Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: İSKOÇ KORUYUCULAR (EKEİR – 22)  (Okunma sayısı 5614 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 12, 2010, 09:07:40 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




Bu başlık altında anlatacaklarım ilk aşamada “Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti” ile pek bir ilgisi olmayan birtakım tarihsel ayrıntılar olarak nitelendirilebilir. Oysa konuya derinlemesine bakılıp, olaylar ve kişiler arasındaki bağlantılar kurulduğunda, temelde birtakım ortak noktaların bulunduğu görülecektir.

Tapınak Şövalyelerinin Masonluktaki İskoç Riti ile ne kadar ilişkisi varsa, İskoç Koruyucuların da Masonluk ile bir o kadar ilişkisi olduğu söylenebilir.

İskoç Koruyucular (Gardes Ecossais), 15. yüzyılda Fransa’da yalnızca İskoçlardan kurulmuş olan bir özel askerî birliğin adıdır.

Fransa’da böyle bir askerî birlik kurulması, daha 1326 yılında tasarlanmıştı. Ne var ki, yüz yıldan daha uzun bir süre sonra gerçekleşebilmişti.

İskoçya Kralı 1. Robert (Robert Bruce) Tapınak Şövalyeleri Tarikatı’nın kapatılmasına neden olan Fransa Kralı 4. Philippe ile hiçbir zaman anlaşamamıştı ama ondan sonra tahta çıkan 4. Charles ile çok daha iyi geçinebilmişti. Ortak çıkarları bakımından, her ikisinin de düşmanı durumunda olan İngiltere’ye karşı birlikte hareket etmeleri her iki taraf için de çok yararlıydı. İskoçya ve Fransa krallarının yaptıkları anlaşma, her iki ülkenin daha sonraki krallarının dönemlerinde de geçerli sayıldı ve yürürlükte tutuldu. “Yüz Yıl Savaşları” olarak anılan çatışmalar sırasında daha da yerli yerine oturdu. Bu anlaşma uyarınca, İskoçya Fransa’yı askeri güç bakımından sürekli olarak besleyecek, Fransa da İngiltere’ye karşı İskoçya’yı destekleyecekti.

Öyle de oldu... 1424 yılında Fransa’nın İngiltere ile tutuştuğu Verneuil Savaşı’nda, Fransa ordusunda yer alan İskoç askerleri büyük bir kahramanlık örneği sergiledi. Bunun üzerine bir İskoç askerî birliği, Fransa kralının sürekli koruyucusu olmak üzere görevlendirildi.

1445 yılında Fransa Kralı 7. Charles oldukça güçlü bir ordu kurmuştu. Bu orduda, bu kez yalnızca İskoç askerlerinden oluşan bir özel birlik vardı. Buna “İskoç Jandarmaları Bölüğü” (Compagnie des Gendarmes Ecossais) adı verilmişti. Bu birlikteki askerlere birtakım özel haklar, ayrıcalıklar tanınmıştı. Birliğin komutanı, “olağanüstü” denilebilecek yetkilerle donatılmıştı.

Sonraları, İskoç Jandarmaları Bölüğü’nden seçilip alınan askerlerle biri “Kralın Koruyucusu” (Garde du Roi), diğeri de “Kralın Koruması” (Garde du Corps du Roi) adı altında olmak üzere iki manga kuruldu. Hepsine birden topluca “İskoç Koruyucular” (Gardes Ecossais) denilir oldu.

İskoç Koruyucular, önceleri tam 33 kişiden oluşuyordu. Bu sayıyı hemen Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin 33 derecesinin oluşuyla ve bu ritin her bir egemen yönetici organında (yüksek konseylerde) en çok 33 masonun bulunabilmesi kuralıyla bağdaştırmaya girişmeyelim. Çünkü sonradan bu bölükte yer alan askerlerin sayısı artırıldı. İlgisi yok.

Bu birlik, askeri bakımdan âdeta Tapınak Şövalyelerinin bir kopyasıydı ama Fransa kralına bağlıydı.

Acaba Tapınak Şövalyelerinin papaya bağlılıklarının ölçüsü neydi?... Bu tartışılabilir. İskoç Koruyucular ile Fransa kralının ilişkileri de bundan pek farklı değildi.

İskoç Koruyucular, Tapınak Şövalyeleri gibi herhangi bir ekonomik etkinlik göstermedi. Kurumsal mal ve mülk edinmediler. Yayılarak başka yerlerde örgütlenme girişiminde de bulunmadılar. Fakat burunlarını politikaya sokmaktan hiç geri kalmadılar.

Bu birliğin komutanlarına hayli yüksek bir ücret ödenirdi. Öyle ki, komutanın kazancı, orta halli bir aristokratın gelirine yakındı.

Komutanlar mutlaka köklü İskoç ailelerinden seçilirdi. Cockburn, Seton, Montgomery, Cunningham, Sinclair ve Stuart aileleri bunların başında gelirdi. Dolayısıyla bu ünlü İskoç ailelerinin gençlerine de, ileride İskoç Koruyucular Bölüğü’nün bir subayı olabilecekleri göz önünde tutularak, özel ve sıkı bir eğitim verilirdi.

İskoç Koruyucular, görünüşte Fransa tahtını ve kralını, 15. yüzyıldaki uygulamaya bakılacak olursa Valois hanedanını korumakla görevliydi.

Valois hanedanı sık sık sarsıntı geçiriyordu. Özellikle Lorraine ve Guise aileleri, Fransa tahtını ele geçirebilmek için tetikte duruyorlardı. Salt tetikte durup sıralarını beklemekle de kalmıyor, kendi ailelerinden birini tahta çıkarabilmek için fırsat kolluyor hatta bu fırsatı yaratmaya çalışıyorlardı. Çevrilen entrikaların, Bizans oyunlarının haddi hesabı yoktu.

Nitekim 15. yüzyılda Valois hanedanından olan beş ayrı Fransa kralı pek kısa süreler için tahtta kalabildi. Birbirleri ardınca ya düzenlenen bir saldırıda öldürüldüler ya da kuşkulu bir biçimde zehirlenerek öldüler. Bu bakımdan, İskoç Koruyucuların aslında kimden yana olduğu, Valois hanedanını korumaktaki görevlerini ne ölçüde yerine getirdikleri sorgulanmaya değer.

Guise ve Lorraine aileleri yalnızca Fransa tahtını ele geçirmeye çalışmakla da kalmamaktaydı. Papalığa da göz dikmişlerdi. Bu tutum, günümüzün anlayışıyla pek aşırı bir tutku sayılabilir fakat konuyu o dönemin koşulları altında değerlendirip olaya biraz da onların açısından bakmak gerekir. Bunun ardında Kutsal Roma İmparatorluğu’nu yüzyıllar önceki görkemine kavuşturmak gibi bir amaç yatıyordu.

1538 yılında Guise Dükü Claude de Lorraine’in kızı Marie de Guise, İskoçya Kralı 5. James ile evlendi. Böylece, Lorraine-Guise hanedanı ile Stuart hanedanı arasındaki aile bağı güçlenmiş oldu. Oğulları olmayınca, 5. James’in ölümünden sonra kızları Mary taç giyip İskoçya tahtına çıktı. İskoçlarca çok sevilip saygı gören bu kraliçeden “Mary the Queen of Scots” olarak söz edilir. Artık İskoçya’nın egemenliği, yarı Stuart yarı Lorraine-Guise soyundan gelme bir hanedanın elindeydi. Bu durumda, İskoç Koruyucuların körü körüne Valois hanedanından yana olması beklenemezdi.

2. Henri Fransa kralı olduğunda durumun farkındaydı. İskoç Koruyucuları devre dışı bırakmak yerine, onları kendine daha çok ve daha sıkı bir biçimde bağlayabilmek için ücretlerini artırdı ve olanaklarını genişletti.

Buna karşılık İskoç Koruyucular gene de her fırsatta Lorraine ve Guise ailelerini desteklemekten geri kalmıyorlardı. Örneğin Marie de Guise’in kardeşi François de Guise 1548 yılında Calais (Kale) limanını İngilizlerden temizleyip bir ulusal kahraman niteliğini kazanırken, bunu biraz da kendisine yardım eden İskoç Koruyuculara borçluydu.

1559 yılında Fransa Kralı 2. Henri her iki kızının birden evlenmesi nedeniyle büyük bir şenlik düzenlemişti. Bu şenliğe Avrupa’nın hemen her yerinden gelen soylular katılmıştı.

Bu tür şenliklerde çeşitli yarışmalar düzenlenirdi. Ev sahibinin de bu yarışmalara katılması, Avrupa’da öteden beri benimsenmiş bir gelenekti. Dövüşlü yarışmalara pek meraklı, hayli de yetenekli olan 2. Henri, önce Savoie dükünü, sonra da Guise dükünü yenmiş, sıra İskoç Koruyucuların komutanı Gabriel Montgomery ile karşılaşmasına gelmişti. Gabriel Montgomery bu karşılaşmada Fransa kralının çok ağır bir biçimde yaralanıp ölmesine neden olmuştu.

Bu olay gerçekten bir kaza mıydı, yoksa önceden mi plânlanmıştı?...

Bu soru hiçbir zaman kesin bir yanıt bulamadı. Şurası kuşkusuz ki, kralın ölümüne Gabriel Montgomery değil de François de Guise neden olsaydı, Fransa tahtına çıkabilme şansını tümüyle yitirirdi. Gerçi bundan iki yüzyıl önce İskoçya’da Robert Bruce rakibi John Comyn’i öldürerek tahta çıkmayı garantilemişti ama Katolik Kilisesi’nin sözünün geçtiği Fransa’da bu iş yürümezdi.

Kral 2. Henri’nin bu beklenmedik ölümünden sonraki otuz yıl boyunca, hem Lorraine ve Guise hem Valois hanedanlarının bireyleri karşılıklı olarak öldürüldü. Bir bakıma bunu bir “kan davası” olarak nitelendirmek de olanaklıdır.

Öte yandan İskoçların Kraliçesi Mary de, İngiltere Kraliçesi Elizabeth tarafından 1587 yılında öldürtüldü.

Fransa’daki olayların sonucunda tahtın Bourbon hanedanına geçtiğine daha önce değinmiştim. 4. Henri Fransa kralı olduktan sonra, İskoç Koruyucuların sayısını azaltmaya, yetkilerini de kısıtlamaya girişti. Bundan böyle bu askeri birlik, Fransa ordusunun sıradan bir bölüğü haline getirildi. Salt İskoç askerlerinden oluşmakla bırakılmayıp, aralarına Fransız  askerlerin de katılması sağlandı. Bununla birlikte İskoç Jandarmaları Bölüğü gene de 17. yüzyıl sonlarına kadar varlığını korudu. Bölüğün komutanının bir İskoç soylusu olması geleneği sonuna kadar değiştirilmedi.



ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
7056 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 12, 2018, 12:50:21 ös
Gönderen: Mandıra Filozofu
1 Yanıt
9079 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 21, 2009, 02:20:05 ös
Gönderen: Waldow
0 Yanıt
9275 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 22, 2009, 11:00:38 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
8545 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 24, 2009, 11:55:12 ös
Gönderen: ozak1977
2 Yanıt
6513 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 30, 2009, 01:12:50 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4112 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 06, 2010, 10:28:30 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
6304 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 07, 2010, 10:05:28 ös
Gönderen: ozak1977
0 Yanıt
8496 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 13, 2010, 08:54:06 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
5845 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 15, 2010, 02:26:55 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
8771 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 30, 2010, 08:47:15 öö
Gönderen: ADAM