Aynı başlığın ikinci bölümüne gelelim: Kör inanç.
Kimileri “boş inanç” diyor. Bilirsiniz ben pek Türkçe yandaşıyımdır. Fakat bu ikisini de beğenemiyorum nedense; “batıl” bana daha elverişli geliyor. Batı dillerinde süperstisyon kavramının karşılığı olabilecek sözcüklerde inanç kavramının yeri yok. Çünkü batıl aslında öyle pek bir inanç değil; daha çok bir saplantı. Bilimsel verilerle ve akıl ilkeleriyle bağdaşmayan bir saplantı.
Batılda iki olgu var; Neden ve sonuç.
Aslında neden var da sonuç ortada yok; sonucun beklentisi var sadece. Benzer nedenler üzerine küçük bir yüzdeyle gerçekleştiği görülmüş, büyük bir yüzdeyle ise gerçekleşeceği söylenen bir sonucun beklentisi.
Bu, bilim dışı bir kurgu. Çünkü o neden ile sonuç arasındaki ilişkinin yani bilimsel yasanın ne olduğu bilinmiyor. Hatta böyle bir yasanın olup olmadığı bile belli değil.
Bu sadece akıl ve bilimin karşıtı olmakla kalmıyor çoğu kez: gerçeklerin araştırılmasına, insanın evrim yolunda ilerlemesine de engel oluyor.
Nedir bunun kökeninde yatan?
Öncelikle bilgisizlik yani cehalet… Ancak bu yeterli değil. Ona bir de güçsüzlük ve güvensizlikten doğan korku ekleniyor. Bir kişinin batılın gerektirdiği şekilde davranması, aksi durumda başına çok kötü şeylerin geleceğinden korkmasından hatta her an bunu beklemesinden kaynaklanıyor.
Bu böyle olmasına böyle de, gelin görün ki bugün batıl olarak nitelenen saplantılardan bazılarının tarihsel kökeni araştırılacak olursa, bambaşka bir durum ile karşılaşma olanağı var.
İşin içinde iki etken var. Bunlardan biri doğrudan okült, öteki dolaylı okült.
Okült, ilke olarak bilim dışı ama bir zamanlar bilim dışı olan, okült sayılan çok şey bugün bilim içi oldu.
Tıp doktorları bilir. Tıp tarihi ilke olarak ikiye ayrılır. Pasteur’den önce ve sonra diye. Kuduz aşısı nedeniyle ez kalsın cadı diye yakacaklardı onu. Batıl olan hangisi?
Eski çağlarda birtakım bilgeler, insanların iyiliği için onlara bazı öğütler vermiş. Bunların çoğu bilgiye, deneyime ve akıl yolu ile yapılmış değerlendirmelere dayanıyor. Fakat bunlara uyması, bunları uygulaması beklenen kişilerin bilgisizliği, bunların ardındaki bilimsel gerçeklerin öğrenilip yaşatılmasına olanak vermemiş. Sonra bunlar birtakım varsayımsal nedenlere bağlanmış hatta dinsel inançlarla bağdaştırılmalarına da girişilmiş çünkü öylesi daha etkili sonuç veriyor. Asal gerekçeler unutulmuş, bunların yerine varsayımlar konulmuş. Sonra onlar da unutulup gitmiş, elde ne temeli ne de dayanağı olan bir saplantı kalmış.
Ancak şimdi ben bir bebeğin nazardan korunması için onun giysisinin bir köşesine nazar boncuğu bağladığımda beni bir batıla inanmış olmakla suçlarsanız, size gülerim. Çok meraklıysanız, size o nazar boncuğunun bebeği nazardan nasıl koruduğunu anlatırım.
Şimdi Ağustos ayındayız. Denize giriyorsanız Sam Yeli’nden korunmak için mayonuzun altına bir küçük demir çubuk bağlamanızı öneririm. Siz buna batıl deyip de geçtiğinizde. Sam Yeli çarmış olarak ve tedavi edilemeyecek cilt bozukluğuna yakalandığınızda gelip bana ağlamayın. Çok meraklıysanız, bunun da gerekçesi var.
Duvara dayanmış merdivenin altından geçmeyin. Başınıza bir uğursuzluk değil ama kaza gelebilir.
Çocuğu olsun diye Bilmemne Baba’nın Türbesi’ne giderek çapıt bağlayan gelini engellemeyin. Elbette kocasını bir ürologa gidip muayene olması için ikna edebilirsen çok daha iyi.
Siz batıl mı arıyorsunuz?... En başta gelen batıl, bir bakıma duadır; inanılmadan, içten gelmeden, gerçekten istemeden, usul yerini bulsun ve belki Tanrı benim günahlarımı bağışlar diye edilen dua. Ancak öteki türlüsü batıl değildir. Hatta bir ara bir başka başlık altında Sayın Ceycet toplu dua diye bir şey olmadığını söylemişti ki, vardır, üstelik bireysel duadan çok daha etkilidir aynı koşulla. Nitekim o içten gelme, gerçekten inanma ve isteme olmadığı içindi ki, bireyseli gibi toplusu da batıl olur duanın.
Şunu da bilelim: Toplumlarda batılın artması, halkın bilgisizliğinden bağımlı oluşundan yararlanan çıkar çevrelerinin işine gelir. Batıl ne kadar yaygın olursa, aklını ve gücünü kendi yararına kullanmayı başaran bir kişinin o toplum üzerinde egemenlik sağlaması, âdeta pençesine aldığı toplumu bireysel tutkularıyla çıkarları uğruna kullanması o ölçüde kolaylaşır.
Dolayısıyla batıl, bir bakıma, insanın hakkı olan özgürlüğü terk etmesi demektir.
Dolayısıyla batıl, olumsuz tutkuların doyuma ulaştırılabilmesi yolunda bir araç olarak kullanılır.