Sn skullG işin resmi ve hukuki boyutunu çok güzel açıklamış, ek olarak hukuki açıdan eklenebilecek pek bir şey yok ancak kişisel yorumumu da yapadan geçemiycem...
Açıkcası benim cüzi hukuk bilgimin yettiği kadarı ile bildiğim Ağır Ceza Mahkemeleri, hukuku insan haklarının tersine şekilde son uç noktalarına kadar kullanır *genelde* tutuklu yargılamayı çok severler ve asliye hukuk vb nin üzerinde teknik olarak çok detaylı çalışırlar... ----İstisnalar kaideyi bozmaz+++++İstisnasız kaide olmaz---- (diye düşünüyorum)
Tabiiki ancak yazıldığı kadar ki bilgi ile yorum yapabilirim herkes gibi, ve vurgulandığı üzere kimse kimseye mahkeme kararı açıklanıncaya kadar suçlu diyemez... Bu düsturları kenara yazıp devam edersem, hakimin kararı çok abesle iştigal olsa da, işin içinde bir başka iş mi var diye düşünüyorum. Zira azami tutuklu yargılama süresi kanunda yazıyor, artı olarak adli tıptan çıkacak raporun ne zamana geleceği ve ne şekilde çıkacağı da malum... Bu süre zaten geçecek diye bir yaklaşımda ise mahkeme başkanı acaba kendinezdindehaklı olabilir mi?
Velhasıl, skullG'nin de belirttiği üzere, kuvvetli şüphe faktörü tehditler ile de sabit olması gerekli,ancak başta yazıldığı gibi, *tehdit, şantaj* da diğer dava konusu olan gasp, tecavüz gibi apayrı bir suç ve *ağır* bir suç....
İşin içinde başka bir iş var mı derken, kesinlikle Mahkeme heyetine çamur atmak gibi bir gayem ahlaki olmaz. Ama bunun dışında tek elde kalan acaba mağdureyi savunan avukat işinin ehli değil mi? Çünkü, süreci kısaltmak için üniversite hastanelerinden alınan raporların yanında *en azından tedbiren* adli tıptan da gerekli raporların işlemlerine başlatabilirdi... Zira Adli Tıp tarafından hazırlanmış raporların mahkeme tarafından isteneceğini aşikar olarak görüyorum... Ve bunu da bir avukatın bilmeme ihtimali düşünemiyorum. ... Suçluların cezalarını çekmeleri ümidi ile...
saygılar