Sayın Alşah'ın belirtmiş olduğu üzere; benim zavallı insancıklara seslenişimden dolayı Forum üyelerinin gocunmasına gerek yok.
Gocunuyorlarsa, kendilerini o zavallı insancıklar kitlesinden sayıyorlar demektir. O da kendilerinin bileceği bir şeydir. İster karanlıkta oturmayı sürdürürler; ister aydınlığa doğru ilerlemeyi yeğlerler. Bu konuda ünlü bir öykü de vardır, bilirsiniz. Karanlıkta oturanlar mutludur; aydınlığa doğru ilerlemeye çalışanlar mutsuzdur ve mutluluğu yakalayamayacaklardır bir türlü.
Sakın bu Forumun sadece biz, buraya yazı yazan birkaç kişi tarafından izlendiğini sanmayın. Bu Forumda yazılanları her gün binlerce kişi okuyor. Zavallı insancıklar da işte o binlerce kişi arasında oldukça büyük bir kitle.
Bizim zavallı insancıklarla bir derdimiz, bir sorunumuz yok. Sayın Tij'in açıkça belirtmiş olduğu üzere, derdimiz, o zavallı insancıkları bu zavallılığa tutsak ederek, uydurmacalarla onları kandırıp bilgisiz kalmaya hatta bağnazlığa (kraldan çok kral yandaşı olmaya) yönlendirerek, böylece bu dünyada kendi maddi ve manevi çıkarlarını koruyanlarla.
Bilim her şeyi açıklayamıyor; doğru. Fakat siz de çok soruyorsunuz. Bilim eskiden de birçok şeyi açıklayamıyordu. Dinin, daha doğrusu din adamlarının açıklamalarına rağbet ediyordunuz. Özgür olmayı terk edip, kendinizi onların boyunduruğu altına sokuyordunuz.
Ancak zaman içinde bilim, onların sizi böylesine tutsaklık zincirlerine vuran dogmalarından birçoğunu birer ikişer yıktı.
Nitekim belki de bu nedenledir ki masonlar, loca toplantılarını yaptıkları mabetlerin girişindeki iki sütunun başlık altına yedi sıra zincir doladılar. Masonlar sonra mabetlerinin içinde devam ettiler dogmaları yıkmaya. Hangi dogmaları? Yok, yanlış bir şey sanmayın sakın, Masonluk doğrudan bilimle uğraşan ve bilim adımı yetiştiren bir kurum değil. Masonluk sadece mason yetiştiren bir kurum ve masonlar o mabette kendi bağnazlıklarından sıyrılarak kendi dogmalarını yıkmaya uğraşıyor.
Dogmalar yıkılmaya yüz tutunca, din kurumlarından biri diğerlerinden akıllı çıkıp, aralarına bilim adamlarını da kattığı bir araştırma kurulu oluşturdu. "Darwin Kuramı bizim dinimize aykırı değildir." diye bir fetva bile verdi. Oysa bilim adamları, gerçek bilim adamları, yanılgılarını ortaya seriyor. Nasıl yapmasınlar ki bunu. Charles Darwin'in ölümünün üzerinden bir yüzyıldan fazla süre geçti. Dinin dogmaları değişmez ama bilim değişir. 20. yüzyılda çok şey değişti, gelişti.
Bana deseler ki "Senin atan maymundur ama öyle herhangi bir maymun değil, aha şu maymundur." Çok sevinebilirim. Ancak henüz bunu diyemiyorlar. Korkarım diyemeyecekler de çünkü herhalde asıl ata ya da atalar çoktan evrilmiş ve nesilleri tükenmiştir.
İnsancıklar... Şu "atalar" sözcüğünü gelişigüzel etmiş değilim. Olası ki, insan tarih öncesinin tek bir canlısından türeme değildir. Bunun daha fazlasını söylemek ise benim değil, bilim adamlarının, bu konunun bilimsel bakımdan erişilmiş olan düzeyini bilenin işidir.
Bütün bunların yanı sıra şimdi ben o "kutsal kitap" denilen kitaplardaki öykülerde anlatılanları yadsıyor muyum? Özellikle "uyduruk" sözcüğünü kullanışımdan ötürü siz öyle mi niteliyorsunuz bunu? Öyleyse ben size bir başka şekilde anlatayım bunu:
2,5-3 yaşlarında bir çocuğunuz var mı?... Yok mu?... Yoksa, bir tanıdığınızın, bir akrabanızın, bir komşunuzun o yaşta bir çocuğu var mı? Vardır. Tanışmıyor musunuz? Gidip bir tanışın. Sonra da o çocuğa «Ben seni yerim.» deyin. Bakın, görün bundan sonra ne oluyor!
Siz de öylesini istiyorsanız 2,5-3 yaşlarında kalmayı sürdürün.
Sayın ceycet, büyüyen insanların o konulara nasıl baktığını, dolayısıyla büyük insanın küçük insanı yemesinin ne anlama geldiğini çok güzel belirtti. Benim yinelememe gerek yok.
Ancak…
Anlayana!... Anlayabilene!... Anlamak isteyene!... Anlamaktan korkmayana!...
Anlamak, insanın dünyasını yıkar. Bunu anlıyorum. O yüzden zavallı insancıklar diye sesleniyorum ya o kendi küçücük dünyalarını korumak için didinenlere.
Üstelik onlar hep bu dünyadaki değil, ölümden sonra öteki dünyadaki o mutlu ve müreffeh yaşamın hayaliyle yaşıyorlar bu dünyada. Bizim ise umurumuzda değil öteki dünya falan; biz bu dünyada arıyoruz barış ve mutluluğu; hem sadece kendimiz için değil tüm insanlar için (masonların dediği gibi). Peki o zaman umutları öteki dünyada olanlar niçin bu kadar çok ilgileniyor hem bu dünyanın nimetleri hem bizim yapıp etmelerimiz ile?... Başka koyunları da onların bacaklarından mı asacaklar yoksa o öteki dünyada?
Bana dert değil, benim gibi daha birçoklarına dert değil çünkü nasıl olsa biz koyun değiliz. Koyunlar düşünsün.
Maymun?
Olabiliriz.
Hiç olmazsa bugüne dek hiç kimse çıkıp da maymunları da oralarından buralarından astıklarını söylemedi. Güvendeyiz anlayacağınız!
Şimdi ben burada ne dedim, ne demek istedim?
Eh, o da anlayana, büyümek ve anlamak isteyene!