HAZİNE KİTABI
Büyük Selçuklu Sultanlığı döneminde İran'ın ufak bir şehrinde tek oğlu olan dul bir kadın yaşıyormuş. Dünyadaki hayatının sonuna gelmiş olduğunu hissedince oğlunu çağırmış ve şöyle demiş :
"Çok güçlük içinde yaşadık, çünkü fakiriz ; ama sana büyük bir zenginlik emanet ediyorum. Bunu bana güçlü bir büyücü hediye etmişti. İçinde muazzam bir defineye ulaşmak için bütün gereken işaretler var. Benim bunu okuyacak ne takatim ne de zamanım oldu. Şimdi onu sana emanet ediyorum. Talimatları uygula çok zengin olacaksın.
Annesini kaybetmenin verdiği derin üzüntü geçtikten sonra oğul, o eski ve değerli büyük kitabı okumak üzere almış. Kitabın baş kısmında şöyle yazıyormuş.:" Hazineye ulaşmak için sayfa atlamadan okuyunuz. Eğer hemen netice kısmına atlarsanız kitap bir sihirle kendiliğinden yok olacak ve hazineye erişemeyeceksiniz."
Bundan sonra ise uzak bir ülkede birikmiş bir zenginliğin miktarından bahsediliyormuş ve ayrıca, bu hazinenin bir mağarada çok iyi korumakta olduğu yazıyormuş. İlk sayfalardaki Farsça metin bir yerde kesilmiş ve bundan sonrası Arapça devam ediyormuş. Kendini şimdiden zengin olarak görmekte olan genç, başkaları da bu sırrı öğrenir üstelik de kendisine yanlış bilgi vererek hazineye sahip olmasınlar diye metni tercüme ettirmeye teşebbüs etmemiş. Onun yerine büyük bir ihtirasla Arapça öğrenmeye başlamış. Sonunda metni mükemmel şekilde okuyacak bir hale gelmiş. Fakat bir noktadan sonra kitap Çince devam ediyormuş. Sonra başka lisanlar ile devam ediyormuş. Genç adam azimle ve sabırla bunların hepsini çalışmış. Bu sırada da yaşamak için gereken parayı öğrenmiş olduğu lisanlardan kazanmış ve bir süre sonra başkentin en iyi tercümanı olmuş. Böylece bir zaman sonra hayatı toparlanmaya başlamış. Birçok lisansa yazan bir dolu sayfadan sonra kitapta hazinenin nasıl idare edilmesi gerektiğine dair talimatlar varmış. Buraya geldikten sonra genç adam istekli bir şekilde iktisat ve Ticaret öğrenmiş, ayrıca hazineyi ele geçirdikten sonra aldatılmalara maruz kalmamak için kıymetli incilerin ve mücevherlerin, menkul eşyaların ve gayrimenkullerin değerlerini belirlemeyi de öğrenmiş. Bu arada daha iyi bir hayat da sürdürebilmek için de, öğrendiklerini uyguluyormuş. Hatta onun çok lisan bilen ve maliyeden anlayan biri olarak şöhreti saraya, hatta krala ulaşmış. Ona önceleri ufak vazifeler tevdi eden kral sonunda onu krallığın genel valisi ilan etmiş.
Birçok önsözden sonra kitap sonuna doğru gereken daha teknik konulara giriyor ve büyük kapı nasıl inşaa edilir, vinç nasıl kurulur mağaraya erişmek için bocurgat nasıl kurulur, büyük taş kapılar açılırken , büyük taş kütleleri nasıl çıkarılır yol yapımında yolları düzenlemek için dolambaçlı yerler nasıl doldurulur ve buna benzer konuları anlatıyormuş. Bu sırrı asla hiç kimseyle paylaşmayı düşünmeyen ve dolayısıyla hiç kimseden yardım alamayan o dul kadının oğlu, daha sonra mühendislik ve şehir planlamacılığı çalışmış. Böylece bilgili ve sayılan bir kişi olmuş.
Nihayet, kültürü çok takdir eden kral, onu vekili ve sarayın mimarı olarak atamış. Derken sonunda da vezirliğe yükselmiş,. Gerçekten tüm krallıkta ilme onun kadar yatkın, bizim hazine kitabını okuyabilecek kadar kabiliyetli bir kişi yokmuş. Artık son sayfaya gelmiş ve hatta bu son sayfayı okuyacağı aynı gün şahın kızı ile evlenecekmiş. En son yaprağı çevirip şu cümleyi okumuş
" BİLMEK EN BÜYÜK HAZİNEDİR "