İbn Tufeyl, Endilüs Emevilerinin baş kenti olan Gırnata yakınlarında Vadiü’l-Aş’ta 1106’da doğan , 1186’da Marakeş’te ölen Arap asıllı bir İslam alimidir. İşraki felsefesinin Endülüs’teki en önemli temsilcilerinden biri olan İbn Tufeyl, devrinin meşhur İslam alimi olan İbn-i Bacce ‘nin öğrencisidir.
Aynı zamanda bir hekim olan İbn Tufeyl, astronomi ile de meşgul olan önemli bir Mutasavvuf tur. İbn Tufeyl’in düşünceleri Farabi ve İbni Sina gibi İslam alimleri ile kendinden önceki mutasavvufların düşüncelerinin özlerinden oluşmaktadır.
Hayy İbn Yakzan adlı eser, İbn Tufeyl’in hikâye türünde yazılmış felsefî bir eseridir. Hayy kelimesi “yaşamak, diri ve canlı olmak” anlamına gelen hayât (hayevân) kökünden türeyen bir sıfat olup “diri olan, yaşayan” anlamına gelmektedir.
İbn Tufeyl'in yazdığı 'Hay bin Yakzan' ya da 'Esrarü'l-Hikmeti'l-Meşrikiye, adlı eser, İbn Sînâ’nın başlattığı ve İbn Tufeyl, Şehâbeddin es-Sühreverdî gibi filozofların sürdürdüğü hikâye türünde felsefî eser verme geleneği, felsefe ve tasavvufi öğretileri sembolik bir dille ifade ederek daha iyi kavranmasını sağlamak düşüncesi ile yazılmış, alegorik bir romandır.
İslam ve divan edebiyatında daha sonraki yüzyıllarda çok sık göreceğimiz mesnevilerin pek çoğundaki gibi soyut felsefî tasavvufi kavramların somut kişi, nesne ve olaylarla temsil edilerek anlatıldığı bir eserdir.
Hayy İbn Yakzan ve Özetiİbn Tufeyl, Hayy İbn Yakzan adlı eserini yazarken İbn-i Sina’dan, yazmış olduğu eserlerinden ve düşüncelerinden oldukça etkilenmiş, Hayy İbn Yakzan, Absal ve Salaman karakterlerinin ve oluşturdukları vaka düzeni içinde , islam felsefesinin öğretilerini aktarmıştır.
Hayy İbn Yakzan Hint adalarından birisinde, anasız babasız , bir şekilde dünyaya gelmiş, bu adada bir ceylan tarafından amzirilerek, vahşi doğada, hayvanlarla beraber büyümüştür. Anne ceylan yavru Hayy’ı sütü ile besler. Hayy annesini taklit edip onun gibi sesler çıkarmakta ve onun gibi hareketler yapmaktadır. Ama Hayy zamanla hem annesinden hem de etrafta gördüğü diğer hayvanlardan farklı olduğunu anlamaya başlamıştır. Hayy çevresine baktığında diğer canlılardan farklı olduğunu doğadaki anne-yavru benzerliğinden harektle ceylan a hiç benzemediğini fark etmiştir .
Hayy, dogadaki diğer canlıların doğaya karşı savunma mekanizmalarının güçlü kendisinin ise zayıf ve savunmasız kaldığının farkındadır. Ama hayvanlardan üstün bir akla sahip olduğunu anlayıp onlara karşı üstünlük kurmaya başlar.
Sekiz yaşına geldiğinde Hayy “utanma” duygusunu fark edip avret yerlerini örtmeye basit aletler yapmaya başlamıştır. Anne ceylan yaşlanmış , Hayy besleme sırasının kendine geldiğini anlayarak anne ceylana bakmaya başlamıştır ama Anne ceylan ölür. Ölümü bilmemeyen Hayy anne ceylanın öldüğünü anlayamaz, çünkü ölümü bilmemektedir. Hayya, anne ceylanı iyileştirmek için ölü vücudunun üzerinde araştırmaya koyulur. Annesini hareket etmekten alıkoyan şeyi bulmak ister. Çürüyüp kokmaya başlayan anne ceylanın cesedi üzerinde canlılarda olan şeyin ne olduğunu düşünmeye , canlıları hareket ettiren temel bir neden ruhun işaretlerini anlamaya başlamıştır.
Issız adada insanlardan ve cemiyetten uzak bir vahşi olarak büyüyen Hayy, ateşin hem yakıcı, hem aydınlatıcı ve hem de ısıtıcı gücünü fark etmeye başlar. Hayy bir balığı ateşete pişirdiğinde ateşin balığa lezzet verdiğini görmüş, ısı, lezzet ve yakıcılık ile canlılık arasında alakalar aramaya başlamıştır.
Hayy hayvanları gözleyerek deriden ayakkabı, kıllarından ip, boynuzlarından alet, kemiklerinden eşya taşlardan ve ağaçlardan silahlar yapmaya başlar. Canlı ve cansızları gözlemleyen Hayy onlarına aralarındaki benzeyen, ortak ve farklı yanları görmüş, canlı veya cansız her şeyi yaratan bir varlığın olması gerektiğini, her şeyin doğum , yaşam ve ölüm çizgisinde dönüşümler geçirip geldiği hale döndüğünü fark etmiştir. Varlııkların hepsinin bir birliğe gittiğini keşfeden Hayy, Hakikat’i ve varlığın sırrını keşfetmek istemektedir.
Her canlının tek bir ruhun parçası olduğunu düşünmeye başlayan bir bütün varlığın tüm evreni görmesi gerektiğini düşünmeye başlar. Doğan , üreyen ve çürüyen canlı cansız tüm varlıklar ile organlarının bir bütünün parçası olduğuna inanmıştır. Evrendeki her şey bir bütünün parçasıdır. Her varlık bir büyük bilincin parçasıdır ve her şey ondan gelip geri ona dönmektedir.
Maddi alemde doğan , yaşayan ve ölen canlı cansız her varlığın mutlaka bir sonu vardır. Cansız cisimlerde dahi sürekli bir değişim ve birbirlerine dönüşüm olmaktadır. O halde canlı ya da cansız alemde var olan her şey aslında Bir’dir. Ama sonlu olan her varlığın zamandan , mekandan ari ; başı ve sonu olmayan mutlak varlık tarafından yaratılmak zorundadır. Var olan bir nesne varsa yaratanı olmalıdır. “Hayy biçimden kaynaklandığını sandığı etkilerin, biçimden değil, biçimi araç gibi kullanan bir Varlık’tan olduğunu anlamıştır. Bu “Varlık”, bütün varlıkların varoluş nedeni ve ilkesidir. “[9] Neseneleri gözlemleyen Hayy, en kötü cisimlerde bile sonsuz güzellikler, yaratıcının eseri olan işaretler ve tecelliler olduğunu fark etmiştir. O halde alemde iyi kötü, güzel çirkin yaralı yararsız diye bir şey yoktur. Canlı veya cansız her nesne yaratıcının bir parçası olduğuna göre , varlıkları iyi, kötü, güzel veya çirkin olarak sınıflandırmak anlamsızdır.
Issız adada hayatı, alemi, yaratanı ve amaçlarını düşünmekten başka işi olmayan Hayy elli yaşına geldiğinde Hayy’ın yaşadığı adaya Absal adında biri gelir. Absal bütün malını mülkünü yoksullara dağıtarak sakin bir adaya yerleşip kendi başına yaşamaya karar veren bir sufîdir.
Absal bir takım işaret ve sembollerin anlamlarını anlamak isteyen ve bunları arayan biridir. Absal’ın şehirde kalan arkadaşı Salaman ise, gündelik ibadetlerini yerine getiren , İlahi tebliğin kendisine verdiği kadarıyla yetinen bir dindar olduğu için Absalla birlikte gelmemiştir.
Hayy ile Absal, yakınlaşmaya başlar. Absal, Hayy’a konuştuğu dili ve beşeri hayatı öğretmiş , Hayy ise Absal’ın öğrettiği herşeyi önceden keşfettiğini fark etmiştir. Absal’ın iman ettiği din ile öğretileri kendisinin düşünerek anladığı şeylerin farklı anlatımları olduğunu anlamış ve Absal’a anlatmıştır. Ama Hayy, Peygamber öğretilerini de idrak edince her şeyi yeniden ve daha düzenli anlamaya başlamıştır. Absal’ın dini ile kendi keşiflerinin aynı şeyler olduğunu ama Peygamber öğretileri ile kendi keşiflerinin birleştiğinde her şeyin daha açık ve seçik hale geldiğini de görmüştür. Fakat Peygamber öğretisinden öğrendiği gayb alemi ve öteki dünya anlatımları sarih değildir.
Hayy , Absal’ın geliği dünya ve insanlık alemini görmek için yanıp tutuşmakta ama Absal ise geldiği yere gitmek istememektedir. Hayy en sonunda Absal’ı ikna eder ve şehre giderler. Absal’ın arkadaşı Salaman şehirde yöneticidir. İlk anlarda insanlar Hayy’a çok ilgi duymuş ,onun yanına gidip sohbetlerini dinlemiş ona iyi davranmışlardır. “Anlattıkları gündelik, geleneksel ve sosyal hayata ters düştükçe insanlar Hayy’dan kopmaya o ne yaparsa tersini yapmaya başlamışlardır.
Sonuçta Hayy ve arkadaşı Absal adaya geri dönerek ölünceye kadar burada yaşamaya karar verir.
ESER HAKKINDA BİBLİYOGRAFYA
İbn tufal en Hayy İbn Yakzan Simon Oakley tarafından 1708 yılında İngilizce'ye çevrilmiş eserin önsözünü vAS Fulton yazmıştır. tarafından, bir girişle, revize edilir. Londra: Chapman and Hall, 1929.Felsefi Tale: İbn Tufeyl en Hayy İbn Yakzan Lenn Evan Goodman tarafından giriş ve notlar ile çevrilmiştir. New York: Twayne, 1972; Soul Journey: Hai bin Yaqzan Hikayesi Riad Kocache tarafından tercüme. Londra: Octagon, 1982; İki Endülüs Filozoflar , Jim Colville tarafından giriş ve notlar ile çevrilmiştir. Londra: Kegan Paul, 1999; kısaltılmış Ortaçağ İslam Felsefi Yazılar Muhammed Ali Khaldidi tarafından düzenlendi. Cambridge: Cambridge University Press, 2005.
Eser dilimize de çevrilmiş ve basılmıştır.
[1]
http://www.hermitary.com/solitude/ibntufayl.html [2] T.Suat Demren , Hayy Bin Yakzan,
http://www.derindusunce.org/2008/07/11/hayy-bin-yakzan/ [3]
http://www.hermitary.com/solitude/ibntufayl.html [4]
http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0bn-i_Tufeyl [5]
http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0bn-i_Tufeyl [6]
http://www.hermitary.com/solitude/ibntufayl.html [7]Şahamettin Kuzucular , Robenson Crusoe Romanı Hakkında,http://www.edebiyadvesanatakademisi.com/forummesaj/684-
[8]
http://www.edebiyadvesanatakademisi.com/edebiyad/313-tasavvufun_maksadi_dusuncesi_ve_vahdet_i_vucut.html [9] T.Suat Demren , Hayy Bin Yakzan,
http://www.derindusunce.org/2008/07/11/hayy-bin-yakzan/