Sığınmacılar belası
Sevgili okurlarım, başımızda Cumhuriyet tarihinin en büyük belalarından biri var. Başta Suriye olmak üzere onlarca İslam ülkesinden gelen sığınmacılar bizi bugünkü bela ile yüz yüze getirdi.
Yazının başlığı “Suriyeliler belası” olabilirdi ama bu doğru olmazdı.
Evet, bir numarada onlar var da, ötekileri de unutmayalım.
Sayıları milyonları aştı.
Kesin rakamı hiç kimse bilmiyor ama en az yedi milyon kişi oldukları tahmin ediliyor.
Bunlar Türkiye'nin dört bir yanına dağıldı.
Üstelik bunlar her gün çocuk doğuruyor!
★★★
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Meclis'te açıklamıştı.
Şu mantığa, şu devlet adamlığına bakın siz!
“Misafir ettiğimiz Suriyeliler yüz akımızdır. Suriyeliler Türkiye'ye yük falan değildir, rahmet ve bereketi vardır. Bu ülkede 385.431 Suriyeli bebek doğdu. Keşke bu çocukların hepsini vatandaş yapabilsek. Yarın memleketlerine gitseler de ellerinde ay yıldızlı pasaport olsa. Ben Türkiye'nin 81 iline giden, neyin ne olduğunu bilen bir kardeşiniz olarak söylüyorum. Suriyelilerin bu ülkeye faydaları var. 50 yıl sonra, 100 yıl sonra daha da büyük faydaları olacak.”
Türkiye'de milyonlarca insanımız bu bela ile yüz yüze gelmişken, İçişleri Bakanı hem de Meclis çatısı altında bunları söyleyebiliyor.
Başka bir deyişle bize “Sabırlı olun” diyor.
Rahmeti ve bereketi varmış, bizim yüz akımız imişler, 385 bin doğum yapmışlar, bunların faydasını 50 yıl sonra, 100 yıl sonra görecekmişiz!
Allah bin bereket versin, doğum sayıları inşallah bir milyona ulaşır.
Suriyeli doğurdukça doğuracak, faydasını biz göreceğiz!
★★★
Ama bu iş sadece Suriyelilerle bitmiyor. Türkiye'yi dolduran neredeyse 72 millet var.
Suriyeliler, Afganlar, Iraklılar, İranlılar, Azerbaycanlılar, Kırgızlar, Türkmenler, Yemenliler, Libyalılar ve özellikle de Afrikalılar…
Sayın sayabildiğiniz kadar, unuttuklarım için özür dilerim.
Dikkat ediniz, bunların tamamı İslam ülkelerinden kaçanlar.
Peki bunlar niçin akın akın Türkiye'ye geliyor?
Hepsinin amacı kapağı Hıristiyan ülkelere atmak.
★★★
Peki bu milyonlarca sığınmacı Türkiye'de ne yapıyor?
Çok büyük bir çoğunluğu feci koşullar altında yaşam savaşı veriyor.
İş bulabildikleri takdirde kaçak işçi olarak çalışmak zorundalar.
Her işi yapıyorlar.
Çoğu inşaatlarda, merdiven altı tekstil atölyelerinde çalışıyor.
Bazıları yollarda kağıt mendil satıyor, bir bölümü dilencilik yapıyor.
Çobanlık ve sığırtmaçlık yapanların sayısı da az değil.
Yani her zaman ve her yerde Sığınmacılar var.
★★★
Kentlerimiz artık bunlarla dolu.
Hele de güney illerimiz!..
İstanbul ve Ankara'yı hiç saymıyorum da, özellikle Mersin, Adana, Hatay, Şanlıurfa, Kilis, Gaziantep, Kahramanmaraş…
Yine sayın sayabildiğiniz kadar…
İçlerinde çok az varlıklı bir kesim var, onlar işyerleri kuruyor, para kazanmaya çalışıyor.
Başta İstanbul olmak üzere her yer Arapça tabelalarla dolu. Devrim yasaları açıkça çiğneniyor. Hiçbir yetkili bu işe dur deme gücünü kendinde bulamıyor.
★★★
Bu sığınmacılara aslında acımamak mümkün değil.
Ama bizim toplum bunlara büyük tepki gösteriyor. Bizim ahali ile aralarında sık sık sokak kavgaları çıkıyor, insanlar ölüyor.
Darp, kapkaç, sarkıntılık, taciz, hırsızlık, hatta cinayet olaylarının bir bölümünde hep onlar var.
Sen ülkene milyonlarca (çoğu kaçak) sığınmacı doldurursan olacağı işte budur. Bunu hiçbir güç önleyemez.
Üstelik eğitim düzeyleri son derece düşük.
Büyük çoğunluğunu cahiller oluşturuyor.
Tek dertleri kaçak bir iş bulup kapağı oraya atmak, karnını doyurmak, sonra da eğer mümkün olursa bir Hristiyan ülkesine gidebilmek…
Bu kalabalıkla ne polisin baş etmesi mümkün, ne de jandarmanın.
Ülkemizin düzenini her açıdan bozdular.
Ama artık iş işten geçti.
Vakit çok geç…
Bunları atsan atılmaz, satsan satılmaz.
★★★
Bu konulara değinirken sorulması gereken en önemli soru şu:
Bu belayı kimler açtı başımıza?
Hayır, ortada herhangi bir bela falan yokmuş!
Biz yine İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya kulak verip doğru bildiğimizden şaşmayalım:
“Misafir ettiğimiz Suriyeliler yüz akımızdır. Onlar Türkiye'ye yük falan değildir. Rahmet ve bereketi vardır. Suriyelilerin faydaları var bu ülkeye. 50 yıl sonra, 100 yıl sonra daha büyük faydaları olacak!”
50 yıl, 100 yıl dediğiniz nedir ki. Göz açıp kapayana kadar geçer…
Bekleyelim bari!
ALINTI
SÖZCÜ
EMİN ÇÖLAŞAN 02-08-2019