Şimdi burada kimilerinin kutsal kitap dediği nesne üzerine yorum yaparsam, o kitapları kimlerin nasıl yazdığını anlatırsam, onlara inanan kimilerini boşuna incitmiş olurum.
Ancak o kitapların topluma ışık tutmak amacında olduğunu benimsemenin de ne bilgiye ne akla uygun yanı var.
Kaldı ki, bundan bilmem kaç yüz yıl önceki ve belli bir toplum için yazılmış bir kitabın bugün o amaçla evrensel boyutta geçerli olabileceğini kabullenmek ise gerçeklere tümüyle aykırı düşer.
Ancak buradaki konu bence bu değil. Buradaki konu Masonluktaki tekris töreni.
Forumun 17. maddesine aykırılığı olmaksızın bir soru: Bir mabedin anlatımında kutsal kitaplar konusu tüm anlatımın yüzde kaçını oluşturur? Bir tekris töreni ritüelinde kutsal kitaplardan söz edilen yer, tümünün yüzde kaçını oluşturur?
Bu deyişimle onların kesinlikle önemsiz olduğunu söylemekte değilim. Fakat onlardan çok daha önemli şeyler olduğunu söylemeye çalışıyorum. Hem öyle şeyler var ki onlar olmasa olmaz fakat kutsal kitaplar olmasa belki olur.
Bir başka tartışma alanında kimilerinin adına yanlışlıkla Anderson Yasası dediği, Masonluğun 1723 tarihli ilk anayasasının (Andersonunki 1738 tarihlidir) dünya çapında geçerli olduğu söyleniyordu. Öyleyse, o yasanın birinci yükümlülüğü çerçevesinde görüşelim. Kutsal kitap bu işin neresinde? Oraya bakalım, masonlar için öngörülen nitelik din ve inanç mı yoksa başka bir şey mi?
Tüm bunlara karşın masonlukta 1756 tarihli bir yasa, aradaki değişiklikleri geçelim ardından 1815 tarihli bir İngiliz yasası, sonra İngilizlerin emperyalist buyrukları ve bildirgeleri olduğunu da biliyoruz. Bunlara boyun eğenler için onların geçerli olduğunu da kabul edelim.
Burada kimi masonlar kendilerine çok yüklenildiğinden yakınıyor. Tamam, peki yüklenmeyelim. Onların uygulamalarının kendilerine göre iyi ve doğru olduğunu kabul edelim. Saygı gösterelim. hem de iş olsun ya da olay çıkmasın ve ortalık durulsun diye değil, içtenlikle saygı gösterelim.
Fakat o zaman kendilerine saygı ve anlayış gösterilmesini isteyenlerden de saygı ve anlayış bekleyelim.
Dillerine dolamış oldukları şu muntazam sıfatını kullanmamalarını rica edelim ki, berikiler bu muntazamlığı kendilerine göre yorumlamasın.
Masonluğun sadece kendi masonlukları gibi olmayabileceğini, kimi mason örgütlerinin mabetlerinde kutsal kitap bulundurmayabileceğini kabullenmelerini, buna saygı göstermelerini rica edelim.
Tekris törenlerinde de ayrıntısal farklar olabileceğini, örneğin kimileri adayın başında yumurta kırarken kimilerinin yüzünü boyamayı tercih etmesini Masonluğun evrensel amaçların doğrultusundaki birlik ve beraberlik adına hoşgörmelerini rica edelim.
İki lafın birini ille de Ulu Yaradan ve Ruhun Ölümsüzlüğü kavramlarına getirmemelerini, bunun aslında kendilerine zarar vereceğini öngörerek rica edelim.
Özetle ben tüm bunlara dışarıdan bakan bir kişi olarak diyorum ki;
Kimi uygulamalarda mabette şu veya bu kutsal kitap vardır, kimi uygulamalarda yoktur. Bu, masonluğun amaçlarını ve ilkelerini etkilemez, masonlar arasındaki kardeşlik birliğini bozmaz. Yeter ki masonlar da bunun böyle olduğunu kavrasın.