BİZ olmak için bir başkasına, bir başka yere ihtiyacımız yok ki!
Kurtuluş mücadelesinde silah mı vardı? Erzak mı vardı? Cephane mi vardı? Para mı vardı? ki bütün Ulus birleşti...
Sadece bu millete bu ulusa net ve tek bir soru sormak gerekiyor. Mustafa Kemal Atatürk o soruyu 1920 tarihinde belirtmiş:
Ben her kerameti Meclisten bekleyenlerdenim. Bir devreye yetiştik ki onda her iş meşrû olmalıdır. Millet işleri de ancak millî kararlara istinad etmekle, milletin hissiyat-ı umumiyesine tercüman olmakla hâsıldır. Milletimiz çok büyüktür. Hiç korkmayalım. O, esaret ve zillet kabul etmez. Fakat onu bir araya toplamak ve kendisine ‘Ey Millet, sen esaret ve zillet kabul eder misin?’ diye sormak lâzımdır. Ben, milletin vereceği cevabı biliyorum... Bizim bildiğimiz hakikatler milletçe de tamamen malûm olunca, onun kararlar bahsinde de bizim gibi düşüneceği neden kabûl edilmemelidir? Ben, bilâkis milletin bu hususta daha salim, daha kat'i kararlar vereceğine kaniim.
Bu topraklar ki nice savaşlar, acılar, kötüler ve kötülükler görmüş.Bu topraklar ki bu savaşlara nice kahramanlar nice iyiler nice iyilikler üretmiş.
Bu toprakları kötülük, art niyet, fesatlık ve kan ile elde edebileceğini sananlar mutlak ve kesin bir yanılmanın sembolleri olacaklardır, aynı geçmişte deneyip yok olanlar gibi.
Tarihimizi tetkik ediniz. Türk’ün çektiği bütün felâketler, maruz kaldığı tehlikeler ve musibetler hep kendi öz benliğini, millî varlığını ihmâl ederek nereden geldikleri ve ne oldukları, hangi nesle mensup bulundukları belirsiz bir takım kimseleri kendilerine reis tanıyarak onların şuursuz bir vasıtası olmak mevkiine düşmüş olmasındandır. (Kılıç Ali, Atatürk’ün Hususiyetleri)
Bazen yeniden doğrulmak, ayakta daha dik daha sert kalmayı öğrenmek için düşmemiz gerekir. Silkinip kendimize geldiğimizde, geçmişimize bakıp sahip olduğumuz gücün farkına vardığımızda ve BİR olduğumuzda aslında ne kadar güçlü BİZ olduğumuzu anladığımızda zaten bütün kötüler ve kötülükler sonlanacaktır.
Ben batı milletlerini, bütün dünyanın milletlerini tanırım. Fransızları tanırım, Almanları, Rusları ve bütün dünyanın milletlerini şahsen tanırım ve bu tanışmam da harb sahalarında olmuştur, ateş altında olmuştur. Ölüm karşısında olmuştur. Yemin ederek size temin ederim ki, bizim milletimizin manevî kuvveti bütün milletlerin manevî kuvvetinin üstündedir. 1920 (Atatürk'ün S.D. I, S. 81)
Saygılarımla