasızca zulüm uygulama, daha sonra da onları kovarak kökünden halletme yoluna gitti.

Ortada “Yahudiler Hukuku” diye bir şey kalmadı.




Orta Çağda Yahudilere karşı uygulanan, zulüm kıyım ve kovulmaların tarihsel ayrıntıları incelenmeye değer ama o konu bu yazı dizisinin başlığı ile uyumsuz kaçar. Onu belki de forumun “Milletler Tarihi” bölümünde ayrı bir başlık altında gözden geçirmeyi düşünürüm. Sırası gelince…




ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
4220 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 18, 2010, 01:01:59 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3546 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 18, 2010, 03:28:49 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
5033 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 21, 2010, 11:49:32 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3036 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 22, 2010, 02:24:57 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3308 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 06, 2010, 12:23:34 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2904 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 08, 2010, 11:03:50 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3729 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 13, 2010, 12:13:01 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3422 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 16, 2010, 09:23:52 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3283 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 20, 2010, 10:15:27 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3545 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 23, 2010, 10:21:15 öö
Gönderen: ADAM