Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: İbn Tufeyl'in Hayy İbn Yakzan Eseri  (Okunma sayısı 2632 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 20, 2017, 09:42:00 ös


 İbn Tufeyl, Endilüs Emevilerinin baş kenti olan  Gırnata yakınlarında Vadiü’l-Aş’ta 1106’da doğan , 1186’da Marakeş’te ölen  Arap asıllı bir İslam alimidir.  İşraki felsefesinin Endülüs’teki en önemli temsilcilerinden biri olan İbn Tufeyl,  devrinin meşhur İslam alimi  olan İbn-i Bacce ‘nin öğrencisidir.

 Aynı zamanda bir hekim olan İbn Tufeyl, astronomi ile de meşgul olan önemli bir  Mutasavvuf tur. İbn Tufeyl’in düşünceleri Farabi ve  İbni Sina gibi İslam alimleri ile kendinden önceki  mutasavvufların düşüncelerinin özlerinden oluşmaktadır.

Hayy İbn Yakzan adlı eser, İbn Tufeyl’in  hikâye türünde  yazılmış  felsefî  bir  eseridir.  Hayy kelimesi “yaşamak, diri ve canlı olmak” anlamına gelen hayât (hayevân) kökünden türeyen bir  sıfat olup “diri olan, yaşayan”  anlamına gelmektedir.

İbn Tufeyl'in yazdığı 'Hay bin Yakzan' ya da 'Esrarü'l-Hikmeti'l-Meşrikiye, adlı eser, İbn Sînâ’nın başlattığı ve İbn Tufeyl, Şehâbeddin es-Sühreverdî gibi filozofların sürdürdüğü hikâye türünde felsefî eser verme geleneği,   felsefe ve tasavvufi  öğretileri  sembolik bir dille ifade ederek daha iyi kavranmasını  sağlamak düşüncesi ile yazılmış, alegorik  bir romandır. 

 İslam ve divan edebiyatında daha  sonraki yüzyıllarda çok sık göreceğimiz  mesnevilerin pek çoğundaki gibi  soyut felsefî  tasavvufi kavramların somut kişi, nesne ve olaylarla temsil edilerek anlatıldığı bir eserdir.

Hayy İbn Yakzan ve Özeti

İbn Tufeyl,  Hayy İbn Yakzan  adlı eserini yazarken   İbn-i Sina’dan, yazmış olduğu eserlerinden ve düşüncelerinden oldukça etkilenmiş,  Hayy İbn Yakzan,  Absal ve Salaman karakterlerinin  ve oluşturdukları vaka düzeni içinde ,  islam felsefesinin  öğretilerini  aktarmıştır.

Hayy İbn Yakzan  Hint adalarından birisinde, anasız babasız , bir şekilde  dünyaya gelmiş,  bu adada  bir ceylan  tarafından amzirilerek,   vahşi doğada, hayvanlarla beraber  büyümüştür. Anne ceylan yavru Hayy’ı sütü ile  besler. Hayy annesini taklit edip onun gibi sesler çıkarmakta ve onun gibi hareketler yapmaktadır.  Ama Hayy zamanla hem annesinden hem de etrafta gördüğü diğer hayvanlardan farklı olduğunu anlamaya başlamıştır.  Hayy çevresine baktığında diğer canlılardan farklı olduğunu doğadaki anne-yavru benzerliğinden harektle ceylan a hiç benzemediğini fark etmiştir .

 Hayy, dogadaki  diğer canlıların  doğaya karşı savunma mekanizmalarının güçlü  kendisinin ise zayıf ve savunmasız kaldığının farkındadır.  Ama  hayvanlardan üstün bir akla sahip olduğunu anlayıp  onlara karşı üstünlük kurmaya başlar.

Sekiz yaşına geldiğinde Hayy “utanma” duygusunu fark edip  avret yerlerini örtmeye basit aletler yapmaya başlamıştır. Anne ceylan yaşlanmış , Hayy besleme sırasının kendine geldiğini anlayarak  anne ceylana bakmaya başlamıştır ama   Anne ceylan ölür. Ölümü bilmemeyen Hayy anne ceylanın öldüğünü anlayamaz, çünkü ölümü bilmemektedir.  Hayya,  anne ceylanı iyileştirmek için ölü vücudunun üzerinde araştırmaya koyulur. Annesini hareket etmekten alıkoyan  şeyi bulmak ister.   Çürüyüp kokmaya başlayan  anne ceylanın cesedi üzerinde  canlılarda olan şeyin ne olduğunu düşünmeye , canlıları hareket ettiren temel  bir  neden  ruhun işaretlerini anlamaya başlamıştır.

Issız adada  insanlardan ve cemiyetten uzak   bir vahşi olarak büyüyen Hayy,   ateşin hem yakıcı, hem aydınlatıcı ve hem de ısıtıcı gücünü fark etmeye başlar.  Hayy bir balığı ateşete pişirdiğinde ateşin balığa lezzet verdiğini görmüş, ısı, lezzet ve yakıcılık ile canlılık arasında alakalar aramaya başlamıştır.

Hayy hayvanları gözleyerek deriden  ayakkabı, kıllarından ip, boynuzlarından alet, kemiklerinden eşya taşlardan ve ağaçlardan silahlar yapmaya başlar. Canlı ve cansızları gözlemleyen Hayy  onlarına aralarındaki benzeyen, ortak ve farklı yanları görmüş,   canlı veya cansız her şeyi yaratan bir varlığın olması gerektiğini,  her şeyin doğum , yaşam ve ölüm çizgisinde   dönüşümler geçirip geldiği hale döndüğünü fark etmiştir. Varlııkların hepsinin bir birliğe gittiğini keşfeden Hayy,  Hakikat’i  ve varlığın sırrını keşfetmek istemektedir.

Her canlının  tek bir ruhun parçası olduğunu düşünmeye başlayan  bir bütün  varlığın  tüm evreni görmesi gerektiğini düşünmeye başlar. Doğan , üreyen ve çürüyen canlı cansız  tüm varlıklar ile organlarının bir bütünün parçası olduğuna inanmıştır. Evrendeki her şey bir bütünün parçasıdır. Her varlık  bir büyük bilincin parçasıdır ve  her şey ondan gelip geri ona  dönmektedir.

Maddi alemde doğan , yaşayan ve ölen  canlı cansız her varlığın mutlaka bir sonu vardır. Cansız cisimlerde dahi  sürekli bir değişim ve  birbirlerine dönüşüm olmaktadır. O halde canlı ya da cansız alemde var olan her şey  aslında Bir’dir. Ama sonlu olan  her varlığın zamandan , mekandan ari ;  başı ve sonu olmayan mutlak  varlık tarafından yaratılmak zorundadır.   Var olan bir nesne varsa yaratanı olmalıdır.  “Hayy  biçimden kaynaklandığını sandığı etkilerin,  biçimden değil, biçimi araç gibi kullanan bir Varlık’tan olduğunu anlamıştır. Bu “Varlık”, bütün varlıkların varoluş nedeni ve ilkesidir. “[9] Neseneleri gözlemleyen Hayy, en kötü cisimlerde  bile sonsuz güzellikler, yaratıcının eseri olan işaretler ve  tecelliler olduğunu fark etmiştir. O halde alemde iyi kötü, güzel çirkin yaralı yararsız diye bir şey yoktur. Canlı veya  cansız  her nesne yaratıcının bir parçası olduğuna göre , varlıkları  iyi, kötü, güzel veya çirkin olarak  sınıflandırmak anlamsızdır.

Issız adada hayatı, alemi, yaratanı  ve amaçlarını düşünmekten başka işi  olmayan Hayy  elli yaşına  geldiğinde  Hayy’ın yaşadığı adaya Absal adında biri gelir. Absal bütün malını mülkünü yoksullara dağıtarak sakin bir adaya  yerleşip kendi başına yaşamaya karar veren   bir sufîdir.

Absal bir takım işaret ve sembollerin anlamlarını  anlamak isteyen  ve bunları arayan biridir.  Absal’ın şehirde kalan arkadaşı Salaman ise, gündelik ibadetlerini yerine getiren , İlahi tebliğin kendisine verdiği kadarıyla yetinen bir dindar olduğu için Absalla birlikte gelmemiştir.

 Hayy ile Absal, yakınlaşmaya başlar.  Absal, Hayy’a konuştuğu dili ve beşeri hayatı öğretmiş , Hayy ise Absal’ın öğrettiği herşeyi önceden  keşfettiğini fark etmiştir.  Absal’ın iman ettiği  din ile öğretileri kendisinin düşünerek  anladığı şeylerin farklı  anlatımları olduğunu anlamış ve Absal’a anlatmıştır. Ama Hayy, Peygamber öğretilerini de idrak edince her şeyi yeniden ve daha düzenli anlamaya başlamıştır. Absal’ın dini ile kendi keşiflerinin aynı şeyler olduğunu ama Peygamber öğretileri ile kendi keşiflerinin birleştiğinde her şeyin daha açık ve seçik hale geldiğini de görmüştür. Fakat Peygamber öğretisinden öğrendiği gayb alemi ve öteki dünya anlatımları  sarih değildir.

Hayy , Absal’ın geliği dünya ve insanlık alemini görmek için yanıp tutuşmakta ama Absal ise geldiği yere  gitmek istememektedir. Hayy en sonunda Absal’ı ikna eder ve  şehre giderler. Absal’ın arkadaşı Salaman şehirde yöneticidir. İlk  anlarda insanlar Hayy’a çok ilgi duymuş ,onun yanına gidip sohbetlerini dinlemiş ona  iyi davranmışlardır.  “Anlattıkları  gündelik, geleneksel ve sosyal  hayata ters düştükçe  insanlar Hayy’dan kopmaya o ne yaparsa tersini yapmaya başlamışlardır. 

Sonuçta Hayy ve arkadaşı Absal adaya geri dönerek ölünceye kadar burada yaşamaya karar verir. 


ESER HAKKINDA BİBLİYOGRAFYA

İbn tufal en Hayy İbn Yakzan  Simon Oakley tarafından 1708 yılında İngilizce'ye çevrilmiş eserin önsözünü vAS Fulton  yazmıştır. tarafından, bir girişle, revize edilir. Londra: Chapman and Hall, 1929.Felsefi Tale: İbn Tufeyl en Hayy İbn Yakzan Lenn Evan Goodman tarafından giriş ve notlar ile çevrilmiştir. New York: Twayne, 1972; Soul Journey: Hai bin Yaqzan Hikayesi Riad Kocache tarafından tercüme. Londra: Octagon, 1982; İki Endülüs Filozoflar , Jim Colville tarafından giriş ve notlar ile çevrilmiştir. Londra: Kegan Paul, 1999;  kısaltılmış Ortaçağ İslam Felsefi Yazılar Muhammed Ali Khaldidi tarafından düzenlendi. Cambridge: Cambridge University Press, 2005.

Eser dilimize de çevrilmiş ve basılmıştır.



    [1] http://www.hermitary.com/solitude/ibntufayl.html
    [2] T.Suat Demren , Hayy Bin Yakzan, http://www.derindusunce.org/2008/07/11/hayy-bin-yakzan/
    [3] http://www.hermitary.com/solitude/ibntufayl.html
    [4] http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0bn-i_Tufeyl
    [5] http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0bn-i_Tufeyl
    [6] http://www.hermitary.com/solitude/ibntufayl.html
    [7]Şahamettin Kuzucular , Robenson Crusoe Romanı Hakkında,http://www.edebiyadvesanatakademisi.com/forummesaj/684-
    [8] http://www.edebiyadvesanatakademisi.com/edebiyad/313-tasavvufun_maksadi_dusuncesi_ve_vahdet_i_vucut.html
    [9] T.Suat Demren , Hayy Bin Yakzan, http://www.derindusunce.org/2008/07/11/hayy-bin-yakzan/

Sen Özelsin