~~~~~~~~~~~~
Padişah ol, yokluk halkasına gir de; 
Yıkan, kirin pasın kalmasın gönülde. 
Meyhaneye ermeğe gelince biri 
Kendini bil de ne yaparsan yap de. 
~~~~~~~~~~~~
Toprakla karışıp bulanmamış bir can 
Sana konuk geldi bir temiz dünyadan. 
Otur, bir kadeh şarap iç kendisiyle, 
Sana iyi geceler deyip kaçmadan. 
~~~~~~~~~~~~
Ne yazık, pişmiş ekmek çiğlerin elinde; 
Ne yazık, çeşmeler cimrilerin elinde. 
O canım Türk güzeli kömür gözleriyle, 
Çaylakların, uğruların, eğrilerin elinde. 
~~~~~~~~~~~~
Dünyaya geldiler, coşup taştılar; 
Güldüler, eğlendiler, anlaştılar; 
Bir kadehte sızıverdiler bir gün 
Ölüm uykusunda kucaklaştılar. 
~~~~~~~~~~~~
Bilir misin, yüceler yücesi Tanrı, 
Şarap ne zaman çoşturur içenleri? 
Pazar, pazartesi, salı, çarşamba, perşembe, 
bir de cuma, cumartesi günleri. 
~~~~~~~~~~~~
Yaşamak elindeyken bugüne bugün, 
Ne diye bırakır, yarını düşünürsün? 
Geçmiş, gelecek, kuru sevda bütün bunlar; 
Kadrini bilmeğe bak avucundaki ömrün. 
~~~~~~~~~~~~~~
Toprak olup gitmişlere sorarsan 
Ha gavur olmuşsun ha müslüman. 
Kimler bu dünyada eğlenmemişse 
Ötekinde yalnız onlar pişman. 
~~~~~~~~~~~~~~
Ey garip kuş! Bu yıldızlar darı sana; 
Elest günü canı sen verdin insana. 
Dünyayı gören büyülü bir kadeh varmış: 
O kadeh sende, başka yerde arama. 
~~~~~~~~~~~~~~
Bu zamanda az dostun olsun, daha iyi. 
Herkesle uzaktan hoş beş edip geçmeli. 
Can gözünü açınca görüyor ki insan 
En büyük düşmanıymış en çok güvendiği. 
~~~~~~~~~~~~~~
Feleği döndürebilir misin muradınca? 
Ne çıkar gök yedi kat değil sekiz katsa? 
Er geç toprağa karışıp gidecek gövdeni 
Ha ovada kurt yemiş, ha mezarda karınca. 
~~~~~~~~~~~~~~
Bak, gül yeşiller, sevinçler içinde; 
Arar bulamazsın gelecek perşembe. 
İç şarabını, gül kokla, yeşil topla: 
Toprak oluvermeden gül de yeşil de.
~~~~~~~~~~~~~~
İnsan çeker çeker de sonra hür olur; 
İnci sedef zindanlarda yuğrulur. 
Paran pulun yoksa bugün, sağlık olsun: 
Bugün boş duran kadeh yarın doludur. 
~~~~~~~~~~~~~~
Gençlik bir kitaptı, okuduk bitti; 
Canım bahar geçti çoktan, kış şimdi. 
Hani sevincin, o cıvıl cıvıl kuş? 
Nasıl, ne zaman geldi, nasıl gitti?
~~~~~~~~~~~~~~~~
Her gün biri çıkar, başlar ben, ben demeğe, 
Altınları gümüşleriyle övünmeğe. 
Tam işleri dilediği düzene girer: 
Ecel çıkıverir pusudan: Benim ben, diye. 
~~~~~~~~~~~~~~
Can verinceyedek bu çorak yerde 
Dertten başka ne geçer ki eline? 
Ne mutlu çabuk gidene dünyadan; 
Hele bu dünyaya hiç gelmeyene! 
~~~~~~~~~~~~~~
Yerleri yapmış, gökleri kurmuşsun ama, 
Sensin bunca gönülleri yakıp yıkan da. 
Ne kızıl dudakları, ne altın saçları 
Almışın süprüntüler gibi kara toprağa. 
~~~~~~~~~~~~~~
Dostum, olan olmuş, vahlanma boşuna; 
Dünyayı kara zindan etme başına. 
Yaşamana bak, elinden tek gelen bu: 
Olacakları danışan var mı sana? 
~~~~~~~~~~~~~~
Sevgilim, ömrü derdim gibi bitmeyesi, 
Bu sabah bütün cömertliği üstündeydi. 
Bir göz atıverdi bana geçip giderken: 
İyilik et denize at mı demek istedi? 
~~~~~~~~~~~~~~
Gül de şarab da bilene güzel gelir; 
Sarhoş olmayan için sarhoşluk nedir? 
Cebi boş gönlü dolu olmayan kişi 
Her şeyden geçmenin tadını ne bilir? 
~~~~~~~~~~~~~~
Yapma diyorsun; yapmamak elimde mi? 
Sen al demişin; nasıl çekerim elimi? 
Hem yap hem yapma demek seninki bana 
İnsaf: Kadeh devrilir de dolu kalır mı? 
~~~~~~~~~~~~~~~~
Bu dünya iki kapılı bir han, 
Girdi mi dertlere düşer insan. 
Tanınmadan yaşamak en iyisi: 
Elinde olsa da hiç doğmasan. 
~~~~~~~~~~~~~~
Kim görmüş o cenneti, cehennemi? 
Kim gitmiş de getirmiş haberini? 
Kimselerin bilmediği bir dünya 
Özlenmeye, korkulmaya değer mi? 
~~~~~~~~~~~~~~
Ne mutlu adı sanı bilinmeyene; 
İpeklere, kürklere bürünmeyene; 
Anka gibi iki dünyadan da geçip 
Bu viranede baykuşa dönmeyene. 
~~~~~~~~~~~~~~
Yok olmamış varlık var mı bir tek? 
Herşey bir gün, dağılıp gidecek. 
Öyleyse vara yoğa ne bakarsın? 
En iyisi yoku var, varı yok bilmek. 
~~~~~~~~~~~~~~
Sevgili, bir başka güzelsin bugün; 
Ay gibisin, pırıl pırıl gülüşün. 
Güzeller bayram günleri süslenir: 
Seninse bayramları süsler yüzün. 
~~~~~~~~~~~~~~
Öldük, dünyayı şaşkın bırakıp gittik; 
Yüzlerce incimiz vardı delinmedik. 
Sersemliği yüzünden bilgisizlerin 
Renk renk düşünceler kaldı söylenmedik. 
~~~~~~~~~~~~~~
Kendimden geçtikçe gelirim kendime, 
Alçalırım çıktıkça yüksek yerlere. 
En garibi, içmeden sarhoşum da ben, 
Ayılırım her kadehi devirdikçe. 
~~~~~~~~~~~~~~
Ben içerim, ama sarhoşluk etmem: 
Kadehten başka şeye el uzatmam. 
Şaraba taparmışım, evet, taparım: 
Ama senin gibi kendime tapmam. 
~~~~~~~~~~~~~~
Şeyh fahişeye demiş ki: - Utanmaz kadın; 
Her gün sarhoşsun, onun bunun kucağındasın. 
Doğru, demiş *, ben öyleyim; ya sen? 
Sen bakalım şu göründüğün adam mısın? 
~~~~~~~~~~~~~~
Dün gece usul boylu sevgilim ve ben, 
Bir kıyıda gül rengi şarap içerken; 
Sedefli bir kabuk açıldı karşımızda; 
Sabah müjdecisi çıkıverdi içinden. 
~~~~~~~~~~~~~~
Dinle dinsizliğin arası bir tek soluk; 
Düşle gerçeğin arası bir tek soluk. 
Aldığın her soluğun değerini bil 
Bütün yaşamak macerası bir tek soluk.
~~~~~~~~~~~~~~
Bir put demiş ki kendine tapana: 
Bilir misin niçin taparsın bana? 
Sen kendi güzelliğine vurgunsun: 
Ben ayna tutar gibiyim sana. 
~~~~~~~~~~~~~~
Biz aşka tapanlarız, müslüman değil; 
Cılız karıncalarız, Süleyman değil; 
Biz eskiler giyen benzi soluklarız: 
Pazarda sırma satan bezirgan değil. 
~~~~~~~~~~~~~~
Nerdesin? Sana baş kaldırmışım işte; 
Karanlık içindeyim, ışığın nerde? 
Cenneti ibadetle kazanacaksam 
Senin ne cömertliğin kalır bu işde? 
~~~~~~~~~~~~~~
Gerçek erenlere güzel çirkin, hepsi bir; 
Sevenler için cennet, cehennem, hepsi bir; 
Kendini veren ha ipekli giymiş, ha çul; 
Yastığı ha pamuk olmuş ha diken, hepsi bir.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~