Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Endülüs Kültürü ve Etkileşim - 2  (Okunma sayısı 4921 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Eylül 27, 2010, 09:38:49 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay





Endülüs’te aile, karışık evlilikler nedeniyle iki farklı kısımdan oluşmaktaydı. Evin bir bölümünde Hıristiyan cariye eşler ile çocukları, diğer bölümünde ise Müslüman kadın ile çocukları otururdu. Çocuklar annelerine bağımlı oldukları için, onların dil, din ve düşüncesi doğrultusunda yetişirdi. Aile istediği kadar ataerkil olsun, çocukların üzerinde kadının etkisi çok daha belirgindi. Bu nedenle, Endülüs seçkin çevrelerinde, aile içinde birbirini anlayamamaktan, etki sorunundan ya da mal varlığından kaynaklanan anlaşmazlık ve çatışmalar yaşanırdı. Hıristiyan kadınlar, her ne kadar birer Müsta’reb olarak Araplığın ve Müslümanlığın gereği olan yaşam biçimine uyum gösteriyormuş gibi görünse de, aslında dinlerini ve ulusal kökenlerini unutmadı. Bu nedenle de, Endülüs toplumu ve devletinin siyasî ya da askerî sırlarını Hıristiyan devletlere sızdırdıkları da olurdu.

Endülüslü yönetici ve zenginlerin saray ve konaklarındaki bu durumu “harem düzeni” olarak adlandırmak olanaklıdır. Ancak bu gelenek yalnızca Endülüslü Müslümanlara özgü kalmamış, İberya krallarının konak ve saraylarına da yansımıştır.

Orta Çağda İberya Hıristiyan toplumunda üç tür evlilik görülürdü. Birincisi, Kilise’nin onayladığı, “Bendicion” adı verilen ve dinî törenle gerçekleşerek kutsal sayılan evlilikti. İkincisi, “Juras” diye anılan, Kilise’nin onaylamasa da engel olmadığı, tarafların anlaşmasıyla gerçekleşen basit evlilikti. Üçüncüsü ise “Barragania” adı verilen, Kilise’nin karşı çıktığı ve İslâm geleneğindeki cariye eş edinme geleneğinin benzeri olan, taraflar arasında resmi ya da dinsel bir bağın olmadığı türden bir evlilikti. Birinciyi bir yana bırakacak olursak, diğer ikisinin Hıristiyanlara İslâm geleneklerinden geçmiş olduğu açıkça bellidir. Nitekim Kastilya, Leon ve diğer Hıristiyan krallarının pek çoğunun haremlerinde birçok cariyesi vardı.

Evlilik konusunun bir diğer kanadında, bu kez Hıristiyan kralların Müslüman kadınlarla evlenişini görürüz. Örneğin, 1. Alfonso’nun oğlu Mauregato’nun annesi Müslüman asıllı bir kadındı ve Leon kralı olduğunda, aradaki akrabalık bağından ötürü Hıristiyan düşmanlarına karşı Müslümanlar ile uyuşma gitmişti. 6. Alfonso’nun da Zaide adlı bir Müslüman kadın ile evliliği söz konusudur. Öyle ki, buna ayrıca değinmekte yarar var.

Reconquista eyleminin sonucu olarak Hıristiyanların Müslümanlardan geriye aldıkları yerlerde öteden beri yaşamakta olan halk ile oralara sonradan yerleşenler arasında da evliliklerin olması olasılığı var. İslâm kültürüyle yüzyıllarca iç içe yaşamış olan halk, kuşkusuz sonradan gelen Hıristiyanlara da bu kültürü aşılamıştır. Başka türlüsü düşünülemez. Bu bağlamda ortaya kesin bir kanıt konamasa da bunun günümüze dek süregelmiş izleri var.

Sonuç olarak, Endülüs ailelerini İspanyol, Portekiz ve Fransız asıllı Hıristiyan kadınların yönettiğini söylemek pek de yanlış olmaz. Bunlardan kimilerinin İslâm dinini kabul etmiş olmaları da pek bir şey değiştirmez. Durum böyle olunca, Endülüs aile kurumu, aslında İslâmî eğitim ve geleneksel değerlerin yeni kuşaklara taşınması bakımından yetersiz bir konumda kalmış olabilir.

Buna karşılık konuya aile ötesinde, eğitim kurumları hele edebiyat açısından bakacak olursak farklı bir durumla karşılaşırız. Oraya geleceğiz, ancak hazır edebiyattan söz etmişken şu az önce değinmiş bulunduğum Zaide’nin öyküsünü özetleyeyim.

İşbiliye Emiri el Mu’temid’in kızı Zaide, 6. Alfonso ile evlenmişti. Kimine göre de Alfonso onu bir anlaşma bedeli olarak alıp, cariye edinmişti ama evlenmiş olduğu kabul edilir.  Doğan oğullarına Sancho adı verilmişti.

Aslına bakarsanız olayın hepsi bu kadar ama sonradan İspanyollar bu olayı süsleyip püsleyip bir aşk öyküsüne dönüştürdü. Bu öykü de yüzyıllar boyunca gerçekmiş gibi anlatılageldi. Birçok ünlü İspanyol yazarı da bu öyküyü kendi yapıtlarında değişik versiyonlarıyla işledi.

İspanyolların “Zaida la Mora” ya da “Ceida” dedikleri Zaide’nin öyküsünde, aslında onun adından başka gerçek bir yan yoktur.

Bir Endülüs araştırmacısı olan Muhammed Abdullah İnan’a göre; Zaide aslında el-Mu’temid’in kızı değil geliniydi ve Alfonso’ya anlaşma bedeli olarak verilmiş de değildi. El-Mu’temid’in Kurtuba emiri olan oğlu el-Memun’un eşi Zaide ile çocukları, kale Murâbıtların eline geçince kaçmış, sonra durumun kötüleştiğini görünce el-Mu’temid’in de onayıyla Alfonso’ya sığınmışlardı. Kadınlara pek düşkün olan Alfonso da bu fırsatı değerlendirip, Zaide’yi kendine eş edinivermişti.

Zaide, Alfonso’nun eşi olunca dinini değiştirip Hıristiyanlığa geçti; adı da Isabella oldu. Buna karşın Memun’dan olma önceki çocuklarına ve onların destekçilerine yardım etmeyi sürdürdü. Daha önce oğlu olmayan Alfonso’dan da Sancho adı verilen bir erkek çocuk dünyaya getirdi; onu doğururken öldü. Sancho ise, 1108 yılında Murâbıtlar ile yapılan Uklîş Savaşı sırasında ölüverdi. Tek oğlunun ölümüne dayanamayan Alfonso da ertesi yıl kahrından öldü.

İspanyol edebiyatında çokça işlenen bir aşk öyküsüne dönüştürülmüş olan olayın aslı bu.

Hazır bundan söz etmişken aklıma gene İspanyol edebiyatında sıkça işlenen bir başka öykü geldi. O da “Leila & Manuel” adını taşır; isterseniz “Leyla ile Mecnun” deyin. Çünkü esinlenmeler göz göre göre ortada. Bu öykünün geçtiği yer de Endülüs’ün ortasında yer alan, şimdilerde 40 bin kadar nüfusu bulunan Antequera kasabası. Günümüzdeki adı El Corazon de Andalucía (Endülüs’ün Yüreği). Kasabanın turistik nitelikli bir yeri La Peña de los Enamorados (Aşıklar Kayası) olarak anılan bir tepe. Bu tepenin ünü, buradan aşağıya atlayarak canlarına kıyan iki sevgilinin hüzünlü aşk öyküsünden kaynaklanıyor.

Özetle şöyle bir öykü: “Mağribi emirin kızı Leila  Manuel adlı bir Hıristiyan delikanlıya âşık olur. Durumu öğrenen emir, kızı ve delikanlıyı yakın izlemeye aldırır. Kızın babasının öfkesinden çekinen gençler el ele tutuşarak kendilerini kayadan aşağı atar.”

Çok sonra, 19. yüzyılda İngiliz ozan Robert Southey bu öyküyü dizeleştirerek ölümsüzleştirmiş. Açıkça bizim Leyla ile Mecnun öyküsü; başka bir şey değil.

Ancak bunu hiç de yadırgamamak gerekir. Dünya edebiyatında bunun gibi alıntı ve çalıntılar çoktur. Örneğin, çocukluğumuzda bize anlatılmış olan o La Fontaine’in ünlü masalları, büyük ölçüde doğrudan Beydeba’nın “Kelile ve Dinme” adlı yapıtından alınmadır.





Bakın aklıma bir şey daha geldi: Kelile ve Dimne’yie hiç okumuşluğunuz var mı? Eskiler okumuş olabilir ama gençlerin bu yapıtı duymuş olduğundan bile kuşkuluyum. Elimdeki kitabı tarayıcıdan geçirip bazı bölümlerini aktarsam mı acaba?



ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Eylül 27, 2010, 02:08:45 ös
Yanıtla #1

Zaide, Alfonso’nun eşi olunca dinini değiştirip Hıristiyanlığa geçti; adı da Isabella oldu.

:) ne güzel olmuş.. bir üst basamak atlamış ne güzel..  şaka bir tarafa da şimdi normalde Hıristiyan kesim Müslüman kesimden daha ileri gözüküyor ve son Kitap Kuran İncilden sonra dünyaya gönderilmemiş mi? Eğer normal prosedür gereği şuanki dünya işleyişinde son Kitabın hakim olduğu Toplum hızla geliştirilip Hıristiyan Toplumunu hızla aşması gerekliydi, diye düşünüyorum. Fakat ortada anlaşılamayan ve çözümü zor gibi olan bir durum var. Bunda müslümanların hala hıristiyanlardan geri basamakta bulunmasının en önemli sebebinin Kuranın şifreli olması ve yorumlara açık olmaması mı ? çünkü Incil çok açık ve fesih birşekilde sevgi kanalından Insanlığa seslenilmiştir. Kuran ise bilgi kanalından seslenilmiş ancak yorumlara kasıtlı olarak kapalı tutulduğu yargısıyla hareket ettiğimizde ise neden böyle bir gereksinime ihtiyaç duyulduğu da düşündürücüdür. O dönem belki böyle gerekti ama Kutsal Dönemlerin kapanması sonucunda Evrensel bir Kitabın ortaya çıkmasına neden ihtiyaç duyulmuştur ? Eğer Kuran son Kutsal Kitaptıysa neden bir sonrakine ihtiyaç duyulmuştur? Bütün Kutsal Kitaplar birbirinin devamı olduğuna göre salt Incille sınırlandırılmamış çünkü görevleri ve amaçları farklı olduğu için biri sevgi, diğeri de bilgi kanalından seslenilmesi gerektiği düşüncesinden yola çıkıldığı taktirde o zaman Kutsal Kitapların sonuncusu diye özellikle belirtilen Kuran ' ın tam işlerliği söz konusu olamamış ve tam manasıyla görevini yapamamış demektir. Çünkü normal ilahi düzenin prosedürü gereği dünyamızın dinler döneminin son kutsal kitapla kapandığı ve peygamberler döneminin tamamiyle sona erdiği tamam insanlığın bilinç aşamasının atlatıldığı ancak buna karşın Kuran' ın dünya genelinde yaygın olamadığı gerekçesiyle ilahi düzenin dünya genelinde oluşamadığı için bir sonraki Insanlığın Hakikat Kitabı olarak nitelendirildiği ve Altınçağ 'ın başlama noktasını teşkil eden bir Kitabın dünya genelinde yaygınlaştırılmasına niçin önem verildiğini şimdi anlayabiliyorum. Bunu birçoğumuz inkar etmeye çalışsak da yoksaysak da hatta görmezlikten de gelsek sonuçta dışımızda gelişen bir durum ve etrafımızda seyreden bu olayları anlamaya çalıştığım için bu düşüncelerimi belirttim, yanlış anlaşılmasın da herhangi bişeyin reklamını haşa yapmıyorum. Açıklama gereksinimini hissettim de.

 
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
3 Yanıt
5789 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 27, 2010, 01:49:43 ös
Gönderen: Prenses Isabella
2 Yanıt
4596 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 27, 2010, 01:27:48 ös
Gönderen: Prenses Isabella
1 Yanıt
4674 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 27, 2010, 01:42:56 ös
Gönderen: Prenses Isabella
0 Yanıt
3932 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 30, 2010, 06:13:48 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2634 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 04, 2010, 12:15:39 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4323 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 05, 2010, 12:51:04 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3054 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 07, 2010, 06:26:21 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4429 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 11, 2010, 01:04:49 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
5581 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 12, 2010, 11:53:52 öö
Gönderen: ADAM
3 Yanıt
2826 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 18, 2014, 09:53:37 öö
Gönderen: animi et spiritus