Öncelikle konu bağlamında fikirlerini paylaşan Sayın ADAM, karahan ve ceycet'e teşekkürlerimi sunarım. Sayın ceycet, ilk insanın Hz. Adem olamayacağını belirtmiş. Onu aydınlanan ilk insan olarak nitelemiş. Düşündüğümüzde, mantıklı geliyor. Zira eğer ilk insan olarak Adem kabul ediliyorsa, onun varoluşu bugünkü bilimsel bulgularla çelişiyor. Üstelik Adem ve Havva'dan bir de ensestliği meşru kılıyorsunuz. Sonra eşcinsellere sopa sallayan kurana, ensestlik hoşta eşcinsellik mi kötü diye sormazlar mı? Sorarlar elbet. Haliyle ilk insan Adem olunca, gerek bilimsel çelişmeler gerekse de bazı cinsel sorunlar baş gösteriyor.
Tüm bunlar üzerine sayın ceycet, kuranın roman gibi okunmaması gerektiğinden bahsediyor. Atatürk bile vakti zamanında şöyle dememiş mi:
"Türk'ler Arap'ların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arap dinini kabul ettikten sonra, bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların vesairenin Türk'lerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir şekilde tesir etmedi.. Bilakis, Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti, milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. Çünkü Muhammed'in kurduğu dinin gayesi milliyetlerin fevkinde şamil bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu. Bu arap fikri ümmet kelimesi ile ifade olundu. Muhammed'in dinini kabul edenler, kendilerini unutmağa hayatlarını Allah kelimesinin her yerde yükseltilmesine hasr etmeğe mecburdular. Bununla beraber, Allah'a kendi lisanında değil Allah'ın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve münacatta bulunacaktı. Arapça öğrenmedikçe Allah'a ne dediğini bilmeyecekti. Bu vaziyyet karşısında Türk Milleti bir çok asırlar ne yaptığını ne yapacağını bilmeksizin adeta bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kuran'ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler."
İşte gerek Sayın Atatürk gerekse de Sayın ADAM ve ceycet, haklılar. Sayın ceycet'den ben bir kanıt istedim. Ama o yanlış anlaşıldı. Sayın ceycet'den, Adem'in ilk insan ve peygamber olduğunu değil, aydınlanmış ilk insan olduğu kanısına nasıl vardığını sormak istemiştim. Galiba Sayın ceycet'de bunun üzerine yasak meyve ve sonrasını belirtecektir. Sonra başta da saydığım diğer sebepleri. Bunları bir arada düşününce, ben de sayın ceycet'e bu konuda katılabileceğimi belirtmek isterim.
Benim Sayın ADAM'a bir sorum olacak. Aslında daha önce o konuyla ilgili Sayın ADAM ile bir fikir alışverişi yapmıştık. Sayın ADAM dinlerin tam anlamıyla dogma kavramıyla değerlendirilemeyeceğini iddia ediyor. Bu iddiasında da anladığım kadarıyla dinlerin yoruma açık oluşundan ve onlara olan bakış açısının zaman içerisindeki değişebilirliğini kullanıyor. O halde "dogma" dediğimiz kavram, tam anlamıyla ne için geçerlidir? Dinleri de o sebeplerden ötürü dogma olarak değerlendiremeyeceksek, dogma kim oluyor? Kavram olmaktan öteye gidemiyor mu?
Aslında başka bir başlığın konusunu, burada sormak istemezdim. Fakat maymun konusundan yeterince dağıldığımız ve dogma kavramları kullanılmaya başlanınca, bu fırsatı kaçırmamak istedim. Eğer ki gerek buradaki gerekse de önceki yorumlarınızı yanlış anlamış ve yanlış iddialarda bulunmuşsam, şimdiden affınıza sığınırım.
Saygılarımla.