Yaudiler için Tanrı tarafından seçilmiş ırk inancı, Evanjelikleri Hıristiyan Siyonizmi’ne dönüştüren asıl nedendir. ABD başkanı Clinton’un rahibi R. Vaught başkanlığı sırasında, Clinton’a başkanlığı süresince yaptığı hataların Tanrı tarafından affedileceğini, “ama eğer İsrail’e sırt çevirirsen, Tanrı seni asla affetmeyecektir” diye telkininde bulunmaktadır.32 Öyle ki Evanjeliklere göre İsrail’i eleştirmek, Tanrı’yı eleştirmekle eş Bunun sebebi Tevrat’ın İsrailoğulları hakkında yazdıklarıdır.Tevrat’ta İsrailoğulları Hz. Musa’nın önderliğinde, Mısır’daki kölelikten kurtulduktan sonra, Hz. Musa aracılığıyla Tanrı onlara seçilmiş bir ırk olduklarını bildirir. Bu konu Mısırdan Çıkış-19, Levililer-20:26 ve Yasanın Tekrarı-7:6′da açıkça belirtilmektedir:
“5 Şimdi sözümü dikkatle dinler, antlaşmama uyarsanız, bütün uluslar içinde öz halkım olursunuz. Çünkü yeryüzünün tümü benimdir.
6 Siz benim için kâhinler krallığı, kutsal ulus olacaksınız. İsrailliler’e böyle söyleyeceksin.” (Mısırdan Çıkış-19)
“31 “Sınırlarınızı Kızıldeniz’den Filist Denizi’ne, çölden Fırat Irmağı’na kadar genişleteceğim. Ülke halkını elinize teslim edeceğim. Onları önünüzden kovacaksınız.” (Mısırdan Çıkış-23)
Yalnız bu seçilmişlik gerçekten bütün İsrailoğullarını kapsamakta mıdır? Burası iyi dikkat edilmesi gereken önemli bir ayrıntıdır. Yukarıda verilen “Mısırdan çıkış-19:5-6 ” ifadesine dikkatli bakıldığında bütün bir ırkı kapsamadığı açıktır. Bu seçilmişlik “Tanrı’nın sözünü dinleyip, antlaşmasına uyanları” kapsadığını anlarız. Buradan seçilmiş ve kendilerine vaadler verilenlerin yanlızca “İMAN EDİP ALLAH’IN DİNİNE UYANLAR” olduğu çok açıktır. Bu konu Tevrat’ta bir çok yerde çok açık belirtilmektedir. Tanrı’nın sözüne (dinine) uymayanların devamlı cezalandırılacağı tehdidi de vardır:
“14 “Ama beni dinlemez, bütün bu buyrukları yerine getirmezseniz, cezalandırılacaksınız.
15 Kurallarımı çiğner, ilkelerimden nefret eder, buyruklarıma karşı çıkar, antlaşmamı bozarsanız
30 Tapınma yerlerinizi yıkacak, buhur sunaklarınızı yok edeceğim. Cesetlerinizi devrilen putların üzerine serecek, sizden nefret edeceğim.
31 Kentlerinizi viraneye çevirecek, tapınaklarınızı yıkacağım. Beni hoşnut etmek için sunduğunuz kokuları duymayacağım.
32 Ülkenizi viran edeceğim, oraya yerleşen düşmanlarınız bile şaşkına dönecek.
33 Sizi öteki ulusların arasına dağıtacak, kılıcımla peşinize düşeceğim. Ülkeniz viran olacak, kentleriniz harabeye dönecek.
37 Kovalayan yokken savaştan kaçarcasına birbirlerinin üzerine yıkılacaklar. Düşmanlarınızın karşısında ayakta duramayacaksınız.
38 Öteki ulusların arasında yok olacaksınız. Düşman ülkeler sizi yutacak.
39 Artakalanlarınız gerek kendi, gerekse atalarının suçlarından ötürü düşman ülkelerde eriyip gidecekler.” (Levililer-26)
Demek ki seçkin olmak için Yahudi olmak yetmiyor. Antlaşmayı bozan, kurallarını çiğneyen, buyruklarını yerine getirmeyen bırakın seçkin olmayı, korkunç cezayı hak etmektedir. Zaten Tevrat’ta yazdığı gibi, antlaşma kurallarına uymayıp putperestliğe sapınca, bir çok defa yurtlarından olmuşlardır. Son olarak ta, Hz. İsa’yı reddettiklerinden, Hz. İsa’nın İncil’de yaptığı ikaz gereğince, son olarak ta aynen yukarıda ki cezaya çarptırılıp sürgün edilmişlerdir. Bu konuda Yahudiler Kur’an’da da açıkça uyarılır;
“4-Biz, Kitap’ta İsrailoğullarına: Sizler, yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ve azgınlık derecesinde bir kibre kapılacaksınız, diye bildirdik
5-Bu ikiden birincisinin vakti gelince, üzerinize pek güçlü olan kullarımızı salacağız. Onlar memleketlerinizde her köşeyi kontrollerine alacaklar. Bu, yerine gelecek bir vaaddir.”
6-Sonra onlara karşı size tekrar (galibiyet ve zafer) verdik; servet ve oğullarla gücünüzü arttırdık; sayınızı daha da çoğalttık.
7-Eğer iyilik ederseniz kendinize etmiş, kötülük ederseniz yine kendinize etmiş olursunuz. Artık diğer cezalandırma zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine Mescid’e (Süleyman Mabedi’ne) girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi büsbütün tahrip etsinler (diye, başınıza yine düşmanlarınızı musallat kıldık)
8-Belki Rabbiniz size merhamet eder; fakat siz eğer yine (fesatçılığa) dönerseniz, biz de sizi yine cezalandırırız. Biz cehennemi kafirler için bir hapishane yaptık.” (İsra-17)
Argemedon kehanetlerinden olduğu iddia edilen Yahudilerle ilgili olan en önemli kehanetin arkasında ki asıl gerçek bu. Konuda son noktayı yine Kuran koymaktadır;
“124-Hani Rabbi, İbrahim’i birtakım kelimelerle denemişti. O da tam olarak yerine getirmişti. (O zaman Allah İbrahim’e): “Seni şüphesiz insanlara önder kılacağım” dedi. (İbrahim) “Ya soyumdan olanlar?” deyince (Allah:) “Zalimler benim vaadime erişemez” dedi. (Bakara Suresi-1)
Günümüze dönük kehanetlerin peşinde koşanların bu ayete dikkat etmelerini tavsiye ederiz. Niye mi? Çünkü Tevrat ve İncildeki Mesih ile ilgili kehanetlerin hem günümüzle bir ilgisi yok, hem de net anlaşılır tarafları yok. Yukarıdaki uyarı son derece önemli. Geçmişten örnek vererek, biz sizi iki defa cezalandırdık diyor. Eğer siz “fesatlığa devam ederseniz, Rabbiniz de sizi cezalandırmaya devam edecektir” diye uyarıyor. Konuyu toparlayacak olursak; Allah her zaman diliminde kendi antlaşmasına uyanlara bu dünyada da öbür dünyada da bir takım vaadleri olmuştur. Bu vaadler, inananlar ve antlaşmasına uyanlar içindir. Bir ırkı tümüyle kapsamadığı açıktır. Ayrıca geçmişte ki vaadler o günler içindir. Bunları bu günlere taşımanın haklı ve doğru bir yanı yoktur. Bunun en açık ispatı Mesih konusudur. Geçmişte beklenen Mesih’i günümüze taşıyanlar, Yahudiler Mesih önderliğinde vaad edilen topraklara dönemesini izah etmelidirler. 2000 yıl sonra vaad edilen topraklara yahudiler döndü. Hani Tevrat’a göre bu dönüş beklenen Mesih önderliğinde olacaktı? Yahudiler sürgünden Mesih önderliğinde Filistin’e döneceklerdi diye, günümüze Mesih’in geleceğini taşıyanlar hayal kırıklığına uğradılar. Çünkü Tevrat’ta Mesih gerçeği Babil istilasıyla ilgiliydi. Tekrar özetlersek; Seçilmiş ırk, vaad edilmiş topraklar ve kurtarıcı Mesih miti o zamanlara aitti. Bütün bunları günümüze taşıyanların yanıldıkları ortadadır. İsrail başbakanı Ehud Olmert ” Büyük İsrail bir hayaldir derken” (14 Eylül 2008 Timetürk) bu gerçeği vurgulamaktadır. 6 milyon bir Yahudi nüfusu için Nil’den Fırat’a bir vatan çok büyüktür.
Kutsal Kitaplarda ki vaadlere göre hareket edeceksek, vaad sadece Yahudiler için değil, başkalarına da vaad var:
“55-Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va’detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl ‘güç ve iktidar sahibi’ kıldıysa, onları da yeryüzünde ‘güç ve iktidar sahibi’ kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır.” (Nur Suresi-24)
Sanırım konu şimdi daha iyi anlaşılmıştır. Şimdi her millet tarih öncesi yaşadığı diyarları kendilerinin tapulu malı veya Tanrı’nın kendilerine vaadi olduğunu iddia edip söz konusu topraklara dönmeye kalkarsa dünyanın hali ne olur bir düşünün. Kutsal Kitaplarda sadece düşmanlık yoktur. Her türlü barışa hazır insanlar için, Tevrat’ta başka vaadlerde vardır;
“3 RAB halklar arasında yargıçlık edecek, Uzaklardaki güçlü ulusların anlaşmazlıklarını çözecek. İnsanlar kılıçlarını çekiçle dövüp saban demiri, Mızraklarını bağcı bıçağı yapacaklar. Ulus ulusa kılıç kaldırmayacak, Savaş eğitimi yapmayacaklar artık.
4 Herkes kendi asmasının, incir ağacının altında oturacak. Kimse kimseyi korkutmayacak. Bunu söyleyen, Her Şeye Egemen RAB’dir.” (Mika -4)
Tapınağın bile diğer uluslarla ortak kullanılabileceğini söyleyen Tevrat anlayışına dönülürse, Mescidi Aksa’nın bahçesi çok geniş onlara da bir yer bulunur.