Bu fotoğrafı çekerken evet tam olarak da böyle düşünmüştüm. Haklısınız. Evet ya sonra. Acaba, işin ucunda mutlu olmak mı vardı? Ya da... köle olmanın sonucu ya da mutluluğu mu? Ne düşündüğünü düşünmeye çalışmadım bile. Onun derdiydi. Ben sadece malzememi düşündüm. Nereye yetişecekti düşünmedim. Yetişebilecek miydi? Bunları çok düşünmedim. Düşünmek gerek mi her zaman? Sanmıyorum. Derdimiz ne olmalı düşündük mü? Sanmıyorum. Hayatımızı devam ettiriyorken bizi sonsuzluğu getirecek eserler bırakabildik mi bunları düşündük mü uzun uzun? Unutulduk mu? Unutulmamak için mücadele mi verdik? Mücadele verirken sürüde kayıp mı olduk? Keşfetmenin inceliği kaybolmakta yatar dediler. Peki yolu bulamadığın taktirde keşfettiğin mekanın ve zamanın seninle birlikte toprak altına gidebileceğini düşündüler mi? Ya da bunları sana söylediler mi? Karanlığın aydınlanmış yolunda yürümenin anlamını kör biri anlayamaz. Kör kördür ve hep kör kalacaklardır. Görmesi mucizedir. Mozart’ın ölüm sebebini bilebildiniz mi yoksa bir teori olarak mı kaldı? Zamanımıza müthiş bir güven duydunuz. Bu asırda kör olamayız dediniz. Peki her şeyin göründüğü gibi olduğunu kime güvenerek ve nasıl inandınız? Anlamak için okumak dediniz peki okuduklarımızın doğru olduğunu nasıl anladınız? Karıştığınızın farkındayım. Asıl konuya gelmem için bir kaç soru sormam gerekiyordu ve cevap bulmam gerekiyor. Demem o dur ki; aydınlığın gözü tek doğrudur. Bu göz sizin ruhunuzdur. Bu ruh öyle bir ruhtur ki haricidir ve dahilidir. Diliniz göz, gözleriniz dil olmalıdır kardeşlerim. Aydın olamayan biri karanlıkta yürüyen kör gibidir. Umutsuzluk, onun ikinci yükü olacaktır. Artık bakamamak ve umutsuzluk var. İnsiye olun ruhunuzda. Karanlığı yenmelisiniz ki körlüğün farkına varmalısınız. Duruşunuz ağırlığınız olmalı. Sözleriniz dengeniz olmalı. Görünüz ayaklarınız olmalı. Düşünceniz kalbiniz olmalı. Kararınız elleriniz olmalı. Bir köle bile hikmet sahibiydi O yönetilendi evet; ama yönetildiğinin farkındaydı. Evet, o köle hikmet sahibiydi. Hikmet sahibi olmak umutsuzluğu ufalardı. Eğer umutsuzluk bir kaya olsaydı bilgelik o kayanın kenarlarından sızan nehir olurdu. O nehir hiç durmayan bir nehirdi. En azından öyle olmalıydı. Durmamalıydı o nehir akmalıydı ve o kaya parçalanmalıydı tuzlarına. Umutsuzluğunuz son bulmalıydı o tuzların suda çözünmesiyle. Bu şekilde ışığı görebilir, güneşi yakalayabilir ve karanlık koridorlarda yolunuza ışık olan şamdanınızı yerine koyabilirdiniz. Yanlışlarım bilge oluşunuzdur. Bilgeliğiniz mütevazi olmanızdır.