Sayın ADAM son yazısında art arda birkaç soru sorduğu için hepsini tek seferde açıklamam zor olur. Ama belki ünite ünite, kavram kavram ilerleyebiliriz. Çünkü tek seferde olursa kontrolü zor ve aynı zamanda uzun soluklu bir yolculuk olmuş olur. O da beni aşar.
Şüphe yok ki ‘özgürlük’ konusunu kendine en çok dert edinen ve bu konu üzerine en çok çalışma sunan üyemiz Sayın ADAM.
Ve ‘özgürlük’ konusunun özenle işlenmesi gerektiğini de bizden iyi bilir. Bu yüzden bu konuda fikir sunarken dikkatli olmak gerek.
Aslına bakarsak bu tür konular, yüz yüze konuşulunca daha faydalı oluyor, ancak o da imkanlarımız dahilinde olmadığından, ben konunun birkaç köşesinden tutup,daha da çok uzatmadan bazı şeyleri anlamlı hale getirmeye çalışacağım.
Açıklama yaparken de eminim ne kadar çabalasam da konunun ‘bam teli’ne basmakta parmaklarım güçsüz ve yetersiz kalacak.Yani söylemek isteyeceğim şeyler, tam olarak buraya yansıtılan şeyler olmayacak.. Bu yüzden bazı yerlerde çok basit gibi görünen, ama kütlesi aslında bana göre ağır olan bazı ifadelerin üzerinde durmak daha faydalı olur diye düşünüyorum.
Bu kavramlardan biri ise 'bedel'.
Bu kavramdan anlaşıldığına göre ; insan sahip olduğu özgürlükleri karşısında bir karşılık veya bir bedel ödemek zorunda kalıyor. Yani kişi özgürlüğü karşılığında bir nevi vergi ödüyor. Hani, gelirimiz oranında devlete vergi veriyoruz ya, özgürlükte de işte aynen öyle. Resmen onun için bazen mal ile bazen can ile bazen de gözyaşı ile haraca bağlanıyoruz gibi oluyor. Bu vergilerden kendimize ödediklerimiz bile oluyor.
Bu konu ile ilgili geçtiğimiz günlerde 'İnsan Kelimelerle Düşünür' adında bir kitap yazan arkadaşım ile kitabı üzerine öyle bir konuşma yapıyorduk.Sonra konu özgürlüğe de geldi. Düşünme ile ifadenin birbirini tamamlayan unsurlar olduğunu ve kelimelerin düşünce ve ifadedeki konumlarının birbirine çok yakın olup olmadığını tartıştık sonra..Zaten bu bilindik bir şeydi. Düşünce ile dil arasındaki köprüden de herkes geçmişti. O hususta ikimiz de düşünce ve kelime arasındaki bağı yadsımadık..Düşünme özgürlüğü yoksa düşünce özgürlüğü de yoktur ; ve düşünce özgürlüğü de yoksa ifade özgürlüğü ve söz özgürlüğü de yoktur dedik. Çünkü bize göre özgürlük bir bütündü ve kategorize edilmesi doğru değildi. Yani vicdan özgür değilse,düşünce özgür olamazdı. Düşünce özgür olmayınca da kalem de,kelam da asla özgür olamazdı.
Bir de arkadaş , özgürlüğü yapamadıklarımızın değil, yapabildiklerimizin oluşturduğunu söylüyordu. Örneğin ;ona göre benim özgürlük sınırım, bir din yaratamamaktan değil, istediğimde bir din yaratabilmekten geçiyordu. Şöyle düşün diyordu ; eğer ben bir şeyi yapabiliyorsam özgürlük o zaman konuşulur ; yapamadıklarım zaten benim değildir diyordu.
Bu kısmı pek anlamadım ama, haklısın der gibi, kafa salladım.
Oysa Stalin'in, ’kelimeler silahtır ve onların serbestçe dolaşmalarına izin veremeyiz,düşmanımızı silahlandırmayız’ gibi buna yakın bir sözünden yola çıkmıştık. Hatta bir ara birçok da alakasız caddelere sapmıştık. Sonra arkadaşla dedik ki ; konumuzu fazla sağa sola savurmadan şöyle ortak bir noktada buluşalım : 'Aslında bazı insanlar gücü yettiğince, kelimelerin ve düşüncelerin varlığına değil, asıl onların ifadeye dönüşmesine ve performansa bürünmesine düşman oluyor.' Çünkü düşünceyi kısmak zor olduğu için, adam sesi kısmak daha kolay diyerek, savunmasını bu şekilde yapıp sesi kısıyor. Ama sözü kısarken aynı zamanda düşünceyi de makasla ikiye bölüyor,önüne set çekiyordu.
Zararlı görülen herhangi bir kelime veya düşünce, insan içinde taşınırsa çok bedel ödetmiyor, ancak onları dışarı taşırmak konusu açıldığında; karşıdaki her kimse savunmasını bir saldırı şeklinde yaparak bizlere ağır vergiler ödetiyordu..Bir diğer deyişle şöyle :
Ortada bir sorun varsa; o da düşünceyi,sözü veya inancı taşımak değil,onları dışarıya taşırmaktı.
‘’Her kişiye her istediğimizi her şekilde söylemek, istediğimiz gibi hareket etmek, özgürlüğü okşayan değil, inciten şeylermiş demek.’’ diye de devam ettik sonra. Çünkü fikrimizce özgürlük halkası sadece bize ait olan tek bir halka değildi. Milyarlarca halkası vardı ve onların birbirine geçmemesi için mümkün olduğunca hassas olmak gerekirdi.
....
Sayın ADAM, bundan sonra eleyecek,sorular sormaya devam edecektir. Ben yorulduğum için burada bir ara verelim diyorum. Devam edilirse, dilim döndüğü,bilgim yettiği kadar bir şeyler gevelemeye devam edebilirim.