Buradaki ilk deyişe katılırım: Türk dili aslınca çok zengin bir dildir. Daha doğrusu çok zenginleştirilebilecek bir dildir. Yeter ki doğru kullanılması bilinsin.
Bunun için de okullarımızda Türkçenin doğru kullanımının öğretilmesi gerekiyor.
Ne yazık ki bunu çok yıllar önce genelde yitirmiş durumdayız. Günümüzde pek az sayıda ilk öğretim ve Türkçe öğretmeni, kendi öz dilini doğru dürüst kullanmayı biliyor.
Demek ki önce Türk dilini öğreteceklere bu bağlamda iyi bir eğitim vermek gerekiyor.
İşte bu yapılmadığı sürece yozlaşmanın önü alınamıyor. Sokak ağzındaki yozlaştırılmış sözcük ve terimler sanki Türk dilinin asal sözcük ve terimleriymiş gibi bir nitelik ediniyor.
Bunlardan yanlışlardan birini, -günümüzde giderek artan sayıda kişinin yaptığı gibi- bu başlık altında Türk dilinin zenginliğini savunan Sayın Etimolog da yapmış. O da Türk dilinde olmayan, olmaması gereken "sizler" diye bir çoğulun çoğulu yapay terimi kullanmaktan koruyamamış kendini.
Dil yerine iyi oturmazsa, bu gibi korugansızlıklar, daha da kötüsü kapılmalar egemen olur.
İşte tam şu egemen sözcüğünü kullanınca aklıma çok yıllar önce tanık olduğum bir olay geldi. Yılını anımsayamıyorum ama sanırım 1960'lı yıların sonu ya da 1970’lerin başı gibiydi. Orhan Hançerlioğlu sizin için bildik bir kişidir değil mi?... İşte onunla o sıralarda tanışmıştık. (Daha önce ben onu sadece kısa romanları ve radyodaki söyleşilerinden bilirdim.)
Orhan Hançerlioğlu Türk Dil Kurumu üyesiydi. Çok eski bir arkadaşıyla söyleşiyordu. Ben tanık oldum. (Arkadaşının adını sormayın. Bilmiyorum.) Bu söyleşi sırasında Orhan Hançerlioğlu ikide bir arkadaşının kullandığı Osmanlıcadan kalma eski dildeki sözcüklerini düzeltiyordu. Sinir bozucu bir durum… Sonunda arkadaşı patladı. “Yahu Orhan, senin şu dediğine bakılırsa ben şimdi Çamlıca tepesi Boğaz’a egemendir mi diyeceğim?” dedi.
Orhan Hançerlioğlu anında yanıt verdi: “Hayır, sakın öyle deme. Olmaz!. Çamlıca tepesi Boğaz’a hakimdir diyeceksin. Fakat bu tümceyi böyle demek yerine başka bir biçime getirerek de söyleyebilirsin. Örneğin Çamlıca tepesi Boğaz’ın tümünü görür dersin. Aslında görmez ya, söz gelimi…”
Türk dilinin zenginliği, gerek Arapça ve Farsça’dan Anadolu batısında kullanılan Türkçeye girmiş ya da sokuşturulmuş sözcüklerle zengin gibi görünmesine karşın, asıl zenginliğinin sırrı orada değil, dilbilgisinde (gramerinde), sözcük türetme yapısındadır. (Bakın, burada sır sözcüğünü kullandım. Bilerek. Çünkü bunun yerine giz ya da gizem sözcüğünü getiremezsiniz. Olmaz! Yaparsanız, ne dediğinizi anlatamazsınız. Ya hiç anlaşılamaz ya da yanlış anlaşılır.)
Türk dilmine zaman içinde çok sözcük ve terim yerleştirilmesine girişildi. Kuşkusuz bunun öncülüğünü Türk Dil Kurumu yaptı; (iç yapısının gerçekten de buna elverdiği dönemde ve Türk Tarih Kurumu ile birleştirilmesinden önce) Türk aydınları ile aydın eğitimcilerimiz de ellerinden geldiğince bunun pratiğine destek verdi. Kimi sözcük ve kavramlar tuttu; kimisi tutmadı. Kimisi bir anda yozlaşıverdi.
Şu yozlaşmış sözcüklerden biri de Türk Dil Kurumu’nun üretip sunduğu “yaşantı” sözcüğü idi. Orhan Hançerlioğlu bu sözcüğün yozlaşmasından çok yakınırdı çünkü emek verenlerinden biriydi. Bir ara, “Toplum bir sözcüğü başka biçimde benimsedi miydi artık onu kurtaramazsın.” demişti. Bunun böyle olmaması için, kullanıcıların fiil köklerini ve fiili isim kipine dönüştüren eklerin işe yarayışlarını bilmesi gerekiyor. (Buradaki örnek yaşa ile tı; arada standart n harfi var. Benzer sözcükler: silinti, kazıntı, çalıntı vb.)
İşte bu nedenle de Sayın Etimolog’un önerilerinden kimisi olur belki ama kimisi olmaz. Sayın Etimolog gerçekten etimolog ise bunu benden çok daha iyi bilmeli. Hele hükeç gibi bir sözcük hiç olmaz çünkü Sayın Etimolog da çok iyi bilir ki, Türk dilinde kullanılan bir isim kipine dönüştürme eki, ancak Türkçe bir kök ile geçerlidir. Bu bakımdan önce hükm yerine yargı kökü getirilir, sonra araç gereçten benzeti ek olarak ç harfini kullanabilirsiniz.
Sayın Etimolog’un yazısında bundan sonrasına hiç değinmemek daha iyi. Umarım kendisi orada yaptığı bağdaştırma/benzeştirme yanlışlarını çözümler. (Örneğin toilette sözcüğünden Türkçeye dönüştürülmüş tuvalet ile asil kökünün Türkçe olmayan et ekiyle asalet haline getirilişinin karşılaştırılması gibi.)
Türk dilinin önemli sorunlarından biri de kimilerinin bilimselliğe ve bilgiye dayanmayan özentisi…