Ertesi Gün (3)
Kontrolör uyudu.
İş yoğundu.
Ve sıkıntılıydı.
İmtiyazlı birine ,
Düştüğü dalgınlıktan ,
Hata yapmıştı.
Özrünü diledi.
Aldı cevabı :
Ayak takımı.
Karşısındaki bir entellektüeldi.
Biz düşünmesek , yazmasak ,
Sizden geçmiş ,
Çocuklarınız adam olamaz dedi.
İçi cız etti adamın.
Felsefe yaptığı an ve oğlunun merakı.
Ses çıkarmamayı tercih etti.
O bir aydındı.
Mankeni kucağa oturtan.
Sonra birden mahallesinde aynı olayı yapan ,
-Kucak olayı-
Kişileri düşündü.
Herkes ahlaksız demişti ,
Televole izleyen.
Baktı ki kontrolör ,
İşe ara verdiğinde pekala felsefe yapıyordu.
Bir de herkesin içinde kucağa oturtabileceği bir manken olsa ,
Allah Allah ,
Aydınların kralı olurdu.
Güldü kontrolör.
Oğlu kimseyi kucağına oturtmamıştı.
Ama düşünceleri aydından daha güzeldi.
Hatta okulundaki edebiyat hocasından.
Oğlu içinde sıkıntılı bir gündü.
Edebiyat hocasıyla arası iyi değildi.
Edebiyat hocası ki Atatürkçü ,
Sürekli övünürdü benim babam yazdı ,
Doktor doktor kalksana ,
Lambaları yaksana
Dizelerini derdi.
Bugün de övündü mirasıyla.
Kontrolörün oğlu dayanamadı.
Arkadaşlarının sözüne inanarak ,
Hocasının kendisini hırsızlıkla ve kopyacılıkla itham ettiği günü hatırladı.
Hocasına yapmadım demişti ,
Hocası kötü bir bakışla sırtını dönmüştü.
İlkokulda da böyle bir hocası vardı.
Aynı olay.
O zaman çocuktu.
Atatürk'ün sözünü diyordu hocalar ,
Öğretmenlik kutsaldır.
İthama karşılık kısa bir yapmadımdan sonra
Sınıfta susmuştu.
Ama eve gelişi öyle olmamıştı ,
Dayanamadı boş kağıttan pankart hazırlayıp ,
Yazdı hocasının adını ,
Ayrımcı olarak.
Mahalleli güldü geçti.
Hiç hoca ayrımcı olur muydu ?
Anılar depreşti.
Dayanamamış bağırmıştı.
Bunu biz şiir olarak okuyoruz ,
Oysa bu bir tekerleme.
Okuduklarını da hatırlayarak ,
Tekerlemede dize görmedim dedi.
Hoca bozuldu.
Kızdı.
Sen ne bilirsin bu işleri dedi.
Hocası severdi öğrenciyi rezil etmeyi.
Abisi de müzik hocasıydı.
O da Atatürk'ün sanatçı olamazsınız sözünü söylerdi ,
Derse geç kalanların kıçlarına sopayla vururdu.
Kardeşine derdi böyle yapmalı ,
Terbiye için.
Kardeşi de zaten aynı fikirdeydi.
Bugünden bir gün önce ,
Kontrolörün oğlunu ,
Tahtaya kaldırtıp ,
Eğer nasıl yazılır diye sormuştu.
Hazmedemiyordu bu çocuk nasıl güzel kompozisyon yazıyor diye.
Ayrı bir özenle hata arardı.
Çocuk hatayı tekarladı.
Eyer yazdı.
Arkadaşı uyardı ,
Yumuşak g ile diye.
Hoca hazır eyeri görmeye ,
Kontrolörün oğlu atik.
Çizdi bir yay ,
Bir de tersini ,
Harf yumuşadı.
Hoca sertleşti.
Kendisine eyer takılmış gibi hissetti.
Kontrolörün oğlu ise bunu bir ayar olarak görüyordu.
O ayar ,
Ne ayardı hoca için ,
Bilezikten öte.
Ki ,
Kendisi kitap yerine ,
Bilezik alırdı.
Daha fazlası için ,
İnsan bu ;
Hocanın da anıları depreşti ,
Çıkardı kompozisyon kağıdını ,
Bakın dedi ,
Cümleye Ama ile başlamış ,
Arkadaşları gülmüştü.
Oysa en yüksek not onundu.
Sanki kendi yazdıklarını görmeyerek ,
Ama olmuşlardı.
Kontrolörün oğlu oturdu.
O da bozuldu.
Akşam eve gitti.
Anlattı babasına olayı.
Babası bilirdi hocayı.
Güldü acı acı.
Sonra uyudu.
Başladı rüya.
Hava alanındaki aydınla edebiyat tartışıyorlardı ,
Hararetli bir şekilde.
Aydın diyordu ,
Ama bağlaçtır.
Cümleye ama ile başlanmaz.
Ayak takımıdır o.
Tek başına anlam ifade etmez edebiyatta.
Kontrolör ebedi hayatında ,
Hiç bu kadar sinirlenmemişti.
Amma ve lakin diye sözüne başladı.
Aydın bekledi.
Kontrolör güldü.
Aydın amma ve lakinden anlamıştı karşı çıkacağını ,
Bağlaçlar birleşince aydın korktu.
İnsan bu ;
Daldı düşünceye.
Amma ve lakin diye çıkış ,
Devamlı kafasını düşüncelerle çalıştırıyordu.
Kontrolör güldü içinden.
Söz ona ait olunca ,
Ama ile de başlasa ,
Anlam kazanıyordu.
Anladı ,
İçinde bulunduğu durumun cümlesini başkasının yazdığını.
Çekti gitti.
Uyandı.
Tv'yi açtı.
Aydını gördü ,
Rüyasını hatırladı güldü.
Aydın ne anlatıyor diye bekledi.
Bir gün önce gördüğü kabusu anlatıyordu.
Kontrolör inanamadı ,
İyi ki bugün cuma gece tv yi açabildim dedi.
Erken kalkmaya gerek yoktu o gün.
İzinliydi ,
Cumartesi.