Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: MASONLUKTA “ETİKET” KAVRAMI - 1  (Okunma sayısı 4778 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 19, 2010, 08:39:54 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Önce, “etiket” denilince bundan anlaşılması gerekenin ne olduğuna bakalım.

Bunu ayrıntılı bir şekilde tanımlayıp açıklamayı sonraya bırakarak, şimdilik bu sözcüğün karşılığını pek kısa olarak “görgü kuralları ve gelenekler” şeklinde almakla yetinmek isterim. Fakat bunun bu kadarla kalmadığını, Masonluktaki etiketi böyle tanımlamanın yetmeyeceğini de belirtmeliyim.

Masonluk gibi köklü bir geçmişi olup günümüze kadar gelebilmiş, günümüzde de varlığını sürdürebilen başka kurumlar ve örgütler varsa, onlar da Masonluk gibi yüzyıllar boyunca varlıklarını korumayı başarmışsa, bu olanağı öncelikle geleneklerini yaşatmalarına ve kendilerine özgü olan görgü kurallarını duyarlılıkla korumuş olmalarına borçludurlar. Nitekim bu nedenle yüzyıllar boyunca birçok kurum Hermetik Gelenek denilen bir sisteme sarılmış, onu yaşatmıştır. Ancak o farklı bir konu.

Öncelikle şunu bilmeliyiz: Etiket salt Masonluğa özgü bir kavram değildir. Başka kurumların da kendilerine göre bir etiketi vardır.

Bu olguya dayanarak, Masonluğu asıl oluşturan öğelerin onun amaçları, ilkeleri ve çalışma yöntemleri ve ritüellerinde yer alan öğretisi değil, gelenekleri ve görgü kuralları, yani ETİKET olduğunu savunanlar çıkmıştır.

Hatta şöyle bir iddia ileri sürenler bile olmuştur: «Eğer Masonluğun öteden beri benimsenmiş ve uygulanmakta olan gelenekleri yerel etkilerle ya da çağın koşullarına uyabilmek için değiştirilirse, geleneksel görgü kuralları umursamazlıkla karşılanır ya da bir yana bırakılıp bunların yerine yenilerinin getirilmesine kalkışılırsa, Masonluk da öz niteliğini yitirir.»

Böyle denmiştir ama böyle olmadığı görülmüştür. Masonluğun tüm tarihçesi boyunca gelenekler ve görgü kuralları yere ve zamana bağlı olarak kendiliğinden değişimlere uğramıştır. Uğramak zorundadır. Aksi takdirde orada ya Masonluk diye bir şey kalmaz. Zamanla, kimilerince Masonluğun ana yurdu sayılan İngiltere’de bile böyle olmuştur. Böyle olmasaydı, Masonluk tek bir yüzyıl bile varlığını sürdüremezdi.

Önce gelenek ve kurallardan çoğu, yaşanılan çağın koşullarıyla uyumlu olmadıkları için değiştirilmiştir. Dolayısıyla, Masonluktaki geleneklere ve görgü kurallarına bir “değişmezlik” damgası vurmak, büyük bir yanılgı olur.

Masonluk, gelenekleri olan, geleneklerine bağlılığını koruyan bir kurumdur. Fakat gelenekler “asla değişmez” değildir. Değişirler; yaşanılan çağın koşul ve gereklerine uyarak yeniden biçimlenirler. Masonluk, varlığını ve gelenek ve görgü kuralları da geçerliliğini ancak böylece korur.

Az önce değinmiş olduğum gibi; Masonluktaki gelenekler de hem yerel etkilerle hem de zamanla değişime uğramaktadır. Masonluk, böylece geleneksel bir kurum olarak varlığını koruyup sürdürmektedir.

18. yüzyılın ortalarına doğru masonlar, artlarında Operatif Masonluk denilen inşaatçılık mesleğinden kalma kurallar ve gelenekler, önlerinde ise Aydınlanma Çağı’nın artık yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayan gerekleri arasında sıkışıp kalmıştı. Benimsemeleri gereken geleneklerin neler ve nasıl olması gerektiği konusunda bir kararsızlık dönemi geçirmişlerdi.

Bu kararsızlığın nedeni, şu tür sorulara açık ve kesin yanıtlar verebilmekteki güçlüktü:

«Operatif Masonluk döneminden kalma gelenekler Spekülâtif Masonlukta da oldukları gibi korunacaklar mı, yoksa bunlar çağın gereklerine uyularak birtakım değişimlere ve yenilemelere mi uğratılacak?»

«Artık geleneksel inşaatçılık mesleği ve sanatı gücünü hatta varlığını yitirmiş olduğuna göre, Spekülâtif Masonluğun geleneklerinin tümüyle yeni baştan oluşturulması uygun olur mu, olmaz mı?»

Bu soruların niçin ortaya çıkmış olduğunu kavrayabilmek için, Masonluğun tarihçesinin o dönemdeki bazı önemli etkenleri gözden geçirmemiz gerekir. Bunları bu forum alanında bir başka başlık altında yapmış olduğum için burada bir kez daha yinelemeyeceğim. Sadece şunu belirtmekle yetineceğim:

Rönesans, Avrupa’da sosyal, kültürel ve siyasal bakımdan büyük değişimlere yol açmıştır. Buna karşın, 18. yüzyıl başlarında bile henüz ülkelerde sivil toplum örgütlerinin oluşmasına olanak yoktur. Henüz hiçbir egemen güç buna izin vermemektedir. Bu nedenle, belki de bir başka bir ad altında örgütlenmesi çok daha doğru olan Spekülâtif Masonluk, sonradan “Operatif Masonluk” diye anılacak olan geleneksel inşaatçılık mesleği ve sanatının localarını kendisine âdeta bir kılıf etmiştir.

Bu aşamada şöyle bir soru beklenir: «O tarihlerde salt spekülâtif nitelikli öğeler sadece inşaatçılık mesleği ve sanatında mı vardır?... Başka meslek ve sanat kuruluşlanda yok mudur?»

Yoktur... Çünkü başka meslek ve sanatlar vardım ama ortalıkla onların kuruluşları, örgütleri diye bir şey yoktur. Sadece inşaatçılık mesleği sanatını uygulayanlara kendi localarını kurmalarına izin verilmiş, bu kişilerin birer “özgür insan” oldukları benimsenmiş, ancak localar arasındaki iletişimi güçlendirip örgütlenmelerine olanak tanınmamıştır. Nitekim, o tarihlerde bir “özgür mason”dan söz edildiğinde, bu kişi geleneksel inşaatçılık mesleği ve sanatını sürdüren kişidir yani “operatif mason”dur.

Eğer salt spekülâtif nitelikli çalışmalarda bulunan bir masondan söz edilirse, onun unvanı “kabul edilmiş mason”dur. Çünkü bu kişi bir özgür mason locasına kabul edilmiştir. Çağdaş Masonlukta hayli sık ve geleneksel bir tutumla kullanılmakta olan “özgür ve kabul edilmiş” (hür ve kabul edilmiş) sıfatının kökeni budur.

Spekülâtif Masonluğun 1717 tarihindeki ilk örgütlenmesinin bir özelliğini gözden kaçırmamak gerekir. Londra Büyük Locası kurulduğu sırada, bugünkü masonik örgütlenme biçimiyle örtüşen bir büyük loca değildi. Bugün masonlar, birçok locanın bir araya gelerek oluşturduğu ve ona bağlandığı bir mason örgütüne genel olarak “obediyans” diyor. Bir obediyans ya “büyük loca” ya da “büyük doğu” olarak anılıyor Bunların arasındaki birtakım ayrıntısal farklar var ama şu andaki konumuz bakımından bu pek önemli değil. En yaygın olarak “büyük loca” terimi kullanılıyor.

«Neden “büyük loca” da “genel loca” ya da “localar birliği” gibi bir terim değil?» diye sorulabilir.

Bu kullanım, üç yüz yıla yakın bir süre böyle gelmiş; gelenekselleşmiştir. Fakat Londra Büyük Locası’nın kuruluşu sırasındaki kullanılışının amacı başkadır. Gerçi buna da daha önce bir başka başlık altında değinmiştim ama şimdi okurları gidip onu bulmaları için yormayayım.

Bu yeni oluşuma “büyük loca” adı verilirken, bunun dört ayrı ve bağımsız locadan oluşan bir obediyans değil, BÜYÜK BİR LOCA olduğunun vurgulanmasına çalışılıyordu.

Birisini karşınıza alıp kendi niteliklerinizin üstünlüğünden söz edecek olursanız, bunun bir anlamı da karşınızdaki kişinin niteliklerini küçümsediğinizdir. Bu, kurumlar ve örgütler için de böyledir.

O tarihin öncesinde bir locanın başkanı “üstat” unvanını taşırdı. Üstatlık henüz başlı başına bir derece değildi. Masonlukta “çırak” ve “kalfa” olmak üzere sadece iki derece vardı. Fakat Londra Büyük Locası kurulduğunda bu locaya “büyük” sıfatı verildiğine göre, bu locanın üstadı da “büyük” olmalıydı. Nitekim aynı anda ortaya bir de “büyük üstat” unvanı çıktı. Gerçi bu unvan, İngiltere’de daha önce de kullanılmıştı ama önceki kullanımın gerekçesi başkaydı. Daha önce devletin ülkedeki tüm locaların çalışmalarını yönlendirmek ve denetlemekle görevli memuruna “büyük üstat” denmekteydi. Bu kişinin bir mason locasının üyesi bile olması gerekmiyordu. Bu bakımdan sadece İskoçya biraz farklıydı. (Zaten hep farklı olmuştur.)

Bu yeni örgüt olağanüstü bir hızla gelişti. Birkaç yıl içinde büyük locaya hem katılımlar oldu hem de geleneksel inşaatçılık mesleği ve sanatı ile hiçbir ilgi ve bağlantısı olmayan yeni localar kuruldu. Londra Büyük Locası daha 1720’li yılların başında kendine bağlı 20 locası olan bir obediyans haline dönüşmüştü bile. Bunların arasında Londra dışında olanlar da vardı. Nitekim 1725 yılında bu obediyans İngiltere Büyük Locası adını aldı.

Bundan hemen sonraki gelişim evrelerinin yaşandığı 18. yüzyıl boyunca, ortaya daha önce değindiğim önemli sorun çıktı: Artık Masonlukta spekülâtif döneme geçilmişti. Şimdi Operatif Masonluk döneminden kalma yöntemler ve gelenekler ne olacaktı? Bu konuda nasıl bir tutum benimsenmesi gerekirdi? Her şey hiç değiştirilmeden korunmalı mıydı, yoksa Spekülâtif Masonluğun kendine özgü yöntem ve gelenekleri yeni baştan mı oluşturulmalıydı?... Yoksa biraz eskiden kalma, biraz çağın koşullarına ve Masonluğun spekülâtif niteliğine uygun bir “orta yol” mu tutulmalıydı?

Mason örgütleri arasında bu konuda tam bir uyum sağlanamadı. Kimisi eskiye bağlılıkta diretti; kimisi yenilenmeyi savundu. 18. yüzyılın özellikle ikinci yarısında. her loca kendi çevresinde, sonra da birbiri ardınca kurulan obediyansların her biri kendi egemenlik bölgesinde kendisine göre en iyi ve en doğru bulduğu uygulamalara girişti. Dolayısıyla, artık hiç de bir inşaatçılık mesleği ve sanatı olmadığı açıkça ortaya konmuş olan Masonluğun gelenekleri ve kuralları, birçok yerde bir diğerinden hayli farklı şekillerde benimsendi.

Bunların yeryüzünün her yerinde aynı olması için, 19. yüzyılda yoğun çabaların harcanmış olduğu görülür. Ancak, her yerde aynı olması öngörülen yöntem, gelenek ve kuralların kapsamı genişletildikçe, bu konudaki başarı şansının azaldığı da bir gerçektir.





Masonluktaki etiket kavramını anlatacaktım, ister istemez Masonluğun tarihçesine girdim. Başka türlü de olmuyor çünkü sonra bunları soracaksınız. Bu anlatımı bitiremedim. Zaten yeterince uzun oldu. İzleyen bölümde devam edeceğim.



ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
12 Yanıt
11350 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 07, 2014, 09:35:57 ös
Gönderen: emreg
2 Yanıt
5008 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 17, 2010, 01:52:56 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2954 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 18, 2010, 07:37:39 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3439 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 20, 2010, 08:56:41 öö
Gönderen: ADAM
8 Yanıt
7699 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 26, 2015, 03:39:08 ös
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
5057 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 23, 2010, 02:42:43 ös
Gönderen: Halsond
5 Yanıt
7487 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 26, 2010, 09:20:04 öö
Gönderen: alcyone
0 Yanıt
4773 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 28, 2010, 11:51:41 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3781 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 29, 2010, 07:41:56 öö
Gönderen: ADAM
4 Yanıt
13140 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 26, 2018, 07:23:40 ös
Gönderen: Tık-Tik-Tak