İngiliz araştırmacı yazar David Icke’ye göre Sümer toplumunun gelişmesi ve en üst seviyeye çıkması, Mars’tan geldiği iddia edilen Aryan ırkın, Kafkas dağlarından Ortadoğu bölgesine doğru ilerlemesi ile mümkün olmuştu. Gerçekten de Sümer, Mısır ve Indus Vadisinde aniden çok ileri uygarlık seviyesinde toplumlar ortaya çıkmıştı.
Bugün dünyayı kontrol eden kardeşlik örgütlerinin kökeni Babil’in Aryan rahiplerine kadar uzanmaktadır.
Eski yazılara ve efsanelere göre, Babil’in kurucusu Nemrud’du. Güçlü Tiran Nemrud, bir dev olarak tasvir edilir. Arap inançlarına göre, Baalbek (Lübnan) deki herbiri 800 tonluk üç taşı ve ilginç yapıları inşa eden veya ettiren Nemrud’du. Nemrud ve karısı Kraliçe Semiramis “Titanlar” diye bilinen bir kan bağından geliyorlardı. Bu devler veya Titanlar ırkı, Nuh’un soyundan geliyordu. Enoş kitabında tasvir edilen bebek, aşırı beyaz teni ile “Gözetleyici insan melezi” bir yaratıktı.
Bu ‘Gözleyenler’, Enoş kitabı ve Jubilee’ler kitabı gibi doğruluğu tartışmalı Yahudi kökenli kitaplarda yer alırlar. İbrani rivayetlerine göre, onların torunları İbranice bir sözcük olan ve ‘düşmüş olanlar’ veya ‘düşenler’ anlamına gelen “Nefilim”dir. Aynı kelime Yunancaya ‘Gigantes’ veya ‘Devler’ olarak çevrilmiştir.
Nemrud ve Semiramis, biraderlik örgütü için -günümüze kadar- muhtelif isimler ve sembollerle anılan anahtar tanrılar olarak kaldılar. Nemrud bir balıkla, Semiramis ise bir balık ve güvercinle sembolize ediliyordu. Semiramis aynı zamanda Sümer Tanrıçası Ninkurşag’ı temsil ediyordu. Nemrud Afrika’daki Dogon kabilesi’nin yarı-insan yarı-balık tanrısıydı.
Kraliçe Semiramis bir balıkla sembolize ediliyordu, çünkü Babilliler balığın bir afrodizyak olduğuna inanıyorlardı. Bu sebepten Semiramis Babil’de “Aşk Tanrıçası” oldu. İlginçtir ki, Hıristiyan dini sembolizmi ve mimarisinde “balık” önemli bir yer tutmaktadır. “Kutsal Ruh” olarak Semiramis’in zeytin dalı tutan bir güvercin olarak resmedildiğini görüyoruz.